Reyhan Kalyoncu
Her gece yatarken uzun uzun düşünürüm, nerede, nasıl, kiminle olmalı, neler yapabilirim diye. İnsanlık adına kimin derdine deva olurum, hangi gönle girerim diye düşünürdüm. Kudüs Platformu'nda olmam bana teklif edildiğinde böylesine önemli bir konuya kayıtsız kalamam dedim ve Kudüs için ne yapabilirimin derdine düştüm. Çok değerli kişilerin bir araya gelerek oluşturduğu Kudüs Platformu'nda ben de Kudüs için elimden geleni yapmaya çalışıyorum.
Kudüs'e gittim, yani Peygamberimizin bu konudaki emrinin ilk kısmını yerine getirdim çok şükür. Ama bir kere bile gitmiş olsanız Kudüs sizi terk etmez, siz onu hiç terk edemezsiniz. 100 yıl önce Osmanlı'nın çekilmesiyle elimizden çıkan, 50 yıldır da işgal altında bulunan bu şehre, mescidinin kandillerine yağ taşımanın derdindeyim. Bunun için de neye gücüm yetiyorsa yapmaya çalışıyorum
Kudüs bir Müslüman olarak daima zihnimde, kalbimde yeri olan bir şehirdi. İlk kıblemizin orada olması yine Müslüman olarak Kudüs'ü bizim için mukaddes kılan önemli bir özellik. Sadece ilk kıblemiz olması da değil. Bizim inanç esaslarımızdan biri peygambere imandır. İşte bu iman temelimiz için de bir karşılığı var buranın. Peygamberler şehri… Hz. İbrahim, Hz. İsmail, Hz. Davut, Hz. Süleyman, Hz. İsa ve niceleri… Hepsinin yolu bu şehirden geçti. Kabirleri, makamları burada. En sonunda da Peygamberimiz Hz. Muhammed'in miracının durağı oldu. Efendimiz (s.a.v.), Rabbimizin katına buradan yükseltildi ama bütün bunları bilmek başka, hissetmek bambaşka. Bu şehrin dünyanın kalbi olduğuna inanmak zor değil. Bildiğim Kudüs'e değer veriyordum ama yaşadığım Kudüs dünyaya bakışımı etkiledi. Tabii sadece dinî ve tarihî yönüyle değil, bugünüyle de ilgilendiriyor Kudüs bizi. Yabancı bir turist olarak benim -kontrol altında da olsa- rahatça ziyaret edebildiğim Harem-i Şerif'i oranın halkı olan Kudüslülerin, Filistinlilerin ziyaret edememesi yaralıyor insanı. Bugünün Kudüs'ü Müslümanlar için adeta bir açık hava hapishanesi. On yıllardır bu böyle ama gariptir, bir yandan da bütün dünya Filistinlilere ve Kudüs'e yapılan bu haksızlığı öylesine kabullenmiş ki, sanki Kudüs dünya kurulalı beri gün yüzü görmemiş sanırsınız. Hâlbuki böyle değil. Yüzyıllardır kimsenin dinine, hakkına dokunmadan, huzurla nasıl yaşadığını en iyi bilen şehirlerden biridir Kudüs. Hz. Ömer'in, Selahattin Eyyubî'nin, Yavuz Sultan Selim'in yönettiği Kudüs, böyle bir Kudüs'tür. Şimdiki Kudüs ise bir yara gibi kanıyor.
Kudüs Platformu üyeleri de, orayı gördükten sonra bir daha görmezden gelmenin mümkün olamayacağını anlayan arkadaşlar. Böyle bir etkileşimden sonra artık şu soru peşini bırakmaz insanın; "Ben Kudüs'te, Mescid-i Aksa'da kandilleri nasıl yakarım?" Kudüs Platformu bugünün ihtiyaçlarına göre bu soruya cevap aradığı ve hepimizi de bu soruya davet ettiği için önemli bir oluşum. Platform, insanlığın dili olan ilim, irfan ve sanatla bu arayışını dile getiriyor.
