İnsanlık 0.2
Ben, hayatımda hem haber hem de bilgisayar programı yazdım. "Bu memlekette artık gazetecilik yapılmaz!" deyip ülkeye televizyonculuğun gelmesi gerektiğini ama bunun için ülkede reform yapılmasının şart olduğunu düşünmeye başladığım sırada, rahmetli Turgut Özal, bir parti kurmaya ve ülkede tepeden tırnağa reformlar yapmaya karar verdi.
İyi olacak hastanın ayağına gelen doktor, bir de yeni parti programının iletişimle ilgili bölümü için bir taslak hazırlamamı rica etmez mi? Aziz Nesin'in bir sözü vardır: Çok da mütevazı olma, yoksa öyle sanırlar! Bu sebeple, iftihar sınırını aşıp gurur çizgilerine girmeden ifade etmeliyim ki, özel radyo-televizyonun fikir babaları arasına benim adımı da yazarsanız, minnettar olurum.
Aziz Nesin'den biraz daha eskiye, Hz. İsa'ya giden bir başka söz vardır: Kendi vaazını önce kendin tut! Bu güzel tavsiye uyarınca, özel radyo-televizyonun gerçekleşmesi için henüz Özal'ın seçimi kazanması ve sonra da yasanın çıkması gibi aşamalar gerçekleşinceye kadar, gidip bir yerlerde radyoculuk-televizyonculuk öğrenmek gerekiyordu. Ver elini her iki sanatın da anavatanı ve okulu ABD! Dedim, ama ABD başka bir şeyin, dijital devrimin de evi ve okulu idi. Ben de kendimi radyo-TV derken, bu yeni olgunun içinde buldum. Gerisi, dedikleri gibi, "tarihten bir sayfa."
Birçok bilgisayar dergisinin kurucuları ve yazarları arasında bulundum, 10 küsur bilgisayar-programlama dili ve uygulama kullanma rehberi kaleme aldım.
Hala sorarsanız birçok yazılım ustasının kitaplığında bu kitapları bulabilirsiniz.
Buraya kadar olan bu sözleri neden ettim? Versiyon, sürüm, ve geliştirilmiş yeni imkânlarla, yeni uygulamalarla, yeni işlevsellikle bir programın, bir ürünün piyasaya sürülmesinin ne demek olduğunu ilk günden beri bildiğimi ifade edebilmek için!
DOS (bir bilgisayara açılırken bilgisayar olduğunu öğreten, ona ne yapacağını ve ne zaman yapacağını, nasıl yapacağını, nerede hangi çevresel donanımı kullanacağını öğreten ana işletim sistemi) çıktığında versiyon numarası filan yoktu. DOS, DOS'tu…
İnsanın sürümü olur mu?
Bir süre sonra programcılar, "Bu sistemde şu-şu özellikler de olsa" dediler ve paketi yeniden tasarladılar. Bu yeni program ortaya sürüldü; bir süre sonra "Bendeki DOS'ta şu veya bu işlevsellikler yok!" diyenlere "Sende DOS'un hangi sürümü var?" demeye başladık. Bunun sebep olduğu kafa karışıklığını ortadan kaldırmak için yazılım firmaları versiyon numarası yöntemini icat etti. DOS 1, DOS 2, DOS 3 gibi...
Sonra bu kervana grafik arayüzü bulunan işletim sistemi, Windows, Mac OS, GNOME ve diğerleri eklendi. Bunların üzerinde çalışan uygulama programları, örneğin metin düzenleme programı olarak Word, grafik ve fotoğraf düzenleme programı olarak Photoshop ve diğerleri eklendi.
Bilgisayar sistemlerinin doğası gereği, donanımlara yeni beceriler eklendikçe, yazılımların da yeni sürümleri çıkmaya başladı ve bu o kadar hızlı ve sık oldu ki, sürüm sayıları ancak çok önemli yenilemelerde değiştirilmeye; ufak tefek düzeltmeler ve eklemeler ondalık olarak belirtilmeye başlandı. Windows 3'ten 4'e atlanması için önce 3.1, 3.2, 3.3 diye "ara sürümler" çıkartıldı.
Peki! İnsanın sürümü olur mu? Yani insanın programlayıcısı olarak Allah Teala ortaya asal veya ondalık yeni sürümler mi çıkartıyor?
Ama biz bu bilgisayar dünyasındaki güncellemelerin yeni işlevselliklere işaret etmesine o kadar alıştık ki, eğer insanoğlu, eskiden yapmadığı bir şeyi yapar oldu ise ve bu onun insan olarak fonksiyonlarında güncelleme, ileri gitme, yeni beceriler elde etme anlamına geliyorsa, metafor olarak insana da versiyon numarası atfetmek, anlamayı kolaylaştırmayı sağlayabilir. Neden olmasın?
