Beyazla gelen

Aysun Özkan 01 Haziran 2015, Pazartesi
Renk bilimini araştırırken öğrendiğim şey beni çok şaşırttı. Araştırmalara göre ‘beyaz’ bir renk değilmiş! Yani renklerin en asili, en huzur vereni, tüm renklerin kaynağı, renkten sayılmazmış! Oysa bu bilim insanları, laboratuvarlarının o asit kokan ortamlarından çıkıp biraz doğaya baksalar, beyazın sadece bir renk değil, rengin çok ötesinde bir şey olduğunu anlarlardı.
Yan masadaki kadının konuşmasına istemeden kulak misafiri oldum. Kocasının evlilik yıl dönümleri için yapmaya çalıştığı seyahat programlarına farklı gerekçelerle itiraz ediyordu ama kar ülkesi Finlandiya'ya itiraz gerekçesinin 'beyaz tutması' olması beni bayağı şaşırttı. O rujunu tazelerken, kocası sabırla harita üstünde yeni yerler arıyordu. İstediğim broşürlerle ofisten ayrılırken beyaz tutmasının nasıl bir şey olduğunu düşündüm. Uçsuz bucaksız beyazlığın içinde olmanın hayali bile bende aşkın duygular uyandırırken, onun başını döndürüyordu! Beyaz zannettiği kar kristallerindeki renkleri görebilseydi, her ışık kırılmasında etrafa yayılan kırmızı, turuncu, sarı, yeşil, mavi dalgaların oluşturduğu renk şölenini yaşayabilseydi başı yine de döner miydi?
Kızarmış sonbahar yapraklarıyla dolu yolda yürürken beyazın içindeki renklerle ilk tanıştığım gün geldi aklıma. Anneannemin pirinç başlıklı karyolasında naftalin kokulu çarşafların içinde uyumaya çalışırken gözlerimi kapatıp, kirpiklerimin arasından tavandaki avizeyi seyrederdim. Her kirpik hareketimde ışık boyları uzayıp kısalır, bildiğim bütün renkler gökkuşağı gibi başımın üstünde açılırdı. O tek beyaz ışık nasıl da birden farklı renklere dönüşüveriyordu. Bir mucizeydi. Lise yıllarımda fizik dersinde bu bilgim oldukça işime yaramıştı. Sihirli beyaz ışığı sonraları rüyalarımda da gördüm. Bir uçurumdan düşecekken beni tutup çıkarır veya bir dedenin sakalında parıl parıl parlardı. Ölüme yaklaşanların hayata dönüş hikâyelerinde de dinledim beyazın büyüsünü. Kucaklayıcıydı, çok güçlüydü. Bütün renkler ondan doğduğu için renklerin anasıydı.
Günlük hayatımı düşündüm. Nerdeyse her anımda beyazla birlikteydim. Doğduğumda beslenmemi sağlayan kutsal içeceğimin renginden tutun da, anneannemin tülbendine, ilk bisikletime, okul önlüğümün yakasına, ilk karneme, en sevdiğim dondurmama, gelinliğime, kızımın kundağına kadar sayamayacağım kadar çok anımda benimleydi ve bana hep bambaşka duyguları hissetmeyi öğretmişti. Dinlediğim masallardaki prenseste güzelliği, onu ölüm uykusundan uyandıran prensin atında cesareti, beyaz kanatlı Anka kuşunda hayalleri, ağaçlara bağlanan adaklarda umudu, düşlerimde sonsuzluğu, çocukluk yalanlarımda masumiyeti, özgürlüğü öğretti bana. Her genç kız gibi ben de beyaz gelinliğin hayalini kurmuştum. Bir tek dedemin kefeninde büyü bozulmuştu.
Saçımdaki ilk beyaz teli gördüğüm günü de hatırlıyorum. Aynada siyah tellerin arasında gri beyaz ışıltılar saçan, o yapayalnız teli fark edince şöyle bir titremiştim. Asiydi, tek olmasına rağmen gizlenmeyi seçmemişti, cesaretle alnıma düşmüştü. Mücadele etmeye karar vermiştim. Onu yok etmek için her ton boyayı üstüne sürdüysem de, başaramamıştım. Her geçen gün siyah saçlarıma daha bir hükmetmeye, aralarında çoğalmaya başlamıştı. Gücünü biliyordu ve ona karşı ilk savaşımda yenilmiştim.
