Haşmet Babaoğlu: Komik sizin olsun, bana neşe verin

Komik sizin olsun, bana neşe verin
Giriş Tarihi: 30.04.2015 18:31 Son Güncelleme: 7.05.2015 14:50
Haşmet Babaoğlu SAYI:13Mayıs 2015
Mizah dergilerinin kapaklarına bakın ve sonra elinizi vicdanınıza koyup bu kapaklarda zekâ olup olmadığını kendinize bir sorun… Bu kadar kaba ve samimiyetsiz alay ve hakaretler için zekâya gerek var mı? Gündelik hayatımızdaki şakalar, takılmalar, espriler… Sonra mizah dergileri, komik TV programları ve daha birçok şey… Gülebiliyor muyuz bari?

Ne şakası? Şakaların çoğu kaka! Espri zaten yok. İncelik istiyor çünkü ve galiba şairin dediği gibi "kimselerin vakti yok durup ince şeyleri anlamaya." Bodoslama alay var, aşağılama var, ayrımcılık var ve alay edenin kendine seçtiği yüksek yerde durmaktan aldığı tiksinç haz var… Kimse kimseye nükteyle falan takılmıyor. Bunun için karşındakini sevgin ve şefkatinden emin kılman gerek. Ohoo! Bu uzun ve gereksiz bir iş olarak bulunuyor epeydir. Takılmak yerine komik sanılan sözlerle birbirimizin canını yakıyoruz. Zaten kimse espriye hazırlıklı değil. İnanmıyoruz espriye. Birbirimize inanmıyoruz. Gerginiz yani, çok gerginiz… Eh bu kadar gerginlik içinde kahkaha atabiliriz, pis pis sırıtabiliriz, önümüze geleni alay konusu edebiliriz, geyik yapabiliriz ama güldüğümüzü söylemeyin! Hele neşelendiğimizi hiç söylemeyin! Komik olduğu iddia edilen bir gösteriden çıkarken çevremde "ayy ne güldük vallahi!" diyen insanlara bakmıştım. Hiç neşeli değillerdi. Üzerlerinde bir ferahlık falan yoktu. Yorgun görünüyorlardı. İki saat boyunca bedenen hırpalanmış, zihnen boşalmış gibi yorgundular. Hepi topu bir gevşeme ve dağılma yani… Mizah dergilerine gelince o ayrı ve uzun konu. Zeki çocuklar yaklaşık otuz yıldır en kaba şekilde alay ediyor, hakaret ediyor, ırkçılık düzeyinde ayrımcılık yapıyorlar ve buna mizah diyoruz. Alay yerine 'cynic' geyiği seçen dergilere de kaliteli mizah yayını muamelesi yapıyoruz. Feci bir kapana sıkışmışız, farkında değiliz.

Mizah dergileri açısından bakalım. İçlerini açmaya bile gerek yok. Kapaklarına bakın ve sonra elinizi vicdanınıza koyup bu kapaklarda zekâ olup olmadığını kendinize bir sorun… Bu kadar kaba ve samimiyetsiz alay ve hakaretler için zekâya gerek var mı? Bu gördüğümüz şeylerin neresi zekâ Allah aşkına! Fakat daha önemlisi şu: Bizim ünlü mizah dergilerimiz resmi ideoloji ve sivil-resmi oligarşiyle zekice dalga geçen bir gelenek oluşturmadılar. Onların muhalefet ettikleri şey şu veya bu politikacıdır. Bu yüzden kavramın gerçek anlamıyla 'muhalif' olmaları söz konusu bile olmadı. Mesela ilkokulda öğrendikleri seküler ezberlere muhalif olmayı akıllarından bile geçirmediler. Çoğu hâlâ ilkokul bahçesinde and içen çocuklardan farksızdır. Buna uygun müktesebatları yoktur. Bir de çok erken yaşlardayken sadece maganda diye sınıflandırılan tiple dalga geçmenin bile kolayca tiraj ve para kazandırdığını gördüler ve işini otomatiğe bağladılar… Mizah deyip duruyorlar ya, psikanalitik açıdan bakalım: Mizah güçlünün 'düşüşü' ile başlar. 'Baba'nın düşüşüdür mizah… İyi de sen zavallı 'kardeş'inin, bastonlu teyzenin, hasta komşunun düşüşüne gülüyorsun! Buna mizah dememi nasıl beklersin?#Sayfa##Sayfa#

Mizahçılar sürekli "mizah muhaliftir" veya "mizah zekâ ürünüdür" gibi laflar etmeyi severler. Bu iddialar doğru mudur?

Mizah dergileri açısından bakalım. İçlerini açmaya bile gerek yok. Kapaklarına bakın ve sonra elinizi vicdanınıza koyup bu kapaklarda zekâ olup olmadığını kendinize bir sorun… Bu kadar kaba ve samimiyetsiz alay ve hakaretler için zekâya gerek var mı? Bu gördüğümüz şeylerin neresi zekâ Allah aşkına! Fakat daha önemlisi şu: Bizim ünlü mizah dergilerimiz resmi ideoloji ve sivil-resmi oligarşiyle zekice dalga geçen bir gelenek oluşturmadılar. Onların muhalefet ettikleri şey şu veya bu politikacıdır. Bu yüzden kavramın gerçek anlamıyla 'muhalif' olmaları söz konusu bile olmadı. Mesela ilkokulda öğrendikleri seküler ezberlere muhalif olmayı akıllarından bile geçirmediler. Çoğu hâlâ ilkokul bahçesinde and içen çocuklardan farksızdır. Buna uygun müktesebatları yoktur. Bir de çok erken yaşlardayken sadece maganda diye sınıflandırılan tiple dalga geçmenin bile kolayca tiraj ve para kazandırdığını gördüler ve işini otomatiğe bağladılar… Mizah deyip duruyorlar ya, psikanalitik açıdan bakalım: Mizah güçlünün 'düşüşü' ile başlar. 'Baba'nın düşüşüdür mizah… İyi de sen zavallı 'kardeş'inin, bastonlu teyzenin, hasta komşunun düşüşüne gülüyorsun! Buna mizah dememi nasıl beklersin?

Siz, gençler başta olmak üzere bütün toplumu saran 'geyik kültürü'ne de itiraz ediyorsunuz… Geyik yapmak kötü bir şey mi?

Şimdi böyle söyleyince, huysuz ve keyifsiz biri gibi algılanacağım… Huysuz değilim ama keyifsiz olduğum doğru galiba! Neyse… Geyiğe karşı değilim. Geyik denilen şey özünde konu edileni 'hafife almak'tır. Hayat öyle ağır ki, bazen buna ihtiyacımız oluyor. Fakat kendimizi geyiğe kaptırdığımızda dünyada hafife alınamayacak şeyler olduğunu unutuveriyoruz. Sonuç… Auschwitz müzesinde 'Heil Hitler' deyip Nazi selamı veren iki üniversite öğrencisi… Veya dilenen Suriyelileri karikatür konusu yapan genç ve zeki(!) mizahçı… Eh, olmuyor tabii! Olmaz! Bir de neşe nereye gitti yahu! Sohbetleri şenlendiren güzel duygu hani? Ayrıca şu ironi diye göklere çıkardığımız şey var ya, bazen ondan bile şüphedeyim. Aklıma hep Gilles Deleuze'ün 'hiyerarşik ironiye karşı neşeli ortamı' tercih edişi gelir.
BİZE ULAŞIN