Kaddafi zamanında Libya'nın tek bir hükümeti, tek bir totaliter rejimi ve tek bir diktatörü vardı. Kaddafi'nin devrilmesi, ardından ülkede iktidar bolluğunu da getirdi. Milli Mutabakat yönetimi sırasında Libya iki farklı parlamento tarafından yönetilmeye başlandı. İslami eğilimli Milli Selamet parlamentosu Tripoli'yi yönetirken, uluslararası alanda tanınan diğer parlamento ise Tobruk'tan yönetmeye başladı. Bu iki gücün arasındaki hâkimiyet mücadelesi ülkeyi felç haline getirirken, terör örgütü DAİŞ'in 6 bin militanıyla ülkeye yerleşmesine de elverişli bir ortam oluşturdu. 2015'teki uzlaşma görüşmeleriyle, yönetimi Fayez al-Sarraj yönetimine bırakmayı kabul etseler de iki parlamento hareketi, hem birbirlerine hem de yeni yönetime güvenmedikleri için bu hamle de fiiliyatta etkisiz kaldı. Daha da kötüsü bu uzlaşmazlık ülkeyi idare etmeye çalışan yönetim sayısını üçe çıkarmış oldu. Milis destekli Tripoli yönetimi şimdi uzlaşarak yönetimi Libya Birlik Hükümeti'ne bırakmayı kabul etti. Sorun şu ki, ister üç yönetim olsun ister yönetim tek elde toplanmış olsun Obama'nın bile "En büyük hatam" dediği Libya'da, mevcut durumda yönetilebilecek bir şeyin olduğunu söylemek hiç de kolay değil.