Popüler kültür mü halktan, halk mı popüler kültürden çıkar?
Yalnızca bir kulaktan girip öbüründen çıkan, boş zamanları geçirmeye yönelik ticari olarak uydurulmuş bir faaliyet mi, yoksa toplumdaki hem yüzeysel hem derinlerde yatan açık ve gizli varsayımları, değerleri, arzuları, hatta ihtiyaçları yansıtan bir gösterge mi? Televizyon programlarının değişip duran modaları ve simaları, sırf izleyiciyi değişik biçimlerde eğlendirerek izlenme oranlarını yükseltmek için yapımcılarca uydurulmuş icatlar mı, yoksa bu modalar insanların yaşamlarındaki ve davranışlarındaki değişimlerin, izleyicilerin popüler kültüre verdikleri anlamın, ondan aldıkları keyfin kültürel göstergesi mi?
Acaba popüler kültür, halka satılabileceğini düşündükleri hemen hemen her şeyi empoze edebilecek güçte olan, eğlence ve bilgi birikimini tekellerinde bulunduran, becerili ve kâr amacı güden girişimcilerce yaratılan bir şey mi? Yoksa bu girişimciler, izleyici çekmek ve kâr etmek için, paylaşılan bir dizi değeri ve normu ifade etmek zorunda olan, bir kültürün çoğu zaman habersiz temsilcileri mi?
Popüler kültürü ya da kitle kültürünü halkın beğenilerinin mi oluşturduğu yoksa halkın sadece takipçi ve izleyici mi olduğu konusu pek içinden çıkılabilecek bir mesele değil. 'Tavuk mu yumurtadan yoksa yumurta mı tavuktan' sorusuna benzer birçok soru, akademik metinlerde yüzyıllardır tartışılıyor. Popüler kültür tartışmaları, yaklaşık 200 yıldır hemen hemen aynı şeylerin konuşulduğu bir alan. Teknoloji geliştikçe popüler kültür de değişiyor fakat içeriğine yönelik eleştiriler pek değişmiyor. Popüler kültürün, insanları edilgenleştirdiği, aptallaştırdığı, daha kolay yönetilir hale getirdiği, birileri tarafından halka dayatılan ürünlerin insanların beğeni seviyesini düşürdüğü ve toplumdaki düzeyli sanatsal üretime çeşitli biçimlerde engel olduğu gibi konular, internet ve televizyonun icadından çok önceleri de aynı şekilde tartışılıyordu. Bu eleştirilere katılmayanlar ise genel olarak halkın küçümsendiğini düşünerek sessiz yığınların kültürel içeriği yönlendirmede zannedilenden çok daha etkin olduğunu savunuyorlar.
ABD'li ünlü iletişim bilimci Neil Postman, Televizyon: Öldüren Eğlence başlıklı kitabını, 'Huxleyci' bir uyarıyla bitiriyor: "Bir halkın dikkati önemsiz konularla dağıtıldığı zaman, kültürel yaşam sonsuz bir eğlence döngüsü olarak yeniden tanımlandığı zaman, ciddi kamusal konuşmalar agucuk bugucuğa dönüştüğü zaman, sözün kısası, bir halkın kamusal işleri bir vodvil oyununa döndüğü, kendisi de izleyici durumuna düştüğü zaman, o ulus kendisini risk altında bulur." Televizyon karşısında kitapları ve basılı kültür ürünlerini savunan Postman, halkın dikkatini dağıtan önemsiz konuların neler olduğunu, kime göre önemsiz olduğunu ve o ulusu bekleyen riskin ne içerdiğini ise açıklamıyor. Hiçbir dayanak getirmeksizin ortaya konulan savlardan ve yazarın yalnızca kendi anlayışıyla yaptığı içerik çözümlemelerinden ibaret olan popüler kültür eleştirilerine karşı çıkanlar da aynı yöntemi izliyorlar. Birkaç yüzyıllık tartışmaların kişisel gözlemlerden ve varsayımlardan ibaret olması, popüler kültür eleştirilerinin her dönem popüler kalmasının da en önemli sebebi.
Kültür üzerine çalışmalar yapan Alman sosyolog Herbert J. Gans, Popüler Kültür ve Yüksek Kültür isimli kitabında, yüksek kültür savunucuları tarafından popüler kültüre yöneltilen eleştirileri tek tek ele alarak bu eleştirileri tartışıyor ve neden doğru olmadıklarını göstermeye çalışıyor. "Bu kitap kimi saldırganlara, özellikle yüksek kültürün kültür, popüler kültürün de tehlikeli bir kitlesel olgu olduğunu iddia edenlere karşı popüler kültürü savunan, eleştirel bir çalışmadır. Ben ikisinin de kültür olduğuna inanıyorum; onun için çözümlememde ikisine de aynı kavramsal donanımla yaklaşıyorum. Donanımın kendisi sosyolojik olmakla birlikte iki değer yargısına dayanıyor: (1) popüler kültürün pek çok insanın estetik ve diğer arzularını yansıttığı ve ifade ettiği (böylece onun bir ticari musibet değil kültür olduğu); ve (2) bütün insanların, yüksek ya da popüler, istedikleri kültürü seçme hakkı olduğu. Yani vardığı sonuç bakımından bu kitap kültürel demokrasiden yana bir tez ve insanlara, topluma neyin iyi, neyin kötü geleceğini sadece kültürel bilirkişilerin bildiği fikrine karşı bir tez."
Popüler kültürün tepeden izleyiciye empoze edildiği fikrine katılmayan, dolaylı yoldan ve kısmen de olsa, o izleyici tarafından biçimlendirildiği fikrini savunan Gans, popüler kültürle karşı karşıya kalan insanların soyutlanmış, uyuşturulmuş, yabanıllaştırılmış, gerçeklerden kaçan ya da gerçeklerle baş edemeyen insanlar olarak tanımlanabilmeleri için elimizde hiçbir kanıt olmadığını vurguluyor. Gans, popüler kültürün kitleleri aptallaştırdığı eleştirisini getiren kültürel eleştirmenlerin, şimdiki zamanın eskiye göre iyileşmiş, kültürün de insanların da 'akıllılaşmış' olduğu durumları pek fark edemediklerini savunuyor. "1950'lerin ya da daha öncesinin herhangi bir gazetesi ya da dergisi ile bugünün konularının şöyle bir karşılaştırılması, genel bir akıllılaşma olduğunu düşündürecektir: Daha karmaşık terminoloji ve soyutlamaların kullanılması; metinlerde, aralarında ırkla, etnisiteyle, dinle ve toplumsal cinsiyetle ilgili olanlar da bulunan çeşitli klişelerden ve stereotiplerden vazgeçilmesi ve eşdeğer değişimlerin şekillerde, karikatürlerde ve hatta çizgi romanlarda bile görülmesi. Aynı durum, aynı iki dönemdeki polisiye öyküleri ve televizyon durum komedileri karşılaştırıldığında da ortaya çıkıyor. Hatta bugünün 'kötü adamları' bile 1950'lerdeki televizyon izleyicilerini ekran başında tutanlardan çok daha nitelikli."
Popüler kültür ve yüksek kültürün üretim ve tüketim süreçlerini, beslendikleri kaynakları ve hitap ettikleri kitle üzerindeki etkilerini karşılaştırmalı olarak inceleyen Herbert J. Gans, klişe haline gelmiş birtakım eleştirilerin karşısına en az onlar kadar tartışmaya açık olan kendi düşüncelerini koyuyor. Popüler Kültür ve Yüksek Kültür, konuya popüler kültür lehine yaklaşan fakat karşıt fikirlerin de öğrenilebileceği bir çalışma.