Türk Solu
Lacivert'in şubat sayısında "Türk solunun hayaleti" başlığını seçmemizin en önemli sebebi, aslında çoktan cenazesi kaldırılan bir ideolojinin farklı kıyafetler halinde yaşamaya çalıştığını anlatmaya çalışmaktır. Çünkü gerçekten de soldan geriye bir hayalet kalmıştır. Tee 1967'lerde çözülmeye başlayan devrimci hareket 68 darbesinden sonra silahlı/silahsız hareket ayrımına kadar gelmişti. O günden bugüne ilerleyen süreçte artık tarihin tozlu sayfaları arasındaki bir nostaljiye dönüştü sol. Behice Boranların, Sadun Arenlerin, Hikmet Kıvılcımlıların yerini Ertuğrul Özkökler, Fatih Altaylılar aldı. Ne toplumun gündelik sorunlarına dair bir çözüm üretebildi sol, ne de işçi sınıfının sesi olmayı başardı.
Giderek Kemalizm'in içinde eriyen tarafı, seküler hayat tarzını destekleyen lümpen yanıyla savaşır oldu. Eskinin solcuları CHP'nin katı bürokrat yapısının içindeki savaşlarda giderek devletçi/muhafazakâr bir gölgeyi yansıtırken, Kemalizm'in yüz yıl öncede kalmış diskurundan taşarak PKK'nın siyasi söylemini benimsemiş insanların bekçisi haline geldiler. 1 Mayıs kutlamaları, militan Deniz Gezmiş ve arkadaşlarını anma toplantıları, eli silahlı romantik canavarları masumlaştırma seansları ve sadece ekmek çaldı diye küçük bir çocuğu öldüren Che Guevera sevgisi önermelerine indirgedi kendini sol. Posterleşti. Sloganlaştı.
Türk solu çocuk kalmış bir ideolojidir. Destekçilerini de çocuksulaştırmıştır. Hiçbir zaman ergen olmayı başaramamış bu ideoloji bugün içki içmeyi modernlik, Avrupa sevdasını tek ideal, Amerika deneyimini yegâne ütopya olarak dayatıyor taraftarlarına. "Sevdalınız Komünisttir" diye andıkları Nâzım Hikmet'le bugün tanışsalardı muhtemelen birbirlerine düşman olacaklardı. Dev Gençli delikanlılara: "Ayakkabılarınızı çıkartın, çünkü burası Müslüman evidir" diyen komünist doktor Hikmet Kıvılcımlı'yı hiçbir zaman anlayamayacaklar. Bu yüzden bizi de, bu toprakların gerçek insanlarını da anlayamayacaklar. Gelin bu hayaletin hikâyesini bir de bizden dinleyin.