Ocak 2019 editör yazısı
"Gelenek nedir?" sorusunu çoğunlukla "bir konfor alanı"dır diye cevaplıyorum. Kendimizi güvende hissettirir çünkü gelenek. Kimi zaman da ayağımıza dolanır. Gelen bir ektir o. Bazen onun prangalarından kurtulmak istenir, bazen de onun ipine sımsıkı sarılınır.
Nedir gelenek?
Sahih bilgilerin elden ele, kuşaktan kuşağa aktarılması mıdır mesela… Peki ya bu aktarım sırasında hatalar yapılmış, çarpıtmalar ortaya çıkmışsa. Örf ve âdetlerle bağı var mıdır, tamamen dinî alanın konusu mudur, yoksa seküler, profan bir kavram mıdır?
Neyimiz olur gelenek?
Kültürel kalıntımız mıdır o bizim? Folklorik bir şey midir, töreyle yakınlığı var mıdır? Mesela bugünlerde sıkça karşımıza çıkan hat, ebru kurslarına gitmekle geleneğin bir yerinden yakalamış olur muyuz?
Gelenek başka bir yaşam biçimini mümkün kılar mı? Mesela Klasik Türk Müziği icra ederken, dîvan şiiri okurken, hat eserlerine, ebrulara bakarken o eserlerin yazılışını/yapılışını mümkün kılan hayat biçiminin ortadan kalktığını, "geleneğin akışının" keskin fay hatlarıyla kırıldığını, kopartıldığını görürsünüz. Bu anlamda "geleneksel sanatlar" dediğimiz formları günümüzde yeniden icat edebilir miyiz?
Hatta neden saklayalım, geleneğin yeniden icadı mümkün müdür?
***
Bu ay dosyamızda bizi en çok uğraştıran kavramlardan biri olan "gelenek"le ilgili çeşitli soru işaretlerine cevaplar ve anlamlar aradık. Modern hayat içinde geleneği yaşatmayı önemli bir sorun olarak ele aldığımızdan, bu soruların her birini cevaplamamız mümkün değil. Ama en azından gelenek gibi çetrefilli bir konuyu birazcık aydınlatmaya çalıştık. 2019'a girdiğimiz bu günlerde geleneği yaşatmanın, onu dönüştürmenin ve onunla birlikte dönüşmenin mümkün olup olmadığını bir daha düşünelim derim.