Nagihan Haliloğlu: İlk defa Lacivert Dergi'de düzenli şekilde yazmaya başladım. 'Acaba her ay söyleyecek bir şey bulabilir miyim' kaygısıyla başlasam da, her ay derginin dosya konusunu ve içeriğini belirlediğimiz toplantılarda o kadar keyifli ve hararetli sohbetler, tartışmalar yaşandı ki, her sayı için irdelemek istediğim bir değil, beş konu olduğunu gördüm. Değişik formasyonları olan insanlarla bir araya gelip memleket meselelerini tartışmak, sonra bunu başka insanlarla paylaşabilmek harika bir his. Bu süre içerisinde Lacivert'i anne ve babamın elinde de daha sık görür oldum, geçende hatta babam defterini çıkarmış not alıyordu.
Ayşe Kardaş: Biz aynı hedefe farklı yollardan yürüyen dostlardık. Hikâyelerimiz benzerdi, yollarımızın kesişmemesi imkânsızdı. Bu kader ortaklığıydı Lacivert'in doğumuna sebep. Çok güzel konuları çok farklı yönleriyle ele alabildi Lacivert. Çünkü samimiydi, çünkü hesapsızdı. İki sene önce ilk sayımızın çıkmasına vesile olan her arkadaşıma özellikle sevgili Meryem'e emeklerinden dolayı teşekkür ediyorum. Dergimizin güzel ülkeme ve onun güzel gençliğine katkılarının artması temennisiyle.
Sema Silkin: Bir büyüğümüzün vefa gecesinde Çağatay Türklerini anlamaya çalışırken bulduk birbirimizi. Hemen ardından tencere tava seslerinin uykularımızı kaçırdığı günler geldi. Memleket yanarken şiir mi yazılır demedik. Geçen zamana hayıflanmayı bırakıp şimdi üretme vaktidir deyip eli kalem tutan münevverleri serüvenimize davet ettik. En çok gençler okusun istedik Lacivertimizi. Üniversite koridorlarında, liseli gençlerin sırt çantalarında rastladıkça Lacivert Dergi'ye biz de gençleştik. Daha bir heyecanlandık, daha bir bağlandık umudumuza, toprağımıza, gençlerimize. Bin yıldır bu vatanın her zerresinde iz bırakan kadınların ayak izlerini takip ediyoruz. Biliyoruz; "Yokuşlar kaybolacak çıkacağız düze. Kavuşacağız sonu gelmez gündüze..."
Esra Albayrak: Lacivert, nam-ı diğer Laci... Göğsümüzde kabaran yoğun duyguları temiz bir düşünce ikliminde rafine ediyor ve böylece hem vicdanı sakinleştiriyor, hem de zihni tatmin ediyor. Diklenmeden dik durma gayreti, gelenekten beslenirken üzerine yeni bir şeyler de inşa etme çabası, genç ve dinamik yazar kadrosuyla iddialı ancak alçakgönüllülüğünü koruyan tavrı farklılaştırıyor Lacivert'i... İyi ki varsın sevgili Laci! Ömrün bereketli olsun...
Fatmanur Altun: Genel yayın yönetmenimiz Meryem İlayda Atlas bir gün telefonla arayarak Lacivert'e davet etti beni. Garip bir ünsiyet hissettiğimi hatırlıyorum. Tereddüt, çekince olmalıydı oysa. Uzun süre bir başka 'iyi dergi'nin bünyesinde yer almış ve tam tabirle tadına doyamadan dergimizden ayrılmıştık. Sonraları "dergicilik öldü", "dergiler önceki dönemin sembolleri" gibi sözleri çok duyar olmuştuk. Çekinmek, geriden seyretmek için şartlar uygundu. Fakat Lacivert'e rengini veren ruh en başından beri oradaydı ve o ruha kayıtsız kalmak mümkün olmadı. İyi ki de olmamış. Bir roman kahramanı gibi kalbimizin götürdüğü yere gittik ve çok güzel şeylerle karşılaştık hamdolsun. Derdi olan akıllı insanlar, iyi fikirler, kaliteli kalemler, güzel tasarımlar, hasbi dostluklar, doyumsuz sohbetler ve en önemlisi kendi geleneğini oluşturmaya dair güçlü bir ihtimal Lacivert. Lacivert iyi ki doğdu. Uzun, bereketli bir ömür diliyorum.
