Aşı karşıtları aşıyı yanlış biliyor
Ne yazık ki son yıllarda tüm dünyada aşı tereddüdü ve aşı karşıtlığı giderek artıyor. Türkiye'de de bir süredir aşı tartışmaları gündemde önemli bir yer tutmakta.
Aşılar hastalıklardan korunmak için uygulanabilecek en güvenli ve en etkili yöntem. Kısaca aş; virüs, bakteri gibi mikropların hastalık yapma özelliklerinin ortadan kaldırılması veya bu mikropların toksin gibi bazı ürünlerinin vücuda zarar vermeyecek şekilde sağlıklı insana verilmesi ile sanki o hastalığı geçiriyormuş gibi bağışıklık oluşturulmasıdır. Yani aşılama sayesinde vücudumuz o mikrobu önceden tanır ve ona karşı antikor dediğimiz savunma maddesini üreterek tekrar karşılaştığında o mikrobu ortadan kaldırabilir.
Aşılama sayesinde birçok hastalığın görülme oranı azaldı ve insan yaşamına ek olarak 12 sene kattığı biliniyor. Aşı ile önlenebilen hastalıklar arasında bugün artık neredeyse hiç görmediğimiz difteri, tetanoz, çocuk felci; nispeten az gördüğümüz boğmaca, kızamık, suçiçeği gibi hastalıklardır.
Aşı sayesinde çocuk ölümleri de çok azalmıştır. UNICEF verilerine göre aşı ile önlenebilir altı hastalık (boğmaca, difteri, tetanoz, kızamık, çocuk felci, verem) nedeniyle olan çocuk ölümlerinin sayısı 1989'da 5 milyon iken, bugün bu altı hastalıktan ölüm yılda yalnızca 100 bin dolayındadır. Ülkemizde 19 yıldır çocuk felci, 2004 yılından beri difteri vakası yoktur. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Avrupa bölgesi aylık bildirim verilerine göre 2013 ve 2015 yıllarındaki kızamık salgınında hastalananların çoğu aşısız çocuklardır. DSÖ kızamık aşısı yapılmadığında yılda 2,7 milyon çocuğun kızamık komplikasyonları nedeniyle öleceğini öngörmektedir. Sonuç olarak birçok hastalığın ortadan kalkmasında ve yaşanan salgınların tekrarlanmamasında aşıların katkısı yadsınamaz ve bağışıklama en güçlü ve düşük maliyetli halk sağlığı girişimi olmaya devam etmektedir.
Ancak aşı reddi ve tereddüdü yüzünden aşılanma oranlarının düşmesine paralel olarak 2019'un ilk üç ayında, bir önceki yılın aynı dönemine göre dünyada kızamık vakası yüzde 300 oranında artmıştır. Türkiye'de 2001'de 30 bin olan kızamık vakası 2016'da aşılama sayesinde sadece 9 idi. Ancak aşı karşıtlığı ve aşı tereddüdü yüzünden 2019'da vaka sayısı 2 bin 391'e yükseldi. Bu yüzden Dünya Sağlık Örgütü 2019'da belirlediği 10 küresel sorun arasında aşı tereddüdüne de yer verdi. Ülkemizde de ne yazık ki çocuklarına aşı yaptırmayan ailelerin sayısı 2010'da 183 iken 2016'da 11 bine ve 2017 yılında ise 23 bine çıktı. Eğer bu sayı 50 bini geçerse yılda 10 bin çocuğumuzun ölmesi söz konusu olacaktır.
Aşı karşıtlarının savunduğu bazı yanlışlar var. Bunlara tek tek değinmek gerekiyor.
YANLIŞ 1: Bebeklere gereksiz yere çok erken aşı uygulanıyor. Anne sütü onları korur.
Anne sütü içerdiği birçok madde sayesinde bebeği enfeksiyonlardan korur. Bu nedenle anne sütünün bebek için yeterli olduğu, doğal yolla bağışıklık sağlandığı ve aşıların gereksiz olduğu aşı karşıtları tarafından sıkça dile getirilen bir söylemdir. Çocuk hekimleri için anne sütü çok önemlidir. Hatta bebeğin ilk aşısı anne sütüdür. Ancak, anne sütü ile bebeğin yeterince korunması için annenin tüm bu hastalıkları geçirmiş olması veya kendisinin de aşılanmış olması gerekmektedir. Yani aşısız veya o hastalığı geçirmemiş bir annenin bebeğini koruması mümkün değildir. Anne sütü aşının yerini tutamaz.
Aşıların bebeklere erken dönemde uygulanmasına gelecek olursak; aşılamanın en önemli kuralı hastalığın görülme yaşından önce yapılmasıdır. Bu şekilde bağışıklık hastalıkla karşılaşma öncesi oluşabilecektir. Boğmaca, menenjit, zatüre, kızamık gibi aşıların korunma sağladığı hastalıklar sıklıkla 2 yaş altı bebeklerde hastalık yapmakta ve ölümcül veya ağır hasarla seyretmektedir. Bu nedenle erken aşılama çok önemlidir.
