Bu sayıda geçen kavramlar için sözlük.
Tutmayın beni!:
Olası bir kavgaya girmeden önce söylenen, ters anlam içeren 'dayılanma' cümlesi. 'Tutmayın beni' denilse de 'bi artistlik yaptık ama tutun ulan beni' şeklinde anlaşılır. 'Hem dayılanayım, hem dayak yemeyeyim' mantığıyla, yüksek sesle söylenmesi durumunda tehlikeli olabilir. Ne diyelim; acı yok Rocky!
Aile var ulan!:
Şiddetli tartışma ve aşırı dozda küfür içeren durumlarda, genelde pencereden sarkmış beyaz atletli amca tarafından söylenen ve üzerine asla söz söylenemeyen, tabiri caizse dükkânı kapayan 'evcimen' görünümlü tehdit ifadesi.
Hooop!:
'Dur bakalım!' anlamında kullanılan, mevzunun akışına göre şiddet eğilimi yüksek bir çeşit seslenme biçimi. Selamlama olarak da kullanılabilir.
Racon:
Sokağın ve delikanlılığın yazılı olmayan, söz ve uygulamalarla aktarılan kurallar bütünü. Kitabını yazmaktan bahseden çok olsa da henüz göremedik. 'Racon kesmek', 'raconu bozmak', 'racona sığmamak' ifadeleri üzerinden yürüyen bu kurallar ağına hâkim olmak için küçük yaştan itibaren 'köşe başı' hareketinin içinde olmak ve mahalle abisinden bire bir eğitim almak gerekir.
Bi el atalım abiler:
Taşınacak eşya, bozulan araba ya da acele edilmesi gereken bir durum varsa ve siz o sokağa yabancıysanız söylenecek yardım isteme sözü. Sokak literatüründe bir çeşit parola sayılabilecek bu cümle ile hemen 'bizden biri' muamelesi görüp saadet dünyasına kafa göz dalabilirsiniz.
Mahalle abisi:
Bir önceki mahalle abisinin tedrisatından geçmiş, ondan el almış, racona hâkim abimizdir. Son sözü o söyler. Anlaşmazlık mı var? İhtiyaç mı var? Birinin başı mı dertte? Sıkıntı yok… Abimizden sorulur. Evlenince sona eren bu müessese tahmin edebileceğiniz üzere kısa ömürlüdür. Evlenmeme durumunda ise 'mahalle abisi', 'mahalle dayısı'na evrilir.
Köşe başı hareketi:
Köşedeki bakkalın, çeşmenin veya ağacın altında var olma mücadelesi veren, mahallenin büyümeye çalışan ergenlerinin yol yordam öğrendiği bir çeşit okul. Mahalle abisinin yönetiminde iyi kötü birçok şeyin ilk kez yapıldığı, çok kez sorgulandığı, sonunda bir şekilde tatlı anılara bağlandığı ortalama beş yıllık eğitim dönemi.
Aşağı mahalle:
Yukarı mahallenin ezeli ve ebedi rakibi olan mahalledir. Coğrafi olarak aşağıda olması gerekmez. Bir kavga çıkacaksa ya da maç yapılacaksa mutlaka bu iki mahalle arasında olmalıdır. Üçüncü bir mahalle söz konusu olamaz, olmamalıdır.
Sokak kavgası
Sokaklar arası güç dengesini korumak, kanı kaynayan gençlerin gazını almak ve biraz da heyecan yaşamak için topluca yapılan etkinlik. Kavgayı edenler, kavgayı ayırmaya çalışanlar ve kavgayı izleyenler olmak üzere üç özneden oluşur. Polisi karıştırmadan tatlıya bağlanır. En az bir gün konuşulur. Bir sonraki kavgada kıyas yoluyla hatırlanır.
