Bizde romantizm yok, kalp var
Hiç uzatmadan ve biraz da kavramın popüler kullanımına prim vererek kişisel bir soruyla başlamamıza izin verir misiniz? Romantik biri misiniz? Sosyal medyada size böyle bakanlar var, biliyorum; biraz da onun için soruyorum…
Popüler kültürde 'romantik birisi' deyimi hafif hayalci, biraz çalımlı, hatta mızmızlık düzeyinde duygusal, mutlaka sanatsever ve sevdiklerine hoşluklar yapan biri anlamında kullanılıyor… Net söyleyeyim: Saçmalık hepsi. Gülünç hatta. Hiçbirinin gerçekten romantizm ile ilgisi yok. Hatta bir 'romans'ları bile yok. Ama evet, bu uyduruk kriterlere göre geçmişte 'romantik' sayılabilirdim. Şükür ki şimdi değilim. Günümüzde gerçekten romantik olmak kolay mı? Yiğit olmanız gerekir. Düzen buna izin veriyor mu? Hayır! Romantiklik mızmız huysuzluk değil, coşku ve tutkudur. Oysa şimdilerde coşku dediğimiz şey hiperaktiflik okyanusunda boğuluyor. Tutku deseniz, kim çilesine yazılır! Size şu gerçek hikâyeyi anlatayım: Bir şair arkadaşımı televizyonda programa çağırmışlar. Konu da romantizmmiş. Stüdyoya girmiş ki, ne görsün! Bir masa. Masada mum yanıyor. Bir de vazoda çiçek konmuş. Yetmemiş, bir kemancı masanın hemen ardında müziğiyle atmosfere katkıda bulunuyor. Şair arkadaşım kızmış tabii. E, demişler konumuz ama… Oysa konu romantizm ise mum değil ateş yakmak gerekir. Masadaki çiçekle romantizm olmaz. O başka şey. Gerçek romantik ormana gider, yaylaya çıkar, gelincik tarlasında yatar. Hele kemancı neyin nesi yahu? Romantik müzik dinlemez, müzik yapar. Neyse, bu popüler kullanımı da, beni de, romantik olduğunu iddia edenleri de bir kenara bırakalım, en iyisi. Unutmamalı, muhafazakâr evlilik sitelerinde en yaygın tartışma konularından birinin 'kocaların romantik olmaması'ndan şikâyet olduğu bir dönemde yaşıyoruz. Tamam, erkekler maalesef çoğunlukla odun olabilir ama şu romantiklik ne yahu! Adamların aileyi ayakta tutacağız diye canları çıkıyor; arada bir elinde çiçekle eve gelse fena olmaz ama öyle olunca hayatın 'güzelliği'ne kanacak mısınız?
Popüler kültürün içinde kalalım istiyorum. Bugün romantizmden söz edemez miyiz? İmkânsız mı? Romantik çağ bitti, romantizm bir parodiye döndü demeyeceksiniz herhalde?
Diyebilirim de… Bugün romantizm diye adlandırdığımız ne varsa bir tür parodi. Romantizm de 'aydınlanma'nın çocuğudur ama kardeşi rasyonalizmin tam karşıtı karaktere sahiptir. Eleştirel zihne karşı tahayyülün isyanıdır. Akılcı felsefeye karşı gündelik hayatın felsefesidir. Mantığa karşı aşktır. Bugün tahayyül neredeyse toplumsal bir 'ürün' haline geldi. Hayatı felsefenin gözetimi altına almaktan, yaşam koçlarına teslim etmeye geldik. Mantık mı, aşk mı sorusu da demode kaldı. Çünkü artık aşk da mantıklı bir çerçeveye oturtuluyor, tersi delilik sayılıyor. E yani, bu parodileşme değil de nedir! Mesela entelektüel çevrelerde 'kaybedenler kulübü'nü yüceltmek; 'gene yenil, iyi yenil' demek pek romantik bir tavır sanılıyor. Gerçek romantikler bu hallerimizi görseler ağlarlardı. Gerçek bir romantik 'değerlerin yüceltilmesi' için yiğitçe savaşan adamdır, kaybetmeyi aklına getirmez, zafer için savaşır ve yenilir. Bir de 'Romantik Çağ'a dönecek olursak, tabiatın bir sanat eseri gibi değerlendirildiğini görürüz. Bu yolla 'bilimciler'den ayrılırlardı. Bugün ekolojistler bile tabiata bir sanat eseri gibi bakmıyorlar.
Peki aşk ve romantizm ilişkisinden söz etsek biraz da… Aşk romantik bir şey değil mi?
Tutku romantik bir şeydir. Bunu sadece sevgi olarak görmeyin, 'passion' yani çile olarak da görebiliriz. Aşk da böyle olduğunda elbette romantiktir. Bakın, hani 'dava aşkı' diye bir deyim vardır ya, o mesela belki şaşacaksınız ama hakiki romantizme en yakın haldir. Fakat fazla zorlamamalı böyle şeyleri. Post-romantik çağda aşkı da, romantizmi de zorlamamalı. Hazlarına yenilmiş ve para kazanmaktan başka hiçbir şeye doğru düzgün odaklanamayan modern insanda böyle zorlamalar iyi sonuçlara yol açmıyor. Mesela romantik çağın günümüze kalan en kötü etkisi aşkı ille de evlilik içine de enjekte etme ısrarıdır. İsteniyor ki, aşkın ikinci aşaması evlilik olsun. Oysa evlilik ciddi bir sosyal kurum ve akittir. Romantik aşk ise asosyaldir. Yapamaz, yıkar. Sonra da diyorlar ki, evlilik aşkı öldürüyor. Ne ilgisi var! Sevmek, saymak ve sorumluluk sahibi olmak gereken bir alanı nasıl böyle bir tahayyülle zorluyorsun. Bu yanlışta ne evliliğin, ne de aşkın günahı var ama popüler kültürün var. Çünkü buradan gittiği yere kadar ekmek yiyor, şarkılar, şiirler, filmlerle dünya hayatı gelip geçiyor… Son olarak şunu söyleyeyim: Hiç kalpten söz etmedik, gönülden falan… Romantizmde onlar yok, oysa geleneğimizde onların merkezi bir yeri var. Bizde de olsa iyi olur!