Betül Özel Çiçek: Müslümanlar için Amerika’da var olma rehberi: Mizah Müslüman’ın yitirilmiş malı mı?

Müslümanlar için Amerika’da var olma rehberi: Mizah Müslüman’ın yitirilmiş malı mı?
Giriş Tarihi: 30.04.2015 18:40 Son Güncelleme: 8.05.2015 11:26
Betül Özel Çiçek SAYI:13Mayıs 2015
Amerikalı Müslümanlar kendilerini kamuoyuna anlatmak ve kitlelere ulaşabilmek için en etkili ve en doğrudan yollardan birini seçmişler: Mizah. Sayısı azımsanmayacak kadar Amerikalı genç Müslüman komedyen seslerini duyurmak ve üzerlerine yapışmış kötücül imajları bertaraf etmek için mizahı kullanıyor. Yaşadığınız ülkede çocuklarınızın dininiz sebebiyle okullarında itilip kakıldığını, zorbalığa maruz kaldıklarını düşünün. Aynı ülkede yaşadığınız insanların yarısının eşinizin giyim şeklinden, havalimanlarında sizinle siz ibadet ederken karşılaşmaktan ve semtlerinde bir ibadethaneniz olmasından rahatsızlık duyduklarını söylediklerini farz edin. Bu insanlardan dörtte birinin aslında dininiz hakkında hiçbir şey bilmediklerini, yarısından fazlasının sizinle aynı dine mensup bir tek insan bile tanımadıklarını itiraf ettiklerini de bunlara katın. Üzerine, o ülkede polis ve diğer özel birimler tarafından en fazla gözlem altında tutulan, aralarına ajanlar gönderilen, devamlı dinlenen ve fişlenen ama aleyhlerinde kullanılabilecek bir tek delil bile bulunamayan, buna rağmen ana akım medyada hemen hiç olumlu temsili olmayan, en fazla marjinalize edilen azınlık grup olduğunuz gerçeğini de ekleyin.

Bu hayal etmesi bile bunaltıcı sosyal konum Amerika Birleşik Devletleri'ndeki Müslümanların içinde bulundukları durum. Amerikalı Müslümanlar 11 Eylül'den bu yana şiddeti gittikçe artan toplumsal bir ön yargı ve ötekileştirme girdabının içindeler. Bu bilinçsiz yargılama, etiketleme ve kötülemede başta Fox TV olmak üzere Amerikan ana akım medyasının takındığı ön yargılı tavrın kamuoyunu etkilemesinin rolü büyük. Ana akım medya tarafından 'Müslüman' kelimesinin altı kültürel ve politik olarak o kadar aleyhte doldurulmuş ki bu ifadenin kullanımının beraberinde getirdiği her türlü olumsuz imajdan kaçmak neredeyse imkânsız gibi. İşin daha da kötüsü, bu olumsuz imaj sebebiyle, başka bir azınlık gruba yapılsa hoş görülmeyecek birtakım muameleler Amerikalı Müslümanlara yapıldığında kamuoyu en iyi ihtimalle tepkisiz kalıyor. Bunun en acı örneklerinden biri, 2013 yılında Tenessee eyaletinden yerel bir politikacı olan Barry West'in Facebook'ta paylaştığı fotoğrafı. Bu fotoğrafta West, tüfeğinin namlusunu objektife doğrultarak hedef alıyordu ve resmin üzerinde de 'How to Wink at a Muslim' (Bir Müslüman'a böyle göz kırparsın) yazıyordu. Müslümanların tüm şiddetli tepkilerine rağmen kamuoyunda West'in geri adım atmasını sağlayacak bir baskı oluşmadı.

Böyle bir atmosferde kendini ifade etmeye çalışmak, bu toplumun ana akım medyasında kendini temsile uğraşmak çoğu zaman ümit kırıcı olsa da Amerikalı Müslümanlar mesnetsiz olduğu halde kemikleşmiş ve kalıplaşmış bu ön yargıları yıkarak kendilerini kamuoyuna anlatmak ve kitlelere ulaşabilmek için en etkili ve en doğrudan yollardan birini seçmişler: Mizah. Sayısı azımsanmayacak kadar Amerikalı genç Müslüman komedyen seslerini duyurmak ve üzerlerine yapışmış kötücül imajları bertaraf etmek için mizahı kullanıyor.

