LACİVERT DERGİ 100. SAYISINI KUTLUYOR
Dergiler yayınlandıkları ülkenin entelektüel birikimini yansıtırlar. Sayılarındaki çokluk, yazarlarındaki çeşitlilik, o ülke insanının düşünce ile olan bağını gösterir bize. Bugün Türkiye olarak -belki dünyada birkaç ülke ile beraber- bir dergiler ülkesiyiz. Bu sözümü fazla abartılı bulanlarınız olacaktır. Hatta Amerika'da bile sayıları bine yaklaşan, farklı disiplinlerde birçok yayının olduğunu söyleyenler de çıkacaktır aranızdan. Elbette buna bir itirazım yok. Fakat Türkiye'de yayınlanan dergilerin büyükçe bir kısmı bir yanlarına da "efendimiz acemilik"i alarak ilerlerler.
Dergiler arasında kurumsal olanları da Batı'daki gibi birkurumsallığı yansıtmaz. Misal yıllarca yayınlanan Varlık dergisi belirli bir çevrenin desteği ile yaşamını sürdürür. Ülkedeki Kemalist düşüncenin kültür ayağını temsil etmesinin yanında, Varlık dergisinin siyasi/ politik bir tarafı da vardır. Tam
da bu sebepten dil devrimini, cumhuriyet inkılaplarını savunan bir edebi görüşü deklare eder. İnsanlar gibidir dergiler. Hem diğer insanlar gibi kederli zamanları vardır, hem de vakur zamanlarda ülkenin dertlerine şifa olmaya çabalarlar. Yahya Kemal'in ve Ahmet Haşim'in yazılarını yayınlamakla ünlenen Dergâh dergisi öyledir. Bazı dergiler de vardır ki, en sıkıntılı zamanlarda bile yayınını sürdürerek ülke adına söz almışlardır. İstiklal Harbi zamanında, Çanakkale Savunması yıllarında çıkan dergiler öyledirler. Sonra bir derdi olan, aynı zamanda derdini büyük ve nitelikli düşüncelerle savunan, Batı'nın sunduğu hegemon enformasyondansıyrılarak, bu toprağın insanının sesini yükseltmek isteyen dergiler vardır. Büyük Doğu dergisi ve düşüncesi tam anlamıyla böylesi bir boşluğu kapatmak için yayınlanmıştır.
Çığır açıcı bir meşale
Necip Fazıl Kısakürek'in çıkardığı dergi, hâkim Batılı dilin ve ihanet içindeki aydınların ipliğini pazara çıkartır. Ve sadece bir edebiyat/ düşünce dergisi olarak kalmaz Büyük Doğu, bugün tartıştığımız fikir akımlarının da bir anlamda tarlası hüviyetindedir. Üstadımız Necip Fazıl'ın keskin dili, derginin kapağında bir mermi şiddetindeki başlıklar/manşetler, çağındaki diğer dergilerden çok ileri bir mantıkla, özenle çalışılmış çizimler, illüstrasyonlar Büyük Doğu'yu özel bir yere taşır. İslamcılık ve Anadolu Türkçülüğü kendine güvenini Büyük Doğu sayesinde kazanır. İnsanların içindeki "sivil,
dayanılmaz yüreği" ortaya çıkarır dergi.
Büyük Doğu sonrasında çıkan dergiler de bir anlamda üstadın bıraktığı yerden devam ettirmeye çabalarlar mücadeleyi. Bu dergiler arasında Sezai Karakoç'un Diriliş'i, Nurettin Topçu'nun Hareket dergisini özellikle anmak isterim. Karakoç, Diriliş dergisinde bugün kullandığımız birçok kavramı
yeniden belirlemiştir. Düşünce böyledir, tıpkı bir nehir gibi akması için bir yatağa ihtiyacı vardır. Diriliş'in işlevi çok büyüktür. Çünkü Karakoç, hem
modern Batı düşüncesinden bazı metinleri özenle dilimize kazandırır, hem de İslam düşüncesinden metinlerin tercümesine girişir. Aynı zamanda bizim kavramlarımızla düşünebilmenin yolunu açar. Türk şiirinin 50'li yıllardan sonra başlayan modern atılımında başı çekmesi, Türk düşüncesi
üzerindeki şüphe bulutlarını özenle kaldırması, kendisinden sonra gelecek dergiciler için çığır açıcı bir meşaleye dönüşür.
Cemil Meriç'in o sözü elbette doğrudur; "dergiler hür düşüncenin kalesi olmak isterler". Fakat yine de bu sözü biraz kusurlu bulurum ben. Bir düşüncenin kalesi olmak, onu çevik surlarla korumak, dışarıdan gelen müdahalelere izin vermemek… Bu sözün söylendiği 20. yüzyılda belki bir hassasiyet olarak önemliydi. Gelgelelim günümüzde işler biraz değişti. Artık dergiler hür düşüncenin kalesi değil, her düşüncenin merkezi oldular. Okur ve yazar arasındaki bağ ve mesafe koptukça, dijital hegemonya hayatımızın bütün alanlarına sirayet ettikçe, klasik dergicilikteki hassasiyetler, yerini başka açılım veya kayıplara bıraktı. Ama gelin bu açılım ve kayıpları sonra konuşalım.
