TEŞHİRİN YAYGINLAŞMASI İNSANIN YOZLAŞMASINA SEBEBİYET VERİYOR
Op. Dr. Gürcan Sünnetci / Kulak Burun Boğaz ve Baş Boyun Cerrahisi Uzmanı
Yüz estetik müdahalelerinin artışıyla özçekimin yaygınlaşması arasında ilişki var
Kadın ve erkek için tek tip bir güzellik algısı oluştuğunu görüyoruz. Yataktan kalkınca bile bakımlı olmak, daha belirgin elmacık kemiklerine sahip olmak gibi. Bu algı neden ve nasıl oluştu?
Kadın ve erkek için oluşan güzellik algısı kadınlar için tek tip bir hale gelirken, erkekler için tek tip bile diyemiyoruz artık. Her iki cinsiyet için de benzer özellikler içeren tek bir güzellik algısı oluşuyor. İnsanın güzellik kaygısı insanlık tarihi kadar eski. Ancak her iki cinsiyetin tek bir güzellik algısında birleşiyor olması insanlık için yeni bir şey. Bu konu kadın ve erkek kategorilerinin üstlendiği toplumsal rollerin birbirine benzemesiyle ilgili. Sanayi toplumuyla birlikte kadın ve erkeğin, geleneksel toplumdaki farklı rollerinden çıkarak birbirine benzeyen rollere girdiğini görüyoruz. Sanayi Devrimi'nin erken dönemlerinde işçiler -sanayi öncesinden devralındığı şekliyle- genellikle erkeklerden oluşurken zamanla kadınlar da yaygın bir şekilde işçi sınıfına dâhil oldular. Bugün aile içindeki geleneksel yapının dahi kaybolduğunu, kadın ve erkeğin anne-baba rolünden sıyrılarak ebeveyn olarak tek bir rol üstlenmeye başladığını görüyoruz. Bu süreçte 20. Yüzyılın ikinci yarısındaki toplumsal hareketler de özel bir yere sahip. Baudrillard "60'lı yılların cinsel devrimi, sanıldığı gibi özgürleşmeye değil, kadın ve erkek kategorilerinin birbirine karışmasına yol açtı.'' diyor. Bugün estetik ameliyat olmak isteyen kadın ve erkeklerden gelen taleplerin giderek birbirine benzediği görülüyor.
Sosyal medya kullanımındaki artışın ardından pandeminin de hayatımıza girmesiyle birlikte estetik ameliyatlara olan talep de arttı. Peki, insanları görünüşleriyle ilgili bu kadar rahatsız eden şey ne olabilir?
Evet, sosyal medya burada özel bir yer tutuyor. Pandemi ise bu süreci hızlandırdı. Bir nevi katalizör görevi gördü. Pandemiden bu yana dünya çapında estetik ameliyatların sayısı arttı çünkü insanlar kendileri ile daha fazla baş başa kaldılar, kendilerini daha fazla dinlediler, incelediler ve sosyal medyada gördükleri kişiler ile kıyasladılar, onlara özendiler. Görünür olmak, görselliğe dayalı modern toplumda, insanlar için daha önemli, daha yaygın, daha kolay hale geldi. Haliyle görünüş de giderek önem kazandı. Bugün özçekim dediğimiz "selfie", yani "otoportre" çekimleri insanların kendi yüzlerini daha ayrıntılı görmelerine, incelemelerine neden oldu. Ayna görüntüsünü tersine çeviren özçekimler, yüzdeki asimetrileri, gözün alışkın olduğu halin tersine çevirerek fark edilir hale getirdi. Yüz estetik müdahalelerinin sayısının artışıyla özçekimin yaygınlaşması arasında özel bir ilişki söz konusu. Evet, hastaların çoğu kendini daha iyi hissetmek, beğenilmek ve daha fazla özgüven için estetik ameliyat oluyorlar. Ancak estetik müdahale taleplerinin altında bazı psikiyatrik hastalıklar da yatabiliyor. "Bütün sorunlarım çözülecek" ya da "Tamamen yeni bir insan olacağım" gibi gerçekçi olmayan beklentilerin yanı sıra farklı kişilik bozuklukları söz konusu olabiliyor.
