MİLLET OLMAK İÇİN ORTAK BİR DİLE İHTİYAÇ VAR

Osman Mert 13 Ocak 2025, Pazartesi
Türkiye ile beraber Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Macaristan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Türkmenistan’ın katıldığı toplantıda Türk Devletleri Teşkilatı 34 harften oluşan Ortak Türk Alfabesi’ni geçtiğimiz ay kabul etti. Ayrıca ortak marş ve para birimi konusunda da çalışmalar sürüyor. Türk Dünyası Ortak Alfabe Komisyonu’nda yer alan Türk Dil Kurumu Başkanı Prof. Dr. Osman Mert ile bu heyecan verici gelişmeyi ve detaylarını konuştuk. Mert bu önemli adımı şöyle özetliyor: “Ortak alfabe başta dil, edebiyat ve kültür olmak üzere eğitimden ekonomiye, bilgi paylaşımına, turizme yazının etkilediği bütün alanları olumlu etkileyecek; halklarımızın ortak hareket etme kabiliyetini artıracak, halklarımızı birbirine yaklaştıracak.”

Türk Devletleri Teşkilatı tarafından gündeme getirilen ortak alfabe fikrinin çıkış noktası hakkında bilgi alabilir miyiz?

Ortak alfabe fikrinin aslında uzun bir tarihi var. Kültürel birliğin birinci şartı yazıda birliği sağlamaktır. Geçmişe baktığımızda atalarımız devlet düzeyinde bu birliği hep sağlamışlar. Ancak 20. yüzyılda Sovyetler Birliği döneminde bu birlik siyasi nedenlerle bozulmuştur. 1926'da Bakü'de yapılan I. Türkoloji Kongresi'nin de en önemli gündemi yine Ortak Türk alfabesiydi. Burada alınan kararlarla Sovyetler Birliği'ndeki Türk Cumhuriyetleri Latin alfabesine geçmişlerdi. Ancak 1928'de Türkiye Cumhuriyeti'nin de Latin alfabesine geçmesiyle Türk Dünyasında tekrar alfabe birliği sağlandı. Bunun üzerine Stalin siyasi nedenlerle 1939-1942 yılları arasında her Türk cumhuriyetine adları aynı olsa da ayrı ayrı Kiril alfabesi verdi ve Türk Dünyasında alfabe birliği tekrar bozuldu. 1991 yılında Sovyetlerin yıkılmasıyla konu tekrar gündeme geldi. Ancak 2022 yılına kadar bu uzlaşı ortamı, siyasi ortam oluşmadı. 2022 yılında Türk Devletleri Teşkilatı tarafından Türk Akademisi ve Türk Dil Kurumu koordinasyonunda Ortak Türk Alfabesi Komisyonu kuruldu. İlgili komisyonun yoğun çalışmalarıyla 2023 yılının Eylül ayında Bakü'de yapılan toplantıda alfabe birliğinin akademik tarafı tamamlandı. Aslında bu, çok uzun bir süre önce başlayan "ortak alfabe" hedefinin ilk adımının tamamlandığı anlamına geliyor. Bu nedenle büyük bir öneme sahip.

Dil, bir millet için ne ifade eder?

İnsan topluluklarının millet olabilmeleri için ortak bir dile ve kültüre sahip olmaları gerekir. Dil dendiğinde her ne kadar akla iletişim gelse de dilin en önemli işlevi kültürü ve kimliği taşıması, aktarması özelliğidir. Dil, tarihî süreçte kültürün ulaştığı soyut veya somut bütün kavramları kelimelerle işaretler/kodlar. Dil yaşadığı sürece kültür, kimlik yaşar; kültür yaşadığı sürece de dil ve kimlik yaşar. Bunlar birbirinden ayrılmaz, ayrılamaz, ayrı düşünülemez kavramlardır. Bu nedenle, dil aslında bir milletin varoluşunun temeli ve bağımsızlığının en güçlü sembolüdür. Bütün bilim dallarının merkezinde dil vardır. Bilim dallarına ait bilgiler sadece ve sadece dille öğretilir, öğrenilir. Bilgi, kültür dille biriktirilir, dille aktarılır. Dil var oldukça kültür, kültür var oldukça da dil yaşar.

