DÜNYANIN ELLERİNDE GAZZELİ MASUM BEBEKLERİN KANI VAR…
Gazze'de çoğunluğu çocuk ve kadın binlerce masum sivili hunharca katleden ve on binlercesini de yaralayan vahşi İsrail rejimi, suç ortağı Batı ile birlikte Filistinlilere karşı insanlık tarihinin en büyük soykırımını yapıyor. Siyonist İsrail'in hedefi 15 günde yarısını harabeye çevirdiği Gazze'yi içindeki 2 milyon 300 bin siville birlikte haritadan ve tarihten silmek. Ancak barbarlıkta sınır tanımayan Siyonist rejim ne yapsa da yaklaşan sondan kurtulamayacak. Bölgesel ve küresel realite buna işaret ediyor. Zira dünya kamuoyunun sabrı taştı. Tasması Yahudi lobilerinin elindeki Batılı devletler dışında dünyanın dört bir yanında yeni bir öfke birikiyor.
Türkiye liderliğindeki İslam ülkeleri başta olmak üzere ABD'nin İsrail terörü yoluyla Ortadoğu'yu yeniden tasarlama planlarını kendi çıkarları için ölümcül gören Rusya ve Çin gibi aktörler de bölgemizdeki jeopolitik inisiyatifi Batı'ya ve şımarık çocuğu İsrail'e bırakmama konusunda hayli kararlı bir duruş sergiliyor. Bu konuda yeni bir global konsensüsten bahsedebiliriz. Küresel çaptaki bu yeni dip dalga siyonist rejimi de ona payandalık yapan Batılı emperyal merkezi de temellerinden sarsacak mahiyette görünüyor.
Bir doktor, güney Gazze Şeridi'ndeki Refah'taki Neccar hastanesinde İsrail saldırısında öldürülen bir çocuğun sarılı vücuduna Farah ebu Şebab adını yazıyor. (24 Ekim 2023, Mohammed ABED/ AFP)
Burada Hamas'ın "yenilmez İsrail" mitini darmadağın ettiği destansı taarruzun hakkını teslim etmek lazım. Bu hamlenin, insanlığın vicdanındaki en dayanılmaz lekeye dönüşen siyonist rejimin artık tarihin çöplüğüne atılması gerektiği konusundaki küresel bilincin yeniden filizlenmesinde büyük rol oynadığını görüyoruz. Hayvanlara gösterilen haklardan bile mahrum tutularak dünyanın en büyük açık hava hapishanesi Gazze'de zaman ayarlı soykırıma tabi tutulan Filistinliler, Siyonist rejimin insafa gelip ölümcül ablukaya son vermesi ve bazı kapıları açmasını beklemek yerine bütün kapıları tamamen kırma kararı aldı.
Hamas'ın gerçekleştirdiği "sürpriz eylem"
Çünkü Siyonist rejim 1948'de yüz binlerce Filistinliyi kitlesel olarak yurtlarından sürdüğü Nekbe projesinden sonra 1967'de de Batı Şeria, Gazze, Golan Tepeleri ve Sina Çölü'nün işgal edildiği Nekse projesini devreye soktu. 2017'den bu yana ise işgal altındaki bölgeleri ilhak etme planı devrede. Bunun için de Filistinlileri sistematik katliamlardan geçirme, mülksüzleştirme ve topraklarından sürme stratejileri uygulanıyor.
Fakat Hamas'ın direnişi siyonist rejim ve ona arka çıkan Batılı suç ortaklarının bütün bu kirli planlarını altüst ediyor. Unutmayalım ki Gazzelilerin üçte ikisi 1948 tarihli BM Kararı uyarınca geri dönüş hakkına sahip mültecilerdir. Nitekim 7 Ekim'deki destansı taarruzda işgal altındaki Sderot'a giren Hamas savaşçılarının 1948'de Siyonist milisler tarafından etnik temizliğe tabi tutulan ve Sderot adını alan Huj köyünden gelen mültecilerin torunları olduğu söyleniyor. Diğerleri ise İsraillilerin Zikim adını verdiği Hirbiya köyündendi. Filistinliler bu çıkışlarıyla 'düşünülemeyen eylemi' yaparak topraklarına geri dönme iradesini gösterdi aynı zamanda.
Bu tarihi ve radikal irade, küresel çapta bir teveccühe mazhar oldu. Batı dışındaki dünyayı hiç olmadığı kadar ittifaka itti. Rusya ve Çin'in bile jeopolitik vizyonlarını bu küresel gelişmeye göre güncellediğini görüyoruz.
Post-siyonist dönemin ayak sesleri
Zira bu yeni küresel bilinç ve kararlılık, post-siyonist döneme girdiğimize işaret ediyor. Eğer bu yeni tablo oluşursa o zaman Filistinlilere kurtuluşa kavuşurken Türkiye, Çin ve Rusya liderliğindeki yeni dünya ise meşruiyetini hem bölgesel hem küresel düzeyde daha da sağlamlaştıracaktır. Dolayısıyla ABD liderliğindeki Batı'nın maruz kaldığı hegemonik çözülmeden siyonist rejim de nasibini alacak. Bu bağlamda Hamas'ın saldırısı bir milat olacaktır. İsrail ne yapsa da hangi katliam ve soykırım planlarını uygulasa da bölgeye dayatılan siyonist paradoks miadını doldurdu. İsrail sonrası yeni bir Ortadoğu için bütün şartlar oluşuyor, geri sayım başladı artık.