Said Ercan / Uluslararası Sosyal Medya Derneği Başkanı
Sosyal medya insanların güzellik algısını doğrudan etkiliyor
Günümüzde kişi artık dijital platformlarda sergilediği, gösterdiği ve kendi kendisini teşhir ettiği ölçüde var olabileceğine inanıyor. Bu durum nasıl ortaya çıktı ve düzeltme noktasında neler yapılabilir?
Sosyal medyada özellikle kültür, sanat, eğitim, bilim gibi konularda kalem oynatmak kolay olmadığı için insanlar bu platformlarda popüler olmanın en kolay yolu olan teşhire başvuruyor. Bunun nedeni ise, beden, özel hayat ya da yatak odasının teşhir edilmesi karşı tarafta daha çok merak uyandırması ve daha çok etkileşim sağlanması. Günümüzde beden ile yönetilen bir sosyal medya anlayışı var. Bu durum ile birlikte teşhir bir süre sonra normalleşiyor ve modaya dönüşüyor. Tabii ki platformdan platforma bu durum değişir. TikTok'ta teşhircilik ve izlenme üzerinden para kazanıldığı için artık değerler önemi kaybediyor ve para değer haline geliyor.
Sosyal medyanın oluşturduğu baskı kişilerin özgüvenlerini kaybetmesine veya estetik operasyonlara yönelmelerine sebebiyet verebiliyor. Bu noktada sosyal medyadaki güzellik algımızı nasıl değiştirebiliriz?
Chul Han'ın Güzeli Kurtarmak isimli bir kitabı var. Kitapta kusursuzluğun kapitalizm tarafından nasıl pazarlandığı çok iyi anlatılıyor. Yani kusursuzluk, mükemmellik, mükemmelliğe erişme yolunda bir ömür sürmek kapitalizmi besleyen ve insanın kendi kendine uzaklaşmasını sağlayan bir yapıya dönüşüyor. Haberlerde gördüğümüz estetik faciaları, estetik ameliyatların yan etkileri insanları daha da mutsuz hale getiriyor. Kahramanmaraş depreminde vefat eden Taha Duymaz'ın bir videosu var. Bu videoda Taha, "Önce kulakların çok büyük dediler, kulaklarımı yaptırdım. Daha sonra burnun kötü dediler, burnuma estetik yaptırdım. Şimdi gözlerin kötü diyorlar, yani istekleri hiç bitmiyor." demişti. Yapılan bir araştırmada ülke olarak Avrupa'da estetik konusunda ilk üçteyiz. Dünyada ise ilk 10'da olan ülkelerden biriyiz. Bunda hem kapitalizm etkisi hem de sosyal medya fenomenlerinin estetik dükkânları açması, estetik firmalarının çok fazla reklam vermelerinin etkisi bulunuyor. Estetik dünyasında büyük bir pazar var ve sosyal medya bu pazarın körükleyicisi konumunda bulunuyor.
Liselilere verdiğim bir derste öğrencilerle tanışma yaptık. Orada bir kızımız ısrarla kendini tanıtmıyor ve hiç konuşmuyordu. Kendini neden tanıtmıyorsun sorusunu yönelttiğimde "İnstagram'da öyle güzel kızlar var ki ben kendimi tanıtmak istemiyorum, çok çirkinim" cevabını aldım. Eskiden gerçek hayattaki insanlar dijital dünyaya aktarılırdı. Şimdi ise İnstagram'daki kızlara benzemeye çalışan kızlar görüyoruz. Fenomenlerin estetik markaları açmaları, sürekli estetik konuşulması, insanların bırakın burnunu kulağını yüzünü yaptırmasını tamamen cinsiyet değiştirmesi toplum üzerinde büyük bir etki yaratıyor ve özendiriyor.