Matematik, fizik, kimya, biyoloji, tıp gibi bilim dallarının önemi insanlık için tartışılmaz. Ancak bunların programları, bunlara dair bilgiler bütün dünyada aynıdır, evrenseldir ve bunların öğretimi aynı kelimelerle ve cümlelerle yapılır. Ancak sosyal bilimlerin programı evrensel doğrularda örtüşse de her
devlette ayrıdır. Bu da bize şunu gösterir: biyolojik insandaki kültürel insanı, kültürel kimliği biz matematik, fizik, kimya, biyoloji, tıp… ile inşa edemeyiz. Zira bunlar evrenseldir. Matematik, fizik, kimya, biyoloji, tıp gibi bilim dalları toplumu oluşturan bireyler arasındaki aidiyet bağını, kültürel kimlik bilincini oluşturamaz ama diller toplumların en önemli ortak alanını oluşturur. Mesela biz fen bilimleriyle Türk dünyasını kültürel manada yaklaştıramayız; ama dille, ortak geçmişle, ortak kültürle, her bir ortak kelime ve değerle bunu yapabiliriz. Zira bizi Türk, Alman, Fransız kılan matematik, fizik, kimya bilgileri değil dilimizdir, kültürümüzdür. Kültürlerin, kimliğin yaşayabilmesi ve geleceğe taşınabilmesi için en önemli kavram dildir. Nesiller arasındaki biyolojik bağ kültürün ve kimliğin geleceğe taşınması için yeterli değildir. Kısacası bir millet, diliyle, kültürüyle vardır, ya da yoktur. Bu nedenle dili korumak, dili yaygınlaştırmak yüzyıllar boyunca en önemli konuların başında gelmiştir.

Alfabeye eklenen harflere baktığımızda Türkçe açısından nasıl bir katkı ve değişim bizi bekliyor?
Ortak Türk alfabesi dediğimiz 34 harflik liste Türk Devletleri Teşkilatı tarafından kurulan Ortak Alfabe Komisyonunca belirlenen bir çerçeve alfabedir. Bu çerçeve alfabeyi olduğu gibi kullanacak bir Türk Cumhuriyeti olmayacak. Bu listenin 29'u Türkiye Cumhuriyetinin kullandığı harfler olacak,
diğer harfler de ihtiyaca göre Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan Türkçelerinde kullanılan ya da kullanılacak olan karakterler olacak. Bizde olmayan, çerçeve alfabede olan 5 harf de Standart Türkiye Türkçesinde olmayan ancak Azerbaycan, Kırgızistan, Kazakistan ve Özbekistan
ölçünlü Türkçelerinde olan ve fonem değeri taşıyan (anlam ayırt edici olan) sesleri karşılamak üzere seçilmişlerdir. Bunun da gerekçesi dünyada sesleri aynı olan iki dil, iki lehçe, iki şive, iki ağız olmamasıdır. Dolayısıyla her standart lehçenin, ihtiyacını karşılamak üzere bu harflere yer verilmiştir. Farklılıklar bundan kaynaklanmaktadır. Ama bu farklılıklar okunabilirliği ve anlaşılabilirliği etkileyecek düzeyde değildir.

Yapılan eklemelerin yazıda olmasa da Anadolu ağızlarında zaten kullanıldığını söyleyebilir miyiz?

Bizim alfabemizde olmayan 34 harflik Türk Dünyası ortak çerçeve alfabesinde olan 5 harfin ses karşılıklarına Anadolu ağızlarında da rastlamak mümkündür. Ancak alfabeler standart dillerin anlam ayırt edici seslerini yazıda göstermek / işaretlemek amacıyla geliştirilirler. Bilindiği üzere ağızlar bir yazı dili değildir, sadece konuşma dilidir; dolayısıyla ağızlara ait seslere alfabede yer vermeye gerek yoktur.

Ortak alfabe çalışmalarının Türk dünyasındaki yansımaları nelerdir?

