Çocukluğumuzdan beri yaşadığımız evlerde, sokağımızda, mahallemizde, semtimizde çeşitli yapılar hakkında birtakım hikâyelerin konuşulduğuna şahit olmuşuzdur. Bu hikâyelerin bir kısmı uydurmadır elbette, bir kısmı ise gerçeğe yaklaştığı oranda korkutucu bir hale bürünür. Yine de hepsi insanoğlunun hikâye anlatma geleneğinin eşsiz bir ürünüdür. Öyle ki, bu hikâyeler elden ele, ağızdan ağıza farklılaşarak büyüyerek yılları devirir ve birçok insandan daha uzun yaşarlar. İşte o hikâyelerden bazılarını bir araya getirdiğimiz bu sayfadan çocukları uzak tutabilirsiniz.
Bakırköy'deki fantastik ahşap ev:
Bakırköy'ün İncirli Caddesi'nden geçenlerin hemen fark edebilecekleri bu evde 70'li yıllardan beri gizemli şeylerin yaşandığına inanılır. Bu gizemli hikâyelerin en dikkat çekicilerinden biri ise, evin senede bir defa kaybolup geri gelmesidir. İttihat ve Terakki'nin önde gelen isimlerinden olan Resneli Niyazi'nin kardeşi tarafından yaptırıldığı söylenen Resneliler köşkü, bugün Bakırköy semtinin simgelerinden biri haline gelmiştir.
Büyükada'daki Alman askerin evi:
Büyükada'nın ıssız bir tepesine inşa edilen evin I. Dünya Savaşı'nda Osmanlı ordusunda savaşmış bir Alman generaline ait olduğuna inanılıyor. Atların eve yaklaşmaktan korktuğu, geceleri eve girmek isteyenlerin ise bir çekim kuvveti tarafından geri itildiği söyleniyor. Bugünlerde korulukların içinde bulunabilecek olan ev harabe halinde. İçinde artık perilerin yaşadığına inanılan ev, adeta bir enkaza dönmüş durumda.
Molla Zeyrek Camii çevresinde çığlıklar:
İstanbul'un fethinden sonra camiye çevrilen eski adıyla Pantokrator Manastır Kilisesi, 1100'lü yıllarda inşa edilmiş bir yapı. 1986 senesinde Unesco tarafından Dünya Mirası listesine eklenen caminin çevresinde yaşayan insanlar, uzun zamandır cami arazisinde bulunan park alanıyla ilgili gizemli hikâyeler anlatıyorlar. Park alanının önceden ahır olduğu, ahırın içinde bir kuyu olduğu, altında da bir mahzen bulunduğu ve mahzenin derin tünellere açıldığı söylenirmiş. Geceleri ahırdan çığlık sesleri duyulurmuş. Çevre sakinleri bugün de geceleri parktan garip seslerin geldiğini iddia ediyorlar.
Yusuf Ziya Paşa Köşkü'nde piyano sesleri:
Boğaz'da Rumelihisarı manzarasını seyrederken gördüğünüzde hemen dikkatinizi çeker Yusuf Ziya Paşa Köşkü. O kadar özgün bir yapıdır ki, hikâyesini öğrenmek, mümkün olsa içini gezmek istersiniz. 1900'lü yılların başında Başyaver olarak görev yapan Yusuf Ziya Paşa, 1910 senesinde köşkün yapımına başlar. Eşini çok seven paşa, söylentiye göre güzel karısını kimselerin görmesini istemez ve eşinin güzelliğine yaraşır bir köşk yaptırmak ister. 1914'te patlak veren I. Dünya Savaşı nedeniyle köşkte çalışan işçiler askere alınır ve yapının inşaatına bir süre ara verilir. Paşanın ailesi 1993 yılına kadar köşkte yaşamaya devam etse de, yapının ikinci ve üçüncü katları uzun yıllar boyunca boş kalmıştır. Çeşitli söylentilere göre boş katlarda geceleri dolaşan bir kadından bahsedilir. Yeni işçiler de yapının boş katlarında çalışmak istemez. Uzun yıllar yapının boş katlarından piyano sesleri duyulduğu konuşulmuştur. Yusuf Ziya Paşa Köşkü bugünlerde Borusan Holding'in Genel Merkezi olarak hizmet veriyor ve yapının içinde bulunan çağdaş sanat koleksiyonu da hafta sonları ziyaretçiler tarafından gezilebiliyor.
Davutlu'nun karadedeleri:
Kırklareli'nin Lüleburgaz ilçesinin Davutlu köyünde yaşandığı düşünülen Karadedeler olayı da filmlere ve gazete haberlerine konu olmuş meşhur bir hikâyedir. İddiaya göre, 1989 senesinde köyde geceleri garip varlıklar görünmeye başlar. Olay gazetelere de yansıyınca bir gazeteci köye gelip işin aslını astarını araştırmaya karar verir. Köylüler garip varlıkları gördüklerini söyleseler de, gazetecinin köyde kaldığı bir hafta boyunca sıradışı bir olaya rastlanmaz. Gazeteci de kamerasını bir gence verip garip bir şey görürse kaydetmesini isteyerek köyden ayrılır. Aradan üç gün geçer ve köyde yedi kişi garip olaylar silsilesi altında hayatını kaybeder. Kamera kayıptır. Olayın ne kadarı doğru ne kadarı uydurma bilinmez ama hâlâ gizemini koruyan anlatılar arasındadır.
