İslam’ın ilk asrında kadın
Temsil ettikleri her konumun, erkekler tarafından bahşedilmiş bir 'ihsan' gibi algılandığı kadın konusuna İslami referansların nasıl yaklaştığına, birtakım sorular eşliğinde bakalım; ilk dönem İslam toplumunda kadın hayatın neresinde duruyor? Peygamber etrafında odaklanan yeni toplumsal yapılanmada, kadın nasıl bir rol üstlenmiş? Peygamber eşlerinin hayatı, mümin kadınlar için bir model teşkil eder mi? Peygamber döneminde kadın lehinde bir toplumsal düzenlemeden söz edilebilir mi? İslam geleneğinde kadın için 'tasarlanan' mahrem alan korunaklı bir alan mı, yoksa bir dışlanma aracı mıdır?
Hz. Peygamber'in devraldığı toplumsal yapıda kadının konumunu göstermesi bakımından Hz. Ömer'in "Biz cahiliye döneminde kadınları insan yerine koymazdık" sözü dikkate değerdir. Çok geçmeden Peygamber ile başlayan toplumsal değişimin ilk izleri, kadınların şu sözlerinde açığa çıkar: "Resulullah bize bizden daha hoşgörülü ve merhametliydi."
Cahiliye döneminin kadını geri plana iten anlayışı kadınlara öyle sinmişti ki, adeta Allah indinde kadınlar olarak değerlerinin olmadığını düşünüyorlardı. "Ya Resulullah, erkekleri zikrediyorsun, ancak kadınlardan bahsetmiyorsun" endişesi ile varlıklarını onaylatma ihtiyacı hissettiler. Kadınların konumlarını anlamaya yönelik sancılarının dışa vurumu olan bu serzenişin ardından Kur'an'da, sık sık "Müslüman erkeklerle, müslüman kadınlar …" diye başlayan ayetler yer almaya başladı. Kadınlar da ayetlerin sebeb-i nüzulü içine girdiler. Nitekim Arap dilinin etimolojik ve gramer yapısı gereği ayetlerde genellikle eril siga kullanılsa da, Kur'an'ın bütün ilahi seslenişinde kadın ve erkeğe ortaklaşa hitap edildiği görülür. Artık kadın, mücerred bir cinsiyet konusu olmaktan çıkmıştır.
Hz. Peygamber'in nübüvvet hayatının Medine evresi, değişimi bir bütün olarak gören ve cinsiyet yerine insanı merkeze alan bir eğitim anlayışına sahiptir. Kabile merkezli toplumda bireyi ön plana çıkaran bu yeni anlayışta, kadınlar da Allah Resulü'nün doğrudan muhatabıdırlar. Tıpkı erkekler gibi inanma, ibadet etme, akit yapma, topluma hizmet etme hak ve özgürlüğüne sahiptirler. Hz. Peygamber nazil olan her ayeti, hem erkeklere, hem kadınlara okumaktadır.
Hiç şüphesiz Hz. Peygamber döneminde toplumsal hayatın odak noktası, Mescid-i Nebevi'dir. Mescid'den uzak olmak, Medine'nin vahiy etrafında şekillenen gündeminden de uzak olmak demektir. Bu anlamda kadınlar, mescidde olmayı önemsemişler; hatta mescidin erkek egemen yapısına karşı çıkarak, "Mecliste erkeklerden bize sıra gelmiyor. Onlar hep toplantılarınıza geliyor, ilim ve dini konuları öğreniyorlar. Bizim için de bir gün tahsis edin, gelip sizi dinleyelim ve bilmediklerimizi öğrenelim" teklifiyle Hz. Peygamber'in kendilerine özel bir gün tahsis etmesini sağlamışlardır.
Nazil olan sureleri doğrudan Hz. Peygamber'den dinleyen, mescidde ya da Peygamber hanesinde her konuyu onunla konuşabilen, Cuma namazına katılarak hutbeleri dinleme imkânı bulan, hatta bazı uzun sureleri Hz. Peygamber'den dinleyerek ezberleme cehdi gösteren kadınların da katkısıyla, Medine 'münevvere' olmayı başarmıştır.