İsrail bombardımanında yaralanan Filistinli çocuklar Şifa Hastanesi'nde tedavi bekliyor. (24 Ekim 2023, MOHAMMED ABED/AFP)
Çünkü Filistin İslami Direniş Hareketi'nin (Hamas) silahlı kolu İzzeddin El-Kassam Tugayları'nın 7 Ekim gecesi İsrail'e yönelik gerçekleştirdiği Aksa Tufanı operasyonu daha şimdiden emperyal eskatolojide ve işgalci siyonist rejimin en son teknoloji ile korunan savunma hatlarında tarihi gediklere yol açtı. Nereden bakılırsa bakılsın bu taarruz ezberleri bozdu. İsrail ve yandaşlarının kimyasını altüst etti.
Herkes şaşkın. Zira Filistinli direnişçilerin aşılmaz denilen İsrail güvenlik sistemini kalbura çevirerek 20 dakikada 5 bin füzeyi ateşlemesi, işgal atındaki 20'ye yakın askeri ve stratejik noktayı ele geçirmesi, yüzlerce İsrailli askeri öldürmesi, 150 kadarını esir alması ve Kudüs'e kadar uzanan roket saldırılarında bulunması, işgalcileri ve destekçisi Batı'yı şoke etmiş durumda.
İsrail'in güvenlik duvarlarını ve kontrol noktalarını daha önce sadece roketler ve SİHA'lar geçebilirdi. Şimdi ise sızma hareketiyle İsrail tarafındaki pek çok kritik nokta baskınlarla ele geçirildi.
İsrail'in travması derinleşecek
Fakat İsrail'in askeri istihbaratındaki zafiyetin yol açtığı travmayı atlatması kolay olmayacak. Nitekim İsrailliler saldırıdan sonra toz kondurmadıkları resmi kurumlarını yerin dibine soktu. Birçok kesim, "MOSSAD çöktü!" ve "Devlet uyuyor mu?" diyerek tepkilerini dile getirdi. İçimizdeki bazı aklı evveller ise Hamas'ın bu destansı başarısını lekeleme peşinde. Aşağılık zihniyetlerindeki bütün zehirli irini akıtarak konuşuyorlar. Neymiş efendim; "Bu saldırı İsrail'i kıyamete zorlayacak. Havadan, karadan ve denizden abluka altındaki Gazze'yi yakıp yıkacak. Çocuk ve kadın demeden 2 milyon 300 bin sivilin yaşadığı kenti yerle bir edecek. Sivilleri toplu infazlardan geçirecek."
Zaten İsrail tam da budur; soykırımcı bir rejimdir. 75 yıldır Filistin halkına karşı sistematik katliamlar yapıyor. Nitekim Hamas'ın saldırısını bahane edip soykırım katliamlarına hemen başladı. Hamas böyle bir eylem yapmasaydı da İsrail'in soykırım ve ilhak projesi devredeydi zaten. Korkmamak lazım. Burada asıl dile getirilmesi gereken şey İsrail'in yapacağı vahşi saldırının mahiyeti veya çapı değil. Asıl sorulması gereken nokta şudur: Abluka altında eli kolu bağlanmış, aç ve susuz bırakılmış bir halkın direnişçileri nasıl olup da böylesi destansı bir taarruza imza attı?
İşgalcinin şiddetini aşan bir şiddet lazım
Bu bakımdan '7 Ekim 2023' tarihi Filistin direnişinde bir milat olacaktır. Daha önceki çatışmalarda gerilim yavaş yavaş artıyordu. 2008'deki Dökme Kurşun Operasyonu öncesi Gazze'den artan roket saldırıları vardı. Diğer bütün çatışmalarda tempoyu belirleyen Siyonist rejimdi. Gazze'ye yönelik 2012'deki Bulut Sütunu ve 2019'daki Siyah Kuşak Operasyonu'nda da ipler İsrail'in elindeydi.
Ancak 7 Ekim gecesi sabaha doğru yapılan taarruz büyüklük ve kapsam açısından eşi benzeri görülmemiş bir askeri hamleye işaret ediyor. Hamas daha önce de çeşitli sızmalarda bulunmuştu fakat Gazze sınırındaki güvenlik duvarlarını ve İsrail kontrol noktalarını böylesine çökertememişti. Hasılıkelam Hamas, bu başarısıyla "yenilmez İsrail" mitini yıkarak ona arka çıkan emperyal payandaları da şaşkına uğrattı. Sistematik soykırımı aratmayan saldırıdan anlıyoruz ki önümüzdeki süreç bu ve benzeri birçok sürprize daha gebe görünüyor.