11 Eylül, bu komedyenlerin çoğunluğu için büyük bir dönüm noktası olmuş. Annesi Sicilyalı, babası Filistinli, kendisi doğma büyüme New Jerseyli Dean Ubeydillah, 10 Eylül gecesi sıradan, beyaz bir Amerikan vatandaşı olarak yattığı yatağından 11 Eylül'de marjinalize edilmiş bir azınlık mensubu olarak uyandığını ifade ediyor. Daha önce ırkı ve dini üzerinde pek düşünmemişken, 11 Eylül'den sonra Müslümanların karşılaştığı olumsuz tutumlar ve George W. Bush'un politikaları sonucunda Arap ve kültürel olarak Müslüman olduğunu keşfettiğini ifade eden Ubeydillah'a göre mizah insanlar arasında iyi niyet tesis ediyor ve böylece karşınızdakine kendinizi daha iyi ifade etme imkânı sunuyor.

Amerika'da Müslüman karşıtlığının arttığını gösteren anket sonuçlarından büyük endişe duyduklarını belirten Dean Ubeydillah, 2011 yılında kendisi gibi bir grup Müslüman stand-upçı ile beraber, muhafazakâr Hıristiyanların yoğunlukta olduğu orta ve güney eyaletleri kapsayan 'The Muslims are Coming!'(Müslümanlar Geliyor!) isimli bir komedi turnesi düzenlemeye karar vermiş. Müslüman karşıtlığının ve ayrımcılığın genel kabul görür bir tavır olmasının önüne geçmek için Amerika'daki gayrimüslimlere ulaşmaları gerektiğini düşünen Ubeydillah ve arkadaşları bunun için de mizahı kullanıyorlar. Mizahı insanlar arasındaki ilişkileri iyileştirmek, yanlış anlaşılmaları düzeltmek ve insanlar arasında bir bağ kurmak için bir araç olarak gördüklerini söylüyorlar.

'The Muslims are Coming!'e benzeyen Müslüman komedi kumpanyası 'Allah Made Me Funny'nin (Allah Beni Komik Yaratmış) stand-upçılarından avukat ve aktivist Ezher Osman da Amerika'nın sivil haklar ve özgürlükler mücadelesi geleneğine vurgu yaparak, haksızlığa uğrayan tüm azınlıkların bu geleneğe eklemlenebilme imkanının varlığından ve bunun cesaret verici olduğundan bahsederken Amerika'nın özü itibariyle bir göçmenler ülkesi olmasının getirdiği avantajların da altını çiziyor. Bu bağlamda Amerika'da Müslüman olmak, Avrupa'da Müslüman olmaktan daha kolay. Amerika'da eninde sonunda herkes göçmen ve –İngiltere, Almanya yahut Fransa gibi tek egemen milletli ülkelerin aksine- Amerikan kimliğini etnisiteye kayıtlı olmadan da üstlenmek mümkün. Mesleğini bırakıp stand-up komediyi neden seçtiği sorulduğunda, "Stand-up komedi bir sanat şeklidir, bir protestodur ve Amerikandır, bu toprakların ürünüdür. Bilinen ilk stand-up sanatçıları Siyah Amerikalılar ve Yahudi Amerikalılardı. Bu ülkedeki bütün azınlıklar stand-up komediyi grupları hakkındaki farkındalığı arttırmak ve kendileri hakkındaki gerçekleri ifade etmek için vasıta olarak kullandılar. Tarihsel açıdan bakıldığında bu aracı şimdi de Müslümanların kullanması şaşırtıcı değil" diyerek cevap veriyor.

Mısır doğumlu Arap Amerikan aktör ve komedyen Ahmet Ahmet iş gülmeye gelince tüm insanlar aynıdır, diyerek mizahın topluluklar arası eşitleyici ve empati kurucu özelliğini öne çıkartıyor. Müslümanların ön yargıların üstesinden gelmesi gereken son Amerikalı azınlık olduğunu söyleyen Ahmet Ahmet'e göre Müslümanlar İslamofobi'nin karşısında mizah ile durabilir ve haklarındaki tüm olumsuz ve basmakalıp tutumları mizah ile giderebilirler. Ahmet Ahmet, ismini George W. Bush'un İran, Irak ve Kuzey Kore'yi şer ekseni olarak nitelendirmesinden alan Orta Doğulu Müslüman Amerikan komedi turu 'Axis of Evil'ın da kurucusu. Bu tur, daha sonraları Arap-Amerikan Komedi Festivali'nin de oluşmasına önayak olmuş.

Müslüman stand-upçıların en eskilerin olan Preacher Moss (Vaiz Moss) ise sonradan ihtida etmiş siyahi bir Amerikalı Müslüman. Ezher Osman'la beraber "Allah Made Me Funny"yi yapan Moss mizahın dünyayı değiştirmek için etkili olduğunu söylüyor. Mizah, insanlar arasında güveni ve doğruyu tesis eden bir araç ona göre. Irkçılığın sonu da, din ayrımlarının sonu da mizahla gelebilir, bu ise başımızdan geçenler, yaşadıklarımızı muhatabımızın mizahi bir dille idrak edebilmesiyle olur ancak. Mizah, kutuplar arasında sosyal bağ ve ilişki kurar, böylece bakış açımızı değiştirir. Değiştiremediği örneklerde ise en azından zararını sınırlar.

