DİJİTAL PROPAGANDA
Temel amacı kitleleri ikna etmek olan siyasal propaganda, kampanyalar, broşürler, pankartlar ve medya gibi araçlarla gerçekleştirilir. Bu yöntemler daha çok geleneksel propaganda araçlarını oluşturmaktadır. Günümüzde ise siyasal propagandanın alanı, geleneksel mecralardan dijital mecralara kaymış durumdadır. 21. yüzyılda ortaya çıkan yeni medya ile birlikte propaganda bugün zirve noktasına ulaşmış durumda. Çünkü sosyal medya ile birlikte propagandayı sadece siyasal parti ve aktörler değil herkes yapabiliyor. Bugün her sosyal medya kullanıcısı belirli bir amaç doğrultusunda propaganda yapabilir duruma geldi.
Dijital politik propaganda
Siyasal iletişimin ilk dönüm noktası televizyonun yaygınlaşması ve dolayısıyla siyasal propaganda aracı olarak kullanılması olurken, ikinci dönüm noktası ise internetin yaygınlaşmasıyla birlikte sosyal medyanın bir başka ifadeyle yeni medyanın ortaya çıkması oldu. Günümüzde internetle beraber ortaya çıkan yeni iletişim araçları kitlelerin iletişim alışkanlıklarını değiştirdi. Bu durum kitlelerle iletişim kurmak isteyen siyasal aktörlerin de iletişim tarzlarını değiştirmesini zorunlu kıldı. Bu sebeple günümüzde sosyal medya yoğun olarak siyasal propaganda aracı olarak kullanılmaktadır.
Sosyal medya ve siyaset ilişkisi, "politics 2.0, political public relations 2.0, leadership 2.0" gibi kavramlarla ifade edilmektedir. Literatürde dijital politik propagandanın başlangıcı eski ABD Başkanı Obama'nın sosyal medya odaklı seçim kampanyası oldu. 2008 ABD başkanlık seçiminde Obama sosyal medyayı etkin bir şekilde kullanarak başarılı bir seçim kampanyasıyla seçimleri kazandı. İnterneti ve sosyal medyayı etkin kullanarak başarılı bir seçim stratejisi uygulayan Obama, siyaset tarihine dijital teknolojileri kullanarak seçim kazanan ilk başkan olarak girdi. Obama'nın bu başarılı seçim stratejisinden sonra, sosyal medyanın seçim kazanmadaki önemli rolünü gören siyaset dünyası, seçim kampanyalarında sosyal medyaya yöneldi.
Günümüzde sosyal medya, siyaset kurumunun önemli bir propaganda aracı hâline gelmiş durumda. Siyasi aktörler etkin bir şekilde sosyal medyayı kullanıyor ve seçmeni faaliyetleri hakkında bilgilendirerek seçmeni etkilemeye çalışıyorlar. Bu bağlamda sosyal medya platformları, geleneksel medyayı henüz bitirmese de karşısında önemli bir rakip hâline geldi. Bu platformlar gün geçtikçe sadece siyasal propaganda açısından değil, birçok alanda daha önemli, güçlü ve bir bakıma tehlikeli olmaya başladı. Bu mecraların kullanıcı sayısı her geçen gün artıyor ve bu sayı ile beraber bu platformların önemi ve gücü de anlaşılmaya başlıyor.
Kullanıcı sayılarının artmasıyla birlikte bu mecraların sadece partilerin siyasi propagandalarını değil, diğer politik olayları da etkilemesi kaçınılmaz görünüyor. Son dönemlerde meydana gelen siyasal eylemler ve toplumsal olayların çoğu bu mecralar vasıtasıyla örgütlenen kullanıcılar tarafından gerçekleştirildi. Tunus'ta Arap Baharı, ABD'de Wall Street İşgali, Türkiye'de Gezi Parkı Olayları, Fransa'da Sarı Yelekliler İsyanı sosyal medya aracılığıyla örgütlenmelere verilebilecek örneklerin başında geliyor. Bütün bu ulusal ve uluslararası olaylar, sosyal medyanın günümüzde siyaseti etkileyen en önemli araçlardan biri olduğunu gösteriyor.
Propagandada yaygın kullanılan platformlar
2000'li yıllarda ortaya çıkan ve bugün neredeyse Maslow'un İhtiyaçlar Hiyerarşisine alınabilecek kadar ihtiyaç hâline gelen yeni iletişim teknolojileri, siyasal propagandayı ve toplumsal yaşamı büyük bir değişime uğrattı. Kullanıcı sayısının her geçen gün artması siyasal aktörlerin yönünü bu platformları çevirmiş durumda. Günümüzde siyasal bilgiye ulaşma amacı başta olmak üzere çeşitli nedenlerle sosyal medya kullanıcıları, bloglar, mikro bloglar, sosyal ağlar, sosyal imlemeler, podcastler, wikiler, video paylaşım siteleri ve forumlar şeklinde sınıflandırılan bu platformları kullanıyorlar. Bu sınıflandırmalar içerisinde de hem dünyada hem de Türkiye'de siyasal aktörlerin siyasal propagandada yoğun kullandığı beş platform mevcut. Bunlar Youtube, Facebook, Instagram, Twitter ve TikTok.
