Son 10 yılda Türk müziği -II- artık arabesk, rap olarak yapılıyor
Türkçe rap şüphesiz son birkaç senedir altın çağını yaşıyor. Ülkeye giriş yaptığı tarihten bu yana kemik bir kitle edinen ama genel müzik dinleyici kitlesi tarafından daha çok Ceza ve Sagopa Kajmer'den ibaret olarak bilinen rap, şu sıralar hemen herkesin gözü önünde. Bilinirliliğini arttırmakla kalmayıp kendini sektöre de kabul ettirerek bu döneme adeta damgasını vurdu ve artık arka sokaklardan çıkarak popüler kültürün öznelerinden biri hâline geldi. Spotify'ın açıkladığı verilere göre Türkiye'de 2019'da en çok dinlenen 10 şarkının 8'i rap parçaları. 2020'de ise en çok dinlenen 5 sanatçının 4'ü rap sanatçısı olurken top 5'de yer alan şarkıların yine 4'ü rap'çilerden çıktı. Acaba ne oldu da bu kadar popülerleşti bu tür?
Bugün başlı başına bir kültür ve endüstri hâline gelen rap, 1970'lerde ABD'de gettolarda yaşayan, toplum tarafından ötekileştirilen siyahi grupların yaşadıkları sorunları dile getirmek için seçtikleri alternatif bir yoldu. Konu ezilen insanlar ve toplumsal problemler gibi evrensel meseleler olunca bu kültür kısa süre içinde ABD sınırlarını aştı. Önce Avrupa, sonra da diğer ülkelerde dışlanan kitlelerin seslerini duyurmak, sorunlarını dile getirmek için icra ettikleri yaygın müzik türü oldu. Hiphop denilince akla gelen isimlerden biri TuPac'ın şu dizesi bu müziğin ortaya çıkış amacını kısaca açıklıyor gibi: "Önüme konulan metinlerde Malcom X yok, bunun nedeni ne? / Çünkü o tüm siyahları eğitmek ve özgürleştirmek için çabaladı."
"Ötekiler"in müziği
Her ülkenin kendine has "ötekileri" olunca hâliyle kendine has rap kültürü ortaya çıktı. Nitekim Almanya'da tam bu şekilde gerçekleşti. ABD'den sonra bu kültürün sıçradığı ilk ülkelerden biri olan Almanya, 1980'li yılların sonlarında Türkiye'den gelen binlerce işçi ailesinin maruz kaldığı ırkçılığı, uyum zorluğunu, çevrenin hoşgörüsüzlüğünü ve gettolaşan kentlerle beraber neo-nazi fanatiklerinin göçmenlere uyguladıkları baskı ve şiddeti görmezden geliyordu. Mağduru oldukları bu durumu duyurmaksa gurbetçi ailelerin sokaklarda büyümek zorunda kalan kalan çocuklarına kalmıştı.
Bunu rap müzik ile yapmaya karar veren bir grup genç, 1995 yılında Cartel isimli bir grup kurdu. Grup, Almanya'da ve Avrupa'da oldukça ses getirdi, MTV'de röportajları yayımlandı. Almanya'da başlayan bu protest hareketlenme kısa zaman içinde Türkiye'yi de etkisi altına almayı başardı. "Cartel bir numara en büyük, cehennemden çıkan çılgın Türk" sözlerinin yankılandığı Türkiye artık rap ile resmen tanışmış oluyordu. Türkiye'de bu kadar ilgi beklemediklerini kendileri de dile getiren Cartel, İstanbul'da İnönü Stadyumu'nda konser veren ilk ve tek Türk Rap müzik grubu unvanı taşıyor.
Almanya'dan esen Cartel furyasından sonra ülkenin dört bir yanından kendi meselelerimizi konu alarak rap müzik yapan gençleri duymaya başladı Türkiye. 2000'li yılların henüz başlarında Ceza, Sagopa Kajmer, Yener Çevik, Fuat Ergin, Kolera, Model XL, Ayben, Barikat, Rapozof ve daha birçok isimle rap kültürü adım adım oturmaya başladı.