Stand-up gösterileri kadar, Müslümanlar ile alakalı sit-com türü komediler de yavaş yavaş yayılmaya başlıyor. Mizah bu programların devamlılığını ve toplumun tüm katmanlarına ulaşabilmesini sağlamak açısından önemli bir etken. Öyle ki 2010 yılında Amerikalı gazeteci Katie Couric, Amerikalıların Müslümanlara karşı takındıkları olumsuz tavırlarından dolayı yaşadığı hayal kırıklığını dile getirirken Amerikalıların bakış açısını normalleştirmek için ihtiyaç duyulan şeyin belki de bir 'Müslüman Cosby Show' olduğunu öne sürmüştü. Bunun üzerine kendini Dean Ubeydillah gibi kültürel Müslüman olarak tanımlayan Aasif Mandvi, The Daily Show with John Stewart için beş dakikalık bir skeç şeklinde The Qu'osby Show'u çekti. Bu küçük skeçten birkaç sene sonra Aasif Mandvi, -Bill Cosby'nin ismi taciz iddialarına karıştığı için- gösterinin ismini Halal in the Family (Helal Aile İçinde) olarak değiştirdi ve FBI'ın Müslümanları gözlem altına almasından Müslüman cemaatlerin arasına ajan sokmasına, Müslüman çocukların internette hakaretlere uğramasından şeriatın Amerikalılarca yanlış anlaşılmasına kadar birçok önemli ve sosyal konuyu mizahi bir dille ele alarak eleştirdi. Mandvi, bunu yapmaktaki amacının bu Müslüman cemaatler için hayati meseleler hakkında konuşma ortamı hazırlamak olduğunu belirtiyor.

Müslümanlar ile diğer Amerikalılar arasındaki ilişkiyi konu alan bir diğer komedi dizisi The CW kanalı için 2007-2008 yılında çekilen Aliens in America. Diğer komedilerin aksine, yapımcılar yahut oyuncular arasında Müslümanların bulunmadığı bu dizide, Wisconsinli, son derece Amerikalı bir aileyle uluslararası değişim programı ile yanlarına gelen liseli Pakistanlı Müslüman bir gencin yaşadıkları anlatılıyor. Aile, bu şalvar kamez giyip takke takan 16 yaşındaki gence karşı olan önyargılarını yitirdiği anda, geriye insani ilişkiler, saygı, iyi niyetli şakalaşmalar ve farklı kültürleri öğrenmenin tadı kalıyor.

Son sit-com örneği ise Amerika'nın kuzey komşu Kanada'dan: Yapımcılığını ve senaristliğini Zarqa Nawaz'ın yaptığı, Müslümanları konu alan ilk komedi dizisi The Little Mosque in the Praire (Praire'deki Küçük Camii). Altı sezon süren The Little Mosque dizisi hem Müslümanların dışlarındaki dünya ile ilişkilerini hem de topluluk olarak kendi aralarındaki çatışmalarını eğlenceli bir dille anlatan sevimli ve saygılı bir diziydi. Dizinin Kuzey Amerika'da Müslümanlara karşı olumlu farkındalığı arttırması bir yana, son yıllarda sızan WikiLeaks belgelerine göre Amerikan hükümetinin de yakın takibi altındaydı. Kanada dışında 92 ülkede daha gösterilen dizinin yapımcısı Zarqa Nawaz işe başlarlarken olumlu/olumsuz bu kadar yoğun tepkiler alacaklarını hiç tahmin etmediklerini ve yaptıkları işin önemini böylelikle idrak ettiklerini söylüyor. Birçok Müslüman, televizyonda temsil edildiklerini gördükleri için sevinçlerini ve birçok gayrimüslim de İslam hakkında ilk olumlu kanaatlerinin bu komedi dizisi ile oluştuğunu ifade ederlerken Zarqa Nawaz'ın mensup olduğu Müslüman cemaati, dizinin (başkahraman imamın sakalsız olması ve kadınlara eşit davranmak gibi liberal fikirler beslemesi sebebiyle) İslam'la alay ettiğini iddia ederek Nawaz'ı Saskatchewan İslam Birliği kurumundaki görevinden istifa etmeye zorlamışlar. Nawaz, The Little Mosque'un ilk bölümünde, havalimanında güvenlik tarafından alıkonulan imama ironik bir şekilde "Bütün dünyada Müslümanlar espri anlayışlarının gelişmişliği ile bilinirler," dedirttiğinde bir gün bu esprisinin muhatabı olacağı herhalde aklına getirmemişti.

BİZE ULAŞIN