Dünya artık 10 kat daha fazla ısınıyor
Dünyanın iklimi, tarih boyunca değişti. Sadece son 650 bin yılda yedi buzul devri (soğuma) ve geri çekilme (ısınma) döngüsü yaşandı. Bu durum yaklaşık 7 bin yıl önce modern iklim döneminin ve insan uygarlığının başlangıcına işaret eden son buzul çağıyla aniden sona erdi. Bu iklim değişikliklerinin çoğu, gezegenimizin aldığı güneş enerjisi miktarını değiştiren dünya yörüngesindeki çok küçük değişiklikler gibi doğal olaylara atfedilmektedir.
Aslında iklim değişikliğinin kendisi yani jeolojik evrelerde görülen yavaş gelişen doğal küresel iklim değişikliği korkulacak bir problem değildir. Problem olan günümüzdeki mevcut ısınmanın tehlikeli bir şekilde çok hızlı gerçekleşmesidir. 20'nci yüzyılın ortalarından beri (muhtemelen yüzde 95'in üzerinde) insan faaliyetlerinin sonucu olarak ortaya çıkan ısınma bugüne dek görülmemiş bir oranda ilerlemekte.
Dünya yörüngesindeki uydular ve diğer teknolojik ilerlemeler, bilim insanlarının büyük resmi görmelerine yardımcı olacak şekilde gezegenimiz ve iklim üzerine küresel ölçekte birçok farklı bilgi toplamasını sağlamıştır. Uzun yıllar boyunca toplanan bu veri, değişen iklimin inkârı mümkün olmayan çok net sinyallerini ortaya koyuyor.
19'uncu yüzyılın ortalarında karbondioksit ve diğer gazların ısı yakalama doğası yani atmosferin sera etkisi bilimsel olarak gösterildi. Bu nedenle kızılötesi enerjinin atmosferden geçişini etkileme yetenekleri birçok enstrümanın bilimsel çalışma temelini oluşturmaktadır. Artan sera gazı seviyelerine bir tepki olarak dünyanın ısındığı konusunda artık herhangi bir şüphe ve soru işareti yoktur.
Grönland, Antarktika ve tropik dağ buzullarından alınan buz çekirdekleri de dünyanın ikliminin sera gazı seviyelerindeki değişikliklere tepki verdiğini göstermektedir. Eski kanıtlar ağaç halkalarında, okyanus çökellerinde, mercan resiflerinde ve tortul kaya katmanlarında da bulunabiliyor. Bu eski yahut paleoiklim kanıtlar mevcut ısınmanın ortalama buzlanma-erime oranından yaklaşık on kat daha hızlı olduğunu ortaya koyuyor.
Iklim değişikliğinin tetikledikleri
Bütün bunlar her şeyin birbirine bağlı olduğu ve etkileşim içinde bulunduğu gezegenimizde haliyle sonuçsuz kalmamaktadır. Bu durumun neden olduğu ya da yolunu açtığı sonuçları şöyle özetlemek mümkün:
Küresel sıcaklık artışı: Gezegenin ortalama yüzey sıcaklığı 19'uncu yüzyılın sonlarından bu yana 0.9 santigrat derece yükseldi. Bu artışa, büyük ölçüde artan karbondioksit ve diğer insan kaynaklı emisyonların atmosfere salınması neden oldu. Son 35 yılda görülen en sıcak beş yılın rekoru 2010 yılından bu yana kırılmıştır. 2016 yılı sadece en sıcak yıl değildi. Aynı zamanda yıl içindeki 12 ayın sekizi yani haziran ayı hariç ocak ayından eylül ayına kadarki bütün aylar kayıtlardaki en sıcak aylar rekorunu da kırdı.
Isınan okyanuslar: Okyanuslar, artan sıcaklığın çoğunu emiyor. Şu an okyanus sularının en üstteki 700 metresi, 1969'dan beri 0.4 Fahrenhayt dereceden fazla ısınmış bulunmaktadır.
