KENDİMİ KORUMAK VE GELİŞTİRMEK İSTİYORSAM ONA UYGUN DAVRANMALIYIM-II
Bir insanın kendisine düşeni, elinden gelenin en iyisiyle yapmaktan başka bir sorumluluğu yoktur. Bana düşeni yapmam hem kendim hem başkaları için gerekli ve yeterlidir.
İnsanın süreç ve kişiler üzerinde, elinden geleni yaptıktan sonra başka bir tasarrufu yoktur. Her durumun kendisine has bir karakteri, başlatıcı ve sürdürücü sebepleri vardır. Her birisi ayrı ayrı dinamikleri ihtiva eder. Bir insanın, bakışları ve ses tonu başta olmak üzere, karşısındakine yansıyan her şeyi, süreci olumlu ya da olumsuz etkiler. O zaman ben, bunun en iyi şekilde olabilmesinden sorumluyum. Bir süreci yanlış da yönetmiş
olabilirim. O zaman da telâfi imkânlarını arar, o konuda elimden geleni yaparak, bundan sonraki süreç için daha doğru davranmaya çalışırım. Allah (c.c) insana "mükemmel davran, hata yapma" demedi. Bilgilenerek hatalarımızı en aza indirmeye çalışmamızı istedi. Bu durumda ben de kendime ve karşımdakine yanılma payı bırakarak, daha iyiye doğru sevk edecek şefkatte davranabilmeliyim. Yani, kavli ve fiili dualarım başkalarından ziyade kendim için olmalı, doğru anlayan ve doğru davranan birisi haline geleyim diye yapmalıyım. "Hayat sadece mücadele ile anlam kazanır. Zafer ve yenilgi sadece Tanrının ellerindedir. Öyleyse yaşasın mücadele." (Avusturalya yerlilerinden Swahili savaşçı şarkısı. "Lorenzo'nun yağı" filmi)
Dua, iyiliğin, güzelliğin,hayrın ve bilumum ihtiyaçların en iyi şekilde giderilmesi için Yaradan'ımıza el açmamızdır.
Bana zarar verenler de dahil olmak üzere, her insan için gönlümde dua etmeye yetecek bir sevgi bulunmalı. En çok zarar verene bile, içtenlikle dua etmek, benin iyi kalmama destektir. Yaptıklarım evet karşımdakine fakat asıl kâinatı yaradan Allah (c.c) içindir. O kendi için yapılanı misli ile karşılık vererek ödüllendirendir. Yapılanın kıymeti, kimin için yaptığıma göredir. O halde, Allah (c.c) için yapmak, yapılana en çok kıymetin verilmesi ve hiç unutulmaması demektir. Bunu kul yapamaz, sadece Allah (c.c) yapar.
Ben de hata yapabilirim başkaları da. Bu beni ve onları kötü yapmaz, sadece hata yapmış yapar. İyileştirici davranmam, hatasız olmama değil fakat çoğunlukla hatanın tekrarına mâni olur. Bu hepimiz için evrensel bir görevdir.
Her insan en iyi olma potansiyeli taşır. Yanlış yapması buna mâni değildir. Sevgi şartsız oldukça, hataya takılma ve düşme oranı en aza iner. Kendini ve başkalarını, yaptıklarından bağımsız olarak düşünmeye alışmalıyım. İnsanlar olarak düşmemiz kaçınılmazdır. Kalkmamız ise, birbirimize yardım yapmamıza bağlı. Hem kendime hem de başkalarına karşı güvenimi ve Hüsnü-ü zannımı koruyarak kendime yardımcı olabilirim. Düşmek kaçınılmazsa, kalkanın daha güçlü ve öğrenmiş olarak kalkması da kaçınılmazdır. Öyleyse hem kendimi hem de birlikte olduklarımı kaldıran olursam, dünya bu hizmetin karşısında ceketini ilikleyecektir.
Az ile yetinirsem, umutlarımda çatlak oluşmaz ve beklenmedik kırılmaları önlemiş olurum.
Talep fazlalığı, dikkatimi elde edeceklerime yoğunlaştırır. Sonra onu daha da çoğaltmak ve korumak için uğraşırım ve bir de bakmışım ki ki bütün zamanım işgal edilmiş. Bana yetecek olanla yetinip enerjimi kendimi geliştirmeye ve insan olmaya yöneltirsem, Rabbim (c.c) dilerse bana en hayırlısından nasip eder. "Gerçek zenginlik mal çokluğu değil, gönül tokluğudur." H. Şerif
Her yaptığım başkasına gibi görünse de banadır. Çünkü bir eylem, sahibinin yürek kabında kök salar.