Ali Nuri Türkoğlu/ Oyuncu
İnsanın teşhir merakı ile güzelliğini yitirdiğini fark etmesi gerekiyor
İnsanın teşhir merakı ile güzelliğini yitirdiğini fark etmesi gerekiyor Ülkemizde olukça popüler olan dijital platformlarda yayınlanan içeriklerde sıklıkla teşhir denebilecek sahnelere rastlıyoruz. "Bu sahnelerin sıklığı içeriklerin geri plana atılmasına, kalitenin düşmesine sebep oluyor" eleştirisine katılıyor musunuz?
İnsan bedeninin tene indirgenmesi insanın anlamına yapılmış en büyük hakaretlerden biridir. Bir et parçasından ibaret değiliz. Bence bu durum ucuzluğun kolayca perdelenmesinin en kolay yolu. Her şeyden evvel konunun bağlamı ile alakalı ya da alakasız teşhir bir kolaylıktır. Sıkışan yönetmen, yazar en ucuz yol olan teşhire başvuruyor ki bu durum üzücüdür. İçeriğiniz ne kadar güçlü, alt metniniz ne kadar sağlamsa bu yola çok daha az başvurursunuz. Dikkatli baktığımızda bu durumu sadece dijital platformlarda değil, sosyal medyada da rahatlıkla gözlemleyebiliriz. Teşhirin yaygınlaşması insanın yozlaşmasına sebebiyet veriyor ve tüm insanlığın bir sorunu haline gelmeye başladı. Bu bağlamda nitelik ve nicelik meselesinin yeniden mercek altına alınması gerekiyor. Elbette estetik, güzellik, yakışıklılık, çirkinlik bütün bunlar insanlığın ortak bilincinin ortak paydada buluştuğu kavramlardır fakat sakillikten derinliğe nüfus edebilmenin yolu, bedeni geçmektir. Burada takılı kaldığımızı görüyoruz.
Bu platformlardaki niteliğin düşürülüp oyuncuların bedenlerinin ön plana çıkarılarak izleyiciyi hedeflemesi "özgürlük", "modernlik" olarak sunuluyor. Medyadaki bu tanım gerçekten özgürlük mü?
İnsanın teşhir merakı ile çirkinleştiğini, güzelliğini yitirdiğini fark etmesi gerekiyor. Biz bir illüzyona bakıyoruz ve bir süre sonra illüzyonun gerçek olduğuna inanıyoruz. Bunun özgürlük olduğunu addetmek ise başlı başına bir esarettir, hapsolmaktır. Görünene hapsolmak, görünmeyeni hiç merak etmemektir. İnsan sınırlarla ve kıstaslarla algılayabilen, çerçevelerle düşünebilen bir varlıktır. Çerçeveler ve sınırlar ortadan kalktığında insan kendini bir boşlukta bulur ve artık o boşluğun esiri olur. Biz çerçeveli olanı algılamaya, sınırlar üzerinden kıstas yapmaya programlanan varlıklarız. Sınırsız olan bir şey varsa o da yaratıcının kendisidir. Aslında insanın sınırlarını bilmesi özgürlüğünün başladığı noktadır. Hem bizlerin bu konular üzerinde bolca düşünmesi hem de sosyologlarımızın, psikologlarımızın medya aracılığı ile özgürlük, hürriyet ve esaret kavramlarını tartışmaya açması gerektiğini düşünüyorum. Biz ne görüyorsak, ne işitiyorsak, neye dokunuyorsak esasen ona dönüşüyoruz. Bu noktada göz yani görmek en önemli enstrümanımız. Yediklerimize dikkat ettiğimiz kadar seyrettiklerimize de dikkat etmeliyiz. Yapımcı, televizyoncu, yönetmen, senarist ve oyuncu gibi düşünürsek eğer mutfakta neyi ihmal ettiğimize dikkat etmemiz gerekiyor. Senaryolarda karakter ve olay örgüsü oluşturulurken ucuza ve kolaya kaçmamak gerekiyor. Akla, insan vicdanına, duyularına hakaret etmeden, hor davranmadan hem akla hem ruha hitap eden işlerin tasarlanması elzemdir.
