Yeni dünyanın “yükseltilmiş” hayatları
Nobel ödüllü Kazuo Ishiguro'nun son romanı Klara ile Güneş android Klara'nın güneşin ışıklarına uzandığı bir sahneyle başlar. Dükkândaki diğer androidler Klara'yı tüm güneş ışığını kendisine saklamakla, aç gözlülükle suçlar. Fakat bu "suçlama" uzun sürmez çünkü androidlerin hisleri hiçbir konuda çok kuvvetli değildir. Görünen o ki Ishiguro'nun kurguladığı bu dünyada androidler güneş ışığıyla çalışmakta ve belki de bu yüzden küresel ısınmaya katkıda bulunmamaktadır.
İnsan görünümlü varlıkların güneş için birbirleriyle münakaşa etme sahnelerini sıcak bir yerde okunduğunuzda yazar bizimle dalga mı geçiyor diye düşünebilir ya da yeni dünyanın artık insanlardansa androidlere daha uygun bir yurt olduğuna kanaat getirebilirsiniz.
Bilimkurgu hikâyelerinde genellikle androidler ve çevre felaketleri temaları bir arada bulunur fakat Klara ile Güneş'te Ishiguro bu yolu seçmez ve androidlerin insan hayatını nasıl gözlemledikleri üzerine yoğunlaşır. Daha doğrusu "Dükkan Görevlisi"nin dediği gibi diğer androidlerden çok farklı olan Klara'nın farkı insan hayatını nasıl gözlemlediği üzerinedir.
Okur, Klara'nın gözünden anlatılan hikâyeyi onun zihin dünyası çerçevesinde deşifre etmek durumundadır. Kısa süre içinde Klara ve dükkândaki "arkadaşları"nın, Klara'nın ifadesiyle "S.A."ların, birer Suni Arkadaş olduklarını ve sadece çocuklara yönelik üretildiklerini öğreniriz. Başka işler için üretilen androidler var mıdır? Ishiguro buna kesin bir cevap vermez ama roman boyunca Suni Arkadaşlar dışında başka androidlerle karşılaşmayız.
Çocuklara "Suni Arkadaş"
Yazar Suni Arkadaş kavramının başlı başına oldukça büyük temalar içerdiğini düşünmüş gibidir. Covid-19 döneminde yazılan bu romanda Suni Arkadaş kavramı elbette günümüze dair bir şeyler söyler. Covid-19'dan önce bile çocuklarımızı emanet ettiğimiz o kadar çok "suni arkadaş" vardır ki. Özellikle büyük şehirlerde çocukların sosyalleşmesinin önündeki engellere Covid-19 da eklenince, Ishiguro'nun aklına bu Suni Arkadaş çözümü gelmiş gibidir.
S.A.'lar sırayla birer hafta vitrine konulurlar ve sahiplenmeyi bekleyen evcil hayvanlar gibi o haftayı heyecanla geçirirler. Fakat bu heyecanı asla muhtemel müşterilere göstermezler. S.A.'lar çocukların hayatlarındaki dengeleyici unsurlar olarak planlanmışlardır.
Klara dükkândaki esareti boyunca vitrinden dünyayı, en çok da güneşin hareketlerini, nereden doğup nereden battığını gözlemler. Klara'nın güneşle bağı o kadar organiktir ki dükkânın önüne konulan ve yoğun duman çıkaran bir makineye diş biler. Onun gözünden baktığımızda duman tüm caddeyi ve gökyüzünü kaplamaktadır. Bu durum "Cootings" diye bahsettiği makinenin oldukça büyük, gelecekte icat edilmiş bir makine olduğunu düşündürür. Fakat okudukça Klara'nın "görüş"ünde birtakım farklılıklar ya da bozukluklar olduğunu fark ederiz. Bazen bir göz tüm bakış alanını kaplar, insanların bedenleri kutucuklara bölünür.
Bunlar Klara'nın istemli odaklanmaları mı yoksa sistem bozukluğu mudur? Kahramanımız bunun hakkında bir şey söylemez. Burada Ishiguro'nun vermek istediği mesaj daha çok androidlerin de belli bir ömrü olduğu, bu "hata"ların ileride artacağı ve sonunda Klara'nın "emekli"ye ayrılacağıdır.
İnsanı gözlemleyen android
Ishiguro, yarattığı dünyanın nasıl işlediğine dair pek çok detayı okurun kendisinin tamamlamasını ister gibidir. Roman ilerledikçe okur bazı yerlerde yanıldığını, bazı yerlerde haklı çıktığını görür. Klara sonunda Josie adlı bir kız tarafından "sahiplenilir" ve onun evine gittiğinde uzun süre evden çıkmaz. Evde, Ishiguro'nun anlattığı teknolojiye ulaşıldığında başka bir androidin yapmasını beklediğiniz işleri yapan Malania adlı bir hizmetçi vardır. Bu evde bu iş için bir insanın tercih edilmesini Josie'nin ne olduğunu tam anlayamadığımız bir hastalığının olması ve annesinin de çok yoğun bir şekilde çalışıyor olmasına yorabiliriz.
Klara sonunda dışarı çıktığında evi dışarıdan ilk defa gördüğünden bahseder. Demek ki eve ilk gelişinde "şuursuz" ya da "cansız"dır. Nitekim S.A.'lardan hoşlanmayan Malania arada bir Klara'yı parçalarına ayırmakla tehdit eder. Klara bize bu tehditleri çok soğukkanlı bir şekilde anlatır. Hayatına kastetmeye hazır bir insanla bu kadar sakin yaşaması elbette okurda bir şüphe uyandırır. Sonuçta 21. yüzyıl okurları olarak intikam alan, insanlığın sonunu getirmeye çalışan androidlere yabancı değiliz!
