Saliha Erdim: KİŞİNİN YAPTIKLARI KİMLİK KARTI GİBİDİR

KİŞİNİN YAPTIKLARI KİMLİK KARTI GİBİDİR
Giriş Tarihi: 26.02.2025 14:04 Son Güncelleme: 26.02.2025 14:04

Çocukluğumuzdan itibaren anne- baba olarak gördüğümüz ilk öğretmenlerimizden öğrendiklerimizle yol almaya başlarız, sonra zihnimizde oluşan değerlere göre hayatımıza devam ederiz. İşte insan ilişkilerimizin nasıl olduğu da bu yapıp ettiklerimizle ortaya çıkar. Aile, değer üretme merkezidir. Fiilen hayatın içinde olan değerler çocukların iliklerine kadar işler. Değiştirilmedikleri müddetçe de çocuklarımızı peşlerinden koştururlar.

Anne-babanın hayatında insana değer vermek, doğru davranışı önemsemek ve bunun için mücadele etmek varsa; çocuk da bu mücadelenin bir neferi olarak ailedeki yerini alır. Bu durum çocuk, genç olup kendi başına hareket etme aşamasına geldiği zaman zihin heybesindeki materyali olacaktır. O da anne babasınınkine benzer davranışları sergileyecek ve idealindeki kişi olabilmenin arayışını tüm hayatına yayacaktır.

Aile içindeki halimiz en doğal, en içten ve en yalın yani gerçek halimizdir. İşte gerçek mücadele bu alanın hakkını verebilmek için yapılanlardır. İyilik; ailede yaşandığında bizi iyi yapacaktır.

Neye alışırsak o oluruz

İlişki içinde olduğumuz insanlarla yaşadığımız anlaşmazlıklarda çoğunlukla refleksif tepki verme eğilimi içinde oluruz. Bir sıkıntı yaşasak hemen alıştığımız sözler dilimizden dökülür. İlk tepkimiz çoğunlukla duygularımızın tesiri ile olur. Biraz düşününce de akıl devreye girer ve daha sağlıklı düşünmeye başlarız. "İnsan alışkanlıklarının çocuğudur" diye bir söz duymuştum.

Nasıl davranıyorsak, o şekilde tanınırız. Yerleşmiş ifade ve davranış kalıplarımız, bizi yapılandırır ve tepkilerimiz aynılaşmaya başlar. Bu yüzden, yeni bilgilerle doğru alışkanlıklar edinmeye çalışmak, hayata taze bir kan sunmak gibidir. Ahirete giden yolda, hayat yolculuğumuzu daha nitelikli hale getirmek ve yukarıya taşıyabilmek için ne yaptığımız ve ne konuştuğumuz önce bizim için çok önemlidir. Çünkü biz taşıdıklarımızın rengine bürünürüz.

Doğru düşünmenin temeli doğru bilgidir

Doğru düşünebilmenin alt yapısı önce doğru bilgiye ulaşmaktır. Yaşadıklarımız karşısında duygularımız olumsuza dönüşebilir ve biz sakin kalamayabiliriz. Fakat biraz sakinleşince doğruyu bulma zaruretimiz vardır. Bir insanın doğru düşünmek, doğru anlamak ve doğru davranabilmek için yaptığı dua, kendisine en iyi gelecek dualarından biridir. Rabbimizin izniyle bu bize harika bir yol arkadaşı buldurur; o da bilgidir. İnsan aklı, fayda ve zarar hesabı yaparak ilerler.

Bunun için de değerleri doğrultusunda bir arayışa girer. Bütün hayırların ve güzelliklerin kapısı, açılmak için arayanı bekler. Bunun için "Her arayan bulamaz fakat bütün bulanlar arayanlardır" denir. Seçici algımızı doğru soruyla çalıştırabilmek, hayat kalitemiz anlamına gelir. İnsan
zihni, değer verdiği şeye koşar. Ona ulaşabilmek için de yollar arar.

Bizim gayretimiz, doğru bir insan olabilmek ise bilgi, bize ne zaman ve nasıl davranırsak doğru olacağı hakkında yol gösterir. Bu, ömrünün her aşamasında insana lâzım olandır. Buna ihtiyaç hissedebilmek için zihnimizde ulaşmak istediğimiz gaye ve bu gayeye ulaşabilmek için de sorularımızın olması lâzımdır. Çünkü sorusu olmayanın cevabı, ihtiyaç hissetmeyenin ise arayışı yoktur.

