Ezidi kamplarında hemen herkesin, ya yaşadıklarından ya da duyduklarından hareketle anlatacağı bir hikâyesi var. Canlarını kurtarma sevinciyle, geride bıraktıklarının üzüntüsünü aynı anda yaşayan insanların duygu karmaşasını ve gelecek için duydukları endişeyi mimiklerinden, ses tonlarından ve anlatılarından izlemek mümkün.
Suriye ve Irak'ta yaşanan iç savaştan kaçan Kürt, Türk, Şii, Sünni, Ezidi, Süryani pek çok ırk ve dinden insan için Türkiye can korkusuyla sığınılan bir liman haline geldi. Büyük bir insanlık dramının yaşandığı bu bölgede çoğunluğu kadın ve çocuklardan oluşan sığınmacılara Türk hükümeti büyük bir alicenaplık göstererek kapılarını açtı. Dünyanın hiçbir ülkesinin kolay kolay cesaret edemeyeceği ve üstesinden gelemeyeceği bu misafirperverlik Türkiye için de kolay olmadığı gibi kısa ve uzun vadede pek çok sosyal ve ekonomik soruna neden olabilir. Bu hizmetin sonrasında bir kaosa ve anarşiye dönüşmemesi için acil önlemlerin alınması, Göçmen Bakanlığı gibi kurumların şimdiden hayata geçirilmesi tedbir açısından faydalı olacaktır. Bununla birlikte, kucaklarında bebekleriyle, yalın ayak ve korkulu gözlerle 'el aman' dileyen bu insanların sesine kulak tıkamak, ölümlerine ve çaresizliklerine sessiz kalmak da insan onuruna yakışan bir davranış olmazdı. Yaklaşık 1,5-2 yıldır yaşanan bu sığınmacı akınına karşı belli itirazlar olsa da toplumun geneli insani ve vicdani bir duyarlılığı benimsemiş durumda. İlk andan itibaren bu mağdur ve mazlum insanlar için elinden geleni yapmaya çalışan Hazar Derneği mensupları olarak biz de bu ikinci sınıfa giriyoruz. Elbette daha yapılacak çok iş var ve hâlihazırda yeni sığınmacılar için ülkemiz bir umut olmaya devam etmekte.
Bölgede acı çeken pek çok ırk ve dinden insan var. Bir süre önce TV'lerde ağlayarak yardım isteyen Ezidi milletvekili kadının sesi kulaklarımızdan kalbimize doğru yol buldu. Bu bir imdat çağrısıydı. Milletvekili, "Bizi kadın, çoluk çocuk demeden öldürüyorlar, kızlarımızı kadınlarımızı kaçırıp tecavüz ediyorlar, lütfen bir şeyler yapın" diye feryat ediyordu. Kısa bir süre sonra Ezidilere sınırlarımız açıldı. Hazar Derneği olarak, "Mazlumun dini, dili, ırkı sorulmaz, mazlum olanın elinden tutmak bizim hem insani hem İslami görevimizdir" diyerek bu insanlara destek vermek üzere Midyat'taki Ezidi kampına gittik.
Kampta önce yetkililerle görüşerek sığınmacılar hakkında bilgi aldık. Bize her gün sayısı biraz daha artmakla beraber kampta 2800 Ezidi bulunduğu, bunların yaklaşık 1500 kadarının çocuk, gerisinin de eşit sayıdaki kadın ve erkeklerden oluştuğu söylendi.
Toplam 103 dönüme kurulan ve 15 mahalleden meydana gelen Ezidi kamp alanı içinde; 660 aile çadırı, 11 sosyal çadır, 13 adet 10'lu tuvalet/duş, 7 bulaşıkhane, 4 çamaşırhane, 1 tane market, 2 muhtarlık çadırı, 1 kurs ve 1 eğitim kampüsü bulunuyor. Ayrıca sağlık hizmetleri de dâhil pek çok hizmet alanından çalışan elemanlar ile bu insanların hayati ihtiyaçları karşılanmaya çalışılıyor. Günlerce yürüyerek sınıra ulaşan bu insanların aralarında hasta, yaşlı ve hatta hamile olup burada doğum yapan kadınlar da var. Bu ailelerin, çocuklarına Tayyip, Midyat ya da burada çalışan görevlilerin isimlerini vermeleri, kendilerine gösterilen ilgiye duydukları minnetin açık ifadesi gibi.