KANADA İLE TÜRKİYE ARASINDA RAMAZAN’I GÖREBİLMEK
Hayatımın yalnız bir zamanında, 20'li yaşlarımın başında İslam'ı kendim araştırarak buldum ve 22 yaşımda Müslüman oldum. Müslüman olduktan sonra hem Kanada'da hem de Türkiye'de Ramazan yaşamış biri olarak iki farklı kültürde Ramazan'ın nasıl yaşandığını gözlemleyebildim. Benim için Ramazan yenilenmek, yeniden başlamak demek. Bu yüzden çok özen gösteririm.
Kanada'da ilk Ramazan
Kanada'da camiler her zaman çok kalabalık olur. Ramazan'da da tüm aileler orada toplanır ve hep birlikte orada iftar yaparız. Ben orada yaşarken genellikle her akşam camide bir programımız vardı. Mesela her akşam mutlaka Ramazan'a özel bir sohbetimiz olurdu. Herkes bir yemek getirirdi ve paylaşırdık. Çocuklarımız orada oyun oynardı. Akşam, yatsı ve teravih namazlarımızı da camide kılardık. Hatta Kanada'daki tüm camilerde genellikle teravih namazı hatimle kılınır. O zamanlarda biz gece 12'ye, 01'e kadar camide oluruz. Kanada'da bizim Ramazanlarımız çok yoğun geçer.
Kanada'da camideki herkes farklı kültürden gelir. Cami herkesin yemek getirdiği, paylaştığı bir mekândır. Kadınlar, erkekler ve çocuklar için yerler olur. İtikâf şansı vardır, kim isterse son günlerde itikâf yapabilir. Camilerde Ramazan'a özel hutbeler, programlar düzenlenir. Ramazan haricinde de bizim camilerimiz çok aktif şekilde kullanılır, Kur'an dersleri gibi manevi, sanat ve izcilik kursları gibi sosyal faaliyetlerimiz yer alır.
İlk Ramazan'ımı çok iyi hatırlıyorum. Çok yalnız kalmıştım ve sahura
yalnız kalkmak zor gelmişti. O zamanlar sabah namazı için arabayla 20 dakika mesafedeki bir camiye gitme kararı almıştım. Sabah namazı ve sahur için gelen çok fazla kadın yoktu. İlk günlerde sadece ben ve Pakistanlı yaşlı bir kadın oluyorduk. Namazlarını oturarak kılıyor ve İngilizce konuşamıyordu. Ben de Urduca bilmiyorum.
İlk günlerde selamlaşıyorduk ama ondan sonra sanki her sabah birbirimizi bekliyorduk. Yan yana namaz kılıyorduk. Ben her sabah hurma ve meyve, o da ceviz ve ekmek getiriyordu. Sonra yemeğimizi paylaşmaya başladık. Tüm Ramazan böyle geçmişti ve o Ramazan'a dair iftar, teravih gibi şeyleri değil de sadece bu anları, o teyzeyi hatırlıyorum. Bazen sabahları kalkıp camiye gitmek istemiyordum ama sırf o teyze için erkenden kalkıyordum. Sırf onu yalnız bırakmamak için gidiyordum.
O zamanlar Müslüman arkadaşlarım yoktu ve yalnız hissediyordum. Beni destekleyen bir kişi için Allah'ıma dua ediyordum. Sonra fark ettim, "Yalnız geçirdiğim ilk Ramazan, üzücüydü" diyordum ama aslında yalnız değildim. Allah benim dualarımı kabul etti ve o teyzeyi bana gönderdi. Hamd olsun ki o teyzeyle her sabah birlikte namaz kıldık, beraber dua ettik. Benim ilk Ramazan'ım o teyzeyle geçti ve hâlâ onu düşünüyorum. 20 yıl sonra bile ben hâlâ o teyzeye dua ediyorum. Çok merak ediyorum yaşıyor mu?