Semiyoloji veya göstergebilim, gerçeklik-ötesi anlatımlarda bir şeyi başka bir şeye benzeterek ifadelendirmeye "simülasyon" diyor. Örneğin bir bilgisayar yapıyor ve birkaç ekrana bağlıyorsunuz; bu ekranlar bir uçağın penceresi gibi havaalanı pistini, çevredeki binaları, dağları ve bulutları gösteriyor; ama bu gösterim sizin bir uçağı uçurma, onu hareket ettirip, göğe yükseltme ve yere indirme fonksiyonlarını programa girmenize bağlı olarak değişiyor. Bu programa simülasyon deniyor.
İnsanın yeni bir sürümü
Aynen böyle bir simülasyonla, insanın bilgisayar donanımı veya yazılım gibi yeni işlevsellikler edindiğini düşünelim. Simülasyonun doğru kurulması için, insana versiyon numarası veriyorsanız, daha yüksek numaranın, daha gelişmiş olmayı anlatması gerekmez mi?
Kelime-işlem programı olarak örneğin MS Word'un 5'inci sürümüne göre, şu işi veya bu işi yapabilir veya daha iyi yapabilir olması gerektiği gibi, insanın da eğer yeni bir sürümü varsa, bu bir önceki sürüme göre harika yeni fonksiyonlar kazanmış olmalı değil mi? Hem de bu ondalık versiyon değil, yani 1.2'den 1.3'e geçmek gibi, basit bir güncelleme değil de çoook önemli bir yeni sürüm, 1.0'dan 2.0'a sıçramak ise…
Lacivert editörlerinin bunu meşrulaştıracak ne gibi yazılar bulup, yayınlayacağını ben de sizin gibi çoook merak ediyorum.
Çok merak etmekle kalmıyor, 50 küsur yıllık gazetecilik-yazarlık hayatımda bir (TV muhabirlerinin moda deyimi ile) bir ilke imza atıyor ve editörlerimin tersine bir kulvarda koşuyorum: İnsanoğlunun eğer yeni bir versiyonu varsa, bu 2.0 değil, 0.2'dir.
Nasıl? Şöyle:
Bilgisayar dünyasında henüz hiçbir programcı, piyasaya sürdüğü bir ürünün, işlevselliğini azaltarak, daha geri, daha beceriksiz, daha kötü bir sürümünü piyasaya çıkartmadı. Windows 4.3 bir önceki versiyondan, 4.2'den daha iyi oldu. Hiçbir firma, "Sayın müşterilerimiz… Çok ileri gittik; bu kez biraz geri gidelim!" deyip 4.3'den sonra piyasaya 4.2 versiyonu sürmedi. Sürmez de.
Deli mi bilgisayar firmaları? Sizin cebinizdeki parayı alabilmek için elbette bir iki yeni işlev ekleyip, kıyısına köşesine biraz boya, biraz cila sürüp yeni versiyon çıkartacaklar.
Ama 70 küsur yıl aralarında bulunduğum ve bunun 60 küsur yılını ciddi bir gözlem çabası içinde geçirdiğim insanlık, eğer bir ürün olarak versiyon numarası alacaksa, bu numara daima artan değil azalan bir nitelik taşıdı, taşıyor. İnsan 1.0'ı, ne yazık ki İnsan 1.1 değil, İnsan 0.9 izledi.
Bir ileri versiyon mu?
"Daima" sözünü geri alıyorum. Bütün genellemeler gereksizdir; bu cümle de dâhil olmak üzere… Bazı asırlarda insanlık, özellikle programcısının doğrudan müdahalede bulunduğu dönemlerde, bir ileri versiyona geçti.
Örneğin Tevrat'ı, İncil'i, Kuran'ı izleyen dönemlerde insanın versiyon numarası bazen asal sayıyla, bazen ondalıkları ile, ama ileri doğru gitti; arttı. Ama onun dışındaki dönemlerde, insanın bir paketi, bir kutusu olsa üstüne de sürüm numarası yazacak olsaydık, bu sayı, bir öncekinden artık değil eksik olurdu. Nasıl yani?
Şöyle: Eğer bir emtia, bir mal, bir ürün olarak ele alabilecek olsak, insanoğlunun işlevselliği, doğrudan ilahi müdahale dönemlerinde, ilerleme kaydetti.
Nedir insanı insan yapan işlevsellikler? MS-Word'un yeni versiyonu, örneğin, işaretlediğiniz kelimelere göre belgenin tümünün indeksini çıkartıyor. Daha sonraki bir versiyonu bu işaretlemeye bile lüzum bırakmıyor; veriyorsunuz bir kelime listesi, yazılım bütün belgeyi tarayıp hangi kavram hangi sayfada geçiyorsa onun bir indeksini hazırlıyor.