Küçülen buz tabakaları: Grönland ve Antarktika buz tabakalarının kütlesi azaldı. NASA'nın Yerçekimi İyileştirme ve İklim Deneyi verilerine göre, Grönland 1993 ila 2016 yılları arasında yılda ortalama 281 milyar ton buz kaybetti. Antarktika ise aynı dönemde yaklaşık 119 milyar ton kaybetti. Son on yılda Antarktika buz kütlesi kayıp oranı üçe katlandı.
Buzulların çekilmesi: Buzullar dünyadaki hemen her yerde -Alpler, Himalayalar, Andlar, Rocky Dağları, Alaska ve Afrika da dâhil olmak üzere- kutuplara ve/veya dağların zirvesine doğru geri çekiliyor
Azalmış kar örtüsü: Uydu gözlemleri kuzey yarımkürede ilkbahardaki kar örtüsü miktarının son beş yılda karın daha erken erimesinden dolayı azaldığını ortaya koyuyor.
Deniz seviyesi yükselmesi: Küresel deniz su seviyesi son yüzyılda yaklaşık 20 cm yükseldi. Bununla birlikte son yirmi yıldaki yükselme neredeyse geçen yüzyılın iki katı oranında gerçekleşti ve bu artış her yıl biraz daha hızlanmakta.
Arktik deniz buzunun azalması: Kuzey Kutup Denizi buzunun genişliği ve kalınlığı son birkaç on yılda hızla azaldı.
Şiddetli hava olayları: Dünyanın değişik bölgelerinde rekor seviyede yüksek hava sıcaklığı görülen günlerin sayısı artarken 1950'den bu yana düşük hava sıcaklığı rekoru görülen günlerin sayısı azalmakta. Ayrıca artan sayıda şiddetli yağışlara da tanık oluyoruz.
Okyanus asitlenmesi: Sanayi Devrimi'nin başlangıcından bu yana yüzey okyanus sularının asitliği yaklaşık yüzde 30 oranında arttı. Bu artış, insanların atmosfere daha fazla karbondioksit yayması ve bu yüzden okyanuslarca daha fazla emilmesinden kaynaklanmakta ve okyanusların üst tabakası tarafından soğurulan karbondioksit miktarı yılda yaklaşık 2 milyar ton artmaktadır.
1992 yılında Rio de Janeiro'da düzenlenen Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı'nda imzaya açılan BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi uluslararası alanda atılan ilk ve en önemli adımdır. 21 Mart 1994 tarihinde yürürlüğe giren sözleşmeye aralarında Türkiye'nin de bulunduğu 196 ülkenin yanı sıra Avrupa Birliği de taraftır. Türkiye sözleşmeye 24 Mayıs 2004 tarihinde katıldı.
Rio Zirvesi'nin en önemli tespiti; "Çevreye rağmen kalkınmanın sağlanmayacağı, kalkınmanın ihmal edilmesi ile çevrenin korunamayacağı" ifadesidir. Bu tespit günümüzde hâlen geçerliliğini koruyor. Böylece çevre ve kalkınma konuları birbirine rakip olmaktan çıkarılarak birlikte ve dengeli bir şekilde sürdürülebilmesi için 1992 yılından beri sürekli toplantılar yapılmakta, Kyoto, Paris vb. protokol ve anlaşmalar hazırlanmaktadır.
Sonuç olarak sürdürülebilir kalkınma hedefli küresel iklim değişikliği ile mücadele için belli başlı iki temel kavram öne çıkıyor. Bunlar, uyarlama (adaptation) ve azaltımdır (mitigation). Bu nedenlerden dolayı dünyada başta tarım sektörü olmak üzere bütün sektörlerde küresel iklim değişikliğine karşı alınacak önlemlerden birincisi sera gazı emisyonlarının azaltımı, diğeri ise iklim değişikliğinin olumsuz etkilerine karşı şimdiden uyarlama (adaptasyon) sağlanmasıdır. Bu nedenle küresel iklim değişikliği ile mücadele kapsamında şu an; iklim değişikliği zarar azaltma, iklim değişikliğine uyarlama, afet risk yönetimi, iklim risk yönetimi, iklim değişikliği etiği, halkın katılımının sağlanması gibi konular üzerinde yoğun çalışmalar yapılmaktadır.