Son yıllarda yapılan araştırmalar, sosyal medyanın seçmen davra nışları üzerinde etkili olduğunu ortaya koyuyor. Günümüzde sosyal medyanın, hedef kitleyi bilgilendirmenin yanında istediği yöne çekmeye ilişkin fırsatlar sunan bir algı ve propaganda aracı/ mecrası hâline geldiği rahatlıkla söylenebilir. Yine yapılan araştırmalar bu sosyal medya platformlarında yapılan propagandanın seçmen davranışını geleneksel medyadan daha çok etkilediğini ortaya koyuyor.
Özellikle kararsız seçmen üzerinde bu platformların etkisi büyük. Çünkü sosyal medya insan psikolojisini geleneksel medyadan daha çok etkiliyor. Kullanıcılar bu platformlarda gördükleri bilgilere daha çok inanıyorlar. Amerika'da yakın zamanda yapılan bir araştırmanın Twitter'ın diğer sosyal medya mecralarına göre seçmen davranışı üzerinde daha çok etkili olduğunu, Twitter kullanıcılarının siyasi içeriklerden daha fazla etkilendiğini ortaya çıkarmış olması da bu durumu teyit eder nitelikte.
Yine 2021 yılında, Twitter'ın 2016 ve 2020 ABD başkanlık seçimine ve bu seçimin sonuçlarına etkisini araştıran bir araştırmaya göre, ABD başkanlık seçiminde Twitter'ın seçmen davranışını etkilediği sonucuna varıldı. Araştırma Twitter'ın, ılımlı seçmenleri Cumhuriyetçi aday Donald Trump'a karşı Demokrat adaya oy kullanmaya ikna ettiğini ortaya çıkardı.
Sosyal medya ve radikalleşme
Son yıllarda yapılan çalışmalar, sosyal medyanın kutuplaşmayı ve radikalleşmeyi de artırdığını gösteriyor. Örneğin Amerika'da yapılan bir araştırma sosyal medyadaki yalan haber ve dezenformasyonların Amerikan toplumunda var olan kutuplaşmayı daha da artırdığını ortaya çıkardı. Günümüzde kutuplaşma, post-truth sosyal medya dünyasının giderek daha da büyümesine neden oluyor. Bunun fakında olan siyasetçiler, sosyal medya aracılığıyla kutuplaşmayı artırarak toplumu siyasi anlamda post-truth'a açık hâle getirebiliyorlar. Bir başka ifadeyle sosyal medyada, kara propagandanın unsurları olan dezenformasyonla ve yalan haberler yayarak toplumu manipüle edebiliyorlar.
Post-truth'un sosyal medya ile ilişkisi inkâr edilemez bir gerçek. Yalan haberler ve manipülatif içerikler daha çok sosyal medya üzerinden yayılıyor. Facebook skandalı ve Cambridge Analytica davası, sosyal medyanın bir manipülasyon aracı olarak kullanıldığının en önemli kanıtını oluşturuyor. Bir başka somut bilgi ise yapılan araştırmalara göre sosyal medyada paylaşılan yalan bilginin doğru bilgiye göre daha çok yayıldığı gerçeği. Bu sebeple propagandacı, bir yalan haber paylaştığında bu çok çabuk yayılabiliyor. Ortaya atılan bu yalanların sonradan aslı ortaya çıktığında ise değişen çok şey olmuyor çünkü kutuplaşmış bir toplumda duygular ön planda yer alıyor.
Toplum ise doğruları, hakikati görmeye ve duymaya pek hevesli görünmüyor. Bu nedenle sosyal medya ile birlikte yalan bilginin yaygınlaştığı bu post-truth çağda siyasetçiler bu yönteme çokça başvurabiliyor. Özellikle Türkiye'deki 2019 yerel seçimlerinde ve 2016 ABD başkanlık seçiminde yapılan propaganda kampanyalarında bu yönteme sıkça başvurulduğu görülüyor.
