Mayıs 2016 | Pop sözlük
Akort:
İstenen nota sesini vermesi için enstrümanın ayarlanmasıdır. Enstrüman çalmaya başlayan herkes ilk başlarda akort yapayım derken sesi daha da berbat bir hale getirir. Hayattan istediğimizi almamız için çabalarken, işi oluruna bırakmayıp daha berbat hale getirmemiz gibi.
Eurovision:
Kimilerine göre Türkiye'de pop müziğin gelişmesine en çok katkı yapan hadisedir. Bendeyse 'Aman petrol canım petrol'den başka bir etki uyandırmayan şarkı yarışması.
Bak Bir Varmış Bir Yokmuş:
Pop müziğinin doğuşu bu şarkıyla başlar. Seneler 1961'i gösterdiğinde, Batılı bir şarkı ilk kez İlham Gencer tarafından Türkçe sözler ile söylenmiş ve taş plak olarak piyasaya çıkmıştır.
The Bluecaps:
Dünyanın ilk pop müzik grubunun adıdır. Amerika'nın Nashville kentinde yaşayan beş genç, müzik tarihinde yer alacaklarından habersiz kendilerince bir araya gelerek çalıp söylüyorlardı. 1965 yılında ilk plaklarını çıkarttılar. Plak, içinde iki şarkı yer almasına rağmen Amerika'daki müzik listelerini altüst etmiş, muhtemelen kendileri de buna şaşırmışlardı. Ardından ilk yasaklarıyla da karşılaştılar. Yasaksız başarı olur mu hiç? Woman Love isimli şarkıları BBC tarafından yasaklandı. Haliyle daha çok dikkat çektiler. İkinci albümlerini çıkarttıktan kısa bir süre sonra ise çoğu müzik grubunun başına gelen şey oldu; grup üyeleri dört bir yana dağıldı.
Pazar kanseri:
Tek kanallı dönemde, insanların dinleyeceği müziğe dahi devlet karar verirdi. İşkence metodu bellidir: Pazar konseri, pardon kanseri! Pazar günleri bütün aile televizyon başına toplanıp, işkenceye hazırlanırlar. Seneler geçse de, kansere yakalanmış kişileri görünce tanıyabilirsiniz; senfoni orkestrasını gördükleri dakika kaçarlar.
Türkçe Sözlü Hafif Batı Müziği:
Batı'nın müziklerine, özellikle de Yunanistan müziklerine Türkçe şarkı sözleri yazılmasıyla oluşan müzik türüdür. Erol Büyükburç ile Ajda Pekkan bu müzik türünün öncüleridir.
Assolist:
Assolist denince aklıma Esengül posteri, Bergen'in saçlarını sağ gözünün üzerine atması ve mutsuz sonları gelir nedense. Çoğu assolist, mafya babalarıyla ilişki yaşarken mahvolup gitmiştir ya da bir psikopata bağlanıp kendini harcamıştır. Hiçbir assolist yoktur ki hayatı film olmasın, belaya bulaşmasın. O zaman Bergen söylesin: "Benim Hayatım."
Düet:
Ülkemizde az rastlanan iki kişilik müzikal yorumdur. Sesler uyumsuz olduğu zaman ise faciaya dönüşür. Şebnem Ferah-Teoman, Oya-Bora, Bendeniz-Harun Kolçak, düet denince akla gelen isimlerdendir.
Plak:
Doğal ses sevenlerin vazgeçemediği, plastikten üretilmiş, yuvarlak, analog kayıt yapılan ses depolama aracı. Görüntüsü bile cezbeder insanı, hatta öyle ki günümüzde plak şeklinde çantalar ve bilumum eşyalar üretilmektedir. Haliyle popüler kültür ve tüketimden nasibini almıştır.
78'lik, 33'lük, 45'lik:
Bunlar üç kardeştir. En büyükleri olan 78'lik her yüzünde birer şarkı içerir, taş plak olarak da adlandırılır. Ortanca kardeş olan 33'lük uzunçalar olarak adlandırılır. İçerisine bir albümlük şarkı sığar. 45'lik ise dakikada 45 kez dönen plaktır. Her yüzüne uzun birer şarkı ya da kısa iki şarkı sığar. O da büyük kardeşi 78'lik gibi kısa çalardır.
Pikap:
Plağı iğne aracılığı ile döndüren makinedir. Pick-up, plağı okuyan iğneye verilen isimken pikap, Türkçeye plağı okuyan makine olarak geçmiştir. Bu durumu öğrencilere müthiş bir anlam kayması örneği olarak sunabiliriz.
Gramofon:
Zambağa benzeyen görüntüsüyle gönlümüzü fetheden, plakta mevcut olan müziği sıfır kayıp ile ileten müzik aletidir. Kurmalı bir kolla hazırlanan düzenek sayesinde plağı çevirir. Ses tamamen analogdur. Gramofon denince, aklıma hep sallanan bir sandalye, battaniye ve güneş görmeyen bir oda gelir nedense. Hüznü çağrıştıran bir şey var bu görüntüde.
