AYAKLARIMIZLA DEĞİL, BEYİNLERİMİZLE GİTTİĞİMİZ DİJİTAL BİR DÜNYA DÜŞÜNÜN
Said Ercan: "Metaverse, dışarıdan baktığımız internetin içine girmemize olanak sağlıyor."
Metaverse teknolojisini nasıl yorumluyorsunuz?
Metaverse, yaşadığımız zamanı tamamıyla değiştiren, belki de gerçek hayattaki faaliyetlerimizi uzun vadede sonlandıracak bir sanal yaşam vaat ediyor. Metaverse, özellikle Z nesli dediğimiz ve arkasından gelen Alfa nesli için hedeflenen, 2030'larda zirveye oturması, 2045'lerde de tamamlanması planlanan bir proje. Sanal avatarlarla var olduğumuz, hatta bu röportajı avatar ortamında bir araya gelip yaptığımız bir dünya kurgulanıyor ve gün geçtikçe şu an yaşadığımız dünyaya dair bildiğimiz her şeyi unuttuğumuz çok daha farklı, düzgün ve sistemli bir sanal dünya sunuyor. Metaverse evrenini devam eden bir futbol maçına benzetebiliriz çünkü Metaverse'ün temel özelliği durağan değil, sürekli devam ediyor olması. Metaverse dünyasında yaşananlar gerçek hayata tam anlamıyla alternatif bir dünya. Tabii ki hayatımıza getireceği en önemli olumsuzlukların başında bedeni unutup sadece beyninle yönetebildiğin bir dünya olması sebebiyle bağımlılık, gerçek hayatı ıskalamak gibi birtakım sorunlar bizi bekliyor. Ayaklarımızla değil artık beyinlerimizle gittiğimiz bir dünya düşünün.
Yaşadığımız bu dijital dönüşüm gündelik yaşamlarımızı nasıl etkileyebilir?
Dijitalizm bugünümüzü düzenliyor, gelecekle ilgili bize bir şeyler söylüyor. Metaverse ve Web 3.0, transhümanizm tabanlı insanın teknolojiyle farklı bir şeye dönüştüğü insan ötesi dediğimiz posthuman devrimine doğru sürükleyen bir süreç. Bildiğimiz anlamdaki etten kemikten ruhu olan ve kusurlu olarak gözüken modern insan, beyinlerinin bilgisayara aktarıldığı, bir çip marifetiyle yaşayan birine dönüşecek. "Dünya nereye gidiyor?" dediğimizde dünyadaki bu değişikliklerle birlikte insanın dönüşümüne "CRISPR" (gen düzenleme) teknolojisi diyebiliriz. Robotun insandan değerli olduğu ve insanın devamlı bir şeye dönüştüğü "Internet of things" (Nesnelerin interneti) denilen bir zamanda yaşamaya başlayacağımız düşünülürse insanın evrende belki akıllı kapı kadar değeri olmayacak. Yapay aklın öne çıkıp insanın gerçek aklının öneminin kalmadığı, makinelerle her şeyin halledildiği çok fantastik ve garip bir dünya bizi bekliyor.
Aslında mahremiyet, etik değerler, kişisel verilerin korunması ve insanların kişisel gizlilikleri gibi birçok şeyin rafa kalktığı bir döneme giriyoruz. Şeffaflık adı altında gizlediğiniz her şeyin bilinmesi ve linçlerle özel hayatın gizliliğinin ortadan kalkmasıyla beraber yine 2030'lara doğru şeffaf bir yaşam adı altında mahremiyetin ve diğer etik değerlerin ayaklar altına alındığı bir dönem bizi bekliyor. İnsanların dataları, büyük verileri şu an sadece reklam amaçlı satılırken ileride sosyolojik ve psikolojik amaçlar için de satılmaya başlayacak. İnsanları manipüle etmek çok daha kolay olacak. Şeffaf olan insan belki de bir süre sonra yapay dünyanın parçası haline gelecek. Artık siber güvenlik ve büyük veri geleceğin en önemli konuları arasında yer alıyor.