Yapılan manipülasyonların arkasında, çoğu zamanda sağlıklı iletişim kurumlarının sağlayıcısı olarak görülen halkla ilişkiler şirketlerinin olması ise bambaşka bir boyut ortaya çıkarıyor. Hatta dezenformatif haberlerin psikolojik bir silah aracı olarak kullanıldığını ve bazı ülkelerin bu içerikleri hem kendi iç kamuoyunu hem de diğer ülkelerin kamuoyunun algılarını belirli çıkarlar doğrultusunda yönlendirmek amacıyla kullandığını söyleyebiliriz.
Yapay zekânın propaganda aracı olarak kullanımı
Son yıllarda sosyal medyanın yanında yapay zekâ ve algoritmaların da politik propagandada önemli bir rol oynadığını söylemek mümkün. Bugün yapay zekâ algoritmalar aracılığıyla içeriklerin kişiselleştirilmesi, öneri sistemleri ve hedeflenmiş reklamlar gibi alanlarda hedef kitlenin manipülasyonu amacıyla kullanılıyor. Bahsedilen manipülasyon alanlarının yaratılması içinse internet ve sosyal medyadan elde edilen veriler kullanılıyor. Kişilerin sosyal medya üzerindeki paylaşımları ve yaptıkları Google aramaları, bir başka ifadeyle internetteki dolaşımları izlenerek veriler toplanıyor.
Bu veriler yapay zekâ kullanılarak işleniyor. İşlenen bu veriler ışığında, özellikle seçim zamanlarında hedef kitleye özel mesajlar ve reklamlar gönderiliyor. Gönderilen bu mesajlar her zaman doğru bilgi içermeyen manipülatif haberler olabiliyor. Bazı araştırmalara göre internetteki verilerden gelecekte birçok stratejik kararın yapay zekâ tarafından verileceği belirtiliyor. ChatGPT gibi yapay zekâ uygulamaları bunun en önemli örneklerinden biri. Bu durum büyük veriyi 21. yüzyılın en önemli madeni haline getirmektedir. Bu yüzyılda büyük veriyi elinde bulunduran ve bu veriyi doğru bir şekilde işleyip bilgiye dönüştürebilenler toplumu veya dünyayı yöneten güç konumunda olacaklar. Bu sebepten ötürü günümüzde devletler ve farklı güç odakları bu verilere sahip olmanın savaşını veriyor.
Günümüzde yapay zekâ uygulamaları, seçmen davranışlarına etki etmede, seçmen davranışlarının analiz ve tahmin edilmesinde, propaganda stratejilerinin geliştirilmesinde önemli bir rol oynuyor. Son yıllarda özellikle seçim dönemlerinde yapay zekânın propaganda amacıyla kullanıldığı görülüyor. Ancak bu durum veri gizliliği ve manipülasyon gibi konular nedeniyle bazı tartışmalara yol açıyor. Çünkü özellikle seçim dönemlerinde yapay zekâ uygulamaları kullanılarak manipülasyon amacıyla propaganda yapılarak seçmenler manipüle edilmeye çalışılıyor.
Bunun tehlikeli olan en belirgin örnekleri ise özellikle seçim dönemlerinde siyasilere yönelik oluşturulan "Deep Fake" denilen uydurma haber ve bilgiler. Bu durum uygun önlemler alınarak yapay zekânın seçim süreçlerindeki risklerinin azaltılması gerektiğini bir kez daha gösteriyor. Ayrıca bu tür durumlar demokratik seçim sistemlerine zarar verir bir nitelik taşıyor. Öyle ki devletler şu an bununla mücadele etmek için çözüm önerileri üzerinde çalışıyorlar.
Bu yıl düzenlenen 60. Münih Güvenlik Konferansı'nda bu konu ele alındı. Adobe, Amazon, Google, IBM, Meta, Microsoft, OpenAI ve X'in de aralarında bulunduğu 20 teknoloji şirketi, "2024 Seçimlerinde Yapay Zekânın Yanıltıcı Kullanımıyla Mücadeleye Yönelik Teknoloji Anlaşması" imzaladı. Bu şirketler, dünya genelinde bu yıl düzenlenecek seçimlerde yapay zekânın aldatıcı şekilde kullanımına karşı birlikte mücadele etme taahhüdünde bulundular. Yapılan açıklamada, anlaşmanın seçmenleri aldatmak amacıyla yapay zekâ tarafından oluşturulan zararlı içeriklere karşı teknolojinin kullanılmasına yönelik bir dizi taahhüdü içerdiği bilgisi paylaşıldı.
Bu durum yakın zamanda yapılan seçimlerde olduğu gibi, yapılacak olan seçimlerdeki en büyük risklerden birinin de yapay zekâ olduğunu gösteriyor. Yapılan araştırmalar, yapay zekânın artık seçim süreçlerinin vazgeçilmez bir parçası haline geldiğini ve geleneksel yöntemlerin ise sona doğru yaklaştığını gösteriyor.
* Gazeteci