H.Sena Kural: Sette çaycılık da yaparım

Sette çaycılık da yaparım
Giriş Tarihi: 16.05.2016 15:59 Son Güncelleme: 16.05.2016 16:00
H.Sena Kural SAYI:24Mayıs 2016
Faysal Soysal’ın kısa film atölyesi mülakatında ‘hangi görevi almak istersiniz?’ diye bir soru vardı. Ben de bu konudaki tutkum net görülsün diye ‘sette çaycılık ile başlayabileceğimi’ söyledim ama hayalim hep yönetmenlikti tabii.

Yaşadığı her türlü olumsuzluğun kendisini besleyen bir zenginlik olduğunu düşünen bir isim Belkıs Bayrak. Genç yönetmeni, Öcüler web serisinin yardımcı yönetmeni olarak tanıdık. Gerçekleştirdiğimiz sıcak sohbet sırasında hayatını anlatırken ki soğukkanlı tavrı ve kısa sürede yakaladığı başarı beni çok etkiledi. Eskilerin "Yaşanan acılar insanı olgunlaştırır" dediği gibi, Belkıs Bayrak'ın yaşadığı olaylar, başka bir yolla ulaşılamayacak şeylere erişerek birçok zenginlik yakalamasına sebep olmuş.

"Babamın asker olması nedeniyle genelde gezerek geçirdim hayatımı. Hep İstanbul'da okumak gibi bir hedefim vardı. İstanbul Bilgi Üniversitesi'nden beş bölüm yazdım, başka da bir tercih yapmadım. Uluslararası İlişkiler okudum. Yan dal olarak da reklamcılık bitirdim. Üniversiteden sonra çok kısa bir süre Yücel Çakmaklı ile bir projede çalıştım. Sinema filmi projesiydi ama bazı yapım sıkıntıları sebebiyle hayata geçemedi. Araya beş senelik bankacılık hayatı girdi. Orada salt bankacılık yapmadım. Bir bankanın çağrı merkezinde şikâyet yönetimi, müşteri yönetimi tarzı bir iş yaptım. Biraz daha topluma bakan yüzü diyebiliriz buna. Bankada çalışırken de BİSAV'a gidip geliyordum. Benim gittiğim sene film derslerinin sonunda isteyenler sınav ve mülakata girip Faysal Soysal yönetiminde kısa film atölyesine katılıyordu. Ona başvurdum. Bu atölyenin bitiminde üç film çekilecekti. Bu üç filmden biri arkadaşımla beraber yazıp yönettiğim ilk kısa filmim Duvar oldu. Duvar'dan sonra anne oldum ve bankacılık sektörüne veda ettim. O dönemde Faysal Soysal da Üç Yol'u çekmişti ve film prodüksiyon aşamasındaydı. 'Beraber bir şeyler yapar mıyız?' dedi. Böylece filmin iletişim koordinatörlüğü, festival süreçleri vs. ile ilgilendim. Sonrasında eşimin iş durumu nedeniyle 1,5 seneliğine Çin'e yerleştim."

Belkıs Bayrak, Uzak Doğu kültürünü önceden beridir hep merak etmiş. Bu kadim kültürün bugününü öğrenmek ise çok farklı bir deneyim olmuş. Pekin'de yaşarken yapımcı bir arkadaşına oradaki gözlemlerinden bahsedince, arkadaşı ona bunları çekebilme imkânı olup olmadığını sormuş. Bu teklif onu çok heyecanlandırmış. O an elindeki şartlarla Türkiye'ye dönmeden hemen önce dört-beş günlük bir Pekin çekimi yapmış.

"Çin, benim için çok güzel bir deneyim oldu. Oradayken ikinci çocuğumun doğumu için Türkiye'ye dönmek istedim. Buraya döndüğümde elimde bir kısa film senaryom vardı ama ne yapacağımdan çok emin değildim. İstanbul Medya Akademisi'nin de o süreçte desteklediği projeler vardı. Benim senaryom da o desteklerden birini almaya hak kazandı. Hamileliğimin son zamanları olması nedeniyle filmi iki günde çektim, yaklaşık on günde kurgulayıp teslim ettim. İkinci kısa filmim Salıncak da bu vesile ile çekilmiş oldu."

Bilgi Üniversitesi'nde Uluslararası İlişkiler ve Reklamcılık okuduktan sonra farklı bir karar vererek yönetmenliğe yönelişinin hikâyesini sordum Bayrak'a... "Üniversite günlerini düşününce boş kaldığımda, aralarda hep kütüphanede film izlediğimi hatırlıyorum. Bilgi'nin o zamanki sinema arşivi çok iyiydi. O dönem bizim başka yerlerde erişemeyeceğimiz çok iyi filmler oluyordu. Trier ile orada tanıştım. İşte o dönemde sinema benim için sadece bir keyifti. Mezun olduktan sonra bir anda karşıma projeler çıktı, çok yoruldum bu süreçte. Bu benim ilk çarpışma anımdı. Bir anda set ortamı içerisine girdim. Oradan ayrılırken biri bana bu işe bir kere bulaştın mı veda edemezsin, seviyorsan devam et, dedi. Ben o zaman için istemiyorum diyerek veda ettim ve banka hayatım araya girdi ama uzaklaşmam öyle kolay olmadı. Çalıştığım banka ve evim Kartal'daydı ama ben metronun olmadığı bir zamanda her cumartesi Vefa'ya, Bilim ve Sanat Vakfı'na gidiyordum. O dönemde özellikle Bilgi'de görmediğim bir perspektif vardı. Manevi sinema ve başka kavramlar dönüyordu. Bu kavramlarla tanışmaya başladıkça bu dünya daha da ilgimi çekmeye başladı. Faysal Soysal'ın mülakatında 'hangi görevi almak istersiniz?' diye bir soru vardı. Ben de bu konudaki tutkum net görülsün diye 'sette çaycılık ile başlayabileceğimi' söyledim ama hayalim hep yönetmenlikti tabii."