Ramazan için özel bir şey yapmak
Türkiye'de geçirdiğim ilk Ramazan ise Kanada'dakinden çok farklıydı. Biz ilk Türkiye'ye taşındığımız zaman çok seküler bir yerde oturuyorduk. Evimize yakın bir cami vardı ama çok küçüktü. Kadınlar için çok fazla bir yer yoktu. Zaten çok fazla gelen kadın da yoktu ve ben çocuklarımı getirdiğim için şikâyet etmişlerdi, onu hatırlıyorum. Müslüman bir ülke olduğu için herkes oruç tutacak, lokantalar, kafeler kapalı olacak diye düşünmüştüm ama öyle olmadı. Oturduğum semtten dolayı düşüncemin tam tersi ile karşılaşmıştım ve bu durum beni çok şaşırtmıştı. Sonra gördüm ki öğleyin tüm kafeler, lokantalar çok dolu olsa da, birçok insan oruç tutmasa da akşam saatlerinde fırının önünde pide için uzun kuyruklar oluşuyordu. Herkes pide bekliyordu.
Türkiye'deki ilk Ramazan'ım da biraz zor geçmişti. Türkçe bilmiyordum, arkadaşım yoktu, camiye gitmedim ve özel bir Ramazan hissim olmadı. O zaman iki çocuğum vardı ve o Ramazan Bayramı sonrası bir karar verdim. "Çocuklarım için özel bir şeyler yapacağım" dedim. Eşim ile daha çok gayret ettik, daha planlı şekilde Ramazan'a girdik. Çocuklarımıza nasıl anlatabiliriz, ne yapabiliriz, Ramazan'da nasıl daha güzel hissedebiliriz diye düşünmeye başladık. Hamdüsena olsun, o Ramazan'dan sonra çocuklarımızın Ramazan'ı anlaması için daha özel programlar yaptık, evimizi süsledik, Ramazan köşesi yaptık, Ramazan kitapları okuduk, oyunlar oynadık.
Yabancıların gözünde Ramazan kültürü
Ramazan'ın ne olduğu diğer insanlar tarafından bilinmiyor. Müslüman bir arkadaş, bir tanıdık varsa eğer Ramazan'ı biliyorlar. Yıllardır Türkiye'de yaşıyorum ve Kanada'ya gittiğim zaman insanlar genellikle "Su bile mi yok?", "Hiçbir şey mi yemiyorsunuz?", "Zor mu?", "Kaç gün tutuyorsunuz?", "Ne zaman oruç tutmaya başlıyorsunuz?" gibi sorular soruyorlar. Ben küçük bir şehirde yaşıyordum. Son yıllarda alışveriş merkezlerinde, marketlerde hurma, baharat gibi ürünlerde özel olarak Ramazan indirimi yapıyorlar. Bu durumda eğer bir ülkede çok fazla Pakistanlı ya da başka bir ülkeden Müslümanlar varsa onların yemeklerinde Ramazan özel indirim yapıyorlar.
Tüm ülkelerde tatil olduğu için cadılar bayramı gibi bayramların ya da sevgililer günü gibi özel günlerin ne olduğu, o günlerin neyi temsil ettiği biliniyor. Fakat Ramazan'ın ne demek olduğunu, neden oruç tutulduğunu herkesin bildiğini düşünmüyorum. Fakat gittiğimiz her yerde Ramazan'ı görebiliriz, görmeliyiz. Mesela benim eski şehrimde camilerde düzenlenen iftar programlarına genellikle herkesi davet ederlerdi. Mahallede kim varsa, siyasetçiler de dâhil iftarlarımıza davetli olurdu. Camilerimiz herkese açıktı. Bizim devlet kütüphanelerimiz de çok zengin. Her şehirde birkaç tane var. Mesela geleneğimizde çocuklarımız için kütüphanelere Ramazan kitapları koyarlar.
İlk günlerde selamlaşıyorduk ama ondan sonra sanki her sabah birbirimizi bekliyorduk. Yan yana namaz kılıyorduk. Ben her sabah hurma ve meyve, o da ceviz ve ekmek getiriyordu. Sonra yemeğimizi paylaşmaya başladık. Tüm Ramazan böyle geçmişti ve o Ramazan'a dair iftar, teravih gibi şeyleri değil de sadece bu anları, o teyzeyi hatırlıyorum. Bazen sabahları kalkıp camiye gitmek istemiyordum ama sırf o teyze için erkenden kalkıyordum. Sırf onu yalnız bırakmamak için gidiyordum.