Fakat her yeni şey gibi bu akım da piyasada pek hoş karşılanmadı. Birçok sanatç "Rap'te sadece sözler değişiyor, müzik hep aynı gibi geliyor bana", "rap geçici bir rüzgâr" ya da "rap bir müzik türü değil" gibi söylemleriyle bu türü piyasada müzik olarak rap'ı kabul etmediklerini dile getiriyordu. Er ya da geç kabul görmesinde Ceza ile Sezen Aksu'nun kültleşen Gelsin Hayat düetinin yeri oldukça büyük. Sonrasında birer birer benzer çalışmalar çıkacaktı ancak bu, Türkiye'de bir ilk olması açısında önemliydi.
Sokakların ve alt kültürün sesi
2000'li yıllardan itibaren adını duyurmaya başlayan rap kültüründe aslında şunu görüyoruz: Daha çok toplumun alt kesimi tarafından sahiplenilen, hem sözleri hem de alt yapısıyla diğer müzik türlerinden oldukça farklılaşan ve eleştirel bir amaç güden müzik tarzı. Bilmeyen, sevmeyen, hatta kabul etmeyen kesimler hâlâ çoğunlukta ancak bu da çok doğal çünkü rap, doğası gereği sokaklardan geliyor ve alt kültürün sesini duyurmasında bir araç olarak kullanılıyor.
Sözlerinde yoksulluk, adaletsizlik, gece kondu, sokak gibi kavramlar çokça geçtiği için hedef kitlesi de az-çok belliydi. Öyle ya da böyle, sağlam bir kitle edinen Türkçe rap, son birkaç senede bunlardan sıyrılarak çok daha geniş bir dinleyiciye hitap eden popüler bir kültüre evrildi. Toplumda zengin/fakir fark etmeden herkesi içine çekerek ve sözleriyle, ritmiyle klasik rap'ten farklılaşarak piyasada zirveye oturdu. Şarkılarında öğreticiliği ve eleştirel söylemleri devam ettirenler hâlâ mevcut olsa da artık biz çoğunlukla para, lüks arabalar, pahalı kıyafetler ve kadınlar ekseni etrafında dönen şarkılar görmeye başladık.
"Üçüncü nesil rap" diye tabir edilen Türkçe rap'in son iki-üç senedir patlama yaşamasında arabesk müzik ile rap'in harmanlanmasıyla ortaya çıkan arabesk rap diye bildiğimiz stilin bugün Youtube gibi platformlarda kolayca yapılabilmesinin etkisi bir hayli fazla. Arkada çalan nağmeli melodilerle, sefalet, adaletsizlik, umutsuzluk, aşk temalı sözleriyle tamamen "küyerel" (glokal) bir hâl alan arabesk rap, bizden hikâyelere yer vererek toplumun çok geniş bir kesiminin gönlünde taht kurmayı başardı.
ARABESK İLE RAP'İN İZDİVACI
2017 yapımı,varoş bir semtte geçen hikâyeyi konu alan Çukur dizisinde Gazapizm'in Heyecanı Yok şarkısı uzunca bir süre dillerden düşmemesinin yanı sıra bu bahsettiğimiz patlamayı da başlatan kıvılcımlardan biri. Hemen sonrasında Burak King, Eypio gibi isimler benzer tarzda şarkılar yayınlayarak arabesk rap'e bir seviye atlattılar; ve arkasında güçlü bir dinleyici kitlesinin varlığını gösterdiler. Muhtemelen yeni nesle "Arabesk nedir?" diye sorduklarında bu isimleri sayacaklar çünkü artık arabesk, rap olarak yapılıyor.
