- Haydi, uyan, çabuk, 28 Şubat'a gidelim.
- Nerede gösteriliyormuş? Akşam gitsek, kalkar mı biz gidene kadar?
- Yok yok, kalkmaz, gösterimi 'bin yıl' mı ne sürecekmiş ayrıca, Hem Akşam, hem Sabah gösteriliyormuş. Fazla uzak değil, Hürriyet meydanında, Milliyet caddesinde, benimki salt heyecan…
- A güzel, tam şehir merkezi, gece geç vakte kalırsak dönmek için otobüs de buluruz.
- Önemli değil, otobüs bulamazsak, polis otosu ile geliriz.
- Bir sorun daha, başörtüsü ile alıyorlar mı?
- Yok artık, bu devirde.
- Bilmem, sorayım dedim, her yer kar içinde, yollar kapandı ise, zikirler Orhan Pamuksa…
- Bu devirde zikir mi kaldı artık, 28 Şubat yoktu, zikir çoktu; 28 Şubat geldi, zikri yendi…
- Bu devir, bu devir, şu devir, "gönüllerde bir tasvir, güneşi batmaz devir…"
- Bak, yine analiz yapalım derken geç kaldık, yanımıza birer peruk alalım, kamufle olalım…
- Evet, böylece başörtülü olarak geç kalmış olma utancını topluma yaşatmış olmayız.
- Hem başörtülü, hem geç...
- Ya kapıda peruklarımızı fark ederlerse? Askerler göz yumarsa da içeride 'haddimizi bildiren' çıkarsa?
- Onlara ajan provokatör olduğumuzu söyleriz. Kime nasip olmuş 'bu devirde'?
- Yalnız aynı renk peruk takmayalım, aynı tarikata mensup olduğumuzu 'anlamasınlar'…
- Ben siyah takmam, İrancı olduğumu çakmasınlar…
- Ben bu elbiseyi giymem, dirseklerinde iz var, secdeye gidiyorum intibaı bırakmasın…
- Usulde takıldık, bu gidişle gidemeyeceğiz.
- Gitmeyelim bence, birileri bizim yerimize 'paşa paşa' imza atsın belgelere…
- Evet evet, gitmeyelim, Oblomov da olsa kesin böyle derdi, insan böyle devirlerde Oblomovlaşmalı…
- Biraz deniz, biraz uyku, bir paşa karısından azar işitmemek, bütün isteğim buydu, Bodrum Bodrum…
- Evde oturup hayal kuralım…
- Hayallerimizde okula gidelim mesela…
- Çok yaratıcı, gerçekten…