Raşit Ulaş: ABD , PKK VE YPG'nin aynı şey olduğunu biliyor

ABD , PKK VE YPGnin aynı şey olduğunu biliyor
Giriş Tarihi: 15.06.2017 10:38 Son Güncelleme: 15.06.2017 10:44
Raşit Ulaş SAYI:36Haziran 2017
Donald Trump yönetiminin bir Türkiye politikası bulunmuyor.

Trump hükümeti YPG'ye silah yardımı yapıyor, Türkiye ise Suriye'nin kuzeyinde YPG'yi vuruyor. YPG'nin silahlandırılmasını ise Türkiye ilerisi açısından kendisine tehdit olarak görüyor. Peki, Trump operasyonu Rakka ile sınırlı tutacak mı? Türkiye'nin endişesi haklı değil mi?

Hasan Basri Yalçın: Türkiye'nin endişeleri son derece haklı gerekçelere dayanıyor. Maalesef müttefiki, Türkiye'nin beklentilerini yerine getiren ve müttefiklik hukukuna uygun bir tavır içinde değil. Uzun süredir yapılan eleştirilere ve uyarılara rağmen yeni Amerikan yönetimi de Obama yönetimi gibi PYD'ye destek vermeye devam ediyor. Obama Suriye'de çözümü değil çözümsüzlüğü savunduğu için bölgesel dengeleri göz önünde bulundurarak çözüme yönelik adımlar atmak yerine terör örgütlerine karşı terör örgütlerini desteklemişti. Gerçekten Suriye'de ve Ortadoğu'da bir çözüm arayışı olsaydı bölge ülkeleriyle çalışmak tercih edilebilirdi ama yapılmadı. Obama klasik müttefiklerinin hepsini küstürdü. Trump ile birlikte bunun değişme şansı doğmuştu. Yeni bir başkan, yeni bir yaklaşımla gelip farklı bir dış politika geliştirebilirdi fakat görünen o ki Trump'ın buna şimdilik ne niyeti var ne de gücü. Kendisi iç siyasette çok derin kavgaların içinde olduğundan Suriye'ye bakacak hali olmadığına inanıyor. Dış politika Trump için öncelikli bir konu olmadığından Suriye ve Ortadoğu meselesi askerî bürokrasiye terk edilmiş durumda. Askerî bürokrasi ise Rakka'yı temizlemekten başka bir şey düşünemiyor. Bunu bir siyasi vizyon çerçevesinde değerlendirmekten ziyade bürokratik ezberlerin bir parçası olarak görüyorlar. Hâlbuki Rakka'nın DAİŞ'ten temizlenmesi gerçekleşse bile, bu durum neye hizmet eder, Suriye ve Ortadoğu meselesine nasıl bir katkı sunar, bilen yok. Böyle olunca maalesef Amerika'nın bu konuda bir yenilik üretmesini şimdilik beklemiyoruz. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ziyareti öncesinde Amerika'nın PYD'ye doğrudan silah yardımı yapacağı açıklandı. Ağır silahların PYD'ye verilmesi tabii ki çok büyük bir sorun ama PYD'ye verilmek istenen tanınma ve meşruiyet kadar önemli değil. Bu silahlar ileride Türkiye'ye karşı da kullanılabilir. Bu da Türkiye'nin terörle mücadelesini zorlaştırabilir. Fakat ne tür silah verilirse verilsin onunla mücadele edilebilir. Maliyeti yüksek olur ama oluşturduğu tehdit hayati değildir. Daha fazla kayba uğrarsınız daha fazla zorlanırsınız. Ama Türkiye on yıllardır terörle mücadele veriyor ve vermeye alışık. Bir şekilde bu mücadeleyi vermeye devam eder. Ama silah desteği üzerinden PYD'ye bir uluslararası meşruiyet verilmeye kalkılırsa o durumun son derece kötü sonuçları olur. Bu Türkiye'nin bekasına yönelik bir tehdittir. Türkiye'nin güneyinde bir terör devleti yaratılması ihtimali verilen silahlardan çok daha ciddidir. Bu nedenle Türkiye, öncelikle bu konuya odaklanacak ve bir PYD oldubittisiyle mücadele için elinden geleni yapacaktır. Trump'tan gelebilecek yeni bir yaklaşıma dair beklentilere nokta konuldu. PYD dayatmasına karşı mücadeleye devam edilecek. Bunun için de alternatif yöntemler var. Günü gelince hepsi sırasıyla tercih edilecektir. Tabii Türkiye Amerika ile savaşacak değil fakat Amerika da Türkiye ile savaşacak değildir. Diğer taraftan üstü örtülü bir savaş zaten yürütülüyor. Bu da devam edecektir.