Sultan Işık: İlklerin değeri her zaman daha farklıdır. Lacivert Dergi de benim yazı ve yayın hayatına adım attığım, isim anneliği yaptığım ilk yer. Kurucularından da olduğum, editör olarak başlayıp yazı işleri müdürlüğü ile son verdiğim kurumsal görevimden sonra bile hayatımın bir parçası olmaya devam etti. Önemli bir boşluğu doldurabilmesi, okuyucuya farklı bir bakış açısı sunabilmesi ümidi ve amacı ile başlangıçta bir avuç hevesli ve gönüllü arkadaşla başlayıp bugünlere gelebilen Lacivert Dergi'ye daha çoook uzun yıllar var olabilmesi dileği ile iyi ki doğdun diyorum. Daha nice güzel ve başarı dolu yıllara, seni sefiyoruz Lacivert!
Şule Albayrak: Lacivert, daha ilk sayısından itibaren dert edindiği konuları kendine has bakış açısı ile ortaya koyarak yolunu çizdi ve iki yılını doldurdu. Daha söylenecek sözlerin, uzun yol arkadaşlıklarının ve kendimize dair tartışılacak onca meselenin bizi beklediğini görüyorum. Ömrün uzun, okurun bol olsun, Lacivert!
Zeynep Bayramoğlu: Baş döndürücü hızla akan ve bir o kadar hızlı şekilde bilgiyi öğüten bu zamanlarda Lacivert ilaç gibi geldi bana. Gündemi popüleritenin sığlığından uzak analiz edenlerin, farklı bakış açısı arayanların tercihi oldu. Katkı sunmaktan gurur duyuyorum. Ömrü uzun, etkisi derin olsun.
H. Hümeyra Şahin: Lacivert Dergi, söylem, eylem ve biçimiyle bir dönemin ruhunu tarihte sabitleyecek çağdaş bir fikir koleksiyonudur. Ama aynı zamanda dinamik bir girişimin adıdır. Dinamizmini, yıllarca birikmiş ama söylenmemiş sözlerin infilakından alır. 2000'li yılların beklenmeyen çocuğudur.
Contemporary İbrahim Efendi: Lacivert ne ilk ne de son mecmuadır. Mia! Yine de kahramanın zamansızlaştığı bir dünyada nevzuhur bir mevkutenin iki yıl hayatta kalması hafife alınacak bir mesele değildir. Mor! Dergiyi her defasında son sahifelerden, yani kendi yazımdan başlayarak okumam da bence Lacivert'e verdiğim ehemmiyeti gösterir. MiaMor!
Serdar Karagöz: Lacivert Dergi iki yıl önce Türkiye'de entelektüel hayatın tıkanıklığı ve tüm umutsuzluğu içinde doğdu. Yerel olanın küreselleşmeye direnemediği bu coğrafyada düşünce, fikir, sanat ve kültür dünyamız hızla çoraklaşırken bizlere umutlu olmamız için bir sebep oldu. İddialıydı. Birikimliydi. Özgüvenliydi. Komplekssizdi. Ciddiydi. Hayatı ciddiye alan bir dergiydi. Hayata başka yerden bakabilmeyi başardı. "Daha ne söylenebilir ki?" "Başka ne yazılabilir ki?" denilen bir ortamda başka şeylerin de söylenebileceğini, başka şeylerin de yazılabileceğini gösterdi. Zengin içeriği ile gerçek anlamda okunabilen bir dergi oldu. İki yıl içinde entelektüel bir heyecan, bir kıpırdanış oldu Lacivert…
Mehmet Dinç: Lacivert Dergi benim yol arkadaşım. Sık yaptığım uçak seyahatlerimin vazgeçilmezi Lacivert Dergi, her ay taze fikirleri, faydalı bilgileri, güzel insanları, olayları ve işleri hayatıma katıyor. Beni tazeliyor, insanlığa dair ümitlerimi ve güzel günlerin gelişine dair heyecanımı artırıyor. Lacivert Dergi kötülükçü seslerin hiç susmadığı bir dönemde iyiliğin seslerinden biri oluyor. Bu ses her geçen gün daha gürleşsin ve hiç susmasın dileğiyle.
