Eylül 2016 - Editör yazısı
Akıl sahipleri, memleket için kaçınılmaz olan nedir?
Bir masal gibi dinlemiştik sabah namazına giderken askerin çevirdiğini söyleyen babamızı, bir masal gibi…
"Asker geldi, anarşi bitti" diyen ninemizin sesinin, pek istenmeyen ve zorla katlanılan bir akrabadan bahsederken ki tonla aynı olduğunu fark etmemiştik.
Bayrağı yere değdirmeden yokuş çıkabilir misin? Bu, vakit ister, emek ister, doğruluk ister, sabır ister.
Bir kere ulaşırsan o zirveye, çözülemeyen meselelerin çözülür, ufku görürüsün, nefes alırsın, düğümleri açmak, çatıları uçurmak istersin…
Öfkelerimiz, husumetlerimiz nerede duracak, unutabilecek miyiz?
İnsanlar, askerler, siviller, bürokratlar, tutuklular, gözaltılar; peygamber asasıyla ikiye ayrılan Kızıldeniz gibi tam ortadan ikiye ayrıldılar.
Sonra orada can verirken bile secde edemeyen Firavunlar vardı, pantolonlarında rükû izleri, yazık.
Kimin ölçüyü kaçırdığını göremeyen zavallılar…
Tespitten ziyade tahmin yapanlar, kalaşnikof başında suyunu yere çömelip üç yudumda içenler…
Darbe girişiminin kimin elini güçlendirdiğinden iştahla bahsedenler…
NATO üyeliği üzerine tezler…
BM'nin gözbebeği Mısır'ın darbe kınamasını bloke etmesi üzerine başka tezler…
Af örgütünün adının "darbeci haklarını savunma örgütü" olarak değiştirilmesi üzerine çok başka tezler…
Bir gün bir avlanma olursa diye evvelden herkesi fişlemiş olanlar…
Ama herkesten evvel cadı avı diye bağıranlar…
Adalet arıyorum diye adaleti yok edenler…
Şaşkınlar, itibarsızlar…
Medya kavgaları, 15 Temmuz fırsatçıları, Erzurum kongresi, manda isteyenler…
"Despotizm, terörizm ve iç savaşa sürükleniyor Türkiye" diye size sesleniyor Micheal Rubin!
Bense, FETÖ liderinin ilk yüz entelektüel arasına girdiği bu dünyanın "erratic"i olmak için can atıyorum, zafere değil, sefere, kubbeyi yere koymadan…