Amazonların yeşili siyaha döndü: Ekvador
Ekvador hükümetinin davetlisi olarak gittiğim Amazonlarda gördüklerim, 'çevreye duyarlılık' adına paha biçilmez bir deneyim oldu. Öncelikle şunu söylemem gerek; bu ülke, doğanın tüm güzelliklerini barındırması nedeniyle kesinlikle koruma altında olması gereken bir coğrafyaya sahip.
Ülkenin genel olarak tropik ve nemli bir havası var. Ancak yükseklikle birlikte iklim değişiyor. Güneyindeki, nüfusu en yoğun kent olan Guayaqil tropik bir iklime sahipken, gezimizin odak noktası olan doğudaki Amazonlarda iklim, 'yağmur ormanları'na uygun tüm koşulları içeriyor. Yağmur, güneş ve dolayısıyla nemin bol olduğu bir havadan bahsediyoruz. Başkent Quito ile Amazonlar arasında kalan, dünyanın aktif yanardağlarından Cotopaxi'de ise kara iklimine geçiş var. Cotopaxi'de dağ tırmanışı gerçekleştirdikten yarım saat sonra denize ulaşabilirsiniz. Anlayacağınız, Amazonların akıl almaz 'yeşil tuvali' bir kenara, ülkenin genelinde görsel bir şölen hâkim…
Otuz bin kişinin öldüğü felaket
Lafı uzatmadan yola koyulalım… Ekvador Amazonlarına, Ekvador Hava Kuvvetleri'nin ben ve Latin Amerikalı bir grup gazeteci için tahsis ettiği uçakla başkent Quito'dan havalandık. Yarım saat sonra ulaştığımız Amazonların Lago Agrio kasabasında sıcaklık nemle birlikte 30 derecelerde hissedilirken, iki saat sonra bardaktan boşanırcasına yağan yağmur ve beraberinde gelen nefes kesici neme alışmak zorundaydık. Yerli halkın dediği gibi, "Burası Amazon, ne zaman neyle karşılaşacağınız belli olmaz."
Hava koşullarına alışmaya çalışırken, yeşili siyaha dönüştüren doğa faciasına tanık olmak üzere karadan yola çıktık. 1962-1992 yılları arasında ABD merkezli petrol şirketi Chevron, 1992'den bu yanaysa Ekvador milli petrol şirketi Petro Amazonas'ın işlettiği petrol rezervlerinin bulunduğu, 26 bin nüfuslu Lago Agrio kasabasına geldik. Hayal etmeye çalıştığınızı tahmin ediyorum. Aslına bakarsanız burası tipik, küçük, derme çatma bir tropik kasaba. Mutevazılığın ve doğayla uyumun izlerini baktığınız yerde görebilirsiniz. Burasını farklı kılan şey, ne yazık ki yaşadığı ekolojik felaket. Bu felakete 30 bin insanını veren kasaba halkı, 20 yıldır ulusal ve uluslararası platformlarda hakkını arıyor. 2007'den bu yana görev başında olan Devlet Başkanı Rafael Correa'nın hükümetine ve yerlilere göre, şimdi Petro Amazonas'ın işlettiği yerde ilk petrol rezervini kuran Chevron, 1962-1992 yılları arasında gerçekleştirdiği petrol çıkarma ve işlenme işlemi sırasında, bu bereketli toprakları altından zehir fışkıran tarlalara dönüştürmüş.
Petrol kuyularının açıldığı 1962'den sonra kasaba ve çevresindeki Shushufundi köyünde hastalıklar, ölümler başlamış. Yerliler, şirket yetkililerinden "Ham petrol çok faydalıdır. Vücudunuza sürün" telkinlerini duydukları için önce olan biteni petrol kuyularıyla bağdaştıramamışlar. Ancak yıllar geçtikçe durum ortaya çıkmış. Lago Agrio'daki yerli halkın yaşadığı binlerce evin suyuna zehirli atık karışmış. O suyu içip, yemek pişirip çamaşırlarını yıkamışlar. O suyla topraklarını sulamışlar. Hala o toprakları ekip biçiyor, meyvelerini yiyor, kasabada 'yine birbirlerine' satıyorlar. Ölümüne bir yaşam var burada. Toprağın altındaki zehrin farkındalar. Ama bu gerçeği kabul etmek tek şansları… Çünkü göç edecek para yok. Çoğu içinse bu artık bir namus meselesi. "Bizim toprağımız, biz buranın yerel halkıyız. Burayı terk eden neden biz olalım ki?" diyorlar…