Klara Josie'nin annesiyle ve çevresiyle olan ilişkisini de çok yakından gözlemler. Josie derslerini bilgisayar bağlantısıyla yapmaktadır. Roman bunun Ishiguro'nun betimlediği dünyada bütün çocuklar için böyle mi olduğunu yoksa Josie'nin hastalığından dolayı mı bu yola başvurduklarını açıklamaz.
Afrikalı kölelere bir gönderme
Derslerinin yanında bir de annesinin telaşla hazırlandığı bir ev partisi vardır. Annesi bu partinin Josie için çok önemli olduğunun sürekli altını çizer, yoksa akranlarıyla nasıl sosyalleşecektir? Halbuki Josie'nin çok yakın bir arkadaşı, daha doğrusu erkek arkadaşı zaten vardır. Klara, Rick hakkındaki gözlemlerini de bizimle uzun uzadıya paylaşır. Fakat okurlar olarak Klara'yla tam olarak aynı dili konuşmadığımız için Rick'in sosyal statüsü hakkındaki imalarını anlayamayız.
Josie'nin partiye gelecek tüm arkadaşları "yükseltilmiş"tir. Bunun ne manaya geldiğini romanın sonlarına doğru öğreniriz. Josie ile Rick'in konuşmalarından anladığımız Rick'in "yükseltilmiş" olmadığıdır. Josie kendi hakkında böyle bir bilgi vermez. Diğer "yükseltilmiş" çocuklar Josie'nin partisine geldiğine göre onun da öyle olduğunu varsayarız.
Bu parti romandaki pek çok esaret ve sınıf metaforunu iyice ön plana çıkarır. Josie'nin annesinin davet ettiği çocuklar "yükseltilmemiş" Rick'i ve Suni Arkadaş Klara'yı farklı şekillerde aşağılarlar. Josie "yükseltilmiş"lerin arasına karışmak ve Rick ve Klara'yı savunmak arasında gidip gelir. Özellikle bir çocuk "Bakalım Klara'yı şöyle bir fırlatınca ne oluyor?" dediğinde Amerika'da geçen bu romanda Suni Arkadaşların olduğunu düşünmemek elde değildir. Klara Josie'lerin evinde de güneşin nerden battığını çok iyi belirlemiştir ve onu besleyen güç olarak benimsediği güneşle Josie'nin iyileşmesi için tek taraflı bir pazarlığa girer. Bu noktada okuyucunun Klara'nın tüm ezilmiş Suni Arkadaşlar için intikam alma planları yaptığına dair kafamızın bir yerinde filizlenmiş olan alt-hikâye kuruyuverir.
KAZUO ISHIGURO HİKÂYEYİ DALLANDIRMADAN "YÜKSELTİLMİŞLİK" VE "ANDROİDLİK" ÜZERİNE YOĞUNLAŞIP, GELECEKTEN DEM VURARAK GÜNÜMÜZÜ SORGULUYOR.
"Yükseltilmiş" hayatlar
Klara gerçekten arkadaşının iyileşmesi için her şeyi yapmaya hazırdır. Josie'nin durumu kötüleşir ve Klara onun iyileşmesi için kendi pazarlıklarını yaparken Josie'nin annesi ona anlamlandıramadığı sorular sorar. Yeterince bilimkurgu hikâyesine maruz kalan bizler, annenin ne demeye çalıştığını Klara'dan daha iyi anlarız. Anne Klara'dan Josie'nin taklidini yapmasını ister. Bunun yanında bir de şehirde bir yerlerde bir ressam Josie'nin resmini yapmaktadır. Nitekim Klara'nın Suni Arkadaş görevinin nerelere varacağı hep beraber bu ressamın stüdyosuna gittiklerinde iyice ortaya çıkar.
Klara ile Güneş dünyasını imalarla, ancak bir androidin algılayabildiği derinlikte kuran bir roman. "Yükseltilmemiş" insanların barınamayacağı bu dünyadaki diğer kültürel ve siyasi gerilimler Josie'nin artık onlarla yaşamayan babası üzerinden detaylar verilerek anlatılır. Damızlık Kızın Öyküsü'nde olduğu gibi romanın dünyasındaki bu boşluklar rahat rahat birkaç sezonluk diziyle doldurulabilir.
Ishiguro hikâyeyi dallandırmadan "yükseltilmişlik" ve "androidlik" üzerine yoğunlaşıp, gelecekten dem vurarak günümüzü sorgular. Hangilerimiz hâlihazırda "yükseltilmiş" hayatlar yaşıyoruz? Hangilerimiz için internet kolay ve ucuz şekilde erişebildiğimiz bir konfor? Hangilerimizin tatil yapmak için zaman ve paraya sahip? Hangilerimiz sağlık sorunlarımızı sıra beklemeden çözebiliyoruz? Romanda Klara istediğini elde etmek için güneşle pazarlık yapıyor.
Peki, bizler, yükseltilmiş hayat tarzımızı devam ettirmek için kimle hangi pazarlığa giriyoruz? Diğer romanlarında olduğu gibi Ishiguro bu romanında da bizden çok temel bazı soruları kendimize tekrar sormamızı istiyor.