Bu toprakların insanını anlatmak
Neden böyle bir girişe ihtiyaç duydum? Şundan: Bu satırları okuduğunuz Lacivert, bu sayısı ile yüzüncü sayısını kutluyor. Bir derginin yüz sayı çıkabilmesi, neredeyse dergi mezarlığı olan düşünce dünyamız için hayli önemli bir konudur. Yüz sayı büyük bir kazanım olduğu gibi bazı riskleri de taşır. Bir düşünceyi, bir hassasiyeti yüz sayı kadar taşıdınız, bugüne getirdiniz. Bu kazanımdan heybeniz dolu mu çıkacaksınız, kazanımlarınızı kayıplara uğratmadan kaç sayı daha taşıyacaksınız? Ve dergi kelimesinin o meşum anlamlarından biri olan "derlenmek, toparlanmak" fiillerini günümüz dünyasında da sürdürebilecek misiniz? Sorular çeşitli, cevaplar muhkem…
Lacivert bir yaşam kültürü dergisi. Yani yaşadığımız hayatla ilgili bazı refleksler iletecek size. Aynı zamanda güncel bir düşünce dergisi Lacivert. İçinden çıkamadığınız suallere, merak ettiğiniz birtakım meselelere dair çıkış kapıları gösterecek. Lacivert, yerli düşünceyi savunan, milli hassasiyetleri gözeten bir dergi aynı zamanda. Türkiye'nin ruhunu anlamaya çalışan bir dergi. Yediğimiz yumrukları tespit edip, o darbeleri bir daha almamamız için çabalayan bir yayın. Attığımız yumrukları da unutturmak isteyenlerin çabalarını ağızlarına tıkayan bir refleksi var. Dergiyi elinize aldığınızda rengini hemen belli eden bir dergi ile karşılaşacaksınız. Çünkü Lacivert her renkle uyum sağlamak istemeyebilir. Genelde nötr seçenekleri sunacaktır size.
Adı unutturulmak istenenleri, üzeri itinayla kapatılanları, sesi, soluğu kısılanları, bir cami önünde ağustos sıcağı altında ikindi namazı bekleyen hacı
amcaları, elinde tespih "Ya Allah" zikrini çekerek otobüste Üsküdar'a giden teyzeleri, üniversiteli dertli gençleri, muhafazakâr devrimci abileri,
çatışmaktan keyif alan insanları, durgun bir nehre benzeyen halaları, muzaffer direnişçileri, Filistinli güzel gözlü savaşçıları, Türkistan'daki çekik gözlü
kardeşlerimizi, emperyalizme karşı direnen Latin Amerika devrimcilerini, sokağınızdaki o karaşın dedeleri, dünyanın en tekinsiz noktalarında yetimler
için ekmek taşıyan sivil yardım ekiplerini, Afrika'da su kuyusu açan güzel elli kızlarımızı, biraz mahcup, biraz yenilmiş taşralı yarenleri, bir çayocağında Monna Rosa okuyarak içlenen biraderleri, Büyük Doğu'nun ilk sayısını bir sahafta bulduğuna çok sevinen romantik savaşçıları, Başkan Erdoğan'ın tüm dünyanın gözü önünde insanlığa bir ödev gibi tutuşturduğu "one minute" söylemini, 15 Temmuz'da FETÖ'nün askerlerinin karşısına
yiğitçe dikilen o pazarcı ablayı… Hasılı Lacivert hem seni, hem beni, yani bu toprakların insanını anlatmak istiyor.
Lacivert Dergi tam da bu sebepten, yayınlanmaya başladığı günden bu yana gerçekleştirdiği dosyalarla hep arşivlik bir iş yapmaya gayret etti. Birinci meselesi olarak kendisine Türkiye'nin ruhunu anlamayı seçen dergi, bugün 100. sayısını kutluyor. 100 sayıda seçilen dosya konularına
toplu halde bakıldığında yaşadığımız son on yılın genel bir fotoğrafına da bakmış olursunuz.
Hür düşüncenin kalesi
Bir yayın yönetmeni olarak 100. sayımıza destek verenleri de sizlere tanıtmak isterim. Öncelikle mükemmel ve genç bir ekiple çalışıyoruz. Her ay
derginizi elinize aldığınızda, Yazı İşleri Müdürümüz Birol Biçer'in hassasiyetle örülmüş yazıları ile karşılaşıyorsunuz. Deneyimli bir dergici olan Birol, hem yaşı itibarıyla dergimizin ağabeyi, hem de birikimi sebebiyle en genç ve dinamizm sahibi editörümüz.
