Ölmeden yası tutulan çocuklar
Dağa götürülen çocukların annelerinin eylem çadırına gittiğinizde bir yas evine girmiş gibi oluyorsunuz. Hani taziyelerin kabul edilip eş dostun acıyı paylaşmak için bir araya geldiği yer misali. Dinmeyen gözyaşı, durup durup birbirine oğullarını ve onlarla ilgili en güzel anılarını anlatan anneler, sonra biraz suskunlaşıp, güç toplayıp yeniden ağlamalarla başlayan ağıtlar. Ağıt geleneği Doğu'da yaygın olmakla birlikte ölünün ardından tutulan yasın en önemli belirtecidir. Acısıyla baş edemeyen annenin de bir şekilde oğluna seslenişidir, hiçbir zaman duyamayacağını bile bile ondan vazgeçmediğinin ifadesidir. Ölünün ardından yakılan ağıt da gidenden vazgeçilmediğinin, hâlâ ona seslenerek var edildiğinin ve gidişin kabul edilmediğinin bir işaretidir.
"19 yaşındaydı" diyor kadınlardan biri, "aşçıydı, pasaportunu çıkartıp Kıbrıs'a gidecekti çalışmaya." Pasaport çıkarmaya gittiği günden beri kayıp. Uzun süre aramaların ardından, köyden bir başkasının fotoğrafa bakarak "O çocuk dağda" demesi üzerine gidişin nereye olduğunu anlamışlar ve bir o kadar da şaşırmışlar. Diğer bir kadın onun ağıdına gözyaşlarıyla eşlik ediyor. 14 yaşındaki oğlu okuldan eve gelmiş, yemek yemiş ve internet kafeye gitmiş… Gidiş o gidiş, bir daha haber alınamamış oğlundan. Oğlunun yeşil gömleği her daim kucağında ona ait kalan son şey.