Dünyadan portreler/ haberler
Abdül Aziz
İkinci katliamı önleyen Afgan göçmen
Yeni Zelanda'da Brenton Tarrant adlı İslam düşmanı Batılı, Haçlı zihniyetli, beyaz ırkçı teröristin 4 yaşından 77 yaşına dek 50 Müslümanı katlettiği katliamın kayıp bilançosunun çok daha artmasını önleyen bir Afgan göçmeni oldu. Christchurch kentinde mobilyacılık yapan Kabilli Abdul Aziz ırkçı teröristin silahlı saldırıda bulunmaya kalktığı ikinci cami olan Linwood Camii'nde silah seslerini duyunca derhal müdahale etti. İki çocuğunu geride bırakan 48 yaşındaki Aziz refleks olarak eline silah olarak kullanabileceği ilk şeyi aldı; bu bir banka kartı (POS) cihazıydı. Tarrant'ın dışarıda 7 kişiyi öldürüp 80 kişinin bulunduğu camiye girmeye çalıştığını gören Afgan göçmen elindeki cihazla teröriste doğru koşmaya başladı. Açılan ateşten arabaların arkasına saklanarak kurtuldu ancak vazgeçmedi ve yeni silah almak için arabasına giren teröristi takip ederek elindeki cihazı arabanın camına fırlatarak teröristin kaçmasını sağladı.
YENİ ZELANDA
Frederic Martel
Vatikan'ın gizli eşcinsel dünyasını çıkaran yazar
Frederic Martel adlı Fransız araştırmacı gazeteci ve yazar son yıllarda başı türlü cinsel skandal ve pedofili vakalarıyla dertte olan Vatikan'ın içine sızarak 4 yıl boyunca gizli bir araştırma yürüttü ve nihayetinde orada gözlemlediği cinsel hayatı geçen ay çıkardığı 550 sayfalık Sodoma adlı kitabında gözler önüne serdi. Martel'in "Bu son 50 yılın en büyük sırrı ve tam anlamıyla bir devlet yalanı" sözleriyle anlattığı kitabının konusu aslında Katolik dünyasının kalbi ve en yüksek ruhban sınıfının merkezi olan Vatikan'ı saran homoseksüellik. Fransız araştırmacı gazeteci Frederic Martel araştırmasının hülasasını bir söyleşisinde tek bir cümleyle şöyle özetliyor: "Vatikan, dünyanın en büyük gay topluluklarından biri…" Aynı zamanda homoseksüel olan ve "Böyle bir çalışmayı ancak kodları bilen bir gay yapabilirdi" diyen Martel rakam da veriyor: "Katolik Kilisesi'nin yüksek rütbelilerinin yüzde 80'den fazlası homoseksüel."
VATİKAN-FRANSA
Adrian Bejan
Zamanın yaşa göre değişen hızını açıklayan adam
Zamanın psikolojik olarak farklı algılandığını açıklayan bilimsel çalışmalardan sonuncusu Duke Üniversitesi akademisyeni Adrian Bejan'a ait. Bir makine mühendisi olan Bejan son makalesinde kronolojik ve psikolojik zaman algılarımızın neden farklı olduğunu ve yaşlandıkça zamanın daha hızlı geçtiği hissini açıklıyor. Bejan'a göre psikolojik zaman algısı insan zihninin işlediği ve sıraladığı zihinsel imajlara bağlı olarak değişiyor. Bir başka deyişle yaşlandıkça geçirilen fiziksel değişimlerin de etkisiyle zihnin karşılaşılan olaylar sonucu algıladığı görüntüler azaldığı gibi bu görüntülerin zihinsel imajlarının algılama hızı da düşüyor. Zihinsel imajların daha yavaş algılanması ve işlenmesi ise insanların zamanın daha hızlı geçmeye başladığı hissine kapılmasına yol açıyor. Beyinde gerçekleşen uyaran etkileri çocukluk ve gençlikte daha fazla olduğu için çocuklar zamanın yavaş, bu etkilerin az olduğu yaşlılarsa daha hızlı geçtiği hissine sahipler.
ABD
RUSYA
Zamanın akışını geri döndüren deney
Zamanın akışını tek yönlü olarak biliriz yani hep geleceğe doğru aktığını kabul ederiz. Bununla birlikte hepimizin zamanı geri almak istediği durumlar olmuş ama sonunda çaresiz kalmışızdır. "Zamanın telafisi yok" sözü pek çok şeyle birlikte bu durumu da anlatır. Ama artık bir umut ışığı var gibi zira Moskova Fizik ve Teknoloji Enstitüsü'nde bir kuantum deneyi gerçekleştiren Rus, Amerikalı ve İsviçreli fizikçiler haklıysa zamanı geri almanın ve telafi etmenin yolu açılmış görünüyor. Scientific Reports adlı bilimsel dergide yayınlanan yeni bir araştırma bu üç ülkenin bilim insanlarından oluşan bir ekibin kuantum bilgisayarlar ve elektronlar kullanarak "zamanın geri alınması" anlamına gelebilecek sonuçları olduğunu açıklıyor. Kuantum fiziğine göre yapılan araştırma hakkında yorumda bulunan Moskova Fizik ve Teknoloji Enstitüsü'nden Gordey Lesovik ulaştıkları sonucu şöyle açıklıyor: "Zamanın termodinamik yönünün tersine hareket eden bir durumu yapay olarak yaratmayı başardık."