Burada bazı rap sanatçılarının dile getirdikleri bir benzerliğe de parantez açmak gerekiyor: Kısaca özetlediğimiz gibi rap, Batı'dan ithal ettiğimiz ve sonrasında kendimize başarılı bir şekilde uyarladığımız bir müzik türü olarak görülüyor ama aslında bize hiç de yabancı bir kültür değil. Bizdeki âşık geleneğiyle birçok yönden benzerlik gösteriyor. Toplumsal sorunlara değinmeleri, hiciv ve taşlama yapmaları, diss atma, mahlas kullanmaları, doğup büyüdükleri yerlerle özdeşleşmeleri benzer özelliklerden bazıları.
Bugün de bazı rap müzisyenleri, Anadolu kültüründe bunun eskiden var olduğunu söyleyip o gelenekten esinlendiklerini zaten itiraf ediyorlar. Son dönemde özellikle arabeskle harmanlanması sonucunda yabancılık çekmeden topluma adapte olması ve kendine hatırı sayılır bir kitle oluturdu bu yüzden şaşırılacak bir durum değil.
Pop müziğin tahtına oturan rap, bunu kendi tarzını pop'a yakınlaştırarak başardı. Kısaca "pop-rap" da diyebileceğimiz dünyada da popüler olan bu güncel tür, rap müziğin işlediği temalarla ve en önemlisi müzikal alt yapısının pop müziğe oldukça yakın olması ile tanımlanıyor. Bunun bizdeki ilk ve en iyi örneği şüphesiz Ezhel. 2018'de çıkartmaya başladığı ilk parçalarından itibaren böyle bir stil kullanarak Türkiye'de üst üste üçüncü kez en çok dinlenen sanatçı unvanını aldı (Spotify'ın 2018, 2019, 2020 verilerine göre).
Piyasadaki çoğu rap'çinin tercih ettiği, rap değil de daha çok pop dinliyormuş ve izliyormuş gibi hissettiren bu stille beraber Türkçe rap'in zirveyi kaptığını söyleyebiliriz. Tercih edilen ritimli melodiler, anlaşılır, basit ve akılda kalan sözler, iç karartıcı olmayan, politikadan uzak temalar, yüksek prodüksiyonlu canlı klipler sonucu rap, daha çok insana ulaşmayı başardı.
TÜRKÇE RAP KABUĞUNU KIRIYOR
Bugün klasik hiphop/rap kültüründen çıkıp birçok farklı kola ayrılarak dinleyiciye geniş bir yelpaze sunuyor Türkçe rap. Bu da bu sahada üretimin ve tüketimin neden bu kadar arttığını biraz açıklıyor. Dinleyici kitlesinin de çeşitlenmesiyle yeni nesil rap'in girmediği ev yok neredeyse. TikTok'ta üretilen içeriklerden bunu kolaylıkla anlayabiliyoruz çünkü video konusu her ne olursa olsun arkada daima bir rap parçası dönüyor. 2019'de rap kültürünün bir parçası olan diss'i tüm Türkiye'ye tanıtan Norm Ender'in yeni nesil rap tarzını ve rap'çileri eleştiren parçası Mekânın Sahibi, o sezon bütün kafelerde, hatta plajlarda, yani alakası dahi olmayan her yerde çaldı.
Ben Fero'nun bir parçasında Demet Akalın'ın da boy göstermesi sonucunda görüyoruz ki Türkçe rap kabuğunu kırıp, müzik camiasının da dışında herkesin gündemine girmeyi başarıyor. Bunun temel sebeplerinden biri olarak Youtube'un varlığını gösterebiliriz çünkü yapımcıların geçmişte çalıştıkları isimler popçular olurken birçok rap müzisyeni şarkılarını internete koyarak kendi kendilerine "ünlü" oldular. Rap dünyasında tüm bu gelişme ler yaşanırken ana akım tür olan pop'taki duraklama, bir türlü ortaya farklı bir tarz konulamaması da rap müziğin elini güçlendiren bir başka durum.