Sokak kedisi
İstediği yerde yatan, istediğine tıslayan, istediğine sırnaşan, karnı tok, sırtı pek dört ayaklı canlı. Sokağın gerçek sahibi. Kendisine sataşan çocuk azarlanır, yemeği suyu eksik edilmez, istediği kapıdan içeri girer. Bildiğin ağa paşa muamelesi görür. Ne diyelim, saygılar…
Cam muhabbeti:
Karşılıklı, yan yana, altlı üstlü pencereleri mesken tutan teyzelerin gündemi belirledikleri bir çeşit zirve. Cam muhabbeti sırasında dudak okuma, el işaretleriyle anlaşma, kaş göz yapma yetilerini geliştiren teyzeler bir yıl sonunda 10 kaplan gücüne ulaşabilirler. Radar teyze yönetiminde gerçekleşen muhabbetin konu başlıkları alt kurul tarafından olgunlaştırılır ve diğer komşulara çay eşliğinde servis edilir.
Çıkmaz sokak:
Yolun bittiği yer. Paşa paşa geri vites yapınız.
Komşu:
'Külüne muhtaç olmak' ana fikriyle düzenlenmiş sosyal ağ. İyi günde kötü günde destek, 'ne der?' düşüncesiyle köstek olabilecek, hem korkulan hem sevilen insan türü. Akrabadan öte, kardeşten yakın, böreği ballı, dedikodusu tatlı kişilik.
Radar teyze:
Pencere kenarında, yastığın üzerine kavuşturduğu tombul kollarının üzerinden herkesi ve her şeyi izleyen bir çift göz. Sokağın en eski dişisi. Her şeyin evvelini ahirini bilen büyük hafıza. Büyük dedikodu ağının yorulmak bilmez kumandanı. Olayları başlatan ve bitiren kadın. Şöyle de diyebiliriz; kıymetlimissss…
Sepet salma:
Bakkaldan bir şey almak, komşuya ikramda bulunmak, sokakta oynayan çocuklara su vermek gibi durumlarda kullanmak üzere, birkaç metre ipin bir sepete bağlanmasıyla oluşturulmuş pratik bir ulaştırma şekli. Sepeti salıp seslenme ya da cama vurma yöntemleriyle uygulanırken dengeyi korumak, içindekini dökmemek önemlidir. İpin karışması durumunda 'az bekle' diyerek uzun uzun sohbet edilir.
Mahallenin kızı:
Mahalle teyzesi yüksek kurulu tarafından, her hareketi incelenerek özel olarak yetiştirilmiş kız türü. Kısır, kek, börek, ev işi, el işi gibi çalışmaların yanı sıra, sağa sola bakmadan her yeri görebilme yetisine sahip bu kız çaktırmadan hayatınıza sızar ve dantel ağlarını örer. Artık geriye söylenecek tek bir şey kalmıştır; Allah tamamına erdirsin yavrucuğum.
Mahalle bakkalı:
Mahalle muhtarının esnaf hali. Sokağın veresiye defteri. Para üstünü şeker veya sakız şeklinde verebilen abimiz ay sonu (tükenen nakit durumundan) sıkça ziyaret edilir, ay başında büyük marketlerle aldatılır.
Mahalle camisi:
Sokağın ağırlık merkezi. Küçüklerin kollandığı, büyüklerin yoklandığı, bayramda şenlenen, cenazede dertlenen, günde beş vakit demlenen mis kokulu mabet.
Cam kırma-Top kesme:
"Bir sokak, bir top, birkaç çocuk, bir adet kırılacak cam, bir yetişkin ve bir bıçak ile neler yapabilirsiniz?" sorusunun cevabı. Cam-top-bıçak döngüsü içinde sıkışan ruhların hiç bitmeyen mücadelesi. Ne demişler; cam kırılır top içinde kalır.
Düş Sokağı Sakinleri:
Genelde üniversite yıllarının fon müziği diyebileceğimiz 'Sevdan Bir Ateş' şarkısının sahibi grup. Murat Çelik ve Murat Yılmaz Yıldırım şarkılarını söylerken geçmişe gider, hayallere dalar ve küfredebilirsiniz. Yaş ilerledikçe etkisi azalsa da dinlemesi güzeldir.
