Futbolcu olsaydım bunlar başıma gelmezdi
Oral Çalışlar: Evet, cemaat toplumundan birey toplumuna geçişin krizi bu. 50-60 sene evvel daha cemaat toplumu halinde yaşıyorduk. Daha büyük aileler içinde yaşıyorduk, mahalle kültürü farklıydı. Evler tek katlı veya iki katlı idi. O yüzden her mahallede 20-30 aile varsa herkes birbirini tanıyordu. Şimdi, birey toplumuna geçince, kapitalizmin kuralları işlemeye başlayınca, bunlar büyük ölçüde kayboluyor. Günümüzde bir apartmanda kalıyorsunuz 40-50 daireli. Hiç kimseyi tanımıyorsunuz. Kapıda bile karşılaşsanız tanımayacağınız insanlarla bir arada yaşıyorsunuz. Aslında bir bakıma geçmişe 'ne güzel, ne iyiydi' diyerek oyalanmaktansa, yeni duruma adapte olmak, bu yeni durumla kolektif bir hayat nasıl yaratılabilir diye sil baştan düşünmek gerekiyor. Geçmişe dönmek mümkün değil, ama birbirimizi daha iyi anlayan, daha sıkı ilişkiler kurabildiğimiz yeni bir hayat tarzı oluşturmak mümkün. Bence, bilinçli olarak birbirimize, arkadaşlarımızla ve ailemizle ilişkilerimize zaman ayırmamız gerekiyor. Geçmişteki o durumu yeniden kuramayız, çünkü o başka bir kültürün, başka tarihsel koşulların ürünü. Ama birbirimizle daha fazla ilişki kurabiliriz, dostlarımızla daha fazla vakit geçirebiliriz.
Sizin kuşakta futbol hayatlarınızda çok belirleyici olmuş hep. Siz Tarsus İdman Yurdu'nda profesyonel futbol oynamışsınız. O günkü futbol tutkusu ile şimdiki arasında nasıl bir fark var, mahalle kültürünün ölmeye yüz tutması ve teknolojik imkânlarla herkes biraz daha izleyici mi oldu acaba? Futbolla nasıl bir bağınız vardı?
Oral Çalışlar: Futbol bizim için çok önemli bir tutkuydu, çünkü bir; televizyon yoktu, iki; taşrada çok fazla eğlence de yoktu. Arada bir konser gelirdi, İstanbul'dan bir ses sanatçısı ya da bir tiyatro gelirdi. Bu da ayda bir kere ya da iki ayda bir kere ya olurdu ya olmazdı. Başka bir eğlence yoktu. Akşam komşuya gidilirdi. Gündüz erkek çocuklar top oynardı, kızlar da herhalde örgü örerlerdi. Ne yaparlardı tam bilmiyorum.
Şimdi çok fazla genç var futbolcu olmak isteyen, top oynayan. Ama şu anda bu durum çok daha profesyonelce oluyor. Aileler çocuklarının ellerinden tutuyorlar, paralı kulüplere götürüyorlar, orada futbolcu olsun istiyorlar. Bizim zamanımızda annemiz babamız ayakkabıyı parçalamayalım, dizimizi yaralamayalım diye bizim top oynamamızı istemezlerdi. Babam, akşamları gecikince futbol sahasına gelip beni kovalardı.
Hem gizli oynuyormuşsunuz hem de atletlerinizi teneke kutuda boya ile kaynatıp kendinize forma yaparmışsınız. Top da kendi imalatınız tabii.
Oral Çalışlar: İmkânlar çok sınırlıydı. Bir bayram sonrası bütün harçlıklarımızı birleştirip deri top almıştık. O ne muhteşem, mucize gibi bir şeydi. Hâlbuki şimdiki çocukların kolayca alabildiği bir şey o toplar. Biz futbolu hep gizli oynardık. Sonra ben futbolu bırakıp devrimci oldum, hapse düştüm. Bir gün bir görüş yerinde annem karşıma oturdu ve dedi ki: "Oğlum keşke futbolcu olsaymışsın."
Evet, siz anneniz hayatta iken yazmışsınız bunu…
Oral Çalışlar: Annem hayattayken yazdım. Gülerek okumuştu. Yani futbolcu olsaydım bunlar başıma gelmezdi diye... TÜSİAD başkanlığı yapan Erkut Yücaoğlu benim sıra arkadaşımdı: Hem milli basketçi oldu hem de büyük iş adamı oldu. Annem izin verseydi, topçu olsaydım belki ben de iş adamı olurdum, mahkûm olacağıma diye yazmıştım.
Annenizin top oynamak yerine siyaset yapmanızdan şikâyeti olmamış ama anladığım kadarıyla.
Oral Çalışlar: Annem, top oynamamı istemedi. Siyasetse bizim ailede gözümü açtığımdan beri vardı. Babam da annem de Halk Partisi'nde faal yöneticilik yapan insanlardı. O yüzden ben gözümü siyasetin içinde açtım ve onlar da siyaset yapmama itiraz etmediler. Ama tabii, her seferinde başımın belaya girmesinden çok da hoşlandıkları söylenemez.
Belki de ebeveyninizin siyasetten anladığı ile sizin siyaset anlayışınız uyuşmuyordu. Onlar sizi sık sık aranan bir devrimci olarak görmek yerine tanınan bir Halk Partisi vekili olarak görmek isteyebilirdi.
Oral Çalışlar: Tabii, böyle bir şey var. Lise yıllarından itibaren siyaset yaptığım için şehirde tanınıyordum ve seviliyordum. 'Bu çocuk büyüyünce çok iyi bir siyasetçi olacak' derlerdi ama beni CHP'li bir politikacı adayı olarak görürlerken, ben sosyalist olup o olaylara karışınca filan... Tam istedikleri şey o değildi tabii ki.