Dünyadan portreler/haberler
ROMEO
ODASINDA 3D YAZICIYLA SİPERLİK VE MASKE ÜRETEN 14'LÜK DELİKANLI
Paris'te yaşayan 14 yaşındaki ortaokul öğrencisi Romeo yaşıtları gibi odasına kapanmış ancak bilgisayar oyunu ve filmlerle vakit geçirmek yerine kendisine çok daha yapıcı ve gerekli bir meşgale bulmuş. Sıhhi maske yokluğunda evlerinin yanındaki hastanenin acil olarak koruyucu maske talep ettiğini öğrenen genç bu malzemelerin kolay bulunamadığını görünce katkıda bulunmaya karar vermiş ve odasında siperlik ve maske yapmaya başlamış. Küçük yaşlardan beri 3 boyutlu yazıcılara çok meraklı olan Romeo, ailesi vasıtasıyla okulundan 3 boyutlu bir yazıcı ödünç almış ve odasında sağlık görevlileri için siperlik ve maske üretmeye başlamış. Düşünceli ve sorumluluk sahibi Romeo bu yolla her gün 60 maske üretiyor ve bunları evlerinin yakınındaki hastane çalışanlarına gönderiyor. İşe yaradığını görünce arkadaşlarından ödünç aldıklarıyla yazıcıların sayısını üçe çıkaran Romeo üretimini artırmak için de gayret sarf ediyor.
Stefan Lanka
TEHLİKELİ VİRÜSLERİN ASLINDA HİÇ MEVCUT OLMADIĞINI İLERİ SÜREN VİRÜS-BİLİMCİ
Doktor Stefan Lanka moleküler biyolog ve virolog yani virüs-bilimci. Ama bu virüs uzmanının herkesin virüs uzmanı kesildiği şu günlerde çok şaşırtıcı iddiaları var. Lanka tıp dünyasında hemen herkesin kesin kabul ettiği görüşlerin "uydurma" ya da "ispatsız" olduğu kanaatinde. Lanka'nın en sıra dışı iddiası şu: "Tıbbi olarak hastalığa yol açtığı söylenen virüslerden biri bile bugüne dek izole edilmedi. Yani onların varlığına dair kesin bir kanıt yok." Tüm tıp dünyasının kabul ettiği bazı virüslerin hastalıklara neden olduğu görüşünü reddeden Lanka'ya göre virüsler zararlı olan şeyler değil aksine hücrelerin hayatiyeti açısından çok gerekli parçalar. "Uzun yıllar başından sonuna dek virüs-bilim okudum ve HIV diye bir şey olmadığına eminim. Bunu söylemek çok kolay oldu çünkü HIV'nin ait olduğu virüs grubunun, retrovirüslerin ve tehlikeli olduğu ileri sürülen diğer virüslerin -bırakın tehlikeli olmayı- aslında hiç mevcut olmadıklarına ikna oldum."
Danielle Baskin-Max Hawkins
MOBİL KARANTİNA UYGULAMASI DA GELİŞTİRDİLER
Amerikalı iki programcı Danielle Baskin ve Max Hawkins geçen yıl Dialup adlı uygulamayı beraber piyasaya sürmüşlerdi. Bu bir sosyal meya uygulamasıydı ve amacı yalnız yaşayanları tanımadıkları insanlarla sohbet ettirip kapandıkları kabuktan çıkarmaktı. Bu ikili Covid-19 salgınından dolayı uygulanan sosyal tecrit ve karantina dolayısıyla benzer bir uygulama daha hazırladılar: QuarantineChat. Bu uygulama WhatsApp'a benziyor ancak asıl hedefi karantina nedeniyle izole olmuş insanları birbirleriyle konuşturmayı hedefliyor. Üstelik dünyanın dört bir yanından sürpriz aramalarla. Herkes indirdiği uygulamaya profilini yüklüyor ve telefon numarasını kaydediyor. Sonrasında uygulamanın kullanıldığı 87 ülkeden karantina nedeniyle kapalı kalan birileri tarafından beklenmedik şekilde aranıyor ve isterse sohbet edebiliyor. Böylelikle herkes telefon parası ödemeden, tanımadığı birine içini döküp, karşılığında başka birinin derdini dinliyor.
KÜRESEL
BİR DE EVSİZ-BARKSIZLAR VAR ŞU DÜNYADA
Evli evine, köylü köyüne… Peki, evi olmayan nereye? Tabii ki sokaklara... Şu dünyada bir de başını sokacak evi barkı olmayanlar var. Üstelik sayıları öyle az buz da değil. Evi barkı olmadığı için sokaklarda, kıyıda köşede, köprü altında yaşamak zorunda kalan ve çoğu da işsiz milyonlarca insan bulunuyor. Çeşitli raporlara göre evsiz-barksız denilen ve sokaklarda ya da sosyal barınaklarda yatmak zorunda kalan düşkün insanların sayısı 150 milyona ulaşıyor. Üstelik dünya nüfusunun yüzde 2'sine tekabül eden bu insanların önemli bir bölümü gelişmiş ülkelerde yaşıyor. Buyurun size bazı ülkelere göre evsiz-barksızlarla ilgili rakamlar: Bu açıdan en kötü durumda olanlardan biri dünya servetinin büyük bir kısmını elinde bulunduran ABD. Çoğunluğu eski ordu mensuplarından oluşan 600 bin kişinin sokaklarında yaşadığı ABD'de sadece rüyalar şehri Los Angeles sokakları geceleri 60 bin kişiyi ağırlıyor. Avrupa Birliğinde ise evsizlerin sayısı son 10 yılda yüzde 70 artarak 700 bin kişiye ulaşmış durumda. Daha kötüsü ise sokaklarda barınan çocuk sayısının dünya genelinde 120 milyona ulaşmış olması.
