"İffetini korumuş olan İmran kızı Meryem'i de (Allah örnek gösterdi). Biz, ona ruhumuzdan üfledik ve Rabbinin sözlerini ve kitaplarını tasdik etti. O gönülden itaat edenlerdendi."
(Tahrim, 12)
Annemarie Schimmel, Mevlânâ'da her şeyi ihata eden muhabbetin, anne rumuzu ile temsil edilmesi gibi Rahmet'in de bizâtihi ana veya sütanne olarak telakki edildiğini ifade eder. Muhabbet, Mevlânâ'ya göre "ezeli Meryem"dir, çocuklarına ihtimam gösteren anadır. Sadece muhabbet ve rahmet gibi mücerret mefhumlar değil, peygamberler de müşfik birer ana telakki edilirler çünkü peygamberler çocuğun, yani kendilerine emanet edilmiş ruhların inkişâfı için gayret ederler.
Hz. Meryem, Meryem Anamız, vahyin mekânı olması hasebiyle Ümmü'l-kitap'tır; bütün kitapların şekil-ötesi özüne, saf Râhmet'e yakındır. Vahye muhataplığı sebebiyle kimilerince resul olarak da görülmüştür. Her peygamberin bir mesajı vardır, Hz. Meryem'in mesajı bir taraftan oğlu Hz. İsa, diğer taraftan da bütün mesajların özü olan muhabbet, rahmet ve cemaldir. Bu sebeple, teslimiyeti ve itaati ile öze dair yakarışı, sonsuz manevî gıdayı, zikri öğretir. Hz. Meryem zikrin insanlaşmış hali gibidir ve Cemâl'in en üst mertebelerindedir.
Bu sebeple, Hz. Meryem ile de özdeşleştirilen semavi güzellik latîfliği ile iyileştirir, bütün hüznü ve bütün acıyı çözer. Kutsallığı ile dönüştürür, tüketici düşüncelerin ve baştan çıkarıcı merakın üstesinden gelir. Hatıranın hareketsiz ışığını ve şevkin sarhoş edici akımını ihsân eder; o, parıldayan altın ve çınlayan aşk şarabıdır. Semavi güzelliği görenler, onun hafızaya kazınmış görüntüsünün yankılandığı bir aynaya dönüşür.
Dünyevî güzellik ise gâfili dünyaya bağlar. Zâkiri dünyadan ayırır, Cennet'e yaklaştırır çünkü zâkir dünyevî güzelliğin ilâhî rahmetin bir izhârı olduğunu bilir ve rahmetin dünyevî izhârında bile ne kadar güzel olduğunu gördüğünden dünyayı değil rahmeti seçer. İnananlar arasında zâkirun, gâfilunun aksine şehâdeti samimiyetle kabul edenlerdir.
Hz. Meryem'in çağımızdaki en büyük muhiblerinden olan Frithjof Schuon, Hz. Meryem'i Hikmet'in ekmel sembollerinden olduğunu düşünür. Bu sembol, kutsallığın şekil-ötesi mesajında hıfzedici ismeti ve lütfedici rahmeti birleştirir ya da manevî yöntem açısından bakılırsa fakr ile zikri birleştirir.
Peygamber Efendimizin vahyî konumu paralel şekilde ve sembolik olarak bâkire Meryem'inkine benzerdir. Bâkire Meryem de Efendimiz gibi Vahy'in mekânıdır. Ruhül Kudüs aracılığı ile gebe kalmış Hz. Meryem, "Yardımcı-Kurtarıcı" ve "Semaların Melikesi"dir. "Aynı Ruh'tan nefes almış" Hz. Muhammed ise "Rahmet Peygamberi" ve "Seyyidü'l- Kevneyn"dir.
Frithof Schuon, bu benzerliklere bir boyut daha getirerek, Kutsal Bâkire'nin lekesiz ve tertemiz ve sadece fiziksel açıdan bakılacak olursa bâkire olduğunu; Hz. Peygamber'in ise ümmî olduğunu, yani insanî bilgiden ya da insan mertebesinden elde edilen bilgiden âri olduğunu söyler.
Hz. Meryem "tek bir renk ya da tek bir koku" değil, "renksiz ışık ve saf hava"dır. Bu sebeple "özünde, bütün formlardan üstün, hepsinin üstüne taşarak akan, hepsini kucaklayan ve yeniden bütünleştiren merhamet dolu kemâl ile tanımlanır.
İslâm'ın Metafizik Boyutları eserinde Schuon, Hristiyanlık hakkında Kur'ân'da anlatılanlar dışında bir bilgisi olmayan Mağribli bir şeyhin kendisine, Meryem'in rahmetin müşahhaslaşmış hâli olduğunu, bu sebeple çağımızın özellikle kendisine verilmiş olduğunu, Meryem'in özünün -tacının- rahmân ve rahîm isimleri olduğunu ve Meryem'in besmelenin insan şeklinde zuhûru olduğunu aktardığını söylemiştir.
Hz. Meryem'in cemâl ile bağlantısı şöyle ifade edilebilir: Hz. İsa'nın dünyanın bütün üzüntülerini üstüne alması gibi, Hz. Meryem de dünyanın bütün güzelliklerini kuşatır. Güzelliği ile kendisini dünyanın önüne koyar ki dünya bizi daha fazla güzelliği ile baştan çıkartmasın, böylece bizi güzelliği ile korur. Güzelliği aracılığı ile bizim Allah'ı sevmemizi ve dünyayı unutmamızı sağlar, o, Tanrı'nın sevgisinin ve güzelliğinin bir ışık huzmesidir.
Ruhun güzelliği ancak Hakk'a tâbî olmak ile ortaya çıkar çünkü Allah güzeldir, Güzel'i sever. Cemâl, Allah'ın kemâlini, insicamını, iyiliğini ve rahmetini gösterir. Allah ruhun güzelliğini hassaten sever çünkü bâtın zâhire, ebedî fâniye takaddüm eder. Kulun bilmesi gereken hakikat, istemesi gereken hayr ve sevmesi gereken cemâldir. Kul hakikati bilir, aynı zamanda onu ister ve sever de çünkü o aynı zamanda güzellik ve iyiliktir.
Hz. Meryem mevkii itibari ile hem açık hem kapalıdır. Erişilemez ve âli cenaptır. Güneşi giyinmiştir çünkü hakikatin ihtişamı olan cemali giyinmiştir. Kara ama güzeldir çünkü onu örten duvak hem kapalı hem de şeffaftır ya da (başka bir ifadeyle) çünkü erişilmezliğin erdemiyle kapandıktan sonra merhametin erdemiyle açılır.