Ayşe Kardaş: Türkiye'nin ilk kadın doktoru: Safiye Ali

Türkiyenin ilk kadın doktoru: Safiye Ali
Giriş Tarihi: 2.12.2014 15:59 Son Güncelleme: 31.12.2014 16:52
Ayşe Kardaş SAYI:08Aralık 2014
Bir Osmanlı paşasının kızı olarak doğan Safiye Ali, Almanya’da tıp eğitimi aldı ve Türkiye’nin ilk kadın doktoru oldu. Meslektaşlarından gördüğü kötü muameleye rağmen mücadelesine devam etti. Anne-çocuk sağlığı üzerine önemli çalışmalar yaptı. Kız öğrencilere verdiği derslerle tıp eğitimi veren ilk kadın olarak da tarihe geçti. William Wallace, son nefesini verirken 'özgürlük' diye bağırıyordu. Biz izleyenlerin en derinlerinde daha evvel belki de hiç fark etmediğimiz yerlere dokunurken. 5 Oscar ödüllü Cesur Yürek filmi 'özgürlük' diye bitmişti ancak 'tarihi kazananlar yazar' sözüyle başlamıştı. Gerçekten de öyle değil midir? Tarihi kazananlar/egemenler ve de erkekler yazmaz mı? O yüzden değil midir nice gizli kahramanlardan bihaber oluşumuz?

Propaganda enstrümanını elinde tutanlar, diğer pek çok şeyde olduğu gibi erkeklerdir. Yeni nesillere aktarılan başarı hikâyelerinde erkeğin iktidarı vardır, kadınlar hiçbirinde yer almaz. Tarih disiplini ile sınırlı olmayan bu durum; diğer birçok bilim dalında da kendini göstermiş, kadın ikincil bir konumda tutulmuş, hatta bazen adı bile geçirilmemiştir. Sosyal bilimlerde beyaz, zengin erkek karakterize edilir; tıp biliminde incelenen anatomi erkeğe aittir. İnsanlıktan söz edecekken 'insanoğlu' denir; bilime emek veren kişiler 'bilim adamı'dır. Tarihimiz, bilinçaltımız, öğretilerimiz, öğrendiklerimiz hep erkek sesindendir ve erkek içindir. Bu durum cahiliye döneminde de böyle olmuştur; Ortaçağda'da, yakın tarihimizde de, daha az da olsa günümüzde de.

En büyük gerçeği savaş olan toplumlarda fiziksel güç yönünden katkısı kadına göre tartışmasız daha fazla olan erkeğin hâkim olması daha normal sayılabilirdi. Ama beyin gücünün ana belirleyici olduğu bir toplumda artık işler daha farklı algılanmalıydı. İşte bu fiziksel gücün eski etkisini kaybetmeye başladığı yıllarda cephede yaralı askerlerin tedavisini üstlenen hemşire ve hastabakıcılara ek olarak kadınlar o zamana dek erkek mesleği olarak kabul edilen doktorluk mesleğine de talip oldular.

Bir şeyi başlatmak ve belli bir seviyeye getirmek şüphesiz ki işin en zor kısmıdır. Tıp fakültesine kızların kabul olmadığı bir dönemde Balkan Savaşlarında gördüklerinin etkisiyle doktor olma hevesiyle tutuşan Safiye Ali için de hayat hiç kolay olmayacaktır. Kız çocuklarının fazla okutulmasının lüks olarak telakki edildiği bir dönemde Türkiye'nin ilk kadın doktoru Safiye Ali'nin gayreti hem aykırı idi hem de takdire şayandı. Nuran Yıldırım, 2012 yılında Tarih Vakfı Yurt Yayınları'ndan çıkan Türkiye'nin İlk Kadın Doktoru Safiye Ali isimli kitabında Safiye Ali'nin hayat hikayesini ve mücadelesini detaylı bir şekilde anlatmaktadır.

2 Şubat 1894 tarihinde İstanbul'da doğan Safiye Ali'nin babası Sultan Abdülaziz ve II. Abdülhamit'in yaverlerinden Ali Kırat Paşa, annesi Şeyhülharem Hacı Emin Paşa'nın kızı Emine Hasene Hanım'dır. Şamlı olan dedesi Hacı Emin Paşa 17 yıl Mekke şeyhülislamlığı yapmıştır ve Mekke'de hâlâ öğrenci okutan beş vakfın kurucusudur.

Küçük yaşta babasını kaybeden dört kız kardeşin en küçüğü olan Safiye Ali, annesiyle beraber dedesi Emin Paşa'nın Valideçeşme'deki konağında büyür. Faal öğrencilik yılları geçirir. Öğrenciyken yaşadığı Balkan Harbi'nden çok etkilenir ve Amerikan Kolejinde öğrenci olduğu yıllarda doktor olmaya karar verir. Ancak o dönem kızların Tıp fakültesine kabul edilmediği bir dönemdir. 1916 yılında kolejden mezun olur ve dönemin Maarif Nazırı Şükrü Bey'in yardımıyla devlet bursu ile Almanya Würzburg Üniversitesi Tıp fakültesine kaydolur. O dönem Amerikan Kız Koleji de bir Tıp Okulu açma gayretindedir ancak Safiye Ali'nin bunu bekleyecek zamanı yoktur. O bir an evvel tahsilini tamamlamalı ve ülkesine hizmet için geri dönmelidir.

