DİJİTAL DÜNYADA ÇOCUKLUK VE EBEVEYNLİK
Dijitalleşmenin öneminin ve etkisinin giderek arttığı bu günlerde, gelen her yeni nesil, bu düzenin biraz daha içine doğuyor. Bundan 20 yıl önce sosyal medya bir yana, internet kullanımı bile oldukça sınırlıyken, o zamanın koşullarında aklımıza gelmeyen konular artık günümüzün en temel meseleleri haline gelebiliyor. Sosyal medya mecralarında çocukların görünürlüğü de tartışılan bu temel meselelerden biri. Bazen ebeveynlerin çocuklar adına hesapları kullandığını, bazen de çocukların bizzat hesaplarını yönettiklerini görüyoruz ve bu iki durum üzerinde düşünmekte fayda var.
Bu zamanın çocuklarını dijital dünyadan uzak tutmak pek mümkün değil. Çocuklar bu dünya aracılığıyla artık sadece oyun oynamıyor aynı zamanda bazı eğitimlerini buradan alıyor, ödevlerini burada yapıyorlar. Ama bu, içinde sınırsız bir şekilde var olmaları gerektiği anlamına da gelmiyor. Bazı çocuklar ilgi alanlarına dair içerikleri, kendi arzuları doğrultusunda, anne-babalarının denetimiyle sosyal medya aracılığıyla paylaşabiliyorlar. Çocuğun bir alana ilgi duyması, bunu tanımlaması, anlatması ve kendini ifade etmesi, gelişimi adına da sağlıklı olabilir fakat bir çerçevesinin olması şartıyla elbette.
Mesela bir çocuk legolarla oynamayı seviyor ve farklı tasarımlar oluşturmaktan keyif alıyor olabilir ya da bir çocuk yemek yapmaktan, yeni tarifler denemekten hoşlanıyor olabilir. Bu becerilerini paylaştıkları bir sosyal medya hesabı, denetimi ebeveynlerde olması şartı ile,işlevsel olabilir. Burada bile çocuğun neyi nasıl yaptığı, yaptıklarını ya da kendini nasıl ifade ettiği yine ebeveyn kontrolünde olmalı.
Çocukları popüler kültüre servis etmek
Sosyal medyada hızla artan "influencer kids", "fashion kids", "instamom" gibi hesapların açılması ve çocukların sosyal medyada nasıl var olması gerektiği, bu alanda yapılan tartışmaların bir diğer başlığı. Bu hesaplar her ne kadar "çocuk hesabı" olarak tanımlansa da çoğunlukla anne ya da baba gibi bir yetişkinin kontrolünde oluyor. Bir çocuğun, popüler hesapları takip edip bunlara uygun bir içerik hazırlayıp uygun bir teknikle video
çekip paylaşım yapması, gelişimsel düzeyi bağlamında pek gerçekçi değil. Bu nedenle bu tür hesaplarda yer alan çocuklar, yetişkin yönlendirmesi ve desteğiyle içerik oluşturuyorlar. Yani bu sefer arzu, çocuğa ait değil, anne- babaya ait oluyor.
Çocuğun "güzelliği, sevimliliği ya da dili" gibi henüz hala gelişim seyrinde olan yapısal parçaları, takipçilerin takdirine sunuluyor. Bazen de anne-baba bu hesapları "ne kadar iyi bir ebeveyn olduğunu" göstermeye çalıştığı bir alan olarak kullanıyor. Gelen olumlu geribildirimler üzerine paylaşımların sıklığı artıyor ve bu da beraberinde ticari bir kazanç sağlıyor. Böylece bu döngü, çocuğun büyüyüp bütün bu olanları sorgulamaya başladığı noktaya kadar devam ediyor.
