Sayısal ben
"Beni bende demen,
bende değilim
Bir ben var ki bende
benden içeru"
Acaba Yunus bununla ne demek istemişti? Aradan yüzyıllar geçtikten, benliklerimiz tonla değişiklik geçirdikten sonra, nasıl bir benlik çıkartacaktık ortaya? Ve o bunu 800 yıl öncesinden nasıl bilebilmişti?
İçimizdeki ben, şükürler olsun, kazasız belasız ortaya çıktı. Meğer doğuştan bağlı olduğumuz ve şu yahut bu şekilde vatandaşı olduğumuz ülkenin vatandaşı olan bizlerin içerisinde bir dijital ben gizliymiş!
Bu benliğimizin acısız sancısız ortaya çıkması, oturduğumuz yerden bir web sitesine girip bir elektronik posta hesabı almamızla birlikte anında ortaya çıkabiliyormuş. Tabii elektronik posta dediğimiz zaman işin bütün efsunu yok oluyor. Şuna adlı adınca "e-mail" demek varken nedir böyle anlaşılmaz ifadelerle konuşmak?
"Yeni vatandaşlık" tanımı böyle imiş, editörümüzün böyle yeni medyalara filan merakı çok olduğu için her acar muhabirin yapacağı şekilde, ben de yeni medya meselesini araştırmak üzere kolları çoktan sıvadım. Gerçi güvenilir kaynaklarda "Yeni medya yoktur; olan eski medyadır. Yeni olan sadece mecrasıdır" deniliyorsa da bunlar, okullarımızda okutulan yeni medya derslerinin külliyen reddi ve adındaki "gazetecilik" kelimesini atıp yerine "yeni medya" kelimelerini koyan fakültelerimizin toptan inkârı anlamına geleceği cihetle, okuyucularımızla aramızda tesis edilmiş olan karşılıklı güveni sarsmamak amacıyla araştırmalarımı tamamlayıp size yeni vatandaşlık hak ve hukukunuzu sunuyorum.
Unutun dünya anayasalarını, medeni kanunları, vatandaşlık hukukunu! Çünkü bunların sözünü bile etmediği, henüz hukuk kitaplarında kelimesi bile geçmeyen başka, çok farklı, çok yeni bir vatandaşlık türünden söz edeceğiz: Sosyal vatandaşlık.
Kimi buna "dijital vatandaşlık" diyor kimi "sanal vatandaşlık." "Sayısal yurttaşlık" hatta "sosyal yurttaşlık" diyen bile var. Bu vatandaşlığı edinmeniz için herhangi bir daireye, kuruma, STK'ya başvurmuyorsunuz. Gidip kendinize bir gmail yahut hotmail adresi çıkarttırmanız yetiyor.
Yaygın anlayışa göre, (anlayış diyorum çünkü henüz ne ulusal ne de uluslararası alanda bunu belirleyen hüküm yok) bir sosyal yurttaş, mutlaka enformasyon teknolojisini kullanarak, toplumla, siyasetle, resmi makamlarla etkileşme, paylaşım ve katılım faaliyetinde bulunmalıdır. Bunun en belirgin görüntüsü, sosyal yurttaşın düzenli ve etkin şekilde interneti kullanmasıdır. Sosyal yurttaş sayılmak için, kişinin bilgisayar, cep telefonları, akıllı cihazlar, Web'e ulaşabilen diğer aletler ile özel ve kamusal kişilerle etkileşimde bulunmak için internet kullanma bilgi ve becerisine sahip olması gerekiyor. Sayısal yurttaş olmanın ön şartı olan bu bilgi ve beceriye sahip olmak da kolay. Çünkü bu işi sizin adınıza yapan akıllı cihazlar var. Çok zorda kalırsanız, yoldan geçen birini çevirip sorun, "Birader Instagram hesabı nasıl açılır" diye. Adam size anlatıversin. Bu noktada dikkat edeceğiniz husus, bu şahsın sizi tanımaması ve bir daha görmesi ihtimali bulunmamasıdır. Yoksa mahalleye rezil olmak işten bile değil.
Haklar, derya deniz
Sosyal vatandaşlığın iyi tarafı tonla hakkınızın bulunması… Nasıl mı? Gelin bakalım isterseniz.