Ayla Ağabegüm
Kudüs dinimiz açısından mukaddes olmasının yanı sıra aynı zamanda bir Osmanlı toprağı. Ecdadımız 400 yıl boyunca bu toprakları huzur ve barış içinde yönetti. Osmanlı öncesinde ise Selçuklularla başlayan 600 yıllık bir Türk hâkimiyeti söz konusu. Yani Kudüs yaklaşık 1000 yıllık bir Türk yurdu. Yani hem dinen hem de atalarımızın bizlere emaneti olması açısından önemli. Bugün yapılan zulümlere bakınca da insanlık adına kendimizi sorumlu hissettiğimiz bir belde.
Atalarımızın yüzlerce yıl barış içinde yönettiği; mimari, kültürel ve dinî pek çok alanda bıraktığı izleri bugünlere ulaşan bu topraklarda yaşanan haksızlıklara, vicdanlara sığmaz uygulamalara insanlık adına sessiz kalmamalıydık.
Gençlik yıllarımdan itibaren sözün etkisine ve gücüne inanmışımdır. En çaresiz anlarda ağızdan çıkan bir söz çözüm olabilmiştir. Etkili bir söz tefekkürün eseridir. Tefekkürün dinimizin asli vazifelerinden olduğunu Kuran-ı Kerim'de geçen pek çok ayetten anlıyoruz. Günümüz dünyasına, siyasete bakınca da sözün etkisini ve gücünü görmekteyiz. Kudüs'ü dünyaya anlatmanın yolu da sözle olmalıydı. Bunun için kültür-sanat ve medeniyetin dilini kullanmalıydık. Kimi zaman bir şairin mısralarında Kudüs'ün insanlığı buluşturan iklimini, kimi zaman bir akademisyenin satırlarında İslam'la beraber huzuru bulan Kudüs'ün geçmiş günlerini anlatmalıydık. Bunun için de çalışmalara başladık. Platformdaki genç arkadaşlarımı uzun yıllardır tanıyordum. Hepsi medya sektöründe çalışıyordu ve başarılıydı. Kudüs ziyareti onları hem çok heyecanlandırmış, hem de düşündürmüştü. Buluştuğumuzda seyahat hatıralarını zaman zaman ağlayarak anlatıyor; "Bu duruma seyirci kalamayız, bir çare, bir çözüm bulmalıyız, bu bütün Müslümanların üzerinde vebaldir" diyorlardı. Sevgili kardeşim Belkıs İbrahimhakkıoğlu ile gezide beraber olduğu gençler ellerinden gelen gayreti gösterdiler ve yetenekleri doğrultusunda bir şeyler yapmak için platform kurmaya karar verdiler.
Ben, Kudüs ziyaretine sağlık sebepleri nedeniyle katılamamıştım ama anlatılanlarla farkına varmadan oralarda olmuş, hüzünleri de, güzellikleri de beraberce yaşamıştım. Olanlara bakış açısı ve çözüm noktasında fikir birliği içinde olduğumuz bu arkadaşlarımızla artık sık sık toplantılar yapıyor, izleyeceğimiz yol ve çalışmalar konusunda aramızda istişare ediyorduk. Sağ olsunlar bizim tecrübelerimizden faydalanmak istediler, fikirlerimize değer verdiler. Bu zorlu yola beraber çıkmaktan mutlu olacaklarını ifade ettiler. Bugün belli adımlar atıldı, Kudüs adı daha çok duyulur oldu. İnsanların ilgi ve dikkati Kudüs'e yönlendirilmeye çalışıldı. Henüz daha yolun başındalar, başındayız elbette. İnşallah hayır düşünen bu grup Kudüs için hayırlara vesile olur.
Prof. Dr. Ayşen Gürcan
Kudüs'ün anlamı adında saklı. Kudüs; mutlak masumiyetin, kutsallığın ve övülmüşlüğün simgesidir. Bütün inançların çıkış noktası ve sentezinin adıdır. Nasıl tarif edersiniz diye sorarsanız; bir kere semaya en yakın nokta derim. Bütün insanlığın acılarını, inançlarını ve bitmeyen savaşlarının izlerini taşıdığını hissedersiniz. Her bir sokağının içinde tarihten bir izin hâlâ kendini koruduğunu ve hissettirdiğini görürsünüz. Kudüs aynı zamanda hüzün şehri. Sanki Hz. Musa'nın 40 yıl giremeyişinin hasreti; Hz. Süleyman'ın muhteşem krallığının bitişi; Hz. Meryem'in mukaddes bekleyişindeki derin yalnızlığı; Hz. İsa'nın çarmıhının acısı ve kâinatın Efendisi Peygamberimizin miracının durağı. Daha sayamadığımız insanlık adına birçok iz bırakan olayın da şahidi Kudüs.