Bugün bile sosyal medya gizliliği tartışılırken Metaverse evreninde siber güvenlik açısından bu bir tehlikeye dönüşebilir mi?
Web 1.0 e-ticaretin doğduğu, gazetelerin internete aktarıldığı ama yorum yazılamadığı bir düzlemdi. Web 2.0 ise sosyal medyayı temsil ediyordu fakat o dönem de bitti ve artık Web 3.0'ı konuşuyoruz. Bu teknolojinin görünür tarafında olan Metaverse için artık dijital asistanımız, insanın dijitalde kendini özelleştirebildiği, kişiselleşmenin daha kolay olduğu, sanal asistanların daha çok iş yaptığı, yapay zekâ robotlarının hayatımıza girdiği bir dönem. Metaverse, dışardan baktığımız internetin içine girmemize ve oradan hareket etmemize olanak sağlıyor. Burada aslında apayrı bir dünya kuruluyor; Mars'ta hayat kurup orada yaşamak gibi düşünebilirsiniz. Öte yandan Metaverse evreninde rahatça suç da günah da işleyebilirsin. Metaverse'de daha yolun çok başındayız. İnsanların bir avatara dönüştüğü düzlemde ölen insanların avatarlarının para karşılığı bir şekilde hayatlarının devam ettirileceği ya da insanların farklı ulusal kimliklerle yaşadığı hayat ve geleneksel kodlarını kaybedecekleri ve tek tip insan tipine yani küresel kapitalist karakterlere dönüşeceğini düşünüyorum.
Metaverse, sosyal medyanın bir üst sürümüdür diyebilir miyiz?
Bu evrende insanlar bir dükkân açmak, şirket sahibi olmak, istediği ülkeye seyahat edebilmek, gezegenler arası gezebilmek, yankı odası teorisi sayesinde aynı düşünceye sahip insanlarla vakit geçirmek istiyorlar. Sosyal medya mecralarında grupların kurulduğu gibi orada da gruplar kurulacak. Faşist bir insan faşist evrende olacak ve bunun sonuçları gerçek hayatta kötü olacak. Kimliklerin bu evrende çok farklı olacağını daha şimdiden bazı erkek çocukları oyunlarda kız karakterleri almalarından görebiliriz. Bu evrende insanlar cinsiyetlerini daha kolay değiştirebilecekler. Anne babalarını, ülkelerini dahi değiştirebilecekler. İşte burada küresel vatandaşlık kavramı doğacak ve bunlar ulus, devlet ve geleneksel kodlarımıza aykırı olacak ve ileride daha çok konuşacağız bu konuları.
Sertaç Yerlikaya: "Yeni teknoloji bugün artık belli ülke ve teknoloji tekellerinin değil, tüm insanlığın hizmetinde."
Türkiye Açık Kaynak Platformu nedir?
Bu platformu kamu ve özel sektör şirketleri, STK'lar, üniversiteler, eğitim kurumları ve topluluklardan oluşan paydaşları ile ülkemizde açık kaynak ekosistemini geliştirmek hedefiyle Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı himayelerinde, özel sektör ve kamu ortaklığında kuruldu. Yazılım ve teknoloji ihraç eden bir Türkiye hedefiyle yola çıkan Türkiye Açık Kaynak Platformu, faaliyetlerine 2020 yılında Bilişim Vadisi ve TÜBİTAK TÜSSİDE yürütücülüğünde başladı. Dijital dönüşüm ve yapay zekâ temelli teknolojilerin tabanında yazılım, yazılımın omurgasında ise insan kaynağı olmasından hareketle, yazılım ekosistemimizi daha da ileri taşımak, yazılımcı yetiştirmek üzere faaliyetlerini sürdüren Türkiye Açık Kaynak Platformu'nda özel sektör, kamu, sivil toplum kuruluşları ve üniversitelerden yüzün üzerinde paydaş yer alıyor.
Bu oluşum neyi hedefliyor? Projeye neden ihtiyaç duydunuz?