Ragıp Soylu: ABD Başkanı Donald Trump yönetiminin bir Türkiye politikası bulunmuyor fakat Beyaz Saray'ın bir DAİŞ'le mücadele planı var. Bu plan eski başkan Barack Obama tarafından hazırlanan ve PKK'nın Suriye'deki silahlı kanadı YPG'yi kullanarak Suriye'de DAİŞ'e karşı mesafe kat etmeyi amaçlayan planın neredeyse aynısı. Peki, neden bu planla devam ediliyor? Trump, iç politikadaki skandalların yarattığı bunalım nedeniyle seçim kampanyası sırasında, hızlı bir şekilde DAİŞ'i yenme sözü verdiği için Rakka'da çabuk bir zafer istiyor. Bunu da verilebilecek en az kayıpla yapmak istiyor. Bunun en kolay yolu da YPG'yi kullanmak. Çünkü Trump'ın Obama döneminde alınan kararlar nedeniyle elinde çok fazla bir seçenek bulunmuyor. Trump'ın kendisinin de ulusal güvenlik konularıyla ilgili çok detaylı bir bilgisi yok. Çok da ilgilenmiyor zaten. Bu yüzden Obama döneminde Beyaz Saray'da olan pek çok operasyonel izin ve yetkilendirme ABD Savunma Bakanlığı'na yani Bakan James Mattis'e devredildi. Bu yüzden kararları Pentagon veriyor. Diğer bir mesele de zamanlama. Pentagon'a göre Türkiye'nin önerdiği alternatifler, operasyonu 2018'e bırakacak ve alanda daha çok ABD askeri olmasına yol açacak. Türkiye stratejik bakımdan kendi endişelerinde haklı. ABD devlet yapılanmasının her kademesi YPG ve PKK'nın aynı şey olduğunu biliyor fakat olaya taktiksel düzlemde bakıyor. "Bizim için önde gelen tehdit PKK değil DAİŞ'tir" diyorlar. Savunma Bakanlığı, özellikle ABD Merkezi Komutanlık (CENTCOM), Rakka operasyonu sonrasında ülkenin güneyinde bulunan Suriye ve Irak sınırındaki Ebu Kemal'e kadar YPG ve müttefikleri Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile hareket etmek istiyor. Rakka sonrası Türkiye ve ABD ile müzakereler başka bir şeye evrilir mi? Bu, şu an cevaplaması zor bir soru. Başbakan Binali Yıldırım ABD'lilerin kendilerine Rakka sonrasında YPG ile çalışmayacaklarını söylediklerini belirtti. Fakat ABD'liler bu tür sözlere hülle bulmakta mahir. SDG içerisindeki Arapları kullanıyoruz diyerek yine YPG ile hareket etme ihtimalleri de var.

YPG'nin silahlandırılması Suriye'de yaşayan terör dışı Türkmen-Arap-Kürt nüfusunun YPG tarafından bir kıyıma maruz bırakılmasına sebep olur mu? Türkiye'nin burada rolü ne olmalı?

Hasan Basri Yalçın: O durum maalesef zaten büyük oranda yaşandı. PYD'nin şimdiye kadar Suriye'nin kuzeyinde kontrol altına aldığı bölgeye bakarsanız kendi demografik değerlerinin çok çok üstünde olduğunu görürsünüz. Normal şartlarda o bölgede Kürtlerin nüfusunun genel nüfusun yaklaşık yüzde 20'si civarında olduğu tahmin ediliyor. Bu Kürtlerin yarısının da PYD'ye muhalif olduğu ve onların da bu bölgeden zorla atıldığını düşünürseniz yüzde 10'luk bir grubun bütün bu bölgede söz sahibi olması normal bir gelişme olarak görülemez. Bir terör örgütünün bütün bölgeyi sadece kendi kontrolüne alabilmek için diğer etnik unsurları -muhalif Kürtler de dâhil- bölgenin dışına atmış olması zaten büyük bir suçtur. Bununla mücadele etmek gerek. Türkiye kendi sınırında böylesi bir temizliğe karşı durmalıdır fakat Amerika'nın YPG'ye böylesine açıktan destek vermesi işleri zorlaştırıyor. Türkiye'nin şimdilik bu bölgeye dair atacağı askerî adımların yanında nüfus düzenlemelerine de müdahil olması gerekecektir.