Almanya'daki öğrencilik yıllarını çok faal geçirir. Tatil günlerinde dahi Alman doktorların muayenehanelerinde yardım ederek pratik yapar, felsefe ve tarih dersleri alır. Doktor unvanı almak için girdiği sınavda tek Türk'tür ve amacı birinci olmaktır. Amerikan Koleji mezunu olması sebebiyle zorluk çıkaran Bavyera Milli Eğitim Bakanlığı, sınavda aldığı birincilik derecesi karşılığı Safiye Ali'ye doktor namzeti unvanını verir. I. Dünya Savaşı'nın zor şartları altında eğitimini tamamlayamamaktan korkan Safiye Ali 'bebeklerde iç Pakimenenjit kanaması' hakkındaki tezi ile diplomasını alır. Doktor olur ve İstanbul'a geri döner. Altı hafta sonra kadın ve çocuk hastalıkları ihtisası yapmak üzere tekrar Almanya'ya gider. Burada eşi Dr. Ferdinand Krekeler, sonradan aldığı adıyla Ferdi Ali ile evlenir.

Hep İstanbul'a dönme ve kendi vatanına hizmet etme isteği taşıyan Safiye Ali, Haziran 1923'te Türkiye'nin ilk kadın doktoru olarak icazetnamesini alır. Cağaloğlu'nda ilk muayenehanesini açar. O dönem diğer doktorların yaptığı gibi gazete ilanıyla adını duyurmaya çalışır:

"Dr. Safiye Ali Hanım, kadın ve çocuk hastalarını Cuma ve Pazar'dan maada her gün ve öğleden sonra İstanbul'da Nuruosmaniye Caddesi'nde 52 numaralı muayenehanesinde kabul eder. İstanbul 2866."

İlk zamanlar hastası yoktur. Zengin hanımlar kadın olduğu için doktorluğuna itimat etmiyor fakir olanlar ise bilakis onu bir dert ortağı kabul edip kimselerle paylaşamadıklarını ona anlatıyorlardı. Ancak kadın olduğu için düşük vizite ücreti ödemek istiyorlardı. Doktorlar camiasında da desteği yoktu. Düşük vizite ücreti ödemek isteyenlere cevap olarak, eğer maddi imkânsızlığı var ise ücret almayacağını, aksi takdirde diğer erkek meslektaşlarıyla aynı ücreti talep ettiğini söylüyordu. Safiye Ali daha o dönemde 'eşit işe eşit ücret' mücadelesi veriyordu.

Safiye Ali sadece bir klinik doktoru olmadı. Hedefleri bunun çok üstündeydi. Amerikan Koleji bünyesinde açılan ilk kız tıp okulunda jinekoloji ve obstetrik dersleri vererek kızlara tıp eğitimi veren ilk kadın öğretim üyesi olarak da tarihe geçti.

Ayrıca Avrupa'nın çeşitli şehirlerinde farklı nedenlerle anne sütünden kesilen ve steril süt içme imkanından mahrum olan çocuklar için açılan Süt Damlası Bakım Evleri vardı. Fransız Kızılhaç'ı tarafından kurulan Süt Damlası İstanbul Şubesi 1925'te Himaye-i Etfal cemiyetine bırakıldı. Kuruluş amacı tedaviden ziyade çocukların sağlıklı bir şekilde nasıl bakılacağı konusunda anneleri bilinçlendirmek olan Süt Damlası, Safiye Ali'nin başa geçmesi ve özverili çalışmalarıyla etkinlik kazandı.

Anne sütünün bütün sütlerden üstünlüğünü vurgulayan Safiye Ali kadınları emzirmeye teşvik etti. Yetersiz beslenen çocukların sağlıklı beslenebilmeleri amaçlı eğitimler tertip etti. Evlere hastabakıcı yollayarak verilen eğitimin anne tarafından tatbikini kontrol ettirdi. Bunları hiçbir ücret almadan gönüllü olarak yaptı. Bunun yanı sıra Hilal-i Ahmer Hanımlar Merkezi Küçük Çocuklar Muayenehanesini kurdu. Süt Damlası'nın devamı gibi olan bu kurumda fark çocukların yaşıydı. Süt Damlası sütten kesilmiş çocuklara hizmet ederken bu muayenehane sütten kesilmiş 1 yaş sonrası hasta ve zayıf çocukların bakımı ile ilgileniyordu. Verilen hizmetler sadece hasta bakımı değildi. Anneleri eğitmek, bilinçlendirmek, senede iki kez kıyafet ve çamaşır yardımı gibi hizmetleri de içeriyordu. Aynı zamanda yardımcı olmak isteyen hayırsever hanımlar kundak takımı ve çamaşır dikiyor, bunları sepetler içinde dokuz ay kullanmak üzere muhtaç annelere veriyorlardı. Sepeti özenle kullanıp teslime edenlere bir çocuk giysisi hediye ediliyordu. Geri alınan sepet dezenfekte edildikten sonra başka bir lohusaya veriliyordu. Burada gaye annelere sağlıklı ve modern çocuk bakımını öğretmekti.