Bu ortamlarda paylaşılan bir içeriğin kaybolmadığını, üzerinden uzun yıllar geçse bile bir şekilde tekrar erişilebilir olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla henüz kendi kararlarını alabilecek olgunlukta olmayan bir çocuğun içerik malzemesi haline getirilmesi, aynı çocuğun bir yetişkin olduğunda bu içerik üzerinden kendi haklarını arama ihtiyacını da beraberinde getirebilir.
Mesela ergenlik dönemindeki bir çocuk, erken yaşlarına ait fotoğrafları ya da videoları üzerinden zorbalığa uğrayabilir, sonrasında da ailesine haklı olarak "Neden yaptınız?" diye sorabilir. O dönemde çocuğun görüntüsü ya da konuşma şekli anne-babasına "sevimli" gelmiş olsa da çocuk biraz daha büyüdüğünde bu içeriklerin bu kadar kolay erişilebilir olmasından rahatsızlık duyabilir.
Bir ebeveynin öncelikli görevi, çocuklarını korumak ve kendi güçlerini elde edene kadar, onlara rehberlik etmektir. Sosyal medya ise çocukları en fazla korumamız gereken alanlardan biri. Bu nedenle çocukları, zamanın popüler kültürüne uygun bir forma çevirip sonra da talep edenlere servis etmenin, çocuk adına "avantajlı" bir tarafı olmaz.
Çocuğa çocukluğunu hatırlatacak olan, yetişkindir
Sosyal medyada çok takipçili bazı hesaplarda çocukların tıpkı bir yetişkin gibi giyindiğini ya da makyaj yaptığını görebiliyoruz. Bir çocuğun özdeşim kurduğu yetişkine özenmesi, onun gibi olmak istemesi ya da bazen onun gibi davranması doğal ama tamamen bir yetişkin gibi görünmesi, davranması doğal değil.
Mesela bir kız çocuğu annesi gibi görünmek isteyebilir; saçlarını onun gibi yapmak isteyebilir, onun gibi giyinmek, onun gibi makyaj yapmak ya da onun gibi örtünmek isteyebilir. Topuklu ayakkabılarla gezmek hatta gittiği düğünlerde gelinlik giymek isteyebilir. Bunlar belli bir oran dahilinde normal olarak kabul edilebilir. Fakat çok küçük yaşlarda teşhire varacak kadar çıplak ya da tesettürlü giyinmesi, çocuğun gelişimi adına sağlıklı değil.
Çocuk, çevresinde ya da maruz kaldığı ekranda yaşına uygun olmayan modeller görüyor olabilir; anne-babasıyla ebeveyn-çocuk ilişkisindeki sınırları ihlal edecek kadar yakın veya ruhsal anlamda ulaşamadığı bir mesafede ilişki kurmuş olabilir. Bütün bu durumlar çocuğun oluşturmaya çalıştığı cinsel rol kimliğini etkileyebilir. Fakat çocuğa "çocuk" olduğunu hatırlatacak olan kişi yetişkindir. Bu noktada çocuk sınırlandırılmalıdır çünkü çocuğun sağlıklı bir ruhsal yapılanmaya sahip olması için gerekli dinamiklerden biri "nesil farkını" tanımasıdır. Yani çocuk, "Ben çocuğum, annem babam yetişkin" diyebilmeli. Üçünün de yetişkin olduğu bir aile yapısında zarar gören en çok çocuk olur.
Anne-babanın yetişkin konumu, çocuğu rahatlatır. Aksi halde çocuk, ihtiyacı olmayan bir güce sahip olur ve bu da kaygı yaratır. Çocuk, küçük bir kadın olduğunda, bu talebi yüceltildiğinde ya da buna mecbur hissettirildiğinde, kendi konumunu kaybeder. Anne- babasının küçük kadını/adamı mı yoksa çocuğu mu; bu ikilem çocuğun ruhsal dünyasını da etkiler.