Yaptığımın ilk muhatabı Allah, sonra ben, daha sonra karşımdaki şahıstır. "Sen sen ol, sadece iyi olmaya ve doğru davranmaya odaklan" der bir düşünür. Sonuç her zaman Allah'a (c.c) aittir ve ne olacağı kestirilemez. Hesap etmeden iyi olmalıyım ve mücadelem iyi kalmak üzere olmalı. Hesap etmeden doğru olmalıyım ve mücadelem doğru kalmak üzere olmalı. Dualarım da bunu desteklemeli.
İyi arkadaş, fırtınada sığındığım liman kadar önemlidir.
Dostum diyeceğim arkadaşlarım olmalı. Bunun için ilk önce ben iyi bir dost olmalıyım. Hesapsız ve dosdoğru. Kimseye göre değil, Peygamber (s.a.v) ahlâkına göre olanı seçtiğimde, bu beni önce Allah'ın (c.c) sonra kulların gönlüne taşır.
Başarı illaki paranı, statünü, varlığını korumak değil, dosdoğru kalmamı koruyabilmemdir.
İyi olmaya devam edebilmem başarıdır. Helâl dairesinde kalmaya gayret etmem ve bunun mücadeleye değer olduğunu bilmem başarıdır. Bana zarar vermeye çalışana benzemeden, aynı seviyeden ve aynı dili konuşmadan, onurlu bir duruşu sürdürmem başarıdır.
Gönlüme aldıklarım, yolunu ve yönünü benimsediklerim olmaya adaydır.
Sevdiklerim, benzemeye başladıklarımdır. Kim gönlümdeyse, işaret ettiği yere bakarım. Ona gönlümü açar, onun da gönlüne girerim. Bu, doğru bir arkadaşla bir nimet iken, yanlış insanlarla olursa, hayatın kararması anlamına gelebilir.
Zaman zaman düşeceğim. Düştüğümde bilmeliyim ki, bu her insanın başına gelen normal ve iyi bir hadisedir.
Düşme; yolcu olanın başına gelir. Hareket halinde olanın, bir hedefi olanın, yolda olanın başına gelir. Düşme olmazsa güçlenme, derinleşme ve daha ilerisi için tedbir alarak azmetme olmaz. Düşüp kalkma olmazsa insan körelir. Ayrıca, iyi olanı hatırlayıp şükretmenin ve gülümsemeleri toplayıp yeniden ayağa kalkmanın tam zamanıdır düşme anı. Her düşüş güçlenme müjdesidir ve tefekkür vaktidir. Elimden geleni yapıp sabretme ve kazanacağım müjdeleri bekleme zamanıdır. Ve bilmeliyim ki, "Ders alınan yanlışlar, geleceğin en sağlam yapı taşlarıdır.
Karşılıksız sev, karşılıksız gülümse, karşılıksız iyilik yap.
İnsan beşerdir şaşar. Unutur, yanılır, kıskanır, cimrilik yapar, haset duyar vb. Pek çok insani özelliği vardır. İnsana Allah'a (c.c) ait olduğu için iyi davranırsam, beklediğimi bulamadığımda şaşırmam. İlim sahibi oldukça da karşılık beklememeyi öğrenirim. Çünkü, en yüksek değerden alıcımız varken, insandan bekleyerek ufak bir bahaya satmak akıl kârı değildir. Bu yüzden, en makbul ibadet, sadece Yaratıcımız için yaptığımdır. Bu bana, önce Allah'ın (c.c) rızasını, sonra da iyilikte daim olmayı getirir.
Sadece vermeye gücü yeten Hazreti Allah'tır, kendime düşeni yapmalı, kalanını O'ndan istemeli ve O'ndan beklemeliyim.
İnsanın kendi başına nefes alabilme gücü kuvveti bile yok. Usul şartını yerine getirmek için neye ihtiyacım olduğunu muhatabıma söyleyip, sonra Allah'a (c.c) yönelmeli ve O'ndan istemeliyim. Veren de vermeyen de Allah'tır (c.c). Bu arada, karşımdaki şahsın daha doğru davranabilmesi ve haklı beklentileri yerine getirebilmesi için benin ona saygım, değerli ve sabırlı davranmama da rol oynar, bunu hep hatırlamalıyım.
Dil ya bozar ya da onarır, ya iyileştirir ya da kötüleştirir. Kim ne söylerse söylesin, ben onaran ve iyileştiren olmalıyım.
"İnsan dilinin altında gizlidir" der Hz. Ali r.a. İnsanın duygu durumları çok sık değişebilir. Duygularımız değişince sözlerimiz de çok kolay değişebilir. Bu yüzden sakin zamanlarımda düzgün konuşabilmem için yürekten dua etmeliyim.