Bu dosyada adı geçen insanlar ve kavramlar için sözlük
1- Immanuel Kant (1724-1804/Akılcılık): Kant
Saf Aklın Eleştirisi adlı kitabında, öncelikle saf ve empirik (deneysel) bilgi arasındaki ayrımı belirler. Tüm bilgiler tecrübe ile başlasa da, bu bilgilerin tecrübeden kaynaklandığı anlamına gelmez. Kant, tecrübe ve algıdan bağımsız olarak edinilen bilgiye 'apiriori' adını verir. Saf bilgi ise, içinde empirik öğeler bulundurmayan bilgidir. Doğruluğu sadece tecrübeye dayalı olarak belirlenebilen önermeler için ise 'a posteriori' terimini kullanır. Kant'a göre "zihin olaylara kendi kanunlarını dikte eder". Yani insan olayları ve fenomenleri zihnin 'apriori' kategorilerine göre bilir.
2- E. Burke (1729-97/Liberal Muhafazakârlık): Anglo-Amerikan muhafazakâr geleneğinin babası olarak görülen İngiliz devlet adamı ve siyaset teorisyeni Burke, Amerikan Devrimi'ne sempatiyle bakmasına rağmen hikmetin büyük ölçüde gelenek ve tarihte yattığını ileri sürerek, Fransız siyasetinin özgürlük, eşitlik gibi ilkelere göre biçimlendirilme çabalarını eleştirdi. 'Muhafaza için değişim'i inatçı bir biçimde reddetmesinden dolayı Fransız monarşisinin de kendi akıbetinden sorumlu olduğunu düşünüyordu. Burke, kötülüğü önleyebileceğini ama ender olarak iyiliği arttırabileceğini düşündüğü hükümete karşı karamsar bir bakış açısına sahipti.
3- Roger Scruton (1944 -... /Gelenekçi Muhafazakârlık): Günümüz düşünür ve yazarlarından Roger Scruton, muhafazakarlığa getirdiği farklı ve güncel yorumlarla hâlâ düşünce dünyasında adından söz ettirmektedir. Yüzeysel olarak iddia edilenin genel savın aksine muhafazakârlığın modern bir tavır, düşünce ve hareket olduğunu söyleyen Scruton, aynı zamanda bu hareketin/tavrın, siyasi bir düşünce olmasında, Fransız Devrimi ve devrim sonrası toplumsal kurumların dönüştürülmesinin etkili olduğunu da vurgular.
4- Clinton Rossiter (1917-70/Liberal Muhafazakârlık): "Siyasette muhafazakâr tutumun amacı, statükoyu korumak, reformlara temkinli ve tedrici bir destek vermektir. Muhafazakâr siyasi düşüncenin 19'uncu yüzyıldaki durumu, İngiltere'de monarşi ve aristokrasinin bulunması nedeniyle değişim, aristokrasi ve monarşinin dönüşümüne dayanırken, Amerikan toplumunda, aristokrasinin bulunmayışı nedeniyle ekonomik gelişmeler referans alınmıştır. Fransa'da ise muhafazakârlık, devrimin getirdiği hızlı değişime karşı monarşinin yeniden kurulmasına çalışmıştır." (Clinton Rossiter, Conservatism)
5- Russell Kirk (1918-94/Liberal muhafazakârlık): Değişme, gelişme ve ilerleme aklın otoritesine verilirse, aritmetik hesaplamalarla geometrik toplumlar ortaya çıkarak toplum kaosa sürüklenebilir. Gelenek ve önyargılarla hareket edildiğinde ise bireyler, anarşik eğilimlerini kontrol ederler. Reformla-değişimin farklılıklarına dikkat çeken muhafazakârlık, sürekli yenileşme durumlarının ilerleme adına mevcut yapıyı da yıkabileceğini ifade eder. Ona göre insanoğlunun dokusu nasıl tedricen tamamlanırsa, toplum da aşama aşama değişmelidir. Toplumun her katmanı değişimi sindirmelidir.
6- David Hume (1711-76/Empirizm-Deneyselcilik): Hume, tecrübeye dayanmadığı için 'yanlış metafizikler' adını verdiği eski felsefi ve düşünsel sistemleri reddederken, insan doğasının bilimini kurmak için tıpkı doğa bilimlerinde olduğu gibi deneye, gözleme ve olgulara dayalı bir yöntem anlayışını benimsemiş ve böyle bir yöntem neticesinde elde edilen bilgiler üzerine inşa edilen metafiziği ise 'sahici metafizik' olarak adlandırmıştır. (Bu çalışma, Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Felsefe Anabilim Dalı'nda sürdürülmekte olan 'Descartes, Hume ve Kant Örnekleri Üzerinden Bilginin Tesisinde Hayal Gücünün İşlevi: Bir Eleştiri Denemesi' başlıklı doktora tezinden türetilmiştir.)
7- Joseph Stalin (1879-1953/ Stalinizm): 1922'de Komünist Partisi'nin genel sekreteri oldu. Lenin'in ölümünün ardından girdiği iktidar mücadelesini kazandıktan sonra, özenle işlenmiş bir kişi kültü olarak desteklenen ve gittikçe gaddarlaşan totaliter bir diktatörlük kurdu. Onun ideolojik mirası, 'Tek ülkede sosyalizm' doktrinine sıkıca bağlıydı. Bu doktrin, kapitalist kuşatılmaya direnme ve bir sınıf olarak 'kulak'ları (zengin köylüleri) tasfiye etme ihtiyacı anlamında sanayileşme ve kolektifleştirmeyi meşrulaştırıyordu. Böylece Stalin, Marksizm benzeri bir sınıf savaşı fikriyle, Rus milliyetçiliğini birleştirdi.