Zira barbarlıkta Nazileri geçen Siyonist İsrail rejimi 17 Ekim'de Gazze'de El Ehli Hastanesi'ni bombalayarak çoğu çocuk ve kadın 500'e yakın masum sivili topluca katletti. Böylece terör devleti olduğunu bir kez daha ispatladı. İnsan en çok da Hitler'in Yahudilere yönelik soykırımında 1,5 milyon çocuğunu kurban verenlerin nasıl olup da Gazzeli masum bebekleri ve çocukları böylesine hayvanca ve hunharca katledebildiğine şaşırıyor. Demek ki şaşırmamak lazımmış.
Frantz Fanon'un dediği gibi işgalci ve sömürgeciyi ancak onun uyguladığı şiddeti aşan bir şiddetle durdurabilirsiniz... Nitekim dünya bu hissiyata doğru evriliyor. Çünkü Gazze'ye yönelik vahşette Batılı devletlerin soykırımcı İsrail'in avukatı olma konusunda birbiriyle yarıştıklarını bir kez daha gördük.
Bu nedenle dünyada İsrail ve suç ortağı Batı'ya karşı küreselbir bilinç oluşuyor. Dünyadaki infial nedeniyle etekleri tutuşan siyonistler, uluslararası kamuoyunun katliamlara gösterdiği tepkiyi "Küresel antisemitizm yeniden yükseliyor. Bu yeni dalga tarihte görülenlere hiç benzemiyor" diyerek gerçeği manipüle etmeye çalışıyor. Böylece siyonist barbarlığa yönelik en makul ahlaki, insani, siyasi ve rasyonel tepkilerin bile önünü kesmeye çalışıyor.
İsrail ve Batı'ya karşı artan küresel öfke
Zaten dünyada İsrail'in katliamlarını desteklemeyenlere karşı hemen sosyal, kültürel ve ekonomik terör mekanizmaları devreye sokuluyor. Medya, akademi, spor ve sanat âlemindeki tanınmış simaların Filistin'e yönelik en küçük destekleri siyonistler tarafından cezalandırılıyor. Yazarların kitapları basılmıyor, sporcuların sözleşmeleri iptal ediliyor, akademisyenler üniversitelerden ihraç ediliyor. Siyonistler sistematik soykırımlarına dünyanın da arka çıkmasını veya susmasını istiyor. Gazze'deki katliamlar sayesinde insanlar siyonistlerin nasıl bir zihniyete sahip olduğunu yakından görme fırsatı buldu.
Bu nedenle de eğer gereken önlemler alınmaz ve dünya birlik olmazsa Gazze halkının maruz kaldığı soykırım ve terör vahşeti, gelecekte Orta Doğu başta olmak üzere dünyanın diğer bölgelerindeki milyarlarca insanın da kaderi haline gelebilir. Rusya'nın Ukrayna'ya girmesi dünyayı ikiye bölmüştü. Gazze'de devam eden vahşi katliamlar ise dünyayı daha da polarize etti. İsrail ve Batı'ya karşı artan küresel öfke ile birlikte uluslararası sistemde, bazılarının yeni bir dünya düzeninin ana hatlarını belirleyebileceğini söylediği çatlaklar ortaya çıktı.
Siyonist Naziler Hitler'i dahi solladı
Dünya kamuoyu, insanlık ve savaş suçu ile devlet terörü gibi tartışmalı ihlalleri içeren çatışmalara karşı hassaslaşıyor. İsrail'e gidip bebek katili Binyamin Netanyahu'ya sarılarak katliam ortaklığı pozu veren ABD Başkanı Joe Biden, Orta Doğu ve dünyada şimdiden istenmeyen adam ilan edildi. Kıyama kalkan halklar, terör devleti stratejisi izleyerek uluslararası normları ihlal eden siyonist İsrail'e ve suç ortakları Batılı devletlere yeni dünyada yer olmadığını haykırıyor.
Sistematik çocuk katliamında Hitler'i geçen Siyonist Naziler bu küresel öfkenin basit bir ekstrapolasyon işlemi olmadığını çok yakında öğrenecekler. Yukarıda da getirildiği üzere ABD sonrası yeni bir dünya kuruluyor. Bu da İsrail sonrası yeni bir Orta Doğu demektir. Siyonist İsrail'in işgal statüsü kökten değişecek. Artık post-siyonist dönemin kapıları aralanıyor. İsrail'in can havliyle işlediği vahşetler ve buna karşı bilenen küresel öfke, bu dönüşümün en somut göstergesidir.
Zira bölge ülkeleri ve küresel güney hiç olmadığı kadar ortak hareket ediyor. Hitler'in açtığı yoldan ilerleyen siyonistler er ya da geç Nazilerin akıbetiyle karşılaşacak. Eğer bu yapılmazsa insanlık rahata ve huzura eremeyecektir. Çünkü sadece İsrail ve Batılı destekçilerinin değil bu barbarlığa seyirci kalan herkesin ellerinde hunharca katledilen Gazzeli masum bebeklerin kanı var.