Madde bir: "Dijital kimliğe sahip olma" hakkı. E-posta hesabı açmasına kimse engel olamaz yani. Sonra, herkesin dijital kimliğin bütün haklarına sahip olma hakkı var. Yani hakkiocal@hotmail.com kimliğini kullanma hakkı sadece ve sadece bana ait. Sonra, "dijital kimliğe son verebilme" hakkımız var. Bunun doğal sonucu, "dijital kimliğin çalınması halinde yeniden tesisini sağlayabilme" hakkı geliyor. İstersem "yasalara aykırı olmadığı sürece kimliğini gizleme veya başka kimlikle etkileşimde bulunma" hakkımı da kullanabilirim. Elbette, "karşı tarafın kimliğini öğrenme" hakkım da olması gerekir. Tabii bu sanal dünyada her şey karşılıklı olduğu için başkasının da benim kimliğimi öğrenme hakkı var.
Sosyal bir yurttaş olarak sosyal ağlarda, "her türlü bilgi kaynaklarına erişebilme" hakkım olması gerekir. Bu hakkımdan yararlanabilmem için "Kaynakların herkesin imkânı ölçüsünde fiyatlandırılması" lazım. "Lazım" ama bakalım öyle oluyor mu?
Şimdi ben bu hak ve hukukla sosyal ağlarda yeni kimliğimle bunca paylaşım yapacaksam, orada burada birçok yazı, fotoğraf, "like" oluşturacağım demektir. Peki bunlar ortaya benim "kişisel kullanımdan doğan verilerimin" ortaya çıkmasına sebep olmayacak mı? Ne olacak bu veriler? İşte yeni yurttaşlık haklarımdan biri bu verilerin benim adıma saklanması ve arzu ettiğim zaman silinmesi olması gerekmiyor mu? Yani Twitter'ın sahibi Jack bey, öyle paşa gönlüne estiği zaman Twitter'ı kapatma hakkına sahip değil! Twitter onun olabilir! Hatta arzu ettiği kadar hissesini, arzu ettiği Arap veliahdına da satabilir ama o sitede yazdığım her yazı ve yüklediğim her fotoğraf benimdir ve Jack efendi bunları benim adıma saklamak zorundadır. Twitter'ın bir elemanı benim kedi fotoğraflarımı silecek olursa, firma bunları yedeklediği yerden alıp tekrar benim sayfama koymak zorunda.
Hak hakkı açıyor: sosyal ağlardan "hukuki şekilde indirilen malzemenin arzu edilen platformda kullanılması" da mümkün olmalı. Sosyal yurttaşlar bu ortamlarda "dijital etkileşmenin hukukî kapsamı konusunda diğer kişilerle anlaşma" yapabilmeli ve "bu anlaşma çerçevesinde şikâyetlerin giderilmesini talep edebilme" hakkı da olmalı.
Karmaşık gibi görünüyor ama sosyal yurttaş olmamızın başlıca sebebi bu: "Yasal çerçeve içinde diğer taraflarla etkileşimde bulunabilme" hakkımızı kullanmak için, yani bulunduğumuz ülkenin yasalarının izin verdiği çerçevede "ifadede bulunma ve fikir edinme" hakkımız olmalı ki diğer sosyal yurttaşlarla paylaşımda ve etkileşmede bulunabilelim!
Almadan vermek Allah'a mahsus
"Bulunduğumuz ülke" dediğimiz zaman ortaya hemen "hükumet" kavramı atılmış oluyor. Hükumet dediğimiz zaman da hemen aklımıza bu hükümete varlık kazandıran anayasanın çizdiği özgürlüklerin sınırları bulunduğu gerçeği geliyor. Fakat eski anayasal yurttaşlığın bir uzantısı olarak hükümetin şimdi bize sayısal yurttaş olabilmemiz için "elektronik iletişim hizmetlerini edinebilme" hakkımıza saygı göstermesi ve hatta bunu garanti etmesi gerekiyor.
Şimdi bir hükümet size bu kadar hakkı tanırsa ve bunların kullanılmasını sağlamak için çaba gösterirse, mutlaka ortaya birtakım sorumluluklar da atacak ve bizden bu sorumlulukları yerine getirmemizi isteyecektir.
Almadan vermek Allah'a mahsus dememişler mi?
Bunların başında kimseyi istemediği bir elektronik paylaşıma veya etkileşmeye zorlamama sorumluluğu geliyor. Yani kimse sizin paylaştığınız bir fotoğrafı beğenmek zorunda değil! Hiçbir sosyal yurttaşı istemediği bir dijital temasa zorlayamazsınız.