4. Sanayi Devrimi'nin getirdiği hızlı teknolojik dönüşümle birlikte yazılım alanı hem güncel hayatlarımızın hem de iş dünyasının merkezine konumlandı. Veri ve yazılım bugün hayatın her alanında karşımıza çıkıyor. Sadece büyük veri ile çalışan sektörler değil; oyun geliştiriciler, web tasarımcıları, sistem analistleri gibi veri ile çalışan çok sayıda meslek alanı oluşmuş durumda. Kuantum Hesaplama, 5G, Nesnelerin interneti gibi teknolojiler artık hayatımızın içinde yer alıyor. Bütün bu teknolojilerin kaynağında ise yazılım yer alıyor. Bu da tüm dünyada yazılımcılara olan talebi artırıyor. Bugün, dünya genelinde firmaların yüzde 76'sı acil pozisyonları dolduracak yetenek bulamıyor. Otomasyon süreçleri hızla ilerlerken, iş gücü piyasasında robotların daha fazla yer alacağını görüyoruz. AB genelinde yazılım yeteneklerine sahip olan işgücü bugün 8 milyon, hedeflenen rakam ise 20 milyon civarında. Ülkemizde ise yazılımcı sayımız yaklaşık 200 bin. Bu da yazılım öğrenmeyi ve bu açığı kapatmayı zorunlu kılıyor.
Ne gibi çalışmalar yürütüyorsunuz?
Bu bağlamda, Türkiye Açık Kaynak Platformu bünyesinde yürütülen Türkçe Doğal Dil İşleme, Pardus Yaygınlaştırma, Dijital Sanat, Mobilite Yazılım ve Dijital Rozet gibi öncü projeler, yazılımcı sayısı ve niteliğinin artırılması ve açık kaynak kodla geliştirilecek kritik yazılımların yurt içinde üretilmesi adına kritik öncü adımları oluşturuyor. Platform olarak önceliğimiz ise, yazılımcı sayımızın ve niteliğinin artırılması. Bu hedef doğrultusunda Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımız himayelerinde dünyanın en iyi yazılım okullarından Ecole 42 ile iş birliğine gidildi. 2023 Milli Teknoloji Hamlesi hedefleri doğrultusunda, ''Yazılım alanında nitelikli insan kaynağını oluşturmak ve geliştirmek, yazılımcı havuzunu 500 bine çıkararak ekosistemi büyütmek'' hedefine katkı sunması amacıyla ülkemizdeki ilk yeni nesil yazılımcı okulları İstanbul ve Kocaeli'nde 2021'de faaliyete geçti. 42 İstanbul ve 42 Kocaeli Yazılımcı Okulları'nda eğitimler ücretsiz ve eğitmensiz olarak veriliyor. Öğrenciler birbirinden öğrenme, oyunlaştırma temelli öğrenme gibi yenilikçi yöntemlerle kodlama öğreniyor. 42 Yazılımcı Okulları, ülkemiz için kritik öncelikte olan yapay zekâ teknolojileri ile mobilite, sanayi, finans, 5G ve iletişim sektörlerinin ihtiyaçları başta olmak üzere dijital dönüşümü sağlayacak tüm alanlarda yazılımcı gereksinimlerini karşılamak üzere tasarlandı.
Bilişim Vadisi ve Vadistanbul'da yer alan toplam 750 oturum kapasiteli okullar, İstanbul Kalkınma Ajansı (İSTKA) ve Doğu Marmara Kalkınma Ajansı (MARKA) ortaklığında güdümlü proje desteği fonla kuruldu. 7 gün 24 saat eğitim veren okullarda, öğrenciler, Platform üyelerinin desteğiyle eğitimlerini ücretsiz olarak tamamlıyor. Ayrıca Türkiye Açık Kaynak Platformu bünyesinde kurulan ve aralarında Getir, Trendyol gibi Turcorn'lardan Arçelik gibi dünya devlerine, Microsoft, Google, SAP, AWS gibi küresel şirketlerden Aselsan, Havelsan, Baykar gibi savunma sanayide öne çıkan güçlü kamu ve
özel sektör kurumlarına, fintech, telekom sektörlerinin pek çok önde gelen kurum ve şirketin yer aldığı Platform Yetenek Komitesi ile yazılımcı profilleri oluşturmak ve kamu ve özel sektördeki yazılımcı ihtiyacını karşılamak üzere çalışmalar yürütüyoruz.