Sakarya'nın büyülü köyü:
1921 yılında Sakarya'nın bir köyünde yaşanan olaylar zinciri birçok hikâyeye konu olmuş, aynı zamanda Azem isimli filmin de senaryosuna yansımıştır. Söylentiye göre, 117 haneli köyde birtakım açıklanamaz olaylar zinciri yaşanmaya başlar. Cinler köyü basmış ve köy sakinlerine rahatsızlık vermeye başlamışlardır. Sebebi ise "Azem" büyüsünün yapılmış olmasıdır. Ne kadar gerçektir bilinmez ama Sakarya'nın bu köyünde yaşananlar halen anlatılmaktadır.
129 No'lu Apartman'ın gizemi:
2009 yılında 129 No'lu apartmanın en üst katında oturan üniversite öğrencisi iki genç kız satanist inançlar çerçevesinde birtakım ayinler yaparlar. Gece saat 1'de mumlar yakıp cin de çağıran kızlar olay yerinde feci şekilde can verirler. Aynı anda sadece apartman çevresinde bir deprem olur ve evdeki eşyalar dağılır ve kırılır, apartmanın camları ve bazı duvarları paramparça olur. Apartman sakinleri yapıyı boşaltır ve gün doğana değin eve kimse giremez. Polisler apartmana girdiğinde iğrenç bir koku hissederler ve iki genç kızın birçok kemiğinin kırıldığını ve kulaklarından kan gelmesi şeklinde beyinlerinin patladığını görürler. Böylesine korkunç hikâyeler uydurmayı seven halkımız kendi uydurduğu hikâyeye yıllarca yine kendisi inanmayı sürdürmüştür. Oysa bina doğalgaz kazı çalışmaları sırasında hasar görmüş ve boşaltılmış binadır. Uzun bir süre boş kaldığı için boşluğu hikâyeler doldurmuştur.
Cemil Molla Köşkü'nün hayaletleri:
Beylerbeyi'nden Kuzguncuk'a giderken solda kalan koruluğun içinde bulunan Beyaz Köşk, etrafında başka hiçbir yapı olmamasından dolayı epey dikkat çekicidir. Köşk, Osmanlı döneminde Danıştay ve Adalet Bakanlığı görevlerinde bulunan Üryanizade Cemil Molla tarafından 1885 senesinde yaptırıldı. Aynı zamanda Beyaz Kuleli Köşk adıyla da bilinen yapının mimarı İtalyan Sinyor Alberti'dir. 1940'lı yıllarında sonunda Cemil Molla ölünce ailenin borçları sebebiyle köşke el konulur ve sonrasında da satılır. İddialara göre, önce köşkü alan ailenin oğlu trafik kazasında hayatını kaybeder, ardından da ailenin reisi beklenmedik şekilde hayata gözlerini yumar. Ailenin geride kalan üyeleri de aldıkları bu köşkü terk ederler. Kuzguncuklular tarafından veli olarak görünen Cemil Molla'nın köşkü 1990'lı yıllara kadar boş kalmıştır. Bu dönemde birçok insan köşkü almak istemiş, fakat köşkün perili olduğuna dair söylentiler sebebiyle yapı uzun yıllar boş kalmıştır. Köşk günümüzde bir inşaat firması tarafından kullanılmaktadır.
Cevahir Bedesteni ve zamanda yolculuk:
Kapalıçarşı her gün binlerce turistin gezindiği ve alışveriş yaptığı tarihi bir mekân. Upuzun çarşıları ve içinde envai tür malzemenin bulunduğu bedestenleriyle birlikte kesinlikle büyülü bir yerdir. Çarşının içinde bulunan Cevahir Bedesteni'nin ise, Umberto Eco romanlarını çağrıştıran bir hikâyesi vardır. Söylentilere göre gizemli bir tarikata mensup insanlar yılın belli başlı zamanlarında Cevahir Bedesteni'nin gizli bir noktasında bulunan bilinmez bir kapından geçip, farklı bir zamana yolculuk yapıyorlarmış. Bir portal vazifesi gören kapıdan geçerek gerçeküstü seyahatler yapan bu ezoterik tarikat hakkında herhangi bir bilgimiz yok.
Antalya'nın anormal apartmanı:
Antalya'da 16 daireli bir apartman var ki, perili olduğuna inanıldığından yıllar boyunca merak konusu olmuştur. Apartman bazı söylentilere göre bir yatır üzerine yapıldığından uğursuzdur, bazısına göre de bir kız binanın içinde cinnet geçirerek annesini öldürdüğü için uğursuz olduğu düşünülür. Binada oturanlar gece yarısı garip sesler duyduklarını, rafların yerinden oynadığını, pencerelerin açılıp kapandığını söylerler. Bazı haberlere de konu olan apartman hakkında açılan imar davası gereği bu hikâyelerin uydurulduğu söylenir.