Süt Damlası ve Safiye Ali annelerin gönlünde taht kurdu. Öyle bir şey ki artık Süt Damlası Safiye Ali ile anılmaya başlamıştı. Gönüllü çalışmalarının yanı sıra muayenehanesi de hastalarla dolup taşıyordu. Bunlara ilaveten Türk Kadın Birliğindeki çalışmaları kadın hakları konusundaki görüşleri ve fotoğrafları gazetelerde sık sık yayınlanıyordu. Çok geçmeden meslektaşlarının gadrine uğrayan Safiye Ali Süt Damlası'ndan istifa etti. Bu durum hastaları tarafından büyük üzüntüyle karşılandı. Hatta kadınlar çocuklarını da alarak önce Hilal-i Ahmer cemiyetinin önünde sonra da Safiye Ali'nin yerine atanan Fuat Beyin evinin önünde protestolar tertip etmişlerdir. Bu protestoları tertip ettirenin bizzat Safiye Ali olduğunu iddia eden rakiplerine karşı Safiye Ali bu iddiaların gülünç olduğunu, meselenin kadınların başarısını çekemeyen erkek doktorlar tarafından üretildiğini söyleyerek istifasını geri almayacağını yinelemiştir. Böylece Safiye Ali'nin yoksul kadınlar ve çocuklarına hizmet götürdüğü bir yol kapanmış, mesleğinin zirvesinde dal budak salmış meyve dolu bir ağaçken budanmıştı.

Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulan ilk partisini Cumhuriyet Halk Partisi olarak biliriz çünkü resmi tarih böyle anlatır. Oysaki gerçek bu değildir. Kurulan ilk parti Kadınlar Halk Partisi'dir. Ancak kurulan bu ilk partinin faaliyetine izin verilmediğinden Türk Kadın Birliği adı altında örgütlenmeyi sürdürmüşlerdir. Asıl amacın kadınların siyasete aktif katılımı olduğu partide heyet üyesi olan Safiye Ali, çocuklara yardım noktasında mecliste yapılacak çok iş olduğunu vurgulamıştır.

Kadınlar Birliği'nde Sıhhiye Komisyonu Başkanlığı yapan Safiye Ali fuhuşla mücadele için de çalışmıştır. Fuhuşa sürüklenen kızlara önem vermiş, bu kızlara yönelik genç kızlar yurdu açmak için çalışmalara başlamıştır.

Safiye Ali, üç büyük uluslararası kongrede Türkiye'yi temsil etmiştir. Londra Kadın Doktorlar Kongresi'nde ülkesindeki tek kadın doktor olduğu eleştirisine karşılık, "Ben burada hâlihazırdaki kadın doktorları değil yakın bir vadede yetişecek olan kadın doktorları temsil ediyorum" demiştir. İstanbul'da açılan ebe mektebinin 75 yıl önce açıldığını ve İngiltere'de verilen altı aylık eğitimin aksine ülkesinde eğitimin iki yıl olduğunu, dolayısıyla hem teorik hem pratik olarak daha üstün olduğunu nezaketle vurgular.

Mesleğini icra ederken özellikle erkek meslektaşları tarafından defalarca taciz edilen ve hakkında yapılan asılsız iddialar ile yıldırılmaya çalışılan Safiye Ali, göğsünde bir kitle olduğunu anladığı güne kadar mücadelesini azimle sürdürür. Kanser teşhisi sonrası Almanya'ya yerleşir. II. Dünya Savaşı yıllarında hastalığına rağmen orada da hizmetlerine devam eder. 58 yıllık başarılarla dolu hayatı Dortmund'da sonlanır.

Safiye Ali, İstanbul'da doktorluk yaptığı beş yıl içerisinde hasta bakıp para kazanmaktan ziyade karşılıksız hizmet vererek anne-çocuk sağlığına önemli katkılarda bulundu. Kendi çocuğu olmadı ama binlerce yoksul, zayıf ve hasta çocuğu anne şefkati ile tedavi etti, beslenmelerini sağladı.
Bir Osmanlı paşasının kızı olarak doğdu, kişisel başarıları ile ailesini gölgede bıraktı. 58 yıllık ömrünü çalışmayla geçiren bu hayırsever ve öncü kadının hayat hikâyesine tanıklık edince, genç nesillere öncülük etmesi beklenen kadın portrelerinin neden bu kadar gözden uzakta kaldığına hayıflanmamak elde değil gibi görünüyor.
BİZE ULAŞIN