Kudüs ile sohbet doyumsuzdur. Bitmez, silinmez ve hep hatırada kalır. Bir bakıma özlem, hasret Kudüs için ayrı bir güzeldir. Ayrıca; hayatımın dönüm noktasını yaşadığım zaman diliminde (geçici hükümete Bakan olduğumun haberini) Kudüs'teyken Mescid-i Aksa'da namaz vaktini beklediğimde yaşamıştım. Bu açıdan benim adıma Kudüs ve özelinde Mescid-i Aksa evim, çıkış yerim ve bir parçamın kaldığı yer. İnsana vazife veren ve bu vazifeye sorumluluk katan ve bir o kadar da cesaret ile yüreklendiren bir mekân. Mescid-i Aksa Beytullah'tan sonra bizim esas duraklarımızdan birisi.
Semanur Sönmez Yaman
İslam dünyasının dindirilemeyen yürek yangını... Ve o yangını uzaktan izleyen 1,7 milyar Müslüman… Katliam, işgal ve direnişle gündemimize giren mukaddes belde... Kudüs ve Filistin… Ve bu acılara merhem olabilmek için ellerinden geleni yapmayı kendilerine insani ve ilahi bir görev addeden kadın medya profesyonelleri…
"Kudüs Platformu"nu ve platformun var oluş gerekçesini bu birkaç cümleyle özetleyebilirim. Çekirdek kadrosunu; Belkıs İbrahimhakkıoğlu, Ayla Ağabegüm, Ayşegül Yıldırım Kara, Ayşe Tuba Oral, Gülcan Tezcan, Zeynep Türkoğlu, Süreyya Önal ve benim oluşturduğumuz Kudüs Platformu fikri, birlikte yaptığımız bir Kudüs ziyaretinde doğdu. Her birimizin gündeminde yıllardır var olan ancak bugüne kadar bireysel çabalarımızla gündemde tuttuğumuz Kudüs ve Filistin davasının ne denli yalnız bırakıldığını yaptığımız o gezide birçok kez birbirimizle de istişare ettik.
Başımızı ellerimizin arasına aldık ve İslam dünyasının kalbinde açılan bu yaraya merhem olabilmek için birlikte ne yapabileceğimizi düşündük. Soruna Türkiye'den bakınca en büyük problemin bu konudaki bilinç eksikliği olduğu tespitinde bulunarak harekete geçtik.
Ortak bir çalışmayla, konuyu gündemde tutmanın, Kudüs ve Filistin'de 100 yıldır yaşanan zulme karşı toplumsal bir bilinç oluşturmanın kendi alanımızda yapılabilecek en önemli şey olduğuna karar vererek kolektif bir çalışma için ilk adımımızı attık. İlk hedefimiz, olabildiğince geniş kitlelere ulaşmaktı. Ev hanımlarından akademisyenlere, siyaset dünyasından sanat camiasına, genç yaşlı herkeste Kudüs bilinci oluşturmanın formüllerini aramaya başladık. En büyük desteği de derdimizi anlattığımız Cumhurbaşkanlığı'ndan gördük ve "2017 Kudüs Yılı" etkinliklerimiz Cumhurbaşkanlığı tarafından da himaye edildi.
2017 Kudüs Platformu olarak şu ana kadar farklı kurum, dernek, üniversite, belediye ve iş çevrelerinin desteğiyle sempozyumlar, konserler, söyleşiler, paneller, resim sergileri, Kudüs turları düzenledik ve belgesel çekimlerine başladık. Önümüzdeki günlerde çok daha ses getirecek programların hazırlığı içindeyiz. Sahne gösterilerimiz, film festivalimiz, dijital sergimiz, hatta dünya sinemalarında gösterime girecek bir film projemiz var. Hasılı, istiyoruz ki yüreğinde insanlık taşıyan her fert, İslam dünyasının ortasındaki bu yangını söndürmeye karınca misali su taşıyarak katkıda bulunacak bilinç düzeyine ulaşsın. Biz tarihî misyonumuzun da bize yüklediği sorumluluk bilinciyle sadece üzerimize düşen görevi yerine getirmeye çalışıyoruz, gayret bizden sonuç Allah'tan inşallah…