İslam Bilim Tarihine Ömrünü Adayan Âlim: Fuat Sezgin
Bilim tarihi çalışmaları alanının en önemli isimlerinden biri şüphesiz Fuat Sezgin hocaydı. Arap-İslam Bilimleri Tarihi isimli bibliyografya eseriyle kendisini dünyaya tanıtan Sezgin, 80'inden sonra bile 18 saat çalışmaktan vazgeçmedi. Bu ay Düşünce Atlası'nda, Hollanda Utrecht Üniversitesi'nde bilim tarihi çalışmalarını sürdüren Hüseyin Şen, Fuat hocayla beraber geçirdiği vakitlerden, hocanın kaleme aldığı Arap-İslam Bilimleri Tarihi adlı eserinden; İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi'nin kurucu müdürü olan ve halen Ayasofya Müzesi Müdürlüğü'nü yürüten Hayrullah Cengiz ise müzenin kuruluş günlerinden bahsetti.
HÜSEYİN ŞEN
HOLLANDA UTRECHT ÜNİVERSİTESİ/ ARAŞTIRMACI
YAZILI MİRASIMIZIN 17 CİLTLİK ENVANTERİNİ ÇIKARDI
Fuat Sezgin ile nasıl tanıştığınızla başlayalım isterseniz?
Fuat Sezgin ile tanışmamız 2004 yılına dayanır. Hiç unutmuyorum, tanışma randevumuz Almanya Frankfurt'taki enstitüsünde olacaktı. Hocanın randevu verdiği gün Noel'e denk geliyordu. Resmi tatil olduğundan enstitü çalışanları da izinliydi ama hoca ara vermeksizin çalışmaya devam eden birisiydi. Bana enstitüyü gezdirirken, İstanbul'daki İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi'nde bulunan aletlerin benzerlerinin sergilendiği kısma gelmiştik. Sergi üzerine hocayla konuştuğumuz sırada hoca hemen benim ilgi ve bilgimi fark edip eşini aradı, coşkulu bir tonla: "Burada bilim tarihine meraklı bir Türk genci var" diyerek eve geç gideceğini bildirdi. O gün hocanın bilim tarihi ve yaptığı çalışmalarla ilgili bir Türk gencini gördüğündeki heyecanı beni derinden etkilemişti.
Size olan ilgisi ilk gün ile sınırlı kalmamıştır sanırım?
Evet, hoca bilim tarihine meraklı gençlere maddî manevî desteğini asla esirgemeyen bir insandı. Frankfurt'a yaptığım ziyaretlerde ne zaman enstitünün yayınlarından satın almak istesem, bütün ısrarlarıma rağmen bana para ödetmez ve hediyeler verirdi. Gönlü bol, eli açık bir insandı. Aynı zamanda çok misafirperverdi. Enstitüye her gidişimde misafirhaneden bir oda hazırlatır, konaklamam için ısrar ederdi. Hatta çoğu zaman tren biletimi bile karşılamak isterdi.
Gençlerle iletişimi nasıldı?
Fuat hoca, yetiştiği dönem ve ortam dolayısıyla çok farklı bir zamanın, çok farklı bir ekolün insanıydı. Kendi kuşağından kalan disiplin ve çalışma anlayışının da etkisiyle gençlerle iletişimi oldukça zorlayıcı olabiliyordu. Nitekim Fuat hocanın kendi hocalarıyla münasebeti ve çalışma tarzı ile günümüz gençlerinin hocalarıyla arasındaki diyalog arasında bir uçurum var.
Nasıl yani, biraz daha açar mısınız?
Fuat hoca gerçekten çok güçlü bir karakter, aynı zamanda çalışkan, disiplinli ve azimli bir insandı. Ne istediğini iyi bilir, bu konuda çok kararlı bir şekilde yol alırdı. Bahsettiğim bu özelliklerinden dolayı çalışanlarına karşı çok talepkâr olabiliyordu. Yanındakilerden kendisi gibi çalışmalarını bekliyordu diyebilirim. Bu durum hocayla ortak çalışmada bulunmak isteyen gençler için hiç kolay olmuyordu. Mesela, müzenin kuruluş aşamasında iki haftada bir müzeyi ziyaret eder, ziyaretleri esnasında bütün çalışanların bulunmasına gerek olmadığı halde, hafta sonu dâhil bütün müze çalışanlarının hazır bulunmasını beklerdi. Hoca her zaman kendi işini ciddiye aldığı gibi bunu çalışanlarından da beklerdi.
Fuat Sezgin deyince akıllara ilk gelen, ömrünü vakfettiği Arap-İslam Bilimleri Tarihi (Geschichte des arabischen Schrifttums-GAS) adlı bir eser var malum. Bu eser ve içeriğinden bahseder misiniz?
