İngiltere'nin ortanca sınıfı!
İngiliz bir arkadaşın e-posta yazıp bana emanet ettiği başka bir İngiliz'i Galata sokaklarında dolaştırıyorum. Neden sonra arkadaşımın arkadaşı Londra'da birkaç şubesi bulunan Daunt kitapçısından aldığım yeşil bez çantayı fark edip: "İngiliz orta sınıfının alameti farikalarından birini taşıyorsun" diyor. Yıl belki 2014, belki 2015. İngiliz orta sınıfının artık gidile gidile eskimiş Paris ve Roma yerine İstanbul'u tercih ettiği, Zadie Smith'in deyimiyle; "kanlarıyla uzak memleketlerdeki toprakları sulamaya merak" üst sınıfın ise Ukrayna'ya, Irak'a ve Afganistan'a gitmeye devam ettiği seneler. O yaz İngiltere'ye seyahat ettiğimde hem arkadaşımın hem de onun arkadaşının Londra sokaklarında Daunt çantalarıyla gezdiğine şahit oluyorum. İngiliz orta sınıfının en güzide üyelerinden, hatta orta sınıf aksanından dolayı hep aynı tip roller üstlenmek zorunda kaldığından yakınan Benedict Cumberbatch'in de birkaç kere Daunt çantasıyla görüntülendiğini hatırlatmakta fayda var. Evet, Daunt çantası başta olmak üzere orta sınıfın güvendiği markalara ait bez çantalar, AGA fırınları ve Le Creuset tencereler (çünkü orta sınıf olmak ne yiyip ne yemediğini sürekli sorunsallaştırmak demektir) İngiltere'de orta sınıf olmanın nişanelerinden.
2013 yılında BBC ve Manchester Üniversitesi'nin düzenlediği bir araştırmaya göre İngilizlerin sınıf sistemi değişim geçirmekte. Araş- tırmanın sonunda, geleneksel üst, orta ve işçi sınıf üçlemesi yerine yedi tane sınıf tespit edilmiş. Söz konusu sınıflar ise şunlar: Elit, yerleşik orta sınıf, teknik orta sınıf, müreffeh işçi, servis sektörü, geleneksel işçi sınıfı, prekarya. İş kolu ve gelir seviyesi üzerinden yapılan bu ayrım, birer 'kabile' ve yaşam tarzı grubu olarak üst, orta ve işçi sınıflarının günlük kullanımdaki ve zihinlerdeki karşılığına pek denk gelmiyor. İngiliz zihinlerindeki sınıf ayrımı, neredeyse genlere işlemiş gibi birkaç yüzyıldır aynı şekilde devam ediyor. Eğer Türkçedeki orta sınıf kavramı büyürken duyduğum orta direk kavramıyla az çok örtüşüyorsa, Türkiye'deki orta sınıf gelir düzeyi olarak "middle class"(orta sınıf)'tan çok daha düşük. Özel okullara "kamu okulu", devlet okullarına da "çok yönlü" denen bir ülkenin kavramlarına, Türkçeye çevrildiğinde tam karşılık bulunamaması şaşırtıcı değil.
Ödü kopan ve çokça dalga geçilen bir sınıf
Türkiye'de sınıflar daha çok alım gücüyle ilgili iken İngiltere'de klasik sınıf ayrımı çok daha derin bir aidiyet, Grayson Perry'nin deyimi ile 'zevk' algısı üzerinden bir kabile mantalitesine dönüşüyor. İngiliz toplumunun değişik sınıfları hakkında sürekli kafa yoran ve "Küçük Farkların Narsisizmi" adlı sergisini 2015 yılında İstanbul'da görme fırsatı yakaladığımız sanatçı Perry, "middle class"ı üst ve işçi sınıfları arasında sıkışmış, vereceği yanlış bir sinyal sonucu (Coldplay CD'lerimi saklamalı mıyım?) kulüpten atılacağım diye ödü kopan bir sınıf olarak tasvir ediyor. İngiliz orta sınıfı, kimliği üzerine en fazla kafa yoran, sürekli doğru adımı atıp atmadığından şüphe eden, kelimelerini seçerken kılı kırk yaran (toilet mı, loo mu?), hâsılı kelam en gergin, belki de en gergin olduğu için en fazla dalga geçilen sınıf.
Sınıf zabıtasına yakalanmamak için İngiliz orta sınıfı evlerinde arka planda sürekli BBC Radio 4 çalar, gazete alınacaksa Guardian alınır, tuvalette The Week'in eski sayıları bulunur. Böyle çepeçevre çevrilen orta sınıf, okumaları, seyretmeleri ve giymeleri gereken şeyleri öğrenmekle birlikte hangi kafede oturmaları, hangi albümü dinlemeleri gerektiğini ve hatta mutfaklarına hangi marka bıçağı almalarını gerektiğini de öğrenirler. Perry'nin sınıf üzerine yaptığı belgeselde de belirttiği gibi üst ve alt sınıflar gelirleri el verdiğince neyden keyif alıyorlarsa onu yapmakta, ağızlarına geldiği gibi konuşmakta (aristokratlar ve işçi sınıfı gayet kolay küfreder) serbestken, orta sınıf dil ve zevk polisinin denetimi altındadır. Sürekli kendinden bahseden, kendiyle dalga geçen, kendini eleştirir gibi görünse de alışkanlıklarından vazgeçmeyen bir sınıftır İngiliz orta sınıfı.