Bayrak'ın bu şekilde keskin bir meslek değişikliği ailesinden her daim büyük bir destek almış. Hatta sevmediği bir işi yapmanın çok daha maliyetli olacağını vurgulamışlar ona defalarca.

Bankacı olmanın o dönemde bir furya olduğundan bahsediyor. İktisadi İdari Bilimler Fakültesi'nden mezun olan çoğu başörtülü bankacılığı tercih etmiş. Yeni mezun olunan bir dönemde bakanlıkta ve bunun gibi iyi yerlerde çalışamama durumu bankacılığa yöneltmiş onu da.

"Ben Bilgi'de hazırlığa başörtülü olarak başladım. Birinci dönemin sonunda başörtü yasağı geldi. Bize 15 gün okula gelmeyin, sonrasında nasıl geleceğiniz belli olacak dediler. 15 gün sonra okula artık başörtülü olarak giremez olduk ama benim başörtü hikâyem zaten çok eskiye dayanır. Bir asker kızıyım çünkü. Çocukluğumdan beri bu durumla hemhâl olmuş bir insanım. Bunları hep bir zenginlik olarak gördüm. Bunlar belirli şeylerin yokluğuydu, hayata 1-0 yenik başlama psikolojisiydi, tabiri caizse bu ülkenin zencileri olmaktı. Bu durumu felaket olarak dillendirmeyi hiçbir zaman doğru bulmuyorum. Böyle bir gerçeklik var ve biz bunu her noktadan yaşadık. Toplum denen bir şey var ve siz orada yer etmeye çalışıyorsunuz. Bununla bir problemim olmadı. Mücadele biçimi, kişinin varmak istediği yere en ideali ile varmasıydı. O şartlardan bugünlere çok iyi gelişmeler olduğunu ve çok iyi dersler çıkarıldığını düşünüyorum. Çevremdeki insanlara baktığımda bunu görüyorum. Rehavet toplumu olmadık biz. Bir bilinç vardı ve o bilinç bizi ayakta tutuyordu. Ben de ona sımsıkı sarıldım."

Hepimizin hafızasında yer eden o dönemi en güzel şekilde özetleyen bir anısını şu sözlerle anlatıyor Bayrak: "Babam askeriyedeyken ben ilkokul dördüncü sınıfta başörtülü biri olmaya karar verdim. Kendim istedim. Askeri servis geçerken herkes babasına el sallardı. Ben çok isterdim babama el sallayabilmeyi ama başörtülü bir kız olduğum için sallayamazdım. Babam bunu bir gün fark etti ve bana kimsenin görmeyeceği bir şekilde elini üstüne kapatarak gizlice el salladı. Bu başka birşey. Bunun yerine koyabileceğim başka bir hikâyem yok ama bu durum beni besledi. Babamla aramda başka bir dil oluşturmama sebep oldu. Belki fıtratımla alakalı bilemiyorum ama bunu hiçbir zaman agresif bir dile dönüştürmedim. Çok uzun süre babamla sokakta yürümedim. Kızı olduğum anlaşılmasın diye onu gördüğümde çok defa yolumu değiştirdiğimi hatırlıyorum. Kendimize buna göre bir dünya kurmuştuk ve oraya sığdığı kadar mutluyduk. O dünyanın dışına çıktığımızda anladık aslında çok zor bir şey yaşadığımızı. Çocukken bazı şeyleri normalleştirmek çok daha kolay oluyor."

Bu zor süreçte Peygamber Efendimizin hayatı ile ilgili yarışmalarda birinci olmasına rağmen kendi isim ve soy ismiyle katılamamış. Bunları dramatize etmekten çok uzakta Belkıs Bayrak. "Beni diğer insanlardan farklı kılan nokta olarak 'yaşadıklarım' desem bu bir 'Küçük Emrahlık' olur. Çünkü herkes iyi ya da kötü bir şeyler yaşıyor" diyor.

Bir web dizi serisi olan Öcüler'den bahsederken gözleri parlıyor. Bu projede yer almaktan son derece mutlu. Elif Eda Karagöz ile çok güzel bir zamanda bir araya geldiğinden ve set ortamının da çok keyifli olduğundan bahsediyor. "Bu mecranın kendisi zaten bir mesaj ve o format için kurguladığı dünya çok özgün. Bir şeyi görünür kılmak meselesi çok güzel bir mesele. Projeye en başta, başında Elif Eda gibi bir isim olduğu için tamam dedim."

Öcüler macerası devam ederken, senaryolaştırmaya çalıştığı bir hikâyesi daha mevcut. Bununla ilgili Kültür Bakanlığı'na başvurmuş ve hikâyesi uzun metrajlı senaryo desteği almış. Dolayısıyla şimdilerde yoğun bir şekilde bunun üzerinde çalışıyor. Bunun dışında bir de video-art çalışmalarını ihmal etmeme gayretinde.

Bundan önce yaptığı işler ve bundan sonra yapacakları ile insanlara hep farklı şeyler hissettirme gayretinde olan Belkıs Bayrak'ın imzasını taşıyan senaryoları biz de büyük bir ilgiyle bekliyoruz.

BİZE ULAŞIN