Sanat sepet servisi - Kasım
"Yeryüzü tıkış tıkış, nefes alacak yer yok. İnsan her taşa zekâsının damgasını koydu. Her söz kiralanmış ya da el konulmuş. İnsan kurtuluş için her şeyden vazgeçip kaçmaktan başka ne yapabilir? Ama dünle bugün arasında nasıl bir ayrım çizgisi var?
Bu zamanımızın büyük hedefi - yaşamaya ölmeye değer tek hedef. Büyük geçmişe duyulan en küçük horgörü yok bunun içinde. Başka bir şey istiyoruz. Savruk mirasçılar olarak yaşamak ya da geçmişten geçinmek istemiyoruz. Öyle yaşamak istesek bile, yaşayamazdık. Miras tükendi ve ikameler dünyaya üsleniyor.
Bu yüzden yeni sahalara girmeye cesaret ediyoruz ve her şeyin hala ayak basılmamış, konuşulmamış, geliştirilmemiş, araştırılmamış olması karşısında şaşkınız. Dünya bakir bir halde duruyor önümüzde; adımlarımız sarsak. Yürümeye cesaret etsek, bizi anacıl geçmişe bağlayan göbek bağını kesmemiz lazım.
Dünya yeni bir zamanı doğuruyor; tek bir soru var: kendimizi eski dünyadan ayırmanın vakti geldi mi? Vita nuova (yeni hayat) için hazır mıyız? Çağımızın korkutucu sorusu bu…"
Franz Marc'ın 'Der Blaue Reiter'in Tasarlanan İkinci Cildi İçin Önsöz' olarak Şubat 1914'te kaleme aldığı yazısından bir bölüm alıntıladığımız (Sanat ve Kuram, Küre Yayınları, 2011, sf. 184,185). Joan Miro'nun Sakıp Sabancı Müzesi'nde gerçekleştirilen sergisini gezerken yolculuğumuza Franz Marc'ın bu satırlarının da eşlik etmesiyle, bir sürü düşünce ardı ardına sıralanıverdi dünden bugüne.
Bir taraftan her şeyle göbek bağını kesme isteği, diğer yandan daha keşfedilecek çok şey var tespiti; hem her şey yaşandı ve bitti felsefesi, hem sarsak adımlarla yeni bir göz ve bakışla yol alma ihtiyacı. Alın size sanatçı ikilemlerinin şahikası. Franz Marc 1914'te I. Dünya Savaşı'nın patlak vermesinin hemen öncesinde bu yazısını kaleme alırken, Miro iki dünya savaşına da, İspanya iç savaşına da şahit olacaktır. İkisi de dünyanın karışık ve kaotik (hoş, ne zaman böyle olmamıştı dünyamız?) zamanlarının içinden yapıtlarını üretirlerken isyanlarını da dillendirmenin yolu yaparlar sanatlarını. Çünkü her şey birer birer toz duman halinde un ufak olurken gözlerinin önünde, ellerinde kalan budur…
Farklı yol tutuşlar vardır o zamanların isyanını dile getirmek için. Kimi tümüyle umutsuz ve mutsuz hiçliğin dibine vurur, kimi bilincin altını üstüne getirir kaçacak delik arar. Gördükleri kâbusları tekrar ve tekrar üretip sağaltmaya çabalayanlar da olur, 'kim bilir bu karabasan haller bir umudu da içerebilir mi?' diyerek geleceğe ilişkin iyi niyetini koruyanlar da. Ve çıkışsızlığın getirdiği bunalımlarla çareyi bu dünyadan ayrılmakta bulanlar da çıkacaktır. İlginç dönemlerdir dünyanın ters yüz olduğu savaş yılları ve bu yıllarda her bir yol tutuş kıymetlidir, çünkü ellerini taşın (taşların) altına koymak halen önemlidir ve kimse gözlerini kapamaz olanlara.