Bu zevk ve davranış polisinin uyguladığı modern zamanlardaki ilk yazılı yönetmelik Nancy Mitford ve Evelyn Waugh (Brideshead Revisited'den hatırlayacaksınız) gibi orta sınıflığın "kitabını yazan" yazarların kısa risalelerinin bulunduğu Noblesse Oblige kitabıdır. İnsanları U (upper class/üst sınıf) ve non-U diye ayıran bu kitap, üst sınıflar ve onlara benzemeye çalışan orta sınıfları ayırt eden kelimeleri listeler fakat bu listeler yazıldıkları ve toplumla paylaşıldıkları anda güncelliklerini kaybeder- üst sınıflar nefes nefese kendilerini takip eden orta sınıflara hemen izlerini kaybettirir. Üst sınıf, yahut "posh" olmaya çalışan orta sınıflar "biraz fazla çaba gösterdikleri"nden dolayı orta sınıflıklarını ele verir. "Bu yaz tatilinde ucuz bilet bulduğumuz İbiza'ya gidersek bir değil iki orijinal Creuset'leri olan yan kom- şumuz bizimle irtibatı keser mi" diye endişelenip Gürcistan'da yerel lezzetler turuna yer ayırtmaktır orta sınıf olmak. Her sene gittikleri Toskana villasının civarına Essex menşeli işçi sınıfından insanlar geldiğini görünce uzun hafta sonlarını, havası pekiyi olmasa da Britanya adasının güneyindeki daha küçük Wight adasında geçirmek zorunda kalmak, müreffehle- şen yahut kendilerine pazarlanan hayatı yakalamaya çalışırken kredi kartı borcundan hapse girmeyi göze almış işçi sınıfından kaçacak delik bulamayınca, Guardian gazetesine ;"karbon kullanımlarını en aza indirmek için" tatillerde evde oturmanın ne kadar faziletli oldu- ğunu anlatan yazılar yazmaktır
Pilates yap ahududulu yoğurt ye!
İngiltere dışına servis edilen, "kostüm filmleri" hemen hep orta sınıfı anlatan filmlerdir. Dört Nikah Bir Cenaze, Notting Hill, Love Actually, yani Hugh Grant'in oynadığı ve Richard Curtis'in yönettiği, Laura Ashley dekorlu Londra evlerinde geçen bütün filmler buna dâhildir. İşçi sınıfının haziran ayında yanan Grenfell Towers gibi korkunç binalara taşınmasıyla boşalan Notting Hill Mahallesi 90'larda orta sınıfın eline geçmiş, ondan sonra da Boğaz'da dizi çekilmeyen yalı kalmadığı gibi, Notting Hill'de de film çekilmeyen ev kalmamıştır. Git gide nehrin kuzeyine göç eden orta sınıf günümüzde yoğunlukla Islington dolaylarında yaşamakta, pilates yapmakta ve ahududulu yoğurt yemektedir. Orta sınıfın endişelerini, kimlik krizlerini ve kendi aralarındaki küçük iktidar kavgalarını anlatan romanlara da yine bu sınıfın gözde semtlerinden birinin adıyla Hampstead romanı denir. Bu roman tipinin en önemli ismi Iris Murdoch, birkaç yüzyıl önce Jane Austen'ın yaptığı gibi, en iyi bildiği bu sınıfın ilişkilerini anlatan kitaplar yazmıştır- mamafih roman da orta sınıflar tarafından orta sınıf hikâyelerinin anlatıldığı bir türdür. Günümüz orta sınıfının gerginliklerini en iyi anlatan yönetmenlerden biri Joanna Hogg, Archipelago ve Unrelated (Akrabasız) adlı filmlerinde bu sınıfın bütün vehmettiği ve gerçekten sahip olduğu kusurları irdeleyip bütün çıplaklığıyla ortaya koyar. İki filminde de İngiliz orta sınıfı ailesinin dinamiklerinin anatomisini çıkaran Hogg, ilk filmi Unrelated'te Toskana'da beraber tatil yapan orta sınıf bir ailenin alışkanlıklarını neredeyse bir belgesel tadında anlatır. Hogg filminde orta sınıf kadınlar ve erkeklerin hangi küçük farklar üzerinden birbirleri üzerinde tahakküm kurduğunu gösterir. Archipeloga'da ise Toskana'nın ayağa düştüğünü fark eden İngilizler Britanya adası açıklarındaki Scilly adalarında bir yaz evine kaçmışlardır. En az Cumberbatch kadar orta sınıflığın sembolü olan Tom Hiddleston tarafından canlandırılan evin oğlu her şeyi bir kenara bırakıp Afrika'yı kurtarmaya gidecektir. Film boyunca bu seçimin orta sınıf ahlakıyla ne kadar uyumlu olduğunu tartışan ailenin gittikleri restoranda masada kimin nereye oturması gerektiğini müzakere ettikleri sahne, orta sınıfın bu her şeyi düzgün yapma düşkünlüğünün bir tablosudur. Hogg'un en son filmi Exhibition (Sergi) ise Londra'da geçer ve yaşadıkları evin mimarisi, iç dekor ve birbirleriyle ilişki kurma biçimleriyle orta sınıf kitapçığından fırlama sanatçı bir İngiliz çiftin iyi zevkle çevrelenmiş hayatlarının psikolojik gerilimini sergiler.
Etrafını günün iyi zevk anlayışıyla çevreleyen bu sınıfın herhangi bir şeyden korkmaksızın zevk alıp alamadığı da şüphe konusudur. Kısacası orta sınıfın durumu biraz da evdeki ortanca çocuğun haline benzer: Büyük abi/ablasına yetiş- meye çalışan, küçük kardeşinin yaramazlıklarına bulaşmamaya özen gösteren, hâsılı arada sıkışmış, ilgi bekleyen ama dünyanın bütün endişelerini nasıl yüklendiğini bize anlatmaktan da geri durmayan bir sınıf...