Fuat hocanın GAS adlı eseri, bir araştırmacının tek başına yazabileceklerinin sınırlarını zorlayan türden 17 ciltlik bir bibliyografik eser. Her bir cildinde hadis, şiir, astronomi, astroloji, matematik gibi farklı konuları ele alır. Eserin içeriğinde İslamiyet'in en erken dönemlerinden takriben Hicri 430'lu yıllara kadar İslam dünyasında kaleme alınmış bilimsel eserleri görürüz. Fuat hoca, ayrıca başka dillerden Arapçaya tercüme edilmiş Yunan ve Hint eserleri ile müellifleri hakkında da bilgi verir. Hoca bu kadarıyla da yetinmez; çalıştığı eserlerin nüshalarının dünyanın hangi yazma eser kütüphanelerinde bulunabileceğini, yer ve künye bilgileriyle birlikte aktarır.
Bu denli kapsamlı çalışma hazırlamak için büyük bir donanım ve özveri sahibi olsa gerek…
Bu eseri hazırlamak öncelikle muazzam bir bilgi birikimi gerektirir zira koskoca bir medeniyetin yazılı mirasının adeta bir envanterini çıkarmak söz konusu. Hocanın bu eseri yazarken yüzlerce makale ve eski eser kataloğunu, binlerce yazma eseri incelediğini biliyoruz. Ayrıca şunu vurgulamak gerekiyor; Fuat hocanın eseri bir envanter çalışmasının çok ötesinde bir çalışma. Örneğin, matematik ile alakalı olan beşinci ciltte, İslam medeniyetinde matematik tarihine dair uzunca bir giriş vardır. Böylesine bir girişi yazmak, çalıştığı alanda yayınlanan bütün önemli makaleleri okuyup sentezlemeyi ve bundan insicamlı, tutarlı bir tarih oluşturmayı gerektirir. Hocanın temelde bir matematikçi olmadığını göz önünde bulundurursak, bunun gerçekten çok önemli bir başarı olduğunu görürüz.
Dünyada bu çalışmanın örneği var mı, neden böyle bir eser hazırladı?
Hocanın çalışması gerçekten içerik açısından eşsiz… Eseri kıyaslayacağımız ve öncülü olarak sayılabileceğimiz tek bir eser var: Alman oryantalist Carl Brockelmann'ın hazırladığı Geschichte der Arabischen Litteratur (GAL) başlıklı beş ciltlik eser. Fuat hoca GAL'da eksikler olduğunu görür ve bir zeyl yani eksiklerini tamamlayarak bir devam eseri yazmayı düşünür. Çalışmaya başladığında GAL'in eksikler ve hatalarla dolu yetersiz bir çalışma olduğunu fark eder. Bunun üzerine hoca, Brockelmann'ın eksiklerini gidermek fikrinden vazgeçerek özgün bir eser hazırlar.
Sanırım Fuat hocanın eseri Brockelmann'ınkinden çok daha kapsamlı…
Tabii. Brockelmann'ın eseri günümüzde hâlâ şarkiyat çalışmalarında kullanılan bir eser ancak oldukça yetersiz bir çalışma. Ayrıca Fuat hocanın eserinden çok daha kısıtlı ve kullanımı zor bir çalışma. Öyle ki, Amerikan Ortadoğu Kütüphanecileri Derneği'nin web sayfasında Brockelmann'ın eseri için üç sayfalık bir kullanım kılavuzu bile var. Bu kılavuz için dile getirilen en büyük şikâyetlerden biri Brockelmann'ın kullandığı onlarca kısaltmayı açık ve net bir şekilde hazırlamamış olması. Hoca ise bibliyografik bilgileri öncelikle ciltler halinde konularına göre sonra medeniyetlere göre tasnif eder. Bu sebeple çalışması bibliyografik bir referans kaynağı olarak araştırmacılar için vazgeçilmez bir eserdir.
HAYRULLAH CENGİZ
AYASOFYA MÜZESİ MÜDÜRÜ
BATILILARDAKİ KİBRİ YIKMAK İÇİN İSLAM BİLİM VE TEKNOLOJİ TARİHİ MÜZESİ'Nİ KURDU
İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi fikrinden başlayalım isterseniz?