Beyazı, o kadınla karşılaştığım günden sonra daha fazla düşünmeye başladım. Sözlük tanımlarını, beyaz ışıkla yapılan fareli deneyleri inceledim. Renk bilimini araştırırken öğrendiğim şey ise beni çok şaşırttı. Araştırmalara göre 'beyaz' bir renk bile değilmiş! Yani renklerin en asili, en huzur vereni, tüm renklerin kaynağı renkten sayılmazmış! Oysa bu bilim insanları, laboratuvarlarının o asit kokan ortamlarından çıkıp biraz doğaya baksalar, beyazın sadece bir renk değil, rengin çok ötesinde bir şey olduğunu anlarlardı.
Renklere hayranlığım günün birinde yolumu bir resim atölyesine düşürdü. Şövalelerin üstündeki tuvaller rengârenkti. Kenarda, bunca rengin arasında parıldayan bembeyaz bir tuval daha vardı. Ressam onu aldı, boş bir şövaleye yerleştirdi. Elime temiz bir fırça verdi. Paletlerin üzerine gelişigüzel sıkılmış renkler önce fırçaya, ardından tuvale uçuyorlardı. Adeta yuvalarına kavuşan kuşlar gibi her kanatta ayrı bir renk dalgalandı beyazın üstünde. Bir renk ayininin ortasında kalmıştım. Bir süre sonra kolum yoruldu, beyaz görünmez oldu. Durdum. Renklerin meydana getirdiği şekiller muhteşemdi. Ressam yüzüme bakarak "Beyaz mucizedir, o renklerin yuvasıdır, atasıdır" dedi. Büyülenmiştim.
O günden sonra atölyenin müdavimi oldum. Artık beyazın rengin çok ötesinde bir şey olduğunu anlatmak için fırçamın gücünü kullanıyorum. Laboratuvarlardakiler beyazın içindeki renkleri görebilmek için prizmaya ihtiyaç duyarken ben hislerime güveniyorum. Yağan karı çatılarda, ağaçların dallarında, pencerelerin pervazlarında veya sarkıtlarda tasvir ettiğimde size beyaz olarak gösterirken, paletimdeki bütün renkleri kullanırım. Bankların üzerine yığılmış kar kümelerinde elinizin üşüdüğünü hissettirmek için bazen siyahın sertliğine, mavinin soğukluğuna hatta kırmızının yakıcılığına başvururum. Ama sizin için o bembeyaz kardır. Gökyüzünü dolaşan beyaz bulutlarda prizmadan geçen çoğu renk vardır. Ya da yemenili köylü kızının koşturduğu tarladaki bembeyaz pamuk çiçeklerinde, kızın yemenisiyle yarışacak kadar çok renk vardır. Her ressam gibi ben de sadece renklerin gücünü bilir, doğayı izler ve hissederim. Sonra âşık olduğum renkleri önce paletimde seyreder, ardından fırçamı renklerin emrine veririm. Ve renkler coşar. Müthiş bir ritim eşliğinde ruhumun gizli köşelerindeki desenlerle buluşup tuvalde nefes almaya başlar. Bulutların, denizlerin, kuşların kalp atışları benimkiyle karışır. Her rengin ayrı bir anlamı vardır. Ve her renkte beyazın ayrı bir gücü… Ben ne kadar farkındaysam onun, beyaz da gücünün farkındadır. O renklerin sahibidir, atasıdır, yuvasıdır. Fırçamdan fazla sıçrayan kırmızının ateşi onunla söner, dalgalar onunla köpürür, siyah matemini onunla terk eder. Bazen martının kanadına konar, bazen bir gelinin danteline. Ama hep o kucaklayıcı, örtücü, barış çağrıştıran asil yüzüyle…
AYSUN ÖZKAN KİMDİR?
Ressam.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.