SANAL DÜNYA
SANAL BİR KARINCA YUVASINDA KARINCA GİBİ YAŞAMAYI SEÇEN İNSANLAR
Sosyal medya platformu Facebook'ta "A group where we all pretend to be ants in an ant colony" (Bir karınca kolonisinde yaşayan karıncalar gibi davrananların grubu) başlıklı hesap aynı fanteziyi paylaşan 137 bin üyeyi bir araya getiriyor. Bu grubun üyelerinin hepsi burada karınca gibi davranıyor. 2019 Haziranında kurulan bu Facebook karınca yuvasının paylaşımcıları bu hesap içinde kendi aralarında her biri karıncaymış gibi iletişim kuruyor, her tür paylaşımını karıncaymışçasına gerçekleştiriyor ve tabii birbirlerine karınca sürüsünün hiyerarşisi içinde hitap ediyorlar. Gündelik hayatta başlarına gelenleri birbirlerine bir karıncanın bakış açısıyla anlatıyor ya da yuvaya eşek arıları saldırmış da alarma geçmiş gibi davranabiliyorlar. Kısacası kendi hayali dünyalarını kurmuşlar ve orada yaşıyormuş gibi yapıyorlar. Nedenini merak ediyorsanız etmeyin çünkü çok sıra dışı ve zorlama görünse de böyle davranmalarının nedeni herhangi bir sosyal medya platformunu paylaşanlardan aslında hiç de farklı değil.
BOLİVYA
SALGINLARIN EN TEMELİNDE ORMANLARIN VE BİYOLOJİK ÇEŞİTLİLİĞİN YOK EDİLMESİ YATIYOR
Salgın hastalıkların son dönemlerde daha fazla ortaya çıkar oluşunun nedeni olarak pek çok sebep ileri sürülüyor. Ancak bazı bilim adamlarının üzerinde durduğu en temel etkenlerden biri ormanların yok edilişi ve biyolojik çeşitliliğin azalması… Emerging Infectuous Deceases (Yayılan Bulaşıcı Hastalıklar) adlı dergide yayınlanan bilimsel bir araştırma Amazonlarda yüzde 4'lük orman tahribatının bölgede sıtmayı yüzde 50 artırdığını ispatlıyor. Bu konuda en ısrarcı olanlardan biri de çevre tahribatı ile bulaşıcı hastalıklar arasındaki ilişkileri araştırma konusunda uzman bir kuruluş olan EcoHealth Alliance başkanı Bolivyalı araştırmacı Carlos Zambrana-Torrelio. Salgınların artışına yol açan sebepler zincirinin en başına ormanların ve biyolojik çeşitliliğin tüketilmesini koyan bilim adamı durumu şöyle özetliyor: "Tüm felaketler zincirini başlatan ormanların yok edilmesi. Gezegeni fazlasıyla zorlamaya başladık. Bir ormana girdiğimizde somut ya da mecazi anlamıyla virüslerin başımıza düşmesi için bir ağacı kesmemiz bile yeterli."
KÜRESEL
SALGIN DÜNYADA POPÜLİST VE OTORİTER EĞİLİMLERİ NORMALLEŞTİREBİLİR
Eylül terör saldırıları ve ardından gelen Terörle Mücadele konsepti, özellikle gelişmiş ülkelerde hayal edilemeyecek antidemokratik ve özgürlük karşıtı uygulamaların 2001'den sonra yerleşmesine yol açmıştı. Covid-19 salgınının neden olduğu karmaşa, yetersizlik ve panik de benzer şekilde şimdiden pek çok alanda geleceğe yönelik karanlık tabloların çizilmesine yol açıyor. Bir zamanlar dünyada kabul görmesine imkânsız gözüyle baktığımız birçok uygulama salgınla mücadele kapsamında normalleşiyor: Sınırların kapatılması, kısıtlayıcı yasalar, mültecilerin kaderine terk edilmesi, totaliter yönetim eğilimleri, insanları dijital izlemeye yönelik uygulamaların makulleştirilmesi vs… Uluslararası Kriz Grubu adlı düşünce kuruluşunun başkanı Robert Malley de bu konuda biraz karamsar. Ona göre ister erken ister geç neticelensin Covid-19 salgınının neden olduğu kriz mevcut eğilimleri hızlandıracak: Özellikle ekonomik kriz, popülist hareketler, otoriter yönetimler, ülkesini dış dünyadan soyutlama politikaları ve uluslararası düzenin kırılganlaşması Covid-19 sonrası daha da vahimleşecek.