Hoca, 1960'ta İstanbul Üniversitesi'nden uzaklaştırıldığında çalışmalarını Türkiye'de sürdüremez olmuştu. Çalışmalarına devam edebilmek için Almanya'da bulunan Johann Wolfgang Goethe Üniversitesi'ne gitti. Zamanla üniversitede bir enstitü kurdu ve bugün İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi'nde gördüğümüz birçok üründen oluşan bir sergi açtı. Türkiye'den giden bir yetkili bu sergiyi görmüş ve Fuat hocaya serginin Türkiye'de bir müze olarak yer alması gerektiğini beyan etmiş. Hocanın fikri beğenmesi ve fikrin o dönemki başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan tarafından da onaylanmasıyla hazırlıklar başlamış.
Fuat Sezgin'in müze fikrini kabul etmesinin sebebi neye dayanıyordu?
Hoca, Müslümanlarda bir aşağılık kompleksi, Batılılarda ise kibir görüyordu. Çalışmalarında her zaman bu ikisinin de yanlışlığına dikkat çekmek istiyordu. Hocaya göre; bilim bir topluma ait olamaz, her dönem bir toplumun himayesinde bulunur ve bulunduğu toplumda gelişirdi. Örneğin, Müslümanlar 8 ve 16'ncı yüzyıllar arasında bilimi himayesinde bulundurup katkıda bulundu. Müslümanlara da bilim, Yunanlarda birikip gelişerek geçmişti. Yunanlara ise antik medeniyetlerden… Müslümanlardaki aşağılık kompleksini ve Batılılardaki kibri yıkmak adına bir adım olduğunu düşündüğü için müze fikrini oldukça olumlu karşıladı. Bahsettiğim bu düşüncelerinden dolayı hocanın en büyük amacı müze açıldıktan sonra milyonlarca insanın ziyaret etmesiydi. Üstelik halkın her kesiminin ziyaret etmesini arzuluyordu.
Müzenin kuruluş süreci nasıl oldu?
Müze bir ortaklık çalışmasıydı. Kültür ve Turizm Bakanlığı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi, TÜBA, TÜBİTAK ve Frankfurt Üniversitesi'nde Fuat hocanın kurmuş olduğu Arap-İslam Bilimleri Tarihi Enstitüsü ve bizatihi hocanın kendisi bu ortaklığı oluşturuyordu. Masrafların karşılanması için Türkiye Başbakanlık Tanıtma Fonu kullanıldı. Gerekli imzalar atıldıktan hemen sonra araştırma süreci başladı. Araştırmalar için beni Almanya'ya davet etti. Türkiye'de kurulacak müze için hocanın şahsi asistanıyla Almanya'daki müzeleri incelemeye başladık. Almanya'da geçirdiğim süre hem müzeleri incelemek hem de Fuat hocanın bu ülkedeki etkisini görmek adına çok verimli oldu.
Nasıl bir etkisi vardı?
Frankfurt'ta şiir müzesinde incelemelerimizi sürdürürken müzenin bir uygulamasını çok beğenmiş ve müze müdürüyle görüşmek istemiştim. Bizim hemen o gün görüşemeyeceğimizi ve haftalar öncesinden randevu almamız gerektiğini söylediler. Neden geldiğimizi ve amacımızın ne olduğunu anlatsak da hiç ilgilenmemişlerdi. O sırada yanımda bulunan Fuat Sezgin'in asistanı; "Beyefendiye söyler misiniz Hayrullah Bey, Fuat Sezgin'in misafiridir" dedikten on dakika sonra müze müdürü yanımıza geldi. O zaman Fuat Sezgin'in Almanya'da gerçekten çok büyük bir etkisi olduğunu gördüm.
Müze çalışmalarında Hoca ile vakit geçirmek nasıldı?
Hocanın çok derin bir gözü vardır, öyle kolay kolay da gülmez. Türkiye'de ilk görüştüğümüzde bana baktı, "Hayrullah, ben çok zor bir adamım" dedi. Ben hocanın ne kadar zor birisi olduğunu bilmeden "Biz de hep zora alıştık bugüne kadar hocam" dedim. Bunu söylerken ne kadar büyük zorluklarla karşılaşacağımı bilmiyordum, yaşayarak öğrendim. Hoca hoş bir adam olduğu kadar zor bir adamdı. Tanımaktan şeref duyuyor, tanıdıkça hem ilminden istifade ediyor hem de hayallerini keşfediyordum. O zamanlar 84 yaşında olmasına rağmen yorulmak nedir bilmezdi. Hocanın bir diğer özelliği de beklemeyi bilmemesiydi. Ne zaman bir iş beklenecek olsa hemen başka bir işe başlardı. Azim ve süreklilikle harmanlanmış bir çalışma disiplini vardı. Üstüne yaptığı işi gerçekten çok sıkı takip ederdi. O zamanlar hoca Almanya'da yaşıyor, ilerleyen yaşına rağmen her hafta sonu Türkiye'ye işini takip etmeye geliyordu. Yanılmıyorsam, müze açılana kadar 24 hafta boyunca her hafta sonu çalışmaları bizzat takip etmek için müzenin başında durdu.