Görsel Yönetmenimiz Sema Türk, derginin renklerini oluşturan ismimiz. Hani hür düşüncenin kalesi diyorlar ya, işte o kalenin burçlarını aslında Sema dikiyor. Genius düzeyinde bir görselci olmasının yanında, dergi yazılarına editörlük yapacak kadar da derginin belleğine hâkim. Sena Subaşı, kıdemli
editörümüz. Mesleğe burada, Lacivert'te başladı. Bilgisi, kültürü, birikimi, tertip ve düzen konusundaki hassasiyeti ile derginin yayınlanmasında büyük
emek sahibi. Dergi biraz da onun omuzlarında taşınıyor. Tuba Kaplan sonradan ekibe dâhil olsa da, dergicilik konusundaki birikimi sayesinde hiç yabancılık çekmedi. Edebiyatçı tarafı özgün işler çıkarmasında bir tık öne taşıdı onu. İlker Nuri Öztürk ise aslında Sabitfikir'in kadrosunda ama nöbetçi editörlük yaparak Lacivert'e destek oluyor ve hem kültür gazetecisi, hem de şair tarafıyla derginin dil konusundaki hassasiyetini ortaya döküyor. Eda Nur Dikmen muhabirimiz. Aynı zamanda dergimizin dijital yüzü. Son zamanlarda sosyal medya hesaplarımızdaki renkli
hareketliliğin mimarı. İnşallah onun da meslekte önü açık. Dergimizde emeği olan ve daha önce bizimle yolları ayrılan arkadaşlarımıza da teşekkür
ediyorum.
Bir de tabii editör kadrosunun yanında Turkuvaz Medya'nın diğer dergi grubu çalışanlarına da değinmek isterim. Reklamcısından, pazarlamacısına, insan kaynakları ekibinden, matbaa hizmetlerine, dağıtım ekibine kadar bir çalışanlar ordusu emek veriyor, omuz veriyor Lacivert'in bayilere kadar
ulaşmasına. Hepsine sonsuz teşekkürler etmek isterim. Ayrıca tüm yöneticilerimize ve neredeyse her zaman derginin sorunlarına büyük bir titizlikle yaklaşan Genel Müdürümüz Yasemin Gebeş'e de buradan şükranlarımı sunmak isterim. Ve tabii bütün bu zor işlerde her zaman yanımızda duran, hem patronumuz hem ağabeyimiz, üzerimizdeki haklarını ödeyemeyeceğimiz Yönetim Kurulu Başkan Vekili Sayın Serhat Albayrak'a da teşekkürlerimi sunarım. Çok şükür 100. sayımıza böylece ulaşmış olduk.
Düşünce dünyamıza yeni atmosferler
Lacivert dergi, hem gündemdeki tartışma konularına yeni bir soluk getirdi, hem de konuşulmayan konuları kendisine dert edindi. Mesela 15 Temmuz'la ilgili yedi ayrı dosya çalışarak, yakın tarihimizin bu en meşum hadisesini neden hiç unutmamamız gerektiğini okurun hafızasına yerleştirmeyi başardı. Hâkim Batılı kültürün gençler üzerindeki etkisini kırmak için her zaman Anadolu fikrini savundu. Yunus Emre'yi, Mevlana'yı da anlattı, iklim meselesini de. Arabeski de anlamaya çalıştı, postmoderniz mi de. Afrika ile ilgili de dosya yaptı, Balkanlarla ilgili de. Hem düşünce dünyamıza yeni atmosferler getirdi, hem de unutturulmaya çalışılan tarihimizin en önemli yanlarını tekrar gündeme taşıdı.
Yerli düşüncede taraf, milli duygularda hassasiyet sahibi oldu. Geniş bir yazar kadrosuyla gençlerin anlayabileceği bir dile ulaşmaya çabaladı. Kendine ait bir görsel karakter oluşturdu. İllüstrasyonlar, kolajlar, hareketli sayfalarla günümüzün dilini yakalamaya çabaladı. Hâkim kültürel dilin yalnızca psikolojik bir üstünlük gözettiğini sürekli okuruna hatırlatıp, bu toprakların insanına özgüven kazandırmak için çabaladı. Verili ve tek sesli
kültürle kavga etti her zaman. 28 Şubat'ta sesi kısılanların sesi, 15 Temmuz'da hakları ve hayatları ellerinden alınmak isteyenlerin yakınıydı.
Batılı bütün siyasi retoriklerin karşısında durarak, yerli retoriğin inşa edilmesinin en büyük destekçilerinden biri oldu. Yeni Dünya Düzeni, Modern
Kültler, Kafkasya, İslamofobi, Aile, Algı Yönetimi, Cinsiyetsiz Toplum gibi sayılarıyla okurunun ilgisini topladı. Lacivert dergi bugün 100. sayısında şu soruları yeniden sormak istiyor: Dünya'daki konumunu hiç düşündün mü? Seni hangi kültür var etti? Bu topraklarda yaşama sebebini biliyor musun?
Nerenin yerlisi, hangi düşüncenin insanısın? Düşüncelerini sen mi belirliyorsun yoksa reklamcılar mı? Küresel dünyada durduğun yerden ürküyor musun, yoksa duruşundan ürküyorlar mı? Senin hikâyen ne? İnançlarını sorgulayanlara bir cevap verebilecek misin?