O zamanlar Müslüman arkadaşlarım yoktu ve yalnız hissediyordum. Beni destekleyen bir kişi için Allah'ıma dua ediyordum. Sonra fark ettim, "Yalnız geçirdiğim ilk Ramazan, üzücüydü" diyordum ama aslında yalnız değildim. Allah benim dualarımı kabul etti ve o teyzeyi bana gönderdi. Hamd olsun ki o teyzeyle her sabah birlikte namaz kıldık, beraber dua ettik. Benim ilk Ramazan'ım o teyzeyle geçti ve hâlâ onu düşünüyorum. 20 yıl sonra bile ben hâlâ o teyzeye dua ediyorum. Çok merak ediyorum yaşıyor mu?
Ramazan için özel bir şey yapmak
Türkiye'de geçirdiğim ilk Ramazan ise Kanada'dakinden çok farklıydı. Biz ilk Türkiye'ye taşındığımız zaman çok seküler bir yerde oturuyorduk. Evimize yakın bir cami vardı ama çok küçüktü. Kadınlar için çok fazla bir yer yoktu. Zaten çok fazla gelen kadın da yoktu ve ben çocuklarımı getirdiğim için şikâyet etmişlerdi, onu hatırlıyorum. Müslüman bir ülke olduğu için herkes oruç tutacak, lokantalar, kafeler kapalı olacak diye düşünmüştüm ama öyle olmadı. Oturduğum semtten dolayı düşüncemin tam tersi ile karşılaşmıştım ve bu durum beni çok şaşırtmıştı. Sonra gördüm ki öğleyin tüm kafeler, lokantalar çok dolu olsa da, birçok insan oruç tutmasa da akşam saatlerinde fırının önünde pide için uzun kuyruklar oluşuyordu. Herkes pide bekliyordu.
Türkiye'deki ilk Ramazan'ım da biraz zor geçmişti. Türkçe bilmiyordum, arkadaşım yoktu, camiye gitmedim ve özel bir Ramazan hissim olmadı. O zaman iki çocuğum vardı ve o Ramazan Bayramı sonrası bir karar verdim. "Çocuklarım için özel bir şeyler yapacağım" dedim. Eşim ile daha çok gayret ettik, daha planlı şekilde Ramazan'a girdik. Çocuklarımıza nasıl anlatabiliriz, ne yapabiliriz, Ramazan'da nasıl daha güzel hissedebiliriz diye düşünmeye başladık. Hamdüsena olsun, o Ramazan'dan sonra çocuklarımızın Ramazan'ı anlaması için daha özel programlar yaptık, evimizi süsledik, Ramazan köşesi yaptık, Ramazan kitapları okuduk, oyunlar oynadık.
Yabancıların gözünde Ramazan kültürü
Ramazan'ın ne olduğu diğer insanlar tarafından bilinmiyor. Müslüman bir arkadaş, bir tanıdık varsa eğer Ramazan'ı biliyorlar. Yıllardır Türkiye'de yaşıyorum ve Kanada'ya gittiğim zaman insanlar genellikle "Su bile mi yok?", "Hiçbir şey mi yemiyorsunuz?", "Zor mu?", "Kaç gün tutuyorsunuz?", "Ne zaman oruç tutmaya başlıyorsunuz?" gibi sorular soruyorlar. Ben küçük bir şehirde yaşıyordum. Son yıllarda alışveriş merkezlerinde, marketlerde hurma, baharat gibi ürünlerde özel olarak Ramazan indirimi yapıyorlar. Bu durumda eğer bir ülkede çok fazla Pakistanlı ya da başka bir ülkeden Müslümanlar varsa onların yemeklerinde Ramazan özel indirim yapıyorlar.
Tüm ülkelerde tatil olduğu için cadılar bayramı gibi bayramların ya da sevgililer günü gibi özel günlerin ne olduğu, o günlerin neyi temsil ettiği biliniyor. Fakat Ramazan'ın ne demek olduğunu, neden oruç tutulduğunu herkesin bildiğini düşünmüyorum. Fakat gittiğimiz her yerde Ramazan'ı görebiliriz, görmeliyiz. Mesela benim eski şehrimde camilerde düzenlenen iftar programlarına genellikle herkesi davet ederlerdi. Mahallede kim varsa, siyasetçiler de dâhil iftarlarımıza davetli olurdu. Camilerimiz herkese açıktı. Bizim devlet kütüphanelerimiz de çok zengin. Her şehirde birkaç tane var. Mesela geleneğimizde çocuklarımız için kütüphanelere Ramazan kitapları koyarlar.