Elm Sokağı
Yanmış yüzü, şapkası, bıçaklı eldiveni ve kırmızı çizgili kazağıyla tanıdığımız, ölümün bile durduramadığı, efsanevi katil Freddy Krueger'in yaşadığı, öldüğü ve öldürdüğü sokak. Toplam yedi filmden oluşan korku filmi serisinin adı. Hayattayken psikopat bir katil olan Freddy, Elm Sokağı'nda yaşayan çoluk çombalak ne varsa hepsini kesip biçer. Ölen çocukların cezasını kendileri kesmek isteyen aileler, Freddy'yi canlı canlı yakarak öldürmeye çalışırlar. Öldürmeyen şey güçlendirir felsefesini benimseyen Freddy şeytanla anlaşır ve cinayetlerine yeni bir boyut kazandırır. Böylece Elm Sokağı sakinlerinin bitmeyen kâbusu başlar. Ölüm kurgusunu, kurbanının zaafları ve korkuları üzerinden yapan Freddy bıçaklı eldiveni ve ufuk açan işkence yöntemleriyle bizi bizden alır. Serinin her filminde görebileceğimiz, ip atlayan beyaz elbiseli çocukların söylediği tekerlemeyle tüylerimiz diken taklidi yapar. Bir iki/Senin için geldi Freddy/Üç dört/Kapıyı iyice ört… Ve Freddy hepimiz için fısıldar: "Neden çığlık atıyorsun? Daha seni kesmeye başlamadım bile."
Huzur Sokağı
80'li yıllara damgasını vurmuş Şule Yüksel Şenler imzalı hidayet romanı. Dindar hanelerin bulaşıcı kitaplarından biri. (Bir diğer örnek için bkz. Ahmet Günbay Yıldız romanları). Yeşilçam filmlerinin dindar versiyonu diyebileceğimiz kitapta muhteşem, ideal, noksansız hatta biraz ütopik bir dindar olan Bilal ile tam tersi özelliklere sahip dünya ehli Feyza'nın iddialar, yanlış anlaşılmalar ve bin türlü dalavereyle bir türlü kavuşamadıkları aşk hikâyesi anlatılır. Kavuşma yoksa aşk vardır düsturuyla büyük bir dönüşüm geçiren Feyza'nın hidayetini ve kızıyla birlikte yaşadıkları zorlukları okurken Bilal'le kıl payı kaçan karşılaşma ihtimalleri karşısında kader der geçeriz. Film ve dizi versiyonları da çekilmiş kitabın 90'ın üzerinde baskı yaptığı biliniyor. Ne olursa olsun bir döneme damgasını vurmuş romanın birçoğumuzun ilk gençlik yıllarını idealize ettiği yadsınamaz bir gerçek. O yıllarda doğan kaç çocuğa Bilal ve Feyza isimlerinin verildiğine ise dönüp baksak yeridir.
Susam Sokağı
90'lı yılların başında her çocuğun eve giriş saatini düzenleyen, gerçek ve kukla karakterlerin yer aldığı televizyon programı. Hiç de minik olmayan Minik Kuş'a bu adı kimin koyduğunu, Kurabiye Canavarı'nın yerken etrafa saçtığı kurabiyelerin tadını, Kırpık'ın yaşadığı sepetin içinin nasıl bir yer olduğunu, Edi ile Büdü'nün kavgalarında neden hep Büdü'nün ezildiğini düşünerek büyümüş kafası kırık bir nesil olduğunu söyleyebiliriz. Susam Sokağı ile büyümüş 80 neslinin derdini yine Susam Sokağı'ndan acıklı bir şarkı ile açıklayalım; "Aradayım, akşama kadar aradayım çalı gibi... Bu benim gördüğüm en hüzünlü şey... Sıkıştırıyorlar. Ezilene kadar aradayım, anlarsınız ya... Yeşil olmak bile bundan iyi."
Güniz Sokak
Süleyman Demirel'in ikamet etmesi nedeniyle meşhur olan bir Ankara sokağı. Bir dönemin gayriresmî yönetim merkezi. Demirel'in en çok şapka salladığı yer. Gazetecilerin o dönemki mabedi.