Yükselen dindar sınıfların modayla imtihanı
Geçen zaman içinde defilelere paralel olarak tesettürlülere hitap eden moda dergilerinde, tesettürlü modacıların sayısında ve tüm bunları ilgiyle takip eden üst-orta sınıf yeni muhafazakâr genç ve orta yaşlı kadınların oranında hızlı bir artış oldu. Bu durum, aslında Türkiye'nin uzun şehirleşme ve sanayileşme hikâyesini takiben küresel kapitalizme dahil olma süreçleriyle alakalıydı. Ancak saplantılı bir laiklik anlayışını benimseyen sivil-askerî-siyasî elit uzunca bir süre toplumdaki dönüşümü anlamakta zorlandı ve dindar kesimleri muhtelif kısıtlamalarla kamusal alandan uzaklaştırdı. Buna rağmen eğitim ve ekonomi sahalarına nüfuz ettikçe kendilik bilincini pekiştiren dindarların hareketliliğine engel olunamadı.
Uzlaşı stratejileri
Çarpıtılmış bir kamusal alan tanımlamasıyla sadece üniversitelerden değil aynı zamanda kimi devlet hastanelerinden ve hatta restoranlardan, kısaca birçok toplumsal alandan tecrit edilen başörtülüler, bir yandan en temel vatandaşlık haklarından olan eğitim vesaire hizmetler için mücadele verirken; diğer yandan kamusal alanda daha kabul edilebilir görünürlük biçimleriyle var olma stratejileri geliştirdiler. Böylece seküler giyim anlayışının uzağına düşen 1970 ve 1980'lerdeki pardösüler yerine daha uzlaşmacı çağrışımlara sahip olan gömlekler, hırkalar ya da pantolonlar tercih edilir oldu. Başörtüsüne yönelik ön yargıları giderme bağlamında zımni bir ikna çabasının hissedildiği bu yeni tarz giyim kuşam anlayışı zamanla çalışma hayatında var olmak isteyen başörtülü kadınların giyim tercihlerini belirler hale geldi. Nitekim bugün çalışan başörtülü kadınların çok küçük bir kısmı pardösü giyinmekte; çoğunluğu ceket etek, pantolon ceket ya da gömlek kombinlerini tercih etmektedir. Bu tercihte belirleyici olan önemli bir diğer etken ise, işverenlerin modern hayatla uzlaşıya açık olduğunu düşündükleri giyim tarzına sahip olan kadınları daha muhafazakâr mesaj verdiğini düşündükleri pardösülü kadınlara tercih etmeleridir. Böylece, dindar kadınlar sadece geliştirdikleri uyum stratejileri nedeniyle değil aynı zamanda toplumsal beklentiler nedeniyle de moda etkisine açık hale gelmişlerdir.
Ancak şüphesiz muhafazakâr-dindar toplum kesimlerinde modadan etkilenenler sadece iş hayatındaki kadınlar değildir. Yükselen orta sınıflaşma, refah düzeyinin artışı ve küresel ekonomik sisteme entegrasyon, toplumun tüketim paradigmasından her geçen gün daha fazla etkilenmesine yol açmış; dindar toplum kesimleri de bu sürecin dışında kalamamıştır. Böylece profesyonel iş hayatında yer almasa da eş-dost-akraba merkezli sosyalleşme kanallarıyla topluma katılan kadınlar gösterişçi tüketime daha fazla yönelmiş; modaya duyulan ilgi, bir toplumsal statü göstergesi olarak öne çıkmıştır.
T. Veblen'in henüz 20'nci yüzyılın başında işaret ettiği üzere emek ve üretimden uzak duran; buna karşın tüketimi saygınlığa layık oluşun bir ifadesi olarak gören toplum kesimleri, saygınlık için sadece servet ve güç sahibi olmanın yeterli olmadığını aynı zamanda bunların tüketim üzerinden kanıtlanması gerektiğine inanmışlardır. Tam burada tüketim toplumuna eleştirel yaklaşımıyla dikkat çeken J. Baudrillard'ın modern zamanlardaki tüketimin ürün tüketiminden ziyade sembol tüketimi olduğuna yönelik saptamasını hatırlamak gerekir. Zira günümüzde değeri yüksek bir çantayı taşımak sadece bir çanta taşımanın ötesinde anlamlara sahiptir ve bu anlamların başında o çantaya sahip olan kişinin statü göstergesi ya da saygınlığının ispatı olacak yüksek statüye sahip olma arzusu gelir. Bu arzu, tüketim toplumunda öyle şiddetli hale gelir ki üst sınıf markaların ürünlerini satın alabilmek için cüzi miktarlardaki maaşlarını biriktirenlere ya da öğlen yemeğinden feragat edenlere rastlanıldığı gibi doğal afetler sonrası gelen yardımları temel ihtiyaçlara değil de lüks tüketime harcayanlara bile rastlamak mümkün olur. (Medyaya yansıyan haberlere göre ABD'deki Katrina kasırgasından sonra devlet yardımını üst sınıflar için üretilen marka çantalar için kullananlar olmuştur). Gündelik davranışlar üzerinde bu derece güçlü etkiye sahip olan ürün tüketiminin sembolik anlamı, maddi refah düzeyi yükselen dindar kesimleri de etkisi altına almıştır. Bu etki, markası dışarıdan görünecek şekilde başörtü bağlayanlarda gözlenebileceği gibi en açık biçimini tesettürlüler için tasarlanmış moda dergilerinde bulur.