NFT, Metaevren, Web 3.0 ve Dijital Mülkiyet
İnternet nedir sorusuna verdiğimiz cevap 90'larda farklıydı, 2000'lerde 2020'lerde de farklı. NFT (Non Fungible Token) nedir sorusuna verdiğimiz cevap da hızla değişiyor ve değişecek.
Temelde NFT dijital bir varlık. Arzı sınırlı olan benzersiz dijital varlıklardır. Onu kıymetli yapan da arzının çok sınırlı olmasıdır. Tabii en önemli özelliği ise ikame edilemez olması.
Ne demek bu? Mesela ben size 10 TL versem siz de bana 10 TL verseniz veya 1 Bitcoin versem siz de bana 1 Bitcoin verseniz bu yerine ikame edilebilir demektir. NFT'de ise yerine ikame yok. Bu dijital varlığın içerisine de çoğu zaman bir medya öğesi yer alır; video, animasyon veya oyun ile ilgili bir karakter olabilir.
NFT'nin ayaklarının yere basması için bunun dijital varlıkların olduğu sanal bir evrende olması lazım. Son zamanlarda sıklıkla duyduğumuz diğer bir kavram olan "metaverse" de tam burada devreye giriyor.
Dijital varlığın mülkiyetini almak
Mesela Lacivert Dergi metaverse evreninde bir yer açtı. Orada eski sayılarının NFT'lerini eklediğinde bir sanal karakter derginin NFT'lerini satın alabilir. Bu şekilde yayıncılık camiası da metaverse evrenine girebilir.
Yahut bir kıyafet markası da ürünlerini NFT ile satabilir ve sanal evrende karakterine giydirmek için insanlar satın alabilir. Bütün sektörlerde bunu görebiliriz. Temelde iki şeye bakıyoruz. Birincisi insanlar hangi dijital varlığın mülkiyetini almak isteyebilir, ikincisi ise bu sanal evrendeki güven mekanizması nasıl olacak. Mesela Facebook'un ürettiği bir metaevrende NFT'ler olsa bile bunların sahibi Facebook olacak. Dolayısıyla Facebook'a karşı bir güven hissiyatımız olacak.
Diğer metaverse projelerinde ise merkezi bir otorite olmayacak ve tek bir otoriteye güvenmiyor olacağız. Bu sebeple dijital varlığımızı koruma altına alıyoruz. Diğer türlü mülkiyet Facebook'ta olur ise istediği zaman o varlığı kaldırabilir.
3 boyutlu bir sosyal ağ: Metaevren
Aslında eskiden beri bir sanal evren inşa etme macerası vardı. 2011 veya 2012 yılında dijital sanal evrenler ile ilgili bir kitap çıkıyor. Çok da yeni değil. Peki, nasıl bir şey? Oyun gibi üç boyutlu bir dünyadan bahsediyorum. Burada bir karakteriniz ve yaşantısı var.
Eskiden sanal bebekler vardı. Onun gibi karakter üzerine bir şeyler yapabiliyoruz. Fakat sanal evrende karakterimiz diğer karakterle etkileşime girebiliyor. Şimdilerde bunu daha çok konuşur olmamızın sebebi ise dijital mülkiyet kavramının ortama çıkması. Sanal evrendeki karakterinizin mülkiyetini Blok zincir ile direkt kendi üzerinizde tutabiliyorsunuz. Diğer türlü oyun şirketinin keyfine kalıyordu.
Sosyal medya bireysel olarak sosyalleşmemize yaramasının yanında markaların de kendini konumlandırdığı bir yer. Sadece markalar da değil; devletler, politikacılar, kurumlar, futbol takımları konumlanıyor. Herkes istediği amaç doğrultusunda kullanıyor. Metaevren de böyle olacak.
Mesela bir futbol takımının mağazası olacak, sınırlı sayıda ürettiği bir formanın satışını gerçekleştirecek ve hem üretim hem de satış yapmış olacak. Diğer taraftan o formayı alan kişi kendi dijital karakterine giydirerek gösterebilecek.