Alfabe değiştirmek, buna karar vermek devletler için oldukça çok zor ve sancılı bir süreçtir. Zira alfabeyi kullananlar bu konuda oldukça muhafazakârdırlar. Dünyada 20. yüzyıla kadar yapılan alfabe değişikliklerinin arkasında dinî gerekçeler vardır ki bizde de öyledir. Köktürk alfabesinden Soğd kökenli Uygur alfabesine, Arap alfabesine geçme gerekçelerimiz de dinîdir. Ama 20. yüzyıla geldiğimizde dünyada alfabe değişikliği konusunda akademik, fonetik ihtiyaçlar, dünya ile yazı dili düzeyinde iletişim, uluslararası ilişkiler gibi gerekçeler belirleyici olmaya başlar.


Türkiye Cumhuriyeti 1928 yılında Latin alfabesine geçti. Bu geçiş süreci ve sonrasında yaşananlar yeni alfabe ve geçiş süreciyle ilgili çok ciddi tecrübeleri de beraberinde getirdi. O zaman bizde okuma yazma oranı çok düşüktü. Ama şu an 96 yıllık Latin alfabesi kullanma tecrübesine sahip bir
devlet ve milletiz. Türk Cumhuriyetlerinin Latin alfabesine geçiş sürecinde önemli kazanımları var. Kazakistan ve Kırgızistan'da an itibarıyla toplumun aynı zamanda Latin alfabesini bilmesi, kullanması ve talep etmesi, Latin alfabesine geçiş konusunda büyük bir uzlaşının olması, tabelaların yaklaşık yüzde 50 oranında Latin alfabesine geçmiş olması bu ülkelere ciddi bir avantaj sağlamaktadır. Bizim alfabe değiştirdiğimiz dönemin şartlarıyla, toplumumuzun okur-yazarlık oranıyla bugünkü şartları ve Türk Cumhuriyetlerindeki eğitim düzeyini mukayese etmek mümkün değil. Bugün halklarımız alfabenin gerek bilgiye ulaşmada gerek dünya ile entegrasyonda gerekse Türk Cumhuriyetlerinin her alanda birbirine yakınlaşmasında öneminin farkındalar. Dolayısıyla bütün coğrafyada her ne kadar mevcut durumun savunucuları olsa da Latin kökenli bir alfabeye geçilmesini savunanların oranı fevkalade yüksek. Zira Kırgızistan ve Kazakistan'da tabelaların çok önemli bir kısmının Latin alfabesine geçmiş olması da bu durumu desteklemektedir.

Kırgızistan'ın başkenti Bişkek'te Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) Devlet Başkanları Konseyi 11'inci Zirvesi'nde Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Ortak Türk Alfabesi projesi hakkında şunları kaydetti: "Ortak Türk alfabesi üzerinde de titizlikle çalışıyoruz. Ortak alfabeye geçebilirsek tarihî bir eşiği daha aşacak, böylece büyük bir kucaklaşmayı sağlamış olacağız. Zirvede diğer konularla birlikte özellikle bu meseleyle ilgili hassasiyetlerimizi de vurguladım… Ortak alfabe, ortak istikbalimizin ve geleceğe adım atmanın da nişanesidir. Bu vesile ile özellikle Ak Sakallılar'ın koordinasyonunda ortak dili geliştirmek amacı ile ortak alfabe çalışması Eylül 2024'te tamamlandı…" Sayın Cumhurbaşkanımızın bu sözleri "ortak alfabe"nin Türk Dünyası için önemini bizlere bir kere daha gösteriyor. Ortak Türk alfabesi öncelikle kültürel birliğin sağlanması açısından son derece
önemli. Ortak alfabe başta dil, edebiyat ve kültür olmak üzere eğitimden ekonomiye, bilgi paylaşımına, turizme yazının etkilediği bütün alanları olumlu etkileyecek; halklarımızın ortak hareket etme kabiliyetini artıracak, halklarımızı birbirine yaklaştıracak.