Prof. Dr. Hüsrev Hatemi: Lacivert Dergi'nin adı, onun 'lacilerini giymiş' resmi zevattan olduğunu düşündürmemeli. Nasıl resmi zevat pazar yürüyüşlerinde, aile pikniklerinde lacilerini giymiyorsa, Lacivert Dergi de kapakta, topluma saygısından lacili, fakat kimi sayfalarında blue jean giymiş, kimi sayfasında kimonolu ve gerektiğinde haki er üniformalı veya işçi tulumlu bir dergidir. Yani bir Türkiye dergisidir. Adı bir rengin adıdır. Fakat yanlış anlaşılırsa üzülür ve "Hani bendim yedi renk hani tende can idim" deyu yakınmaya başlar. Hacı Bayram gönlü için "Rengine aşkın cümle boyandı" diyor. Lacivert Dergi de Türkiye coğrafyası ve Türkiye insanları sevgisinin rengine cümle (bütünüyle) boyanmıştır.
Haşmet Babaoğlu: Lacivert, profesyonel hayatımda dergilerde pek nadir gördüğüm bir özelliğe sahip: Her sayısında biraz daha büyüyüp gelişiyor. Doğuş hazırlıklarına tanık olduğum, heyecanını duyduğum bir derginin böyle güçlü yürüyüşünün benim için ayrı bir yeri var.
Prof. Dr. Kemal Sayar: Lacivert'i ilgiyle takip ediyorum. Düşünsel zenginlik ve derinliğiyle dergiciliğimizin çıtasını yükselttiğini düşünüyorum. Görsel tasarımını da çok başarılı buluyorum. Nice yaşlara.
İbrahim Tenekeci: Lacivert Dergi 23 sayıdır hayatımıza yeni bir renk, yeni bir iklim getirdi. Dergide her seferinde farklı bir içerik ve konu bulabiliyorum. Lacivert, inşallah nice uzun seneler daha hayatımızda olmaya devam eder.
Kutluğ Ataman: Lacivert'in en önemli başarısı Türkiye kültür hayatını tek seslilikten çıkartıp yeni referans noktalarını harekete geçirmek oldu. Özellikle kültür ve sanatta doğru cevaplar değil doğru soruların önemini yeni bir kuşak Lacivert sayesinde anlamaya devam ediyor.
Yener Çevik: Kendi terslerimi rahatça ifade ettiğim müziğim rapi anlattım, onlar da aynen yazdı. Hiçbir kültürü ayırmadan bizleri de sayfalarına konuk eden Lacivert Dergi, nice senelere!
Prof. Dr. Kadir Canatan: Günlük hayata odaklanmış bir dergi: Lacivert. Bir anlamda günlük hayatın sosyolojisini yapıyor. Bugüne kadar hazırlanan dosya çalışmaları bir arşiv niteliğinde. En azından insanlara ilham kaynağı oluyor. Her dosya konusu bir tez çalışması olabilir. Erkeklik, kötülük, gurbet, beden ve benzer konular akademik hayata girmek isteyen araştırma görevlileri, yüksek lisans ve doktora öğrencileri için birer araştırma konusu… Tez konusu bulamıyorum diyenlere Lacivert Dergi'nin dosya konularına bakmalarını öneriyorum. Umarım Lacivert gelecekte de bize yepyeni konular bularak sürprizler yapmaya devam edecektir.
Nihal Bengisu Karaca: Türkiye'de dergicilik yapmak makûs bir talihle mücadele anlamına geliyor. İnternet medyası, sosyal paylaşım siteleri 140 karakterle sınırlanmış haber alma-haberdar olma refleksini perdahlarken, bir konu hakkında enine boyuna fikir sahibi olmaya duyulan ihtiyaç giderek azalıyor. Değil bir konunun farklı açılardan irdelenmesi, haber metinlerinin 5N 1K unsurlarını taşıyıp taşımadığı bile irdelenmiyor artık. Kimse bunun sonucunun mutlak bir derinlik kaybı, zihni fakirleşme olduğu gerçeğini inkâr edemez. Fakat garip bir biçimde, kendisinden memnun kalınan bir fakirleşme bu. Tek boyutluluğun verdiği bir sarhoşluk. Lacivert Dergi'nin mücadelesini bu bakımdan önemsiyorum ve değerli buluyorum. Söz konusu sarhoşluğun, derinsizlik özleminin hayatın tüm alanlarını ele geçirme ihtirasına karşı verilen bir savaştır artık dergi çıkarmak. Lacivert de bunu yapmaya çalışıyor. Tematik sayıları özellikle kıymetli. 28 Şubat sayısı derginin unutulmazları arasında, arşivlik.