YANLIŞ 2: Küçük bir bebeğe çok sayıda aşı yapmak bağışıklık sistemini bozar.
Yanlış iddialardan biri de budur. Bebekler doğdukları andan itibaren doğal olarak birçok antijen adını verdiğimiz yabancı madde ile karşılaşırlar. Anne sütünde, soludukları havada, annesinin vücudunda bulunan bu antijenler ile temas ederler. Ayrıca, yine dış ortamdan birçok mikrop bebeğin vücuduna yerleşebilir. Yine ek gıdalarla birlikte yabancı antijenlere maruz kalırlar. Basit bir nezle virüsü ile 4-10 farklı antijen, beta mikrobu ile 25-40 farklı antijen bebeğin vücuduna girer ve bağışıklık sistemi bu antijenlerle savaşa girer. Oysa aşılarla verilen antijenlerin sayısı çocuğun dış ortamda karşılaştığı antijenlerin yanında sayılamayacak kadar azdır. Bağışıklık sistemi bu az sayıdaki antijenden etkilenmez ve bozulmaz.
YANLIŞ 3: Aşıyla önlenebilir çocukluk hastalıkları yaşamın bir parçasıdır.
Bu görüşün taraf bulmasının nedeni, kendi kuşaklarında tam aşı uygulanan genç ebeveynlerin bu hastalıkları yaşamamış ve sonuçlarını görmemiş olmalarıdır. Aşılar doğal enfeksiyonu taklit eden bir bağışıklık oluştururken kişi hastalanmaz, etrafa hastalığı yaymaz. Oysa hastalığı geçirmek demek ateş, döküntü, öksürük, halsizlik, iştahsızlık gibi belirti ve bulguların olması, 1-7 gün arası okul veya işe gidememek, etrafa hastalığı bulaştırabilmek demektir.
Evet, hastalığı geçirmek daha kalıcı bir bağışıklık bırakır. Ancak aşı yerine hasta olmanın çok ağır bedelleri de vardır. Örneğin, kızamık hastalığı geçiren 1 yaş altı her 100 çocuktan 20'sinde zatürre, beyin iltihabı, körlük ve ölüm riski vardır. Aşı çocukların hakkıdır ve çocuğunu hastalıklardan korunmak bir anne ve babanın en önemli görevidir.
YANLIŞ 4: Aşılar zararlıdır; güvenli ve faydalı değildir. Aşıların içerisinde çocuklara zararlı olabilecek maddeler var.
Aşılar son derece güvenilir tıbbi ürünlerdir. Aşılar uygulamaya girmeden önce ayrıntılı güvenlik işlemlerinden geçmektedir. Uygulama sonrası ise istenmeyen etkiler ve yan etkiler açısından sürekli izlenmektedir. Aşı sonrası gelişen istenmeyen etkilerin büyük kısmı aşı yapılan yerde oluşan şişlik, kızarıklık ve ağrıdır. Bu nadir durumların sıklığı genelde 100 binde 1 ile milyonda 1 gibidir. Buna karşın aşılanmama durumunda o hastalığa yakalanma ve zarar görme riski çok daha fazladır.
Aşılar ile ilgili öne sürülen yanlış bir iddia da aşı içerikleri ile ilişkilidir. Alüminyum ve cıva gibi maddelerin insan sağlığına zararlı olduğu ve bu nedenle aşıların da çocuklara zarar verdiği görüşü yanlıştır. Anne sütü de dâhil olmak üzere birçok gıdada, ekmekte ve suda alüminyum bulunmaktadır. Formül mamalar ile bu miktarın 10 katı bebeğin vücuduna girmektedir.
YANLIŞ 5: Aşılar otizme neden olur.
Aşılar hakkında dile getirilen bir diğer iddia da aşıların içerdiği alüminyum ve cıvanın çocuklara zarar verdiği, otizm ve hiperaktiviteye neden olduğudur. Bu iddiaların kaynağı yayınevi tarafından özür dilenerek dergiden çıkarılan, hiçbir bilimsel kanıtı olmayan bir makaledir. Daha sonra yapılan hiçbir çalışma bu iddiayı doğrulayamamıştır. Ayrıca makale yazarının rakip aşı firmalarından para aldığı saptanmış ve kendisinin doktorluğu elinden alınmıştır. Bu asılsız iddia yüzünden onlarca çalışma yapılmıştır, en son 2015 yılında ABD'de 95 bin üzeri çocukta yapılan araştırmada da kardeşi otizmli olduğu için daha yüksek risk grubunda olan çocuklarda bile aşılarla otizm arasında bir ilişki bulunamamıştır. Buna rağmen Dünya Sağlık Örgütü aşıların bu iftiradan etkilenmemesi için aşılara konulan alüminyum ve cıva miktarlarını azalttırmıştır.