Kaset:
Bantlı ses depolama aracı. Savaşçıdır. Kendisinden önce çıkan plaklarla savaştığı yetmemiş, daha sonra da CD'lerle savaşmıştır. Ne kadar savaşsa da sonunda mağlup olmuştur. Oysa CD'ye nazaran daha nazsızdır. Çizilmez, tozlanmaz, paslanmaz. Su damlasa bir şey olmaz. Ne yaparsan yap sesler bozulmaz, kaybolmaz. Sadece bazen bant karışır onu da kurşun kalem aracılığı ile düzeltirsin ki eğlenceli iştir. Romantiktir. Sevdiğine karışık kaset yapıp hediye etmek, hediyelerin en güzelidir belki de. Ya şimdi? "Canım, USB'ye karışık şarkı attım dinlersin." Sıfır romantizm.
Rock:
Hayatın kaya gibi sertleştirdiği insanların müziği. En baba iki müzikten biridir. Arabeskin kardeşi, tavana bakma saatlerinin sesi. Müslüm Gürses ile Led Zeppelin'i peş peşe dinlemek bu kardeşliğe delildir. İsyansa isyan, acıysa acı, manaysa mana. Ömürlüktür, rock müzikle eğlenilmez, evlenilir.
Rock and Roll:
Blues müzikten doğmuştur. Cleveland'da Alan Freed adlı Dj abimiz, radyo programı yaparken The Dominoes grubunun Sixty Minute Man adlı şarkısında geçen 'My baby rocks me with a steady roll' sözlerinden etkilenip bu müziğe rock and roll (sallan ve yuvarlan) adını vererek programlarında kullanmasıyla başlar. İlk etapta bölgesel olarak dinlenen bu müzik daha sonra dünyaya yayılmıştır. Rock'n roll denince Bill Haley, Elvis Presley akla ilk gelen isimlerdir.
Senfonik rock:
Bu müziğin piri Queen grubudur. Klasik müzik ve rock müziği harmanlamak yapılabilecek en iyi şeylerden biri olsa gerek. O zaman Bohemian Rhapsody diyelim. Aman varoluşsal sancılara girmeyelim.
Deneysel rock:
Müzik aletlerinin yanı sıra çöp kutularının sesi, kapı sesi gibi unsurlar eklenmiştir. Bazı şarkılarda sokaktan gelen sesler de karışır müziğe. Frank Zappa, The Velvet Underground müzik grubu bu türün ustalarıdır. Sabah işe giderken dinlemek iyi gelir, pazartesi sendromu kalmaz, diri tutar insanı.
Anadolu Rock:
Türkülerin rock müzik altyapısıyla yorumlandığı müzik türüdür. Grup Bunalım, Hardal, Kurtalan Ekspres, Barış Manço, Cem Karaca, Moğollar, Erkin Koray gibi isimler ile bilinir. Anadolu Rock sevenler için unutulmaya yüz tutmuş, zamanında adeta bir okul görevi gören Grup Bunalım'ı dinlemelerini öneririm. Grubun isim babası Bülent Ortaçgil'dir.
Blues:
17'nci yüzyıldan itibaren Afrika'dan getirilen kölelerin tarlalarda çalışırken söyledikleri, yaşadıkları acıyı anlatan şarkılardan doğmuştur. Köleliğin kaldırılmasıyla, Amerikan toplumunda yayılmaya başlamış, daha sonra bütün dünyaya yayılmıştır. Caz müzik ile bütünleşen blues müziğin cazdan en önemli farkı, gitarın esas enstrüman olmasıdır. Yalın ve sahici bir müzik olduğundan olsa gerek hüzünlüyken BB King ya da Albert Collins dinlediğinizde acınızı bıçak gibi hissedersiniz. Blues, mutlu insanların müziği değildir. Eğlenceli görünen şarkılarının altında bile derin bir mutsuzluk yatar.
Caz:
Samimidir. Genelde doğaçlama gerçekleşir. Birçok müzisyenin armoni bilgisine sahip olmadan, bir araya gelmesi imkânsız olan notaları yan yana getirerek oluşturdukları kafa açan müziktir. Sinirleri yatıştırmaya birebirdir. İş yerinde biriyle tartıştın diyelim, dışarı çık, kulaklıklarını tak ve aç oradan bir Ella Fitzgerald. O, doğaçlamalarda sesini adeta bir trompet gibi kullanırken sen sakinleşirsin.
Protest müzik:
70'lerin siyasi atmosferiyle ortaya çıkan, altyapısı halk müziğine benzeyen, politik duruşu olan müzik türüdür. Şarkıları genelde slogan üzerine kuruludur. Grup Yorum, Ahmet Kaya, Grup Kızılırmak gibi isimlerle anılır.