8- Thomas Hobbes (1588-1679/ Toplum Sözleşmesi): Büyük düşünür Hobbes, karmaşık dünya ilişkileri içerisinde çözüm yolu olarak daha önceden saptanmış olan 'öbür dünya' kavramının bir benzerini düşünsel olarak yaşadığı dünyaya indirmek istemiştir. Bu nedenle dinsel olarak kurulan hiyerarşik düzeni dünyaya uydurmaya çaba göstererek sosyal bir sözleşmenin varsayımsal olarak meydana geldiğini savunmuştur. Dolayısıyla Hobbes'un muhafazakarlık anlayışında bolca metafizik vardır.
Muhafazakârlık: Latince 'conservare' kelimesinden türetilmiştir ve 'koruma' ve 'muhafaza etme' anlamına gelmektedir. Siyasi düşünce bakımından muhafazakârlık modern bir tavır ve hareket olsa da, tarihi süreç bakımından kökleri Aristo'ya kadar dayandığı iddiası yapılmaktadır.
'Conservator' terimi, Ortaçağ toplumlarında 'yasaları ve belli grupları koruyan' anlamında kullanılmıştır. Kavram olarak muhafazakârlığın (conservateur) Fransız siyasi literatürüne girişi, Fransız Devrimi sonrasıdır. Napolyon politikalarının başarısızlığa uğraması sonucu, devrim öncesi siyasi inanç ve değerleri yeniden gerçekleştirmek üzere muhafazakârlık, adalet ilkelerini ve medeniyetin güvenliğini sağlama anlamında kullanılmıştır.
Totalist: Tekelci yönetim yanlısı. Totalitercilik, sadece siyasal karar alma mekanizmalarının değil, bireylerin hayatlarının en mahrem noktalarının bile denetlenip biçimlendirilmesinin amaçlandığı; bütün vatandaşların devletin birer hizmetçisi olarak değerlendirildiği ideolojidir.
Aydın Despotizmi: Bir toplumu denetimlerinde tutmak ve kendi egemenliklerinin devamını garantilemek isteyen bilim, kültür ve sanat erbabının her türlü alternatif düşünce ve karşıt oluşuma karşı takındıkları baskıcı, hoşgörüsüz ve acımasız tutum.
Fransız Devrimi: 1789 devrimi olarak da bilinir. Fransa'daki mutlak monarşinin devrilip yerine cumhuriyetin kurulması ve Roma Katolik Kilisesi'nin ciddi reformlara gitmeye zorlanmasıdır. Avrupa ve Batı dünyası tarihinde bir dönüm noktasıdır. Milliyetçilik akımını başlatan en büyük etkendir.
İran Devrimi: 1979 yılında İran'ın Muhammed Rıza Pehlevi liderliğindeki bir anayasal monarşiden, Ayetullah Ruhullah Humeyni yönetiminde İslam hukuku ve Şii mezhebi görüşlerini esas alan şeriat cumhuriyeti kurulmasına dönüşen hareketin adıdır.
Terkip-Arapça: Birleşim, birleştirme, bir araya getirme. Bileşim.
Mütedeyyin-Arapça: Dindar
Reaksiyoner-Fransızca: Tepkici, gerici.
Pejoratif-Fransızca: Küçümseyici, aşağılayıcı, kötüleyici, yerici, yermeli.
Kadim-Arapça: Başlangıcı olmayan, eski, ezelî.
Aydınlanma:
1. İnsan ve doğayı ortak bir akıl paydasında birleştirerek, aklı nesnel bir bilgi üreteci, insanı da üretilen bu nesnel bilgiyle evreni sınırsız bir şekilde dönüştürme hak ve yetkisine sahip bir ontolojik kategori olarak gören beşeri anlayış.
2. Kendi zihinsel ürünleri dışında, insanın hayatını biçimlendirecek hiçbir ilke ve değer kabul etmeyen ve 17'inci yüzyılın başından itibaren Batı dünyasında egemen olmaya başlayan anlayış.
Nazizm:
Almanya'da 1930'lu yıllarda Hitler tarafından Nosyonal Sosyalist Partisi'nin, Alman ırkının üstünlüğünü savunan politikası, 'Hitlercilik'.
Elit-Fransızca: Seçkin
Aristokrasi-Fransızca: Soylu erki, soylular sınıfı.
Burjuvazi-Fransızca:
1. Kapitalist toplumlarda artık değerin bölüşülmesi noktasında işçi sınıfı ile mücadele eden ve kapitalizmin korunmasından çıkar sağladığı varsayılan orta sınıf ya da yönetici kesim.
2. Marksist kurama göre, kapitalist üretim biçiminde, üretim araçlarının mülkiyetine sahip olan ve artık değere el koymak suretiyle ücretli emeği sömürerek yaşayan sınıf
Statüko-Latince: Süregelen düzenin korunması durumu, sürer durum.
Seküler-Fransızca: Laik yaşama ait, dinden bağımsız olan. Yüzyıllık, yüzyılda bir olan.
Pragmatizm-Fransızca-Felsefe: Yararcılık.
Ulusalcı: Milliyetçi
Vesayet-Arapça: Merkezi yönetimin, yönetimin birliği ilkesine dayanarak, yerel yönetim organlarının etkinliklerini hukuka uygunluk bakımından denetlemesi.