Şeyh Ahmet'in fedaisiyim
Sultan Abdülmecit'ten ve onun yönetim anlayışından rahatsız olan muhalifler, o zamanlar 49 yaşlarında olan ve Süleymaniye Medresesi'nde müderrislik görevini ifa eden Şeyh Ahmet etrafında toplanmaya başlamışlardı. Şeyh Ahmet, etrafına toplananlardan Fedailer Cemiyeti adını verdiği bir yapılanma oluşturmuştu. Örgütlenme biçimi ve yapısı itibariyle İtalyan Karbonarilerine benzetilen Fedailer Cemiyeti'nin askeri kanadının başında ise Balkanlarda ferik yani korgeneral rütbesiyle görev yaptığı sırada karıştığı usulsüzlüklerden dolayı görevinden azledilen Kafkas kökenli Hüseyin Daim Paşa bulunuyordu. Arnavut askerleri üzerinde etkili bir isim olan Cafer Dem ve Tophane İmalat Meclisi azalarından Binbaşı Rasim Bey de, cemiyetin askeri kanadının diğer önemli kurmayları olarak ön plana çıkan isimlerindendi. Toplamda 25 kişiden oluşan cemiyete kısa bir süreliğine de olsa Tanzimat döneminin önemli simalarından biri olan Şinasi de katılmıştı.
Cemiyetin lideri Şeyh Ahmet'e göre devletin eski düzeninin ve ihtişamlı günlerinin geri gelmesinin yolu Sultan Abdülmecit'in alaşağı edilmesinden ve hatta gerekirse bir suikast sonucu ortadan kaldırılmasından geçiyordu. Cemiyetin amacına ulaşmak adına kurguladığı plan ise şu şekildeydi: Şeyh Ahmet'in yardımcıları olan Kütahya Şeyhi İsmail'in 4 bin ve Hezargratlı Feyzullah'ın da gönüllü bin müridi, halk arasında yayılacak ve darbede diğer üyelerle birlikte hazır olacaklardı. Cemiyetin en aktif üyesi olan Arif Bey ise bildirileri hazırlayıp Patrikhane'ye ve elçiliklere ulaştırmakla görevlendirilmişti. Devamında Cafer Dem Paşa Arnavut askerlerle kontrolü sağlayacak, Binbaşı Rasim Bey de haberleşmeyi engellemek için telgraf hatlarını kesecekti. Tophane'de yapılması planlanan suikast için buranın müftüsü Bekir Efendi'den de gerekli kolaylığı sağlayacağı yönünde söz alınmıştı. Cemiyetin tüm üyeleri, üzerinde "Şeyh Ahmet'le ahdimi yaptım onun fedaisiyim" yazılı ahitnameyi yanlarına almak zorundaydı.
Cemiyetin etkili isimlerinden Hüseyin Daim Paşa, ordu ve toplumda kazanılabilme ihtimali olan çevreleri araştırmakla işe başlamış ve bu amaçla bir istihbarat ağı da oluşturmuştu. Bunun dışında İstanbul'a sürgünle gelmeye başlayan ve sokaklarda kalabalık gruplar halinde bulunan Çerkezlerin içine girerek buradan da kendisine adam devşirmeyi başaran Hüseyin Daim Paşa, artık şartların olgunlaştığı ve harekete geçmek için önlerinde hiçbir engel kalmadığı bilgisini cemiyete bildirmişti.
Darbeciler deşifre oluyor
Hemen her şey cemiyet görünümündeki bu gizli örgütün lehine gibi dururken bir anda beklenmedik bir gelişme yaşandı ve işler örgütün aleyhine dönmeye başladı. Cemiyetin genç propaganda görevlisi Arif Bey, birliklerinde yaptığı çalışmalar sırasında Mirliva Hasan Paşa tarafından fark edilmişti. Hemen önlem almak yerine cemiyetin esas derdinin ne olduğunu anlamaya karar veren Hasan Paşa, Arif Bey'e karşı sıcak davranarak darbecilerin arasına sızmış ve kısa sürede hemen hepsinin güvenini kazanmayı başarmıştı. Hatta darbeciler, Hasan Paşa'yı, Sultan Abdülmecit'e yönelik gerçekleştirmeyi düşündükleri suikastı planlayacakları toplantıya dahi davet etmişlerdi. Hasan Paşa ise cemiyetin yapısını, kirli amaçlarını ve toplanacağı yeri dönemin seraskeri Rıza Paşa'ya ihbar etmişti. Hasan Paşa'nın ihbarı üzerine, 16 Eylül 1859'da Kılıç Ali Paşa Camii'nde toplanan cemiyetin üyeleri kıskıvrak yakalanmıştı.
İlk ifadeleri Seraskerlik'te alınan darbeciler, yargılanmak üzere kayıklara bindirilerek Çengelköy'deki Kuleli binasına götürülmüşlerdi. Yargılanmaların burada olmasından ötürü olay tarihe Kuleli Vakası şeklinde geçecekti. Cemiyetin önemli isimlerinden Cafer Dem Paşa, ihanetinin bedelinin idam olduğunu az çok tahmin ettiğinden ve bağlı bulunduğu örgütün diğer sırlarını ifşa etmek istememesinden olsa gerek Kuleli'ye götürüldüğü sırada kayıktan atlamak suretiyle intihar etmişti.
Padişah idam cezalarını müebbet hapse çevirdi
Kuleli'de görülen mahkemede Sadrazam Mehmet Emin Paşa başta olmak üzere sırasıyla Şeyhülislam, Meclis-i Âli-i Tanzimat (Tanzimat Meclisi) Reisi Mehmet Paşa, Meclis-i Vala (Halk-devlet arasındaki mahkemelere bakan meclis) Reisi Yusuf Kamil, Dâr-ı Şura-yı Askeriye (Hükümet işlerinden ve askeri işlerden sorumlu olan şura) reisi Mehmet Zarif Beyler de hazır bulunmuştu. Mahkemenin verdiği karar, dönemin gazetelerinden olan Tercüman-ı Ahval ve Peyam-ı Sabah'ta şu ifadelerle yer buluyordu: "Halkı ve askeri, saltanatı seniyye aleyhine kaldırarak heyeti devleti tağyir ve usulü kavanini bozmak."
Mahkeme, darbe girişimine adı karışan örgüt üyelerinden Şeyh Ahmet, Hüseyin Daim, Cafer Dem ve Binbaşı Rasim'i idam cezalarına çarptırırken, diğer sanıklara ise örgütteki derecelerine göre kürek, kalebent ve sürgün gibi cezalar verdi ancak Sultan Abdülmecit, büyük bir iyi niyet göstergesiyle idamları müebbet hapse ve kalebentliğe çevirdi. Böyle bir irade göstermesinin nedenini ise örgütün planlarının gerçekleştirilememesiyle açıklamıştır.