Özlem Doğan / Gazeteci
Çevremizi dudakları, burunları, tepkileri birbirine benzeyen simalar sardı
İnsanların sosyal medyada gördükleri görünümlere özendiği, bu sebeple de tek tip bir güzellik algısının oluştuğu gözlemleniyor. Bu algı nasıl ve neden oluşuyor sizce?
90'lı yıllarda başlayan 90-60- 90 beden ölçüleri furyası mankenlere yönelik bir moda olsa da sosyal medyanın hayatımıza girmesiyle birlikte farklı bir yöne evrildi. Daha zayıf, daha çıplak ve daha bıçak altı estetik bir görünümle yetinmeyen yüzlere özel filtreli fotoğraf paylaşımları ile olmadığımız kalıplara bürünmeye başladık. Buna gençler de dâhil oldu, kadınlar da… Hatta metroseksüel tanımlamasıyla erkekler de… Paylaşılan içeriklerde kadın veya erkek ne kadar göz alıcıysa o kadar beğeni, sosyal medya deyimiyle; tık, izlenme ve reyting alıyor. Kapitalizmin ve beğenilme hırsının zirveye tırmandığı günümüzde çevremizi dudakları, burunları, kaşları, bakışları, tepkileri birbirine benzeyen simalar sardı. Bir zamanlar yalnızca magazin programlarında görmeye alıştığımız estetik masalarının müdavimi yüzler sosyal medyanın etkisiyle sıradanlaşırken, Instagram ve TikTok bataklığının ünlümsüleri de aynı furyanın kaosundan besleniyor. Estetik merkezleri ve psikiyatristlerin kapıları da aynı oranda aşındırılıyor. İnsanoğlu,
korkunç bir tüketimin; tükenişin yarattığı kestirilemez ruh yıkıcılığı içinde savrulup duruyor.
Sosyal medyada izlenme, beğeni almak, etkileşimi artırmak ve para kazanmak için başvurulan yollardan biri de kadın/erkek/çocuk fark etmeksizin bedeni sergilemek. Buna bedeni meta haline getirmek diyebilir miyiz?
Toplum normlarına uyan yemek, gezi, kitap, tarih veya bunun gibi herhangi bir paylaşım reyting alamazken halkın değerlerine küfreden, gayriahlaki veya LGBT'ye hizmet eden içeriklerin izlenme rekorları kırması, etik ilkeleri hiçe sayan içerik üreticilerini de bu tür videolara itiyor. Ne kadar çok izlenme, o kadar çok parayı da beraberinde getiriyor. Tabii bununla birlikte belirli odakların amaçlarına hizmet eden içerik üreticilerinin sayısı da yadsınamayacak kadar fazla. Canlı yayın açıp yatak odalarını ve bedenlerini teşhir ederek sıradanlaşan kadının yerini şimdi çocuklar ve gençler aldı. Örneğin, başlangıçta yayınladığı sıradan videolarla bin kişiye dahi ulaşamayan erkek kullanıcı, makyajı videolarıyla yüz binlerce kullanıcıya ulaşıyor. Üstelik gerek kıyafetlerinde gerekse bulundukları ortamda çocukların dikkatini çekecek renkler ve oyuncaklar kullanıyorlar. Yeterli takipçiye ulaştıktan
sonra da dejenerasyonun dozunu gittikçe artırıyorlar. Bu noktada piyasaya, para ve şöhretin yolunun "kendileri gibi olmaktan geçtiği" mesajını veren bu ünlümsüleri taklit eden yeni kurbanlar çıkıyor. Bu küresel travmaya bazı anneler de çocuklarını kurban ediyor. Bu kısırdöngü sadece bedeni metalaştırmakla kalmıyor, insanı insan yapan ne varsa içinden hoyratça çekip alıyor. Çıkış yolu ise yine insan eliyle olacak ama nasıl? Bekleyip görmek çözüm değil, ancak harekete geçerek durdurabiliriz.