Bir diğer sorumluluk da şu: Başka sosyal yurttaşların paylaştıkları şeyleri onların istemediği şekilde kullanamayız. Bunun denge unsuru ise şöyle: Sosyal vatandaşların sosyal ağlarda başkalarıyla paylaşımı, etkileşmesi her türlü hükümet düzenlemesinden uzak olmalı. Yani bir makam size neyi beğeneceğinizi veya beğenmeyeceğini söyleyemez!
Anlaşma bitmiştir, silin içerikleri!
Sosyal vatandaşlık, normal vatandaşlar arasında elektronik iletişim olmadan, yani internete bağlanmadan yapılamayacağına göre ortada bunu sağlayan özel firmalar veya kamu kurumları bulunmalıdır ve bu özel firmalar veya kamu kurumları, birine tanıdıkları internet bağlantısını başkasına da tanımalıdır. Yani internet hizmeti sağlayan kişi, size internet aboneliği verirken, beni bundan mahrum bırakamaz! Anlaşmalı olduğum servis ve kaynaklara önyargı veya engel olmaksızın, kesintisiz erişim hakkım olmalı. Bunun mantıksal uzantısı da şu: Ben, bu ilişkiyi sona erdirdiğimde bu özel firma veya devlet kuruluşu, benim oluşturmuş bulunduğum her türlü içeriği silmek zorunda!
Peki, benim sosyal vatandaş sıfatıyla oluşturduğum şeyleri koruma ve kollama görevim yok mu? Yani nasıl evin veya otomobilin kapısını kilitlemezsem, olabilecek yerlerden, başıma geleceklerden ben de sorumlu isem, acaba sosyal kimliğimi, bu kimlikle oluşturduğum içeriği koruma konusunda benim de görevim yok mu?
Elbette var ve ilk sorumluluğunuz da şu: "Dijital kimliğimizi yetkisiz kullanımlara karşı korumak" zorundayız. Dijital kimliğimizin tehlikeye düştüğünü anladıktan veya bundan kuşkulandıktan sonra mümkün olduğunca süratli şekilde gerekeni yapmak zorundayız. Sosyal vatandaş olarak sosyal ağlarda edindiğim sayfaların yasadışı içerik için kullanıldığını anladıktan sonra da hızla bu içeriğin yok edilmesi ve sorumluların cezalandırılması için harekete geçmem gerekiyor.
Sosyal yurttaş olarak bu ilkelerin, hakların ve hukukların ne kadar erken farkına varsak ve ne kadar çok hatırda tutsak, sosyal vatandaş olarak o kadar mutlu oluruz. Sosyal yurttaş olarak kendinize, vücudunuza, sağlığınıza, güvenliğinize, başkalarıyla ilişkilerinize ve başkalarının varlık ve hukukuna saygı duymanız gerekir. Uzmanlar bilgisayarın başına geçtiğimizde, internette bir sosyal ağa girdiğimizde, gerçekte bir kütüphaneye, bir okulun sınıfına, bir derneğin toplantı salonuna girdiğimizde takındığımız tavrı takınmamız gerektiğini söylüyor. Sosyal ağlardaki herkes sizin gibi insandır ve biz gerçek hayatta nasıl insanlara insanca ve insana uygun muamele etmek zorunda isek, söz gelimi Twitter'da da aynı tavrı takınmak zorundayız. Sosyal ağların davranış kuralları vardır ve o ortama katılan herkesten bu kurallara riayet etmesi beklenir.
Son olarak söylenecek şey şu, bugünün sosyal dünyası için: İnternette hiçbir şey gizli kalamaz. Nasıl gerçek dünyada, başkalarına açık yani sosyal her alanda her olayın, davranışın, bir tanığı varsa, sanal dünyada da her olayın, her etkileşimin, her iletişimin bir yerde bir kaydı vardır.
Bunu bilmek ve buna göre davranmak ve bunu çocuklarımıza öğretmek, sosyal vatandaş olarak bizi ve onları birçok tehlikeden koruyacaktır.
Diyeceksiniz ki, "Bütün bunlar iyi hoş, ama kazık gibi doğru ve dosdoğru şeyler!" İyi de bugüne kadar eğri ve yanlış şeyler mi yazıyordu bu fakir? Elbette doğru! Fransız saraylarının depolarından veya üniversitelerin Orta Çağ'dan bu yana güneş görmemiş depolarında araştırma yapmamış olabiliriz! Zaten sanal yurttaşlığın iyi tarafı da bu: Her şey sanal!