Dijital ve fiziksel kimlik iç içe
Neyin somut olduğuna insanın bilinci karar veriyor. Bir açıdan baktığınızda 500 bin takipçiniz olması yardım istediğinizde birinin yardım edeceği anlamına gelmiyor. Ancak o 500 bin takipçi şu an dijital bir varlık. Bir kişinin hesabından "Günaydın" dediğinde kimse cevap vermiyor olsa bile o kişinin psikolojisini etkiliyor.
Metaevren ve NFT'ler de böyle. Fiziksel bir çıktı şöyle olabilir: Mesela derginin NFT olarak da satışını yaparsanız alan kişi metaevrende dergiyi okuduğunu diğer kişilere göstermiş olabilir. Bu şekilde kişi kendi dijital kimliğini konumlandırabilir. Fiziksel kimliğimiz ne ise dijital kimliğimiz de onun bir yansıması olacak.
Yeni gündemimiz: Web 3.0
1990'larda yapay zekâlı web olarak bilinirdi. Fakat Blok zincir teknolojisinin gelişmesiyle yeniden yorumlandı. Artık Blok zincir tabanlı dağıtık web düzeni olarak tanımlandı. Yani Google gibi bir otoritenin olmadığı dağıtık uygulamaların oluşturacağı yeni bir web düzeni olarak tanımlanıyor.
Web 3.0'da bizim bilmemiz gereken birkaç şey var. Birincisi mülkiyet kavramı: Facebook, WhatsApp kullanmamıza rağmen onların mülkiyeti bizde değil. Facebook istediği zaman bizim hesabımızı kapatabilir. Web 3.0'da ise mülkiyet kavramı karşımıza çıkıyor.
İkincisi ise güven kavramı: Biz Web 2.0 aşamasında, sosyal ağlar aşamasında bir teknoloji şirketine güven duyuyorduk. Bizim verimizi dürüst bir şekilde kullanacağına dair bir güven duyuyorduk. Ancak bunun da Facebook skandalıyla çöktüğünü gördük.
Web 3.0'da ise bir otorite yok. Artık merkeze değil, kriptolojiye güveniyoruz. Üçüncünde ise Web 3.0'ın getireceği şeylerden birisi de dünyayı finansal olarak birbirine bağlamak.
Mesela kişi, bir internet sitesinde bir yazı okuduğunda beğendiyse beğen tuşuna basabiliyor. Web 3.0'da ise beğenmenin de ötesinde isterse bağış da yapabilecek.
Web 1.0 aşamasında bir blog yazarı sadece kaç kişinin okuduğuna bakabiliyordu. Web 2.0 aşamasında ise beğenen kişileri ve yorum yazanları görebiliyordu. Web 3.0 aşamasında ise işte ödemeler ile kişi okurları tarafından finanse edilebiliyor. Bu sayede üretkenlik de ayakta tutulabiliyor.
Web 3.0 ile merkeziyetsiz veriler
Web 3.0'daki kritik noktalardan birisi şu: Biz şu anda hangi verilerimizi internete veriyoruz? Sosyal medya hesaplarımızı, mail şifremizi vb. ancak gitgide birçok şey internete bağlanacak. Evimizdeki elektrik süpürgesinden arabamızdaki akıllık cihazlara kadar uzanıyor. Yani daha fazla nesneler internete bağlandıkça da daha çok veriyi internete veriyor olacağız.
Hayatımızdaki kritik şeylerin verilerini internete vermeye başladığımızda temel bir soru ortaya çıkıyor: Verilerimiz merkezi bir sunucuda mı tutmak yoksa dağıtık kriptoloji ile güvence altına mı almak isteriz?
Mesela evimizin haritasını Web 2.0'da bir şirkete vermek zorunda kalıyoruz. Web 3.0'da ise kriptolojik olarak dağınık bir dosya sisteminde tutulacak. Web 2.0'ın aksine Web 3.0'da merkeziyetsiz bir veri depolama söz konusu olacak. Bu da Web 2.0'da yaşanan veri krizlerinin yeni sürümde çözülebilmesi anlamına geliyor.