Bu yükselişle beraber tartışmaların bugün tekrar alevlendiği görülüyor. Geçmişten beri süregelen "Rap bir müzik değildir" söylemi, yine sık sık dile getiriliyor. Listelerde ilk 10'a bile girmekte zorlanan pop camiasında ise bu ciddi bir gündem. Geçtiğimiz sene Hande Yener'in "Rap, pop müziği öldürdü" açıklaması magazin diliyle gündeme bomba gibi düşmüştü. Neredeyse tüm meslektaşlarından gelen yanıtlarda kimisi bunu onayladı, kimi şiddetle karşı çıktı, kimisi ise "Rap'i çocuklar dinliyor" diyerek küçümsemeyi tercih etti.
Gülşen'in, "R&B ve hip hop, trap'le birlikte tüm dünyayı etkisi altına aldı. Türkiye'de arabeskle birleşerek hayatımıza girdi. Tüm listeleri altüst ederek pop müziği gözden düşürdü. Başka bir müzik türü popüler olabilir. Bu pop ya da rock olabilir. Sonuçta bu bir döngü" açıklamasıyla piyasanın bunu desteklediğini fakat yine de geçici bir trend olduğunu düşündüklerini hissettirdi.
"RAP BIR HIKÂYE ANLATMAKTIR"
Hızla yükselmeye devam eden bu akım, geçmişte rap'e dair hiçbir tecrübesi bulunmayan bir kitleyi de harekete geçirdi. Popçuların bir anda rap müzik yapmaya başlayıp pastadan pay kapma hevesi bu sefer de rap dünyasında tartışılmaya başlandı. Bir röportajında bundan rahatsızlığını dile getirenlerden biri de Kodes: "Hiçbir rap geçmişleri, bilgileri yok sadece trend oldu diye kalkıp söylemek sahtekarlık bence. Biz gençliğimizi, ömrümüzü bu işe veriyoruz. Rap bu kadar kolay değil. Bize ve kendilerine saygısızlık yapıyorlar. Rap 'ye, yo' demek ve hızlı söylemek değil, bir hikâye anlatmaktır."
Bugünün rap müziğine yönelik asıl eleştiri, bu müziğin ve kliplerin verdiği negatif mesajlar, madde kullanımı, şiddet, suç, gangsterlik gibi şeylere özendirmesi üzerinden geliyor.
Bu kadar yaygınlaşan bir akım tartışmaya açık olduğu gibi haklılık payı da elbette var. Hatta rap'in kendi içinden de bu tarzı kabul etmediklerini söyleyenler çıkıyor. Fakat artık bu müziğin büyük bir pazara dönüştüğü gerçeğini de es geçmemek gerekiyor. Mustafa Sandal, Sibel Can gibi pop sanatçılarının rap müzisyenleriyle düet yapma çabası, rap'e yakın parçalar çıkarmaları bu tarzı çok sevdikleri için değil elbette. Her çıkan rap şarkıcısının derdinin de ortaya kaliteli bir eser koymaktan çok uzak olduğu da, rap'in popüler olmak isteyenlerin başvurduğu bir araca dönüştüğü de bir başka gerçek.
Arık reklamlar, diziler, filmler ve hatta seçim şarkılarında bile tercih edilen rap, özellikle Z kuşağının en çok dinlediği müzik. Bu potansiyeli herkes değerlendirmek istiyor. Exxen'de yayınlanacak olan O Ses Rap jüri üyelerinde popüler rap'çilerden Eypio, Murda, Mero'nun yanında Hadise'nin de olacak olması da bunu açıkça gösteriyor. Hâliyle müzikteki bu furya, piyasaya da yansımış durumda. Yapım şirketleri sürekli bir rap parçası ve rap sanatçısı üzerine yatırım yapıyor, kimse sponsor sıkıntısı yaşamıyor