"Ben neyi hak ediyorum?" Her eylem bumerang gibidir, döner dolaşır bizi bulur. Öyleyse, ben doğru davrandığımda, bunun faydası muhatabıma mı yoksa bana mı? Ben doğru davranarak kime iyilik yapmış olurum? Her zihin ve gönül bereketli bir toprak gibi veya biz hangi tohumu ekersek onu mu büyütüyor? Ve ben bir süre sonra kendi ektiklerimle muhatap olacaksam ve bu yaptıklarım Allah tarafından biliniyor, melekler tarafından görülüyor ve silinmez bir deftere yazılıyorsa?

İnsanın asıl kıymetini bilen Allah, kulunun kalbinden geçirdiği güzel niyetlerine bile sevap yazıyorsa, ben her yaptığımla kendimi onarıyorsam
ve bu kendimi zarar verene benzemekten koruyorsa? İlâveten kendi içimdeki bütünlüğü tamamlamama yardımcı oluyorsa ve benim duruşumu koruyorsa?

Kâr-zarar hesabı yapacak olsak; biz gülümsediğimizde, selim verdiğimizde, iyi davrandığımızda "O, bu iyi davranışı hak etmiyor" demek yerine, "Ben kendime iyi davranma ödülü veriyorum ve bunu hak ediyorum" diyerek hareket ettiğimizde hem Allah katında hem kullar katında hem de kendi yüreğimde iyi ve doğru bir insan olarak var oluyorsam, bu tamamen kendime yapılmış bir iyilik değil midir?

Yaptıklarımız muhatabımız fakat önce Allah ve sonra kendimiz için değil midir? O halde birilerine, onun yaptığı yanlışa yanlışla karşılık vermek;
benim dilimi, duruşumu ve tarzımı bozmam demekse, ben yanlış davrandığımda önce kendime zarar vermiş olmaz mıyım? İlâveten, her insan iyi davranılmayı hak eder; çünkü iyi davranış, hemen olmasa bile zamanla herkese iyi gelir ve çoğunlukla da iyileştirir. Öyleyse hem kendim hem
muhatabım hem de insanlık için, doğru davranış kazandıran bir tutum olmaz mı?

Doğru davranarak duruşumu doğrulturum

Biz doğru davranarak karşımızdakini değiştiremeyiz belki fakat asıl önemli olan, biz değişmemiş oluruz. Her insanın yaşananlardan anladığı, tepkisi ve ifade biçimi farklı farklıdır ve kimin nasıl davranacağını kestiremeyiz. Bu durumda biz her insana göre tavır değiştirirsek, bir süre sonra kendimizin ne ve nasıl olduğunu da karıştırabiliriz. Bu sebeple, biz her durumda doğru ve iyi davranmayı seçtiğimizde, muhatabımızın da bu tutumlar karşısında zamanla direncinin kırılıp, daha iyiye doğru evrilmesine zemin hazırlayabiliriz. Velhasıl, benim doğru davranışlarım önce bana iyi gelir, sonra da bu davranışın ulaştığı herkese.

Yanlış yol insanı yorar

İnsan tabiatı yanlışla yıpranır, yanlış yapan da yanlış yapılan da yorulur. Yorulan insan, muhataplarını da yorar. Algılarımız ve değerlerimiz değiştikçe, onlara göre davranma eğilimi içine gireceğimiz için, çevremizdekilerle çatışma riski oluşur. Hatta ondan da önce, kendi içimizde çatışma yaşamaya başlarız.

Öyleyse, bir hedefi-ideali olmalı insanın. Zaman zaman kendini o hedefe uygun bir çizgide mi ilerliyor diye test etmelidir. Gerekirse bedelini de ödemeye razı olarak, derdinin davasının gerektirdiği hal içinde olmalıdır. Bu, sadece kendisi ve ilişki içinde olduğu çevresi için değil, herkes
için çok önemli ve gerekli bir tutumdur. Yani insanlığın selameti buna bağlıdır.

Peki, çevremizdekiler yanlışta ısrar ediyor ve bize zarar veriyorlarsa, nasıl bir korunma mekanizması oluşturmalıyız?

BİZE ULAŞIN