Birlikte yoğun bir vakit geçirmişsiniz anladığım kadarıyla.
Kültür ve Turizm Bakanlığını temsilen projeyi yürütmek üzere bu çalışmada yer almıştım. O zamanlar devam eden başka görevlerim olmasına rağmen her hafta sonumu hoca ile geçirirdim. Hoca haftanın yedi günü çalışırdı. İşlerini takip için Türkiye'ye her gelişinde iki katlı müzeyi defalarca gezer ve teftiş ederdi. Hocayla geçirdiğim vakitte ben de yorulduğumu hiç anlamaz, ancak o Almanya'ya döndüğünde hissederdim. Hocayla vakit geçirmek gerçekten çok keyifliydi.
Onu nasıl tasvir edersiniz?
Fuat hoca adeta "İki günü bir olan ziyandadır" hadis-i şerifinde buyrulduğu gibi yaşayan bir insandı. "Ömrüm ne kadar kaldı bilmiyorum, bu müzeyi bir an önce milletimin hizmetine açmalıyım" derdi o zamanlar. Beni en çok etkileyen yönlerinden biri de, hayatında bahanelerin arkasına sığınmayıp her şartta çalışması gerektiğini düşünmesiydi. Hocanın üniversiteden atılması ve Almanya'ya gitmesi üzerine söylediği şu sözler bu durumu çok iyi açıklamakta: "Ülkemden atılıp yurtdışına gittim belki ama bunlar olmasa bu çalışmaları yapamayabilirdim."
Fuat Sezgin Kimdir?
İslam Bilim Tarihi alanındaki çalışmalarıyla tanınan Prof. Dr. Fuat Sezgin, 24 Ekim 1924 tarihinde Bitlis'te dünyaya geldi. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Şarkiyat Enstitüsü'nde Alman oryantalist Hellmut Ritter'in yanında öğrenim gördü. 1950 yılında yazdığı doktora teziyle hadislerin sözlü kaynağın aksine yazılı olarak günümüze kadar geldiğini gösterdi. 60 askeri darbesi ile üniversiteden uzaklaştırıldı. Çalışmalarını sürdürmek için Frankfurt'taki Johann Wolfgang Goethe Üniversitesi'ne gitmek zorunda kaldı. İstanbul'da başladığı ve Almanya'da çalışmaya devam ettiği 17 ciltlik bir bibliyografik Arap-İslam Bilimleri Tarihi eseriyle dünyaca tanınan bir bilim adamı oldu. Sezgin, 2008 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı İslam, Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi'nin kurulmasına öncülük etti. 2018'de 93 yaşında hayatını kaybetti.
Eserleri:
Buhari'nin Kaynakları, Doktora tezi Prof Dr. Fuat Sezgin'in başyapıtı olan Geschichte des Arabischen Schrifttums (GAS) isimli eserinin işlediği konular şunlardır: Cilt 1, Leiden 1967: Kur'an bilimleri, hadis, tarih, fıkıh, kelam ve tasavvuf. (yaklaşık 430/1038 yılına kadar), Cilt 2, Leiden 1975: Edebiyat/Şiir (yaklaşık 430/1038 yılına kadar), Cilt 3, Leiden 1970: Tıp, Farmakoloji, Zooloji, Veterinerlik (yaklaşık 430/1038 yılına kadar), Cilt 4, Leiden 1971: Simya, Kimya, Botanik, Ziraat (yaklaşık 430/1038 yılına kadar), Cilt 5, Leiden 1974: Matematik (yaklaşık 430/1038 yılına kadar), Cilt 6, Leiden 1978: Astronomi (yaklaşık 430/1038 yılına kadar), Cilt 7, Leiden 1979: Astroloji, Meteoroloji ve ilgili bilimler (yaklaşık 430/1038 yılına kadar), Cilt 8, Leiden 1982: Leksikografi (yaklaşık 430/1038 yılına kadar), Cilt 9, Leiden 1984: Gramer (yaklaşık 430/1038 yılına kadar), Cilt 10, Frankfurt 2000: İslam'da matematiksel coğrafya ve haritacılık ve bu bilimlerin Avrupa'da devamı, Cilt 11, Frankfurt 2000: İslam'da matematiksel coğrafya ve haritacılık ve bu bilimlerin Avrupa'da devamı, Cilt 12, Frankfurt 2000: İslam'da matematiksel coğrafya ve haritacılık ve bu bilimlerin Avrupa'da devamı, haritalar…