Ragıp Soylu: YPG'nin daha önce başta Tel Abyad ve çevresi olmak üzere Suriye'nin kuzeyindeki Arap ve Türkmen ağırlıklı bölgelerde etnik dağılımı Kürtler lehine değiştirmeye yönelik adımlar attığı biliniyor fakat uluslararası baskılar bu konuda YPG'yi biraz frenlemiş gibi görünüyor. Hâlihazırdaki YPG kontrolünün olduğu yerlerdeki nüfusun yüzde 60'ını Kürtler oluşturuyor fakat Rakka'nın YPG kontrolüne geçmesiyle bu denge Araplar lehine değişecek. Şu anda bile Arapların yönetimi YPG için zor konu. YPG'nin siyasi kanadı PYD, Arap kabilelerine askeri konular dışında görece otonomi tanımış görünüyor. Özelikle Rakka'nın yüzde 100 Arap olduğunu düşünürsek ve buradaki ana kabilelerin de YPG'den hiç hoşlanmadığını hesaba katarsak YPG'nin Rakka'da çok rahat hüküm sürebileceğini söylemek güç. Burada ABD'nin Türkiye'ye Rakka Sivil Konseyi ile ilgili verdiği sözler önemli. ABD'liler şehri yönetecek bu konseyin tamamen Araplardan oluşacağını söylüyor fakat bu Arapların da PYD etkisindeki Araplar olması ihtimalleri yüksek. Bu tekrar bir kriz yaratacaktır. Bu bağlamda verilen ağır silahlar Arap ve Türkmen kabileler için pek bir şey değiştirmeyecek. YPG'nin düzenli birlikleri ve şu andaki 'hafif' silahları Araplarda yok. Ağır silahlar YPG kontrolünü biraz güçlendirecek o kadar. Türkiye için asıl kaygı bu silahların ve ağır silah eğitiminin gelecekte Türkiye'ye karşı kullanılabilir olması.

Türkiye'nin Rusya ile uçak krizini çözüp ekonomik ve siyasi işbirliğinde yeni adımlar attığı dönemde ABD ile tekrar yakınlaşmasından Rusya nasıl bir mesaj alır?

Hasan Basri Yalçın: İkisiyle de çok yakın işbirliği olmayacak zaten. Hızlıca kurulan ve hızlıca bozulan 'olay bazlı' ittifaklar göreceğiz. Türkiye bir konuda Rusya ile yakınlaşacak. Bir başka konuda Amerika ile yakınlaşacak. Çünkü çok kaygan bir zemindeyiz. Kimsenin genel stratejisi çok net değil. Bu nedenle bütün aktörler mümkün olduğunca esnekliklerini artırma peşinde. Bir tarafla aranız bozuk olursa öbür taraf için cazip bir ortak olmuyorsunuz. Yani Amerika ile iyi geçinmek için Rusya ile kavga etmek iyi bir yöntem değil. Aksine Amerika tarafından tercih edilen bir ortak olmak için Rusya ile de iş yapabildiğinizi göstermeniz gerekir. Fakat tabii hepsinden önemlisi kendi başınıza iş yaptığınızı göstermelisiniz. Yani Türkiye Suriye'de Fırat Kalkanı ve benzeri operasyonlar yaparak sahada güçlendikçe daha fazla ciddiye alınan ve daha fazla tercih edilen bir aktör haline gelecektir.

Ragıp Soylu: Obama döneminde ABD yönetimi, Türkiye'nin Rusya ile yakınlaşmasını destekledi. Şu andaki Trump yönetimi de Rusya ile çalışma gayesiyle iktidara geldi. Fakat Trump'ın Rusya sayesinde seçimleri kazandığı yahut Trump ve Moskova arasında gizli bir ortaklık olduğu iddiaları iki ülke arasındaki tansiyonu artırdı. ABD yönetimi Türkiye'nin Rusya ile kurduğu ilişkilerden çok rahatsız değil. Washington'da yeni-muhafazakâr (Neo-Con) lobinin bir bölümü Rusya ile çalışmayı NATO çıkarlarına aykırı bulsa da, herkes Ankara-Moskova ilişkisinin karşılıklı çıkara dayandığını ve Rusya'nın ABD'ye alternatif olarak görülmediğini biliyor. Türkiye'nin S-400 füze savunma sistemini Rusya'dan alması bir endişe yaratacaktır fakat bu da Türkiye için çok anlatılamayacak bir konu değil. Önemli olan ABD'nin Suriye'de Rusya'nın en büyük müttefiki olan Esed rejimine karşı hareket edip etmeyeceği... Eğer ABD, Esed'e karşı hareket ederse, Türkiye Rusya'yı çok umursamadan Washington'a destek verecektir. Ne zaman Türkiye, Rusya ve çevresindeki ülkeleri ABD ile NATO ittifakına alternatif gibi görmeye ve sunmaya başlar, o zaman ABD'de bir endişe oluşur. Türkiye'nin Rusya ile halı altına attığı Ukrayna'dan, Kıbrıs'a kadar pek çok meselesi bulunuyor. Türkiye'nin ABD ile ise tek anlaşamadığı konu Suriye'deki PKK-YPG varlığı. Bu yüzden Türkiye-Rusya ilişkisi ABD için bir endişe kaynağı değil.

BİZE ULAŞIN