YANLIŞ 6: Aşılanan çocuklar aşılanmamış çocuklara kıyasla hastalıklarla daha fazla karşılaşırlar.
Salgınlarla seyreden çocukluk çağı hastalıklarında bazen gerçekten de hastalananların sayıca çoğunluğu aşılı olanlar olabilir. Ancak bu aşıların etkisiz olduğunu göstermez. Çünkü hiçbir aşı ne yazık ki yüzde 100 koruyucu değildir. Ayrıca bazı aşıların içine ölü veya zayıflatılmış virüs, bakteri konduğu için aşının etkisi daha düşük olabilir. Bu yüzden bazı aşılar tekrarlanan dozlarda uygulanmaktadır. Aşının etkisi yüzde 85-90 ise salgın durumunda aşılanmış olmasına rağmen yüzde 10-15 kişide hastalık gelişebilmektedir. Bunu önlemek için de toplumsal bağışıklığı sağlamak gerekmektedir. Aşı oranlarının yüksek tutulması toplum sağlığı açısından adeta bir kalkan görevi sağlamaktadır. Aşı reddi bu nedenle çok tehlikelidir.
YANLIŞ 7: Ülkemizde aşı ile önlenebilir hastalıklar neredeyse yok edildi, dolayısıyla aşılamayı desteklemeye veya arttırmaya gerek yok.
Ülkemizde aşı ile önlenebilir hastalıkların görülme sıklığının çok azaldığı doğrudur. Bu hastalıkların artık unutulacak kadar az sayıda görülmesi bile tek başına aşının başarılı olduğunun kanıtıdır aslında. Ancak bu durumun sağlanma nedeni ülkemizdeki çocukların yüzde 90'ından fazlasının aşılanmasıdır. Dünyada hâlâ bu hastalıklar görülmektedir. Özellikle komşu ülkelerimizde devam eden savaş ve yokluk durumları bu ülkelerdeki aşılamayı etkilemekte ve aşı ile korunabilir hastalıkların sık görülmesine neden olmaktadır. Bu yüzden aşı ile korunabilen hastalıklara neden olan mikroplar dünya üzerinden yok olmadıkça aşılamaya devam edilmesi gerekmektedir. Nitekim çok ölümcül bir hastalık olan çiçek hastalığı aşılama sayesinde en son 1977 yılında görülmüştür.
YANLIŞ 8: Aşılar ücretli olarak uygulanmaktadır.
Türkiye'de Sağlık Bakanlığı tarafından oluşturulan çocukluk dönemi aşı takvimi uygulanmaktadır. Bu takvimde yer alan aşılar Sağlık Bakanlığı kurum ve kuruluşlarında, aile sağlığı merkezlerinde, hastanelerde ücretsiz olarak yapılmaktadır. Aşı takviminde yer alan 13 aşı (Verem, difteri, boğmaca, tetanoz, çocuk felci, Hemofilus menenjit aşısı, Pnömokok aşısı, kızamık, kızamıkçık, kabakulak, suçiçeği, Hepatit A, Hepatit B) dışındaki aşılar ücretlidir.
YANLIŞ 9: Aşılar Batılı ülkeler tarafından üretiliyor. Bu aşıları önce bizim üzerimizde test etmek istedikleri için aşı yaptırmıyorum.
Ülkemiz aşının ilk uygulandığı topraklar olmasına karşın bu konuda gereken atılımı yapamamıştır. Çiçek aşısı Osmanlı İmparatorluğu döneminde yaygın uygulanmakta iken bir İngiliz hekim tarafından tekniği geliştirilerek tüm dünyaya yayılmıştır. Aşıların sadece Batılı ülkeler tarafından üretildiği iddiası da yanlıştır. Günümüzde Hindistan ve Kore de çok büyük aşı üreticileri arasında yer almaktadır. Gelecekte ülkemizin de aşı üreticisi olması planlanmaktadır. Aşıların üzerimizde test edildikleri teorisi de tamamen yanlıştır. Aşı geliştirme çalışmaları ve aşı etkinlik araştırmaları genellikle ülkemiz dışında yapılmaktadır. Sağlık Bakanlığı bir aşıyı ithal etmeden önce o aşı ile ilgili diğer ülkelerde yapılan tüm çalışmaları ayrıntılı olarak incelemektedir. Bu aşıların Avrupa ülkelerinde, ABD ve diğer dünya ülkelerinde kullanılıp kullanılmadığını, etkili olup olmadığını araştırmaktadır. Ayrıca ülkemize giren her aşı Sağlık Bakanlığı laboratuvarlarında defalarca test edilmekte ve daha sonra kullanıma sunulmaktadır.
*Prof. Dr., İ.Ü. İstanbul Tıp Fakültesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Bilim Dalı Başkanı