Nedir insanın benzer bir işlevi? Kitlesel vicdan belliğinin artması mı? Hangimiz şehadet edebiliriz ki insanlık olarak biz toplu halde iyinin, güzelin, ahlaklının ne olduğunu, nerede olduğunu daha çok bilir hale geldik?
Bir örnek vereyim ki, bu soruya kolayca yanıt verebilesiniz.1940'larda, 50'lerde dünya kolsuz, bacaksız, kafasının yarısı olmayan bebeklerin doğumuna sahne olmaya, bu bebeklerin bir yaşına gelmeden ölümüne tanık olmaya başladı. Ortaya çocuk felci denen bir afet çıkmıştı. Bir milyondan fazla bebek bu virüsten etkilenmiş olarak doğdu veya sonradan bu hastalığı kaptı.
Hastalık yeni değildi ama İkinci Dünya Savaşı sonrası uluslararası geçirgenliğin ve doğumların artması sonucu kurbanların sayısı hızla artıyordu. Ne oldu? Dr. Jonas Salk, 26 Mart 1953 günü, yani sadece ABD'de 58 bin yeni vaka ve son bir ayda 3 bin ölüme sebep olan çocuk felci hastalığını önleyen bir aşı bulduğunu açıkladı.
Uluslararası idrar yarışı
Sadece bu haberi vermekle kalmadı Dr. Salk, bu aşıyı bütün dünyada bütün çocuklara armağan ettiğini bildirdi. Dr. Salk aşı için patent almayacağını; isteyen her ülkeye aşının yapım bilgisi vereceğini açıkladı. Doktor Salk o tarihte 39 yaşında genç bir insandı. Polio aşısından kazanması muhtemel para, 1950'lerin değeriyle 7 milyar dolar olarak hesaplanıyordu. Bugünün parasıyla bu miktar 68 milyar dolar oluyor.
Doktor Salk 1995'te öldüğünde, beş parasız değildi ama bütün geliri başkanı olduğu enstitüden aldığı maaştan ibaretti. Bugün başkasına değil ona boş yere "bio-felsefenin babası" denmiyor.
Alın takviminizi ileri ve gelin bugüne. Koronavirüs'ün hasta ettiği insan sayısı 160 milyon. Bunlardan 3,3 milyonu hayatını kaybetti. Bu virüsün sebep olduğu COVID-19 hastalığının aşısı ilk kurban verildikten 14 ay sonra denenmeye başlandı ve ilk üretim 18 ay sonra sağlandı. Şu kadar ilerlemiş olan dünyada, şu kadar milyon enstitü, merkez, hastane, tıp fakültesi olan dünyada kullanılabilir sadece 15 aşı var ve bunları geliştirenlerin hiçbirisi bir Doktor Salk değil!
Çünkü bütün bu aşıların patent hakkı var ve geliştiren kişi veya kurumların hiçbirisi patentten vazgeçecek gibi görünmüyor. Türkiye ilk günden beri geliştirilmekte olan yerli ve milli aşıların patentinin alınmayacağını bildirdi. ABD başkanı Joe Biden, Türkiye örneğini alıp, bir uluslararası siyaset yarışına alet etti ama görünen o ki bu önerisini bir sonuca ulaştırma iradesine de sahip değil. Amerika'nın "Korona aşısından patent kaldırılsın" çağrısı, sadece bir uluslararası- -affedersiniz- idrar yarışı; ama sonuç vermeyeceği bugünden belli.
Patent sahipleri "Serbest bırakırsak, sahtesi çıkar!" gibi sahte mazeretlerin arkasına gizlenerek, dünyayı korkutmanın çaresini buldular. Sanki sahte aşından insanlığı korumak kendi sorumluluklarında imiş gibi! Sen ver aşının teknik bilgisini; her millet, devlet yapsın gerçek aşıyı bol bol; kendi halkını da sahte aşıdan kendisi korusun. Devletler, milletlerini sahte aspirinden nasıl koruyor bugün? Aynen öyle, sahte Covid aşısından da korur herkes kendisini.
Aşıyı bulma becerisiyle övündüğümüz bütün bilim insanlarına insanlığın, hepimizin saygısı sonsuz. Ama bu buluşu insanlığa armağan etme işlevselliğini, insanlığın yeni sürümünü numaralamak için kullanırsanız… Doktor Jonas Salk, insan olarak 1.0 sürümü ise bugün insanlık olarak 2.0'da mıyız, yoksa 0.2'de miyiz? Bu aşıyı sadece örnek olarak verdim ki yukarıda sunduğum soruya kolay cevap verebilesiniz: İnsanı bir ürün, bir yazılım, bir süreç sayarsanız, insanlık olarak bizim toplu halde iyinin, güzelin, ahlaklının ne olduğunu, nerede olduğunu daha çok bilir hale geldiğimize tanıklık eder misiniz?