Anne-babalar çocuklarını kendi uzantıları, kendi vitrinleri gibi görmeye yatkın olurlar. Çocuğun nasıl göründüğü, ebeveynlerinin anne-babalık yetkinliğini de belirler sanki. "Ne kadar güzel giydirilmiş, ne kadar güzel beslenmiş, ne kadar güzel eğitilmiş…" şeklindeki bakış açısı çocuğu edilgen-pasif konumda tutar. Bu da çocuğun hem bireyleşmesini engeller hem de anne-babayı ebeveynlik rolüne hapseder. Çocuklarının nasıl göründüğü, anne-babanın nasıl göründüğünü belirlediğinde, her birinin ayrı bir kişi ve her birinin de kendine ait sınırları olduğu gerçeği göz ardı edilmiş olur.
Diğer taraftan çocuğu tamamen aktif konuma koymak da çocuk adına sağlıklı olmaz. "Bunları giymek istiyor, bunları yapmak istiyor, karşı gelemiyoruz" diyen ebeveynler de kendi konumlarını kaybetmiş olurlar. O zaman şu soruyu sorabiliriz; "Yetişkin kim?" Bir yetişkin istediği kıyafetle gezmekte özgür olabilir ama henüz 7-8 yaşlarındaki bir kız çocuğunun göbeğini açıkta bırakan bir bluz, çok kısa bir şort giymesi veya başını örterek gezmesi ruhsal gelişimi açısından sağlıklı değildir.
Ergenler ve dijital dünya
Ergenlik dönemiyle beraber çocuk, çevresinin bakışına ve onayına karşı daha hassas olur. Bu zamana kadar anne-babasının ne söylediği ne istediği önemliyken ergenlikle beraber artık arkadaş çevresinin sözleri, istekleri ön plana çıkar. Bu bağlamda sosyal medya da oldukça önemli bir mecra haline gelir. çünkü bu sayede kendine dair yapılan yorumlara çok daha hızlı bir şekilde erişebilir. Arkadaşlarının onu beğenmesi, takdir etmesi, ergen için çok önemli bir hal alır ve bu onay için bazen pek de uygun olmayan davranışlar sergileyebilir. Mesela can güvenliğini tehlikeye atacak bir eylemde bulunmak ya da yaşından çok daha büyük, şuh bir kadın gibi görünmek de bu çabaya dahil olabilir.
Bir ebeveyn olarak bununla baş edebilmek çok kolay olmaz çünkü ergenlik dönemiyle beraber çocuk, anne-babasıyla olan ilişkisine de mesafe koyar ve çatışma, ilişkinin neredeyse normali haline gelebilir. Aslında bir ergenin anne-babasına karşı çıkması, onlarla çatışması sağlıklı bir yapının göstergesidir. Fakat önemli olan bu çatışmaların şiddeti ve sıklığı... Sürekli çatışma halinde olmak, anne-baba-çocuk ilişkisinde de bir şeylerin ters gittiğini ifade ediyor olabilir. Anne-babası tarafından sevildiğini, saygı gördüğünü, takdir edildiğini hissetmeyen her çocuk ve ergen, dış dünyanın ilgisi ve sevgisine koşar. Evde göremediği yakınlığı, sosyal medya üzerinden elde etmeye çalışır ki bu da beraberinde pek çok tehlikeyi beraberinde getirir.
Her ebeveynin, çocuklarının içinde bulunduğu zaman dilimine uyum sağlaması gerekiyor. 16 yaşına gelmiş bir ergenin elbette telefonu ve sosyal medya hesabı olur. Bu yaş dilimi için akranlar çok önemli bir yere sahiptir ve ergen, arkadaşlarıyla kurduğu ilişkinin bir kısmını da sosyal medya hesapları üzerinden yürütebilir. Aileleri buna izin vermediğinde, gizli saklı yollar üzerinden elde etmeye çalışırlar ki bu da bütün ilişkinin temelinde ihtiyaç duyulan güven ilişkisini zedeler. Bu noktada bu zamana kadar kurulmuş olan güvenli ilişkinin temellerine güvenmek, kurulamamışsa da bunu oluşturmak için çaba göstermek gerekir.