Ortak Alfabenin kabulüyle Türk halkları arasında karşılıklı anlayış ve iş birliğinin teşvik edilmesi hedefleniyor. Kabul edilen harfler ile birlikte eğitimden ekonomiye, siyasetten edebiyata kadar pek çok alanda Türk coğrafyası yakınlaşacak ve birlikte hareket kabiliyeti artacak. Bu gelişme, sadece Türk dünyasının değil, dünyanın ve bölgenin geleceğini derinden etkileyecek bir adım. Kültürel birliğin ilk şartlarından biri yazıda birliktir. Bundan sonra
Türk Dünyasındaki birlik ve beraberlik, iş birliklerinin güçlenerek artacağına inanıyorum. Artık Edirne'den yola çıkan bir Türk, Altay Dağları'na kadar yalnızca Türkçe konuşarak değil Türkçe lehçeleriyle yazılanları okuyarak da seyahat edebilecek. Türk Dünyası Ortak Alfabesi eğitimden ekonomiye, teknolojiden diplomasiye kadar pek çok alanda Türk Cumhuriyetleri arasındaki bağları kuvvetlendirecek ve ortak bir gelecek inşasına katkı sunacaktır.

Alfabedeki ortak değişim çalışmalarının Türkçe için olumsuz bir etkisi olur mu?
34 harflik çerçeve alfabede bulunan ve bizde olmayan 5 harf, Türk lehçelerinde olan ve fonem değeri taşıyan (anlam ayırt edici) sesler için belirlenmiştir. Bu harflerin ses değeri standart/ ölçünlü Türkiye Türkçesinde bulunmamaktadır. Dolayısıyla harf düzeyinde bizim alfabemizin etkileneceği bir durum söz konusu değildir.

Geçmişe baktığımızda ortak alfabe yahut alfabe değişimi/dönüşümü konusunda Türklerin nasıl bir karnesi var?

Türkler devlet düzeyinde, Köktürk döneminde Köktürk alfabesini; Eski Uygur döneminde Soğdların etkisiyle Manihaizmi ve Budizmi kabul ederken Soğd kökenli Uygur alfabesini; İslamiyet'le birlikte Arap alfabesini kabul edip uygulamışlardır. Ama 20. yüzyıla geldiğimizde dünyada ve bizde alfabe
değişikliği konusunda akademik, fonetik ihtiyaçlar, uluslararası ilişkiler gibi gerekçeler belirleyici olmaya başlar. 20-21. yüzyıla geldiğimizde Batı blokunun standartlarını belirlediği bir dünyada yaşamaya başlarız. Bugün 8-10 yılda bir dünyadaki bilgi birikimi ikiye katlanmaktadır ve bu bilgi birikiminin en az yüzde 70'i Latin alfabesiyle ortaya konmaktadır. Bu bilgi birikimine ulaşmak istediğinizde arama motorları karşınıza
Latin alfabesi dışındaki alfabeler ya da yazı sistemleriyle hazırlanmış sayfaları getirmemektedir. Yani Batı bloku kurduğu sistemle Latin alfabesi dışındaki yazı sistemlerini kullanan ülkeleri bir nevi izole etmiş durumdadır. Bu gerçeği dikkate aldığınızda Latin alfabesini bilmek, kullanmak hem bireylerin hem de devletin ihtiyacı olarak karşımıza çıkmaktadır.

Fakat burada alfabelere işlevlerinin ötesinde birtakım anlamlar yüklememek gerektiği kanaatindeyim. Latin alfabesini bilmek Latin alfabesinin kullanıldığı farklı dillere ait metinleri sesletimine uygun okuyabileceğimiz, anlayabileceğimiz anlamına gelmez. Çünkü alfabe bir işaret sistemidir, alfabe dil değildir, dil de alfabe değildir. Bu kavramları birbirine karıştırmamak gerekir kanaatindeyim. Her alfabe her birey tarafından öğrenilebilir ama bu, o alfabenin kullanıldığı dillere ait metinlerin de okunabileceği ya da anlaşılabileceği anlamına asla gelmez. Ayrıca bu Türk lehçelerinin
ortak alfabe ile yazılmasıyla da karıştırılmamalıdır. Zira yakınlıklarına göre farklılık arz etse de Türk lehçelerinin söz varlıklarının yüzde 70'i yüzde 80'i ortaktır, Türkçe kelime kökleri de ortaktır. Dolayısıyla Ortak Türk alfabesi lehçeler arasındaki anlaşılabilirlik oranını mutlaka etkileyecek bir gelişmedir.

Benzer Haberler

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.