TAYLAND
Prenses Başbakan adayı parti'nin sonu oldu
Tayland'da 4 ay önce kurulan Thai Raksa Chart adlı parti 24 Mart'ta yapılacak genel seçimlerde başbakan adayı olarak çok sürpriz bir ismi aday gösterdi. Bu, ülkenin mevcut kralı Maha Vajiralongkorn'un kız kardeşi olan Ubolratana Rajakanya idi. Rajankaya 1972 yılında prenses unvanını reddederek çoktan sine-i millete dönmeyi tercih etmişti ama partisi bu adaylıkla hanedan mensuplarının siyasete giremediği ülkede büyük heyecan ve şaşkınlığa neden olmuştu. Ancak iktidar yolunu kolaylaştıracağı düşünülen bu hamle partinin çok kısa bir sürede genel seçimlere iki hafta kala kapanmasına yol açtı. Partinin feshini gerektiren sebep seçimlerde hanedan ailesine mensup bir prensesi aday göstermesiydi. Kral itiraz ederek kız kardeşinin unvanlarını reddetmesinin onun hanedana mensubiyetini ortadan kaldırmadığını ve bu sıfatla siyaset dışında kalması gerektiğini ileri sürerek Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu. Mahkeme itirazı haklı bulunca eski prenses sayesinde iktidara uzanacağını düşünen parti kapandığı gibi yöneticileri de 10 yıl siyasetten men cezasına çarptırıldı.
JAPONYA
Zamanımızın terk-i dünyaları: Hikikomori'ler
Manastırlara, tekkelere çekilerek terk-i dünya edenlere geçtiğimiz çağlarda sık rastlanırdı. Günümüzün internetli, cep telefonlu, akıllı makineli, sosyal medyalı çevrimiçi dünyasında ise bırakın terk-i dünyayı, modern hayattan şöyle biraz uzaklaşmak bile çok zor. Ancak bunu başaranlar var ve keşiş hayatını tercih eden bu çağdaş münzevilerin en büyük kısmı -belki inanmayacaksınız ama- dijital hayatın kalesi Japonya'da yaşıyor. Modern çağın terk-i dünyaları olarak da nitelenen bu insanların sayısı Japonya'da yarım milyonu buluyor. Hatta bir isimleri de var: Hikikomori. Hikikomori'ler sadece dijital ya da teknolojik hayattan kaçmıyorlar, sosyal hayata dair tüm temaslardan kaçınıyor ve bazen yıllarca dışarı çıkmadan evlerinde yaşıyorlar. Resmi bir araştırma Japonya'da toplumdan kaçarak evlerinde münzevi hayatı seçen Hikikomori'lerin sayısının nüfusun yüzde 1,6'sına tekabül ettiği ve 541 bin kişi olduğunu gösteriyor ancak pek çoğunun toplumla temas kurmadığı bilindiğinde sayılarının çok daha fazla olduğu tahmin ediliyor.
2250
Bir sosyal medya "Zaman Yolcusu"
Zaman zaman gelecekten geldiğini ileri sürenler çıkar. Dijital ve sosyal medya çıktığından beri böyleleri daha sık boy gösteriyor. Bu "zaman yolcuları"nın son örneklerinden biri de son haftalarda oldukça popüler olan Edward isimli şahıs. Daha doğrusu bir sosyal medya ve internet haberciliği gerçeği(!) Bilmeyenler için mevzuyu kısaca özetleyelim: Adamın biri çıkıyor ve 2250 yılından geldiğini söylüyor, insanlığın geleceği ile ilgili uyarılarda bulunuyor. Ama ne geldiği zaman ne de öngörüleri ile ilgili en ufak bir kanıt gösteriyor. Buna rağmen sosyal medya ve internet haberciliği sayesinde dünyanın neredeyse her köşesinde bir ayı aşkın süredir kendine hayli geniş bir yer bulabiliyor. İşin ilginç tarafı birileri çıkıp bu adamla söyleşi yapıp yayınlıyor ancak fotoğrafını ve sesini deforme ederek tanınmasını önlemek suretiyle. Daha ilginci ise 5 bin yılına ait bir denizaltı şehrinin fotoğrafını gösteren "zaman yolcusu"nun kılık kıyafetinde bile geldiğini iddia ettiği 2250 yılı ile ilgili bir şey yok.