Arabesk müzik:
Bir kesim tarafından aşağılansa da toplumun gerçeğidir arabesk müzik. Başlarda Arap etkileri taşıyan müzik olarak bilinse de acı çeken, ruhu çalkalanan insanların müziğidir. Başkaldırıdır. Müslüm Gürses'in Usta şarkısı kırk isyana bedeldir. Ruhundaki acı, jilet acısından çok daha büyük olan insanların, Ömer Danış ile Gidiyorum derken Hakan Taşıyan ile Sensiz İki Gün diyenlerin müziğidir.
Country müzik:
Bu müzik için Amerikan türküsü diyebiliriz. Yoksul, beyaz köylüler arasında ortaya çıkan bu müzik, o dönem 'Orman Köylüleri Müziği' olarak adlandırılmıştır. Johnny Cash abimiz için bile dinlenir müzik. Başında kovboy şapkası, elinde gitarı, o kirli güzel sesiyle 'I hurt myself today' dediği zaman, söyle demek isterim: Johnny Cash dinlemeyen nesle aşina değiliz.
Metal müzik:
Black Sabbath grubu ile başlayan bu müzik, blues müziğinden etkilenmiştir. Haliyle içinde isyan ve şiddet barındırdığı kadar hüznü de barındırır. Birçok türü olsa da Death Metal ve Progressive Metal gönlümde ayrı bir köşede durur.
Death Metal:
Metal müziğe göre daha sert gitarlar, daha keskin soundlar içeren Thrash Metal'den doğan metal müzik türüdür. Ölmeden önce hangi şarkıyı dinlemek isterdin deseler şüphesiz Death grubunun Voice of the Soul enstrümantal müziğini tercih ederdim. Death Metal denince akla ilk olarak Death grubu gelir. Ölüm gibi şeyler yaşayıp ölmezken sığındığım kaledir kendisi.
Progressive Metal:
Metal müzik kadar sert değildir, enstrümanlar daha çeşitlidir, altyapısı yumuşaktır. Metal müzikle sınırlı değildir, yeniliğe açıktır. Metal müzik türleri içinde sizi isyana sürüklemekten ziyade sakinleştiren, alıp götüren yegâne türdür. Şarkılarda klasik müziğe ait öğeler ya da caz öğeleri bulabilirsiniz. İlk olarak Dream Theater'ın 'Images and Words' albümüyle ortaya çıksa da günümüzde İsveçli müzik grupları Opeth ve Pain Of Salvation ile anılır.
Rembetiko:
Ana çalgıları bağlama ve buzuki olan bu müzik türü ilk olarak Kurtuluş Savaşı sonrası İzmir'de ortaya çıkmıştır. Oryantal öğeler barındırmasının yanı sıra bazı şarkıları zeybek havası ile kasap havasına benzer. İşsiz güçsüz, hapishanelere düşen, sınıf ayrımından payını fazlasıyla almış insanların müziğidir. Nüfus mübadelesi ile Yunanistan'a dönen Rembet'lerin bu müziği o zamanlar Yunanistan'da aşağılansa da şu an Yunanistan'ın ulusal müziği haline gelmiştir.
Soul:
Anlamıyla müsemmadır, ruha hitap eder. Enstrümanlardan ziyade vokal ön plandadır. Aretha Franklin, Think şarkısını söylerken kendinizi, ruhumun milli marşı bu olabilir diye düşünürken bulabilirsiniz.
Akapella:
Enstrüman olarak insan sesinin kullanıldığı müzik türüdür. Kelime anlamı olarak acapella, İtalyanca kilise tarzı demektir. Rönesans tarzı ile barok konçertosunu birbirinden ayırmak için geliştirilmiştir. Sertab Erener'in Zor Kadın şarkısında akapella tekniği kullanılmış ve bu durum çoğu kişinin hoşuna gitmiştir.
Altın Mikrofon Yarışması:
Hürriyet gazetesi tarafından düzenlenen müzik yarışmasıdır. Yıldırım Gürses, Cem Karaca ve Apaşlar, Mavi Işıklar, Haramiler, Moğollar gibi gruplar bu yarışmadan çıkmıştır.
Çekirdek Sanat Evi:
80'li yıllarda Bülent Ortaçgil ve Fikret Kızılok'un kurduğu, sanatçıların ücretsiz konserler düzenlediği, kayıt yaptıkları sahnedir.
Hey Dergisi:
1970'lerin başından 1980'lerin sonuna dek Milliyet yayın topluluğunca çıkarılan müzik ve gençlik dergisidir.
Taverna müziği:
Semra Özal'lı yıllar elbet taverna dolu yıllardı. Parlak kumaşlar, kabarık saçlar, kelebek tokalar, vatkalı ceketler, tabii ki 80'ler. 'Nikâhına beni çağır sevgilim' diyecek kadar romantik abiler, kırılan tabaklar ve sürekli bronz kalmayı başaran Fedon…