Türkiye değişen dünya karşısında yeni teknolojiyi yakından takip ediyor ve yerli bir yol mu tercih ediyor?
Kritik ürün ve teknolojilerin sadece pazarı olmakla yetinmeyip, bu ürün ve teknolojilerin üreticisi olmak yolunda Cumhurbaşkanlığımız ve T.C. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımız himayelerinde ortaya konulan ''Milli Teknoloji Hamlesi'' vizyonu sayesinde, TOGG başta olmak üzere önemli yatırımlara imza atıldığını görüyoruz. Ticaret Bakanlığı ve TÜİK'in güncel verilerine göre ''Milli Teknoloji, Güçlü Sanayi'' vizyonuyla yürütülen çalışmalarla ülkemizin teknoloji yoğunluğuna göre imalat sanayi ürünlerinde ihracatın 2022'nin ilk 3 ayında yüzde 20'lerin üstüne çıkmış durumda. Savunma sanayi başta olmak üzere kendi kritik teknolojilerini üretebilen, dünyaya ihraç edebilen bir ülke konumuna ulaşmak üzere ciddi çalışmalar ve yatırımlar söz konusu. Burada kritik nokta teknoloji geliştiren bir ülke olmak. Bunun için de en önemli unsur nitelikli insan kaynağına sahip olmak. Yeni teknoloji bugün artık belli ülke ve teknoloji tekellerinin değil, açık kaynak kodlu yazılımlar sayesinde tüm insanlığın hizmetinde. Biz de platform olarak faaliyetlerimizle, projelerimizle bu alana Türkiye markası adına katkı sunmayı hedefliyoruz.
Adem Metan: "Manipülasyon dijital medyayla birlikte artmaya başladı."
2020 yılı itibarıyla radyo yayıncılığını bırakıp Youtube kanalı kuruyor ve sosyal medyada içerikler üretmeye başlıyorsunuz. Neden böyle bir
hamle yaptınız?
İletişim, hayatımızın vazgeçilmez merkezi haline geldi. Bugün dijital medya insanların vakit geçirdiği alan itibarıyla çok daha fazla yoğunluğu kapsıyor. Bugün her televizyon kanalının, her radyo istasyonunun, her dergi, gazetenin mutlaka bir kitlesi var. Önemli olan burada ürettiğiniz nitelikli içerikler. Gelişen teknolojiyle birlikte tüm dünyada iletişim noktasında bir alan oluştu. Rasyonel bakarsak bugün kaç kişi günde kaç kez televizyon kumandasını alıp kanal değiştiriyor? Fakat siz bile günde en az yirmi-yirmi beş kere Instagram'a, Twitter'a giriyorsunuz. Dolayısıyla bu akışın içerisinde yer almak
daha kıymetli ve önemli.
Yaptığınız iş kısa günde popülerlik sağlayan bir iş değil mi?
Radyo, 90'lı yılların başında hayatımıza girerek birçok karakter üretti. Radyoya emek vermiş onlarca insan bugün ana karakter olarak TV ve radyolardalar. Fakat her şeyin bir miadı popülerlik süresi olduğu da aşikâr. 2010 yılına kadar Türkiye'de her insanın hayatına giren radyo bugün yerini podcast, Spotify, YouTube gibi başka mecralara bırakmış durumda. En çok şaşırdığım şeylerden biri; 13 yıldır radyoculuk yaptım, kaliteli içerik ürettim, radyoda Türkiye'de ilk Fatih Terim'i ben konuk aldım. Yılmaz Erdoğan, Burcu Esmersoy benim konuklarım oldu. Ancak iki yılda daha çok dikkat çekmeyi başardım. O dönem bu insanların hayatlarını radyo dinleyicisiyle buluşturmak kıymetli bir şeydi bizim için. Ama ben o içerikleri Youtube'da üretsem daha farklı yerde olurdum. Benzer içerikleri şu an arşiv oluşturacak şekilde yapmaya devam ediyorum.
