Hz. Âdem ve Hz. Havva'nın cennet halinden sıkıntılı dünya haline düşüşü Şeytan'ın bir surete bürünerek insanı aldatışının neticesinde gerçekleşir. Bu kıssa, farklı geleneklerde bazı nüanslarla değişiklik gösterse de insanın 'aldanış' teması değişmez. Ancak bu, insanın 'aldanış' hikâyesinin sadece başlangıcıdır ve tarih boyunca sayısız şekil ve suretlerde tekrarlanacaktır. Bu aldanış aynı zamanda bir 'kendini aldatış' hikâyesine ve nadir istisnalarıyla birlikte hemen her ümmetin/milletin bir şekilde duçar olacağı kaçınılmaz ve çoğu zaman farkına varamadığı bir illete dönüşmüştür. Aslında insanların büyük çoğunluğu hakikatle olan ilişkilerinde bir şekilde aldanır hatta kendini aldatır. Üstelik aldananlar ya da kendini aldatanlar sadece inkârcılardan çıkmaz. Sorun şu ki, insanların pek çoğu nerede aldandığını bir ilahi lütuf ya da şefkat tokadı gelmedikçe göremez ya da bu aldanışı sorgulamaya meyil göstermez.
İşte, İmam Gazzâlî'nin İnsanın Aldanışı adıyla yayımlanan risalesi, böyle bir sorgulamayı yapmaktan kaçınanlar için tam bir biçilmiş kaftan. Olay ve inançların görünümünden ziyade, asıl cihetleri üzerinde durmayı tercih eden bir dâhi olarak nitelenen İmam Gazzâlî, ayrım yapmadan bütün insan kategorilerinin hakikatle ilişkisinde aldanışını ele aldığı bu eserinin başında şu uyarıda bulunuyor: "Allah'ın (c.c) koruması altında bulunanlar dışında mümin olsun, kâfir olsun bütün mükelleflerin (dinen sorumluluk sahibi olanlar) yanılgı ve aldanış içerisine düşebileceğini gördüm. Allah'ın inayetiyle bu risalemizde insanların aldanışını işleyecek, sebeplerini kısa ve net bit biçimde ortaya koyacağız." Risalesinde, inançlı-inançsız, asi-itaatkâr, cahil-âlim, fakih-sûfi hemen herkesin aldanmalarına, aldanma nedenlerine ve bunların tedavi yöntemlerine değiniyor İmam Gazzâlî. Nefes Yayınevi'nin Mehmet Akıncı'nın çevirisiyle yayınladığı kitabı takriz ve takdim eden Doç. Dr. Osman Nuri Küçük, İmam Gazzâlî'nin bunu nasıl bir yolla yaptığını; "aldanmayı ele alırken aldanmanın nasıl gerçekleştiğini, insanın kendini avutmak ve uyutmak için kullandığı savunma mekanizmalarını ve bu mekanizmaları nasıl işlettiğini anlatarak enfüsî bir tazda açıklıyor" ifadeleriyle anlatıyor. Temiz bir kalp sahibi olmayı bütün ibadetlerin ve dinin gayesi olarak gören Gazzâlî'nin bütün bu çabasını özetleyen bir cümlesine atıfta bulunuyor: "Allah kelâmının asıl tadı manasındadır, teleffuzunda değil".
Her ne kadar inançlılar ve dindarlar, aldananları ekseriyetle inançsızlar ve asiler arasında arasalar da, İmam Gazzâlî'nin İnsanın Aldanışı'nda daha çok üzerinde durduğu konuyu, riyakârlıkları nedeniyle aldanışa sürüklenen dindarlar teşkil ediyor. Bu kategori; din âlimlerinden vaizlere, erdiğini ileri sürerek insanları aldatanlardan ibadette gösteriş ve aşırılığa kaçanlara, cami banilerinden fakihlere, mutasavvıflardan kelam veya hadis ilmiyle aldananlara kadar uzanan son derece geniş bir dindar yelpazesi sunuyor. Kısacası İnsanın Aldanışı'nda İmam Gazzâlî, şeytan veya sahte benlik nefis dolayısıyla nasıl aldanabileceğinizi, kendinizi ne gibi gerekçelerle avutabileceğinizi ve bundan nasıl kurtulabileceğinizi gösteriyor. İmam Gazzâlî bir yanda; küfür ehlinin şeytanın yaptığı gibi hatalı bir kıyaslama ile ve müminleri hakir görerek aldanışlarını, asilerin Allah'ın merhametine güvenip amel işlemeyi terk ederek kendi ayaklarını kaydırışlarını, ebeveyninin ibadet ve irfanına güvenenlerin buradan kendi nefislerine pay çıkararak ziyana düşüşlerini, salih amellerine güvenenlerin sevap terazilerinin ağır basacağından emin olmaları nedeniyle uğrayacakları hüsranı, sevaplarının günahlarından fazla olduğuna olan inançlarıyla kendini kandıranları mercek altına alıyor. Ancak öte yandan müminlerin aldanışlarına daha geniş bir kapı aralıyor: İlmine güvenerek günaha girenlerin; nefislerini arındırmayı ihmal ederek kurtuluş umanların; gurura kapılarak dindarlık taslayanların; fıkıh, kelam ya da hadis ilminde ilerlerken gıybet, haram, kibir, riya veya hasetle helaklarını hazırlayanların; toplumu irşat etmeye soyunurken kendini unutanların; hakkında vaaz verdikleri ahlak, şükür, sabır, tevekkül, ihlas ve yakîn gibi manevi hassasiyetlerden kendilerinin nasiplenmesini ihmal edenlerin; irşat adı altında insanları sapkınlığa sürükleyenlerin; Arapça bilmeyi Kur'an'ı anlamak sananların; ibadetlerinin çokluğuyla, namazlarıyla kendilerini avutanların; tecvitle Kur'an okurken gözleri dünya, kalpleri ise heva ve hevesle meşgul olanların; oruç tutarken lokmalardan korumakta pek mahir oldukları ağızlarını gıybet ve haramdan korumayanların; iyiliği emredip kötülükten sakındırırken kendilerini bundan muaf sananların; mutasavvıf olup bundan kendilerine paye çıkaranların; görünüşte tasavvuf ehli olmakla avunanların; cami yaptırıp gösterişe kayanların ve daha nicelerinin kendilerini ne gibi motiflerle dalalete ve gaflete girebildiklerini gösterirken bundan çıkış yolunu da göstermekten imtina etmiyor. Kısacası İnsanın Aldanışı kendini avutan ve aldatan nefsinize ve ihlas denilen kalp temizliğinin nasıl olması gerektiğine dair çok şey bulabileceğiniz bir kitap.
* Risalenin orijinal adı: "El Keşfü ve't tebyîn fî ğururi'l halki ecmain – Esnaf'ül mağrurin"