Gazeteciliğin dönüşümü, profesyonelleşmesi ya da gazetecilik pratiklerine dönük değişenler olarak literatüre giren yeni medya süreci gelecekte hız kesmeden devam edecek mi?
Kesinlikle devam edecek çünkü Türkiye'nin en büyük medya kurumları, ki Turkuvaz Medya da bunlardan biri, dijitale büyük yatırımlar yapıyorlar. Bu da ilerleyen yıllarda bu alanda yeni içerik ve yeni isimlerin görüneceğinin bir göstergesi. Artık reklam verenler dahi sayısal oranda dijital alana kaymış durumda. Tartışılması gereken, daha kaliteli daha nitelikli içerikleri nasıl üretebiliriz? Burada var olan sirkülasyon üzerinde biz insanların satın alacağı içerikleri nasıl belirleriz? Önceden insanlar içeriğe gidiyorlardı bu çok önemli bir şey. Mesela TV'de bir program var, insanlar evde toplanıp TV
başında onu izliyorlardı. Milli maç bir köyü bağlıyordu. Ama bugün durum değişti artık içeriği kullanıcıya ulaştırmanız lazım. Bugün içerik kullanıcıya giderse ancak kullanıcı bunu takip ediyor. Burada da bir sürü alt kırılmalar var.
Türkiye'de Youtube üzerinden yayın yapan ve bağımsız yayıncılık iddiasında olan programların formatları, katılımcı profilleri, konular, katılımcıların uzmanlıkları üzerinden incelendiğinde nasıl bir resim görüyorsunuz?
Birçok televizyoncu, gazeteci dijital alanda kendi kanallarını kurdular ve kendi medya patronları oldular. Burada herkesin bir görüşü var ve bu doğrultuda görüş üretiliyor. Benim bire bir cevap vereceğim soru değil ama şunu biliyorum: İlerleyen yıllarda televizyonların, gazetelerin ana karakterleri dijitalde içerik üretecekler. Bu alanı görmezden gelemeyecekler. Dijital medyası çok güçlü olmayan gazeteler ilerde güçlük çekecek bence. Çünkü ortaya koyduğu önemli fikir ve argümanı insanlara ulaştırmakta sıkışma yaşayacaklar.
Küresel sermaye neredeyse geleneksel medyadan vazgeçiyor diyebilir miyiz?
Bütün dünyada ve Türkiye'de tüm medya kuruluşlarının dijitale çok fazla yatırım yapıp yeni alanlar açacağını düşünüyorum. Pandemi süreci dijitale girişimizi en az 10 yıl hızlandırdı. Cumhurbaşkanlığı dahi artık Youtube'dan canlı yayın veriyor. Bugün Vav TV içerik üretiyor, canlı yayın yapıyor fakat yetinmeyerek yayın akışını Youtube'dan da veriyor. Bu paylaşım alanlarının kıvraklığı ilerde şirket politikası haline gelecek. Şirketlerin bütçelerini ayırma noktasında dijital kaçınılmaz olarak merkezi eline alacak.
Geleneksel medya üzerinde darbeleri belirleyen, akışı kendine göre dönüştüren bir algı yönetimi vardı. Bu platformlarda yeni nesil algı yönetiminden bahsedebilir miyiz?
Manipülasyon dijital medyayla birlikte çok fazla artmaya başladı. Artık eline telefon alan herkes içerik üretiyor ve gazeteci modunda dolaşıyor. Buradaki en büyük silah şu; verdiğin bilginin doğru olması. Fakat insanlar ellerindeki bilginin yanlışlığını önemsemiyorlar. Aldıkları like, izlenme oranlarına daha çok önem verme durumuyla karşı karşıyayız. Bir yalanı, asılsız haberi yaymak, bir kişiyi itibarsızlaştırmak, birine itibar suikastı yapmak çok